30 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/34

Tüm NATO ve ABD üsleri kapatılsın!
Halklara karşı yeni cephe açıyorlar
Suriye’ye yönelik işgal heveslerini kursaklarında bırakmak için
AKP’nin “Çözüm” süreci daha fazla savaş demektir!
Dolar 2 TL’yi aştı yeni kriz emareleri çoğalıyor
Ali İsmail Korkmaz soruşturması katilleri aklama yolunda ilerliyor
Forumlarda dayanışma ruhu sürüyor
İnsanlığın kurtuluşu işçi sınıfının dirilişinde
Kıdem tazminatının gaspında son perde!
“Grev silahını” kuşanan tekstil işçileri kazandı
Celladına aşık olmak ve tekstil grevi - D.Umut
Büyük tekstil grevinin GOP’taki yansımaları üzerine
Suçlarınızın üzerini örtemeyeceksiniz!
Savaş, anti-emperyalist mücadele ve Partimizin programı/1
Mısır’da çalkantılı geçiş süreci
Güney Afrika’da büyük grev dalgası hayatı durdurdu

Lübnan’da Şii-Sünni çatışması kışkırtılıyor

Sahte gözyaşlarınız kanlı saltanatınızı ayakta tutmaya yetmez!
Gençlik direnişe, barikata özgürleşmeye
Yeni fırtınalara hazırlanalım!
Yağmanın ve doğa katliamının yeni kılıfı: Olimpiyatlar
İzenerji’de yaşananlar üzerine
Komünist bir işçiden sendikalaşma çalışması ile ilgili uyarılar
“Kadın bedeni süs, cariye caiz...”
Burcu Koçlu’dan mektup
“İki, üç daha fazla Vietnam!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Dolar 2 TL’yi aştı yeni kriz emareleri çoğalıyor...

Krizin faturasını ödemeyelim!

 

Dolar 2 TL’yi aştı. Merkez Bankası’nın rezervinde bulunan dolarları satışa çıkarması bile bu yükselişi engelleyemiyor. Sermayenin ekonomistleri bile dolar kurundaki yükselişin devam edeceğini ve bu durumun bütçe açıklarını tetikleyeceğini ifade ediyorlar.

Kapitalist ekonomide çöküş sinyalleri artıyor

Böylelikle 2013 yılı için doların 1,83’ü aşmayacağı üzerine AKP iktidarının ekonomi kurmaylarının yaptığı açıklamaların tümü boşa düştü. Dahası doların iki liranın üstüne çıkması Türk burjuvazisini daha şimdiden etkilemeye başladı. Kapitalistlerin dış borçları 240 milyar doları aşmış bulunuyor. Üstelik borcun 190 milyarının ödenmesini bu yıl içinde gerçekleştirmek zorundalar. Doların artışından en fazla kaygı duyan burjuva kesimler içinde özellikle döviz karşılığı borçlanmış olanlar öne çıkıyor. Döviz borcu olan burjuvazi için doların yükselmesi borç yüklerinin daha da artması anlamına geliyor.

Özellikle sanayi yatırımları bulunan tekelci burjuva kesimlerdeki panik artıyor. Zira bu kesimler kısa vadeli borçlanmış bulunuyorlar. Kapitalist tekellerin borçlarının yüzde 40’ından fazlası kısa vadeli borçlardan oluşuyor. Uzun vadeli borç alan kapitalistler içerisinde ise banka sermayesi öne çıkıyor. Bankaların uzun vadeli borçlar içindeki payı yüzde 40’a yaklaşıyor.

Borçlanmalarda ikinci sırayı, inşaat ve gayrimenkul tekelleri alıyor. Kapitalist inşaat tekellerinin gökdelenler, konut siteleri, AVM’ler, otel yatırımları için yaptıkları borçlanmalar, 2013 Şubat sonu itibariyle 18 milyar dolara ulaştı.

Havacılık tekellerinin borcu 13 milyar dolara yaklaştı. Enerjide özelleştirme, piyasalaşma furyası, dış krediye hücumu da beraberinde getirdi. Enerji sektörünün de 9 milyar doları aşan uzun vadeli borcu var. Başta cep telefonu operatörleri olmak üzere bilgi-iletişim sektörü tekellerinin 7 milyar dolarlık bir dış kredi borcu var.

2013 yılında 240 milyar doları bulan ithalatın, doların artması nedeniyle maliyeti daha da artacak. Özellikle 60 milyar doları bulan doğalgaz ithalatının maliyetinin doların iki lirayı aşması nedeniyle daha da artacağını AKP iktidarının ekonomi kurmayları bile itiraf etmeye başladılar. Bu durumda AKP iktidarının tek haneli enflasyon iddiasının boşa çıkması kaçınılmazdır.

Doların iki liranın üzerine çıkması bütçe açıklarında da artışa yol açtı. Bütçeyi denkleştirmek, bütçe açıklarını kapatmak için AKP iktidarı zamlara hız vereceğinin işaretlerini vermeye başladı. Bunun için zaten yüksek olan vergi yükünü daha da artırmak için harekete geçti.

Bütçe açıkları aynı zamanda AKP iktidarını, sınır tanımadığı özelleştirme yağmasını daha da artırmaya yöneltiyor. Özelleştirmenin dolaysız sonucu ise işsizlik, maaşların ve sosyal hakların daha fazla budanması, sosyal harcamaların minimize edilmesidir.

Diğer taraftan faiz artışına rağmen uluslararası sermayenin daha güvenli limanlar arayışı sürüyor. Bu nedenle cari açığın büyüdüğü gerçeğini AKP iktidarının ekonomi kurmaylarının yalanları bile karartamıyor. Sadece Haziran ayında cari açık 7,5 milyar doları buldu. Merkez Bankası’nın döviz rezervi Haziran ayı başında net 45,8 milyar dolarken bu rakam Temmuz ayı başında 39,9 milyar dolara düştü. Merkez Bankası kısacık süre içinde 6 milyar dolar daha kaybetti.

Krizin faturasını emekçilere ödetmek için harekete geçtiler

Dolardaki artış özelde AKP iktidarının, genelde sermaye cephesinin kabusunu büyütüyor. Zira dövizle borçlanan özel kapitalist işletmelerin borcu 340 milyar doları aştı. Dolardaki artış kapitalist işletmeleri yaklaşık 20 milyar TL’ye yakın kur farkı yükü ile baş başa bıraktı. Bu nedenle kapitalistler ürünlerine hızla zam yapmaya başladılar. Zammın dolaysız sonuçlarından biri de, işçi ve emekçilerin büyüyen sefaletidir.

AKP iktidarı krizin faturasını emekçilere ödetmek için adımlarını sıklaştırıyor. Dolardaki artışın kapitalist ekonomide kriz potansiyelini tetiklemesine paralel olarak işçi ve emekçilere yönelik saldırganlığı da artıyor. İşten çıkarmalardaki artış sürüyor. Yoksullaşan emekçi kitlesindeki sayısal artış her geçen gün daha fazla büyüyor.

Metal ve tekstil sözleşmeleri sürecine bu anlayış damgasını vurdu. MESS ve AKP iktidarı başından itibaren 100 bini aşkın metal işçisini sefalet zammına razı etmek için kriz var edebiyatına sarıldılar. Nihayetinde metal sözleşmeleri sefalet artışlarıyla sonuçlandırıldı. Tekstil sözleşmesinin akıbeti de aynı oldu.

Faturayı kapitalistlere ödetmek için ileri!

Dolar kurundaki artışın yeni bir kriz dalgasını tetikleyeceği aşikardır. Özelde AKP iktidarı genelde sermaye cephesi krizin faturasını işçi ve emekçilere ödetmek için öncelikle işsizlik silahına sarılacak, aynı zamanda zam furyasında sınır tanımayacaktır. İşçi sınıfı işsizlik saldırısına karşı işten çıkarmaların durdurulması ve hak gasplarının engellenmesi, zamların geri alınması, her türlü dolaylı verginin kaldırılması, gelir ve servet vergisinin artırılması, talepleriyle mücadele alanlarında yerini almalıdır. Bu mücadele aynı zamanda örgütlenmelerin önündeki engellerin kaldırılması, herkese güvenceli iş sağlanması, tüm çalışanlara genel sigorta hakkının tanınması, sigorta primlerinin devlet ve sermayedarlar tarafından ödenmesi taleplerini de içermelidir.

Son olarak belirtelim ki, kapitalist düzen işçi ve emekçilerin sosyal yaşamını sadece kriz dönemlerinde tahrip etmez. İnsani ilişkilerdeki yıkım ve yabancılaşma, çürüme ve yozlaşma kapitalizm bataklığında hep ürer. Tüm bu pislikler kapitalist üretim ilişkilerinin yan ürünüdürler. Kapitalist düzende bu sosyal tahribatı önlemek bir yana, buradan yeni sömürü ve kâr alanları açılır. Fuhuş, uyuşturucu ticareti, porno gibi alanların devasa sektörler haline gelmesi gibi. İktisadi kriz dönemlerinde çürüme ve kokuşma daha da derinleşir ve yaygınlaşır. Bugün Türkiye’de yaşanan da, sosyal yıkımın bu hızlanan ve yaygınlaşan halidir. Sosyal yıkıma karşı mücadele, sermayenin saldırılarına ve ücretli kölelik düzenine karşı mücadeleden ayrı düşünülemez.

 
§