30 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/34

Tüm NATO ve ABD üsleri kapatılsın!
Halklara karşı yeni cephe açıyorlar
Suriye’ye yönelik işgal heveslerini kursaklarında bırakmak için
AKP’nin “Çözüm” süreci daha fazla savaş demektir!
Dolar 2 TL’yi aştı yeni kriz emareleri çoğalıyor
Ali İsmail Korkmaz soruşturması katilleri aklama yolunda ilerliyor
Forumlarda dayanışma ruhu sürüyor
İnsanlığın kurtuluşu işçi sınıfının dirilişinde
Kıdem tazminatının gaspında son perde!
“Grev silahını” kuşanan tekstil işçileri kazandı
Celladına aşık olmak ve tekstil grevi - D.Umut
Büyük tekstil grevinin GOP’taki yansımaları üzerine
Suçlarınızın üzerini örtemeyeceksiniz!
Savaş, anti-emperyalist mücadele ve Partimizin programı/1
Mısır’da çalkantılı geçiş süreci
Güney Afrika’da büyük grev dalgası hayatı durdurdu

Lübnan’da Şii-Sünni çatışması kışkırtılıyor

Sahte gözyaşlarınız kanlı saltanatınızı ayakta tutmaya yetmez!
Gençlik direnişe, barikata özgürleşmeye
Yeni fırtınalara hazırlanalım!
Yağmanın ve doğa katliamının yeni kılıfı: Olimpiyatlar
İzenerji’de yaşananlar üzerine
Komünist bir işçiden sendikalaşma çalışması ile ilgili uyarılar
“Kadın bedeni süs, cariye caiz...”
Burcu Koçlu’dan mektup
“İki, üç daha fazla Vietnam!”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İzenerji’de yaşananlar üzerine...

İcazetçi sendikacılığın çırpınışlarını izledik”

 

İzmir’de Genel İş’e bağlı İzenerji ve İzelman işçilerinin 2012-2014 TİS süreci, grev ilanının ardından, Yüksek Hakem Kurulu kararıyla sonlandırılmış, arkasından Genel İş 2 ve 3 No’lu Şubeye bağlı temsilcilerin bir kısmı sendika yönetimine tepki olarak istifa etmişlerdi. Yaşananlarla ilgili bir İzenerji işçisinden görüş aldık.

Amacımız işçilerin temel talepleri olan eşit işe eşit ücret ile insanca yaşamaya yeterli bir ücret, aynı işte çalışanlar arasındaki büyük makası ortadan kaldırmaktı.

Süreç içerisinde Genel İş’e bağlı 3 şubenin ortak tutumu da, günü kurtarmaya, geçiştirmeye yönelik oldu. Temsilcilerin, tabanın somut eylem fikirlerine rağmen bu irade yok sayıldı. Bunun için TİS süreci işçiler için yine beklentinin altında, yine açlık ve yoksulluk sınırının altında yaşamak oldu.

Yüksek Hakem Kurulu’na intikal eden süreç, Genel İş Genel Merkez ve şube yöneticilerinin süreci iyi okuyamama, değerlendirmeme, önlem almama, tam tersine işverenin iyi niyeti üzerinden değerlendirme, beklenti ve çıkarlarına geldiği gibi davrandıkları için kaybedildi.

Genel-İş İzmir şubelerinin yan yana gelişlerinin gönülden bir yan yana geliş olmadığını gördük. Zorunluluktan kaynaklı, sınıfın değil kendi kariyerist, bencil, benmerkezci anlayışının egemen olduğu bir süreç izledik ve yaşadık. TİS sürecindeki eylemleri sadece sakal bırakma, 2 saatlik iş bırakma eylemiyle, her zaman işvereni iyi niyete çağırmak oldu. İşvereni gerçekten masaya oturtacak, işçilerin üretimden gelen gücünü 3 şubede alana taşıyan bir anlayış geliştirilmedi. 1 günlük iş bırakma kararı alındı. O da işverenin tehdidi nedeniyle doğru dürüst uygulanmadı. TİS sürecine giderken, bütün hazırlıkların yapılması, şubelerin bir araya gelmesi, komitelerin yan yana gelmesi gerektiğini söyledik. 3 şube de hep bunlardan kaçındılar.

YHK’nın her iki şirket ile aldığı karar, Genel İş 1 No’lu Şube tarafından İzenerji işçilerinden, gizlendi. Topun işverene ya da AKP’nin çıkardığı yasalara atılması, sendikacıların buralardan kendilerini aklamaya çalışması, icazetçi teslimiyetçi bir anlayışın hala sendikal bürokrasinin içinde kanayan bir yara olduğunun kanıtıdır.

Sonuç olarak “İzmir azizdir aziz kalacak” diyenlerin acaba TİS süreciyle “işçiler açtır yine aç kaldı” diyebilecek mi? Artık gerçeklerle yüzleşmeleri gerekmiyor mu? Adalet diyenler “işçiler için adalet bu muydu” diyebilecek mi acaba?

Sonuç itibariyle Genel-İş Genel Merkezi’nin, İzmir Genel-İş Şubeleri’nin TİS sürecinde on bine yakın işçi emekçiye, talepleri olan “eşit işe eşit ücret”, “ücrette adalet istiyoruz” diyen, bunun için alanlara çıkan işçilere cevap vermesi gerekiyor. Ama tam tersine, hiçbir şey olmamış gibi kendilerini aklamaya çalışan, işverenin iki dudağı arasından çıkacak sözlerle bir şeylerin düzeleceğini uman bir sendikal anlayışın çırpınışlarına tanık olduk.

YHK kararına karşı tutumun, sermaye ve partilerine dayalı bir anlayışın ürünü olduğu açık.

TİS sürecinin YHK kararıyla son bulması Genel Merkez ve İzmir Şubeleri’nin sendikal yapısının bu süreci iyi yönetemediğini, işçi haklarını işverene kendilerinin verdiklerini ortaya koymuştur. 3 şube yönetiminin de gücünü tabandan alan, işveren karşısında bunu gösteren bir anlayıştan uzak olduğunu gördük. Bu süreçte yaşananlara tepkisiz kalmayan işyeri temsilcilerinin istifalarını olumlu bir duruş olarak değerlendiriyorum. İzmir’de süregelen bürokratik ve kariyerist sendikacılardan işçi emekçilere bir hayır gelmediğini, bunların değiştirilmesi gerektiğini düşünüyorum.

 

 

 

 

BES’ten tercih dayatmasına protesto

 

Büro Emekçileri Sendikası (BES), yapılan yasal düzenlemeleri ve uygulamaları, protesto etmek için, 23 Ağustus günü “İş ve Meslek Danışmanlarının kazanılmış hakları gasp edilemez!” pankartıyla, Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü İstanbul İl Binası önünde bir eylem gerçekleştirdi.

Sloganlarla başlayan eylemde basın metnini BES 1 No’lu Şube Başkanı Cengiz Aslan okudu. Açıklamada, Torba yasa ile sözleşmeli çalışanların dilekçe verdikleri takdirde kadroya geçirileceği, ancak kadroya geçildiği takdirde maaşlarının düşürüleceği ifade edildi. Aslan, bu durumun gerekli bakanlıklarca görüşüldüğünü ifade ederek şu sözlerle açıklamaya devam etti. “Söz konusu görüşmelerde her düzeyde bürokratlar vardır; ama İş ve Meslek Danışmanları (İMD), yani emekçiler yoktur. İMD’lerin diğer 4/b’lilerden farkı daha önceden tanımlanmayan bir kadro olmasıdır. Dolayısıyla taban maaşları, ek ödemeleri, özel hizmet tazminatlarının hangi kadrolar rayiç olarak alınacağı kimse tarafından bilinmemektedir. Mevcut Anayasa’da güvenceli çalışmanın hak olarak tanındığı halde, çalışanlara güvenceli çalışma hakkı ve düşük maaşı, güvencesiz çalışma karşılığında ise daha yüksek maaşı seçme arasında seçme ikilemi yaşatılmamalıdır.

BES 2 No’lu Şube Sekreteri Baki Ulaş Karaca ise yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dört bir yerinde basın açıklamalarının yapıldığını belirterek konuya karşı mücadelelerinin süreceğini ifade etti.

Eylem “Güvenceli iş, güvenceli gelecek istiyoruz!”, “Geleceğim belirsiz, gelecek vaat edemem!”, “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganlarıyla sonlandırıldı.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

İnan Optik’te iş durdurma

 

Muğla’da metal gözlük çerçevesi üreten İnan Optik işçileri, aylardır maaş ödemelerindeki aksaklığa dikkat çekmek için 22 Ağustos’ta iş durdurma eylemi yaptılar.

Argun Afşar’ın sahibi olduğu İnan Optik, 3 aydan bu yana işçilerin ücretlerini parça parça veriyor. Her yıl 1 milyona yakın gözlük çerçevesi üretilirken ürünler yurtdışına da satılıyor. Muğla Sanayi Sitesi’nde bulunan fabrikada 130 işçi çalışıyor.

“Türkiye’nin ilk metal gözlük çerçeveleri üretimi” ile övünen İnan Optik patronları işçilere sefalet dayatıyor. İnan Optik işçileri 3 aydan bu yana maaşlarının ödenmediğini, biriken ücretlerini alamadıklarını belirtiyorlar.

İşçiler, biriken maaşları ödeninceye kadar işbaşı yapmayacaklarını, sorun çözülünceye kadar eylemlerine devam edeceklerini kaydettiler.

 
§