16 Ağustos 2013
Sayı: KB 2013/32

 Kızıl Bayrak'tan
Büyük fırtınalar kaçınılmazdır!
Korkudan polis rejimini tahkim ediyorlar!
İşgal senaryoları da tutmayacak!
Rojava halkı karşı-devrimci koalisyonun hedefinde!
Yerel seçimlerde oylar sandığa değil barikatlara!
Rantsal dönüşümde engel tanımıyorlar…
Taksim Dayanışması ve direniş
Kılıç’tan taraftarlara ve üniversitelilere tehdit!
“Burcu Koçlu’ya özgürlük!”
Cinayet şebekesi katliamlara doymuyor...
Aliağa ölüm kusuyor...
MİB MYK Ağustos ayı toplantısı…
Türk Metal Arçelik işçilerini fişlemiş!
“Festivalimiz 10 yılın birikimiyle, direnişi büyütme hedefiyle örgütleniyor!”
Mamak’ta festival hazırlıkları yoğunlaşıyor...
Gelin canlar bir olalım, haklarımız ve geleceğimiz için mücadele edelim!

Temel Demirer’le Ekim Gençliği Yaz Kampı’nda konuştuk...

AKP hükümeti ve Memur-Sen sefalette anlaştılar!
YÖK askerlik krizini “çözdü”
Çocuklarımızı kapitalistlere hibe etmeyeceğiz!
Suriye’de kirli savaş en çok kadını vuruyor!
Mısır’da meydanlar boşaltıldı, gerginlik sürüyor...
Rojava’ya destek eylemleri
“Çocuğumu istiyorum” da yalan çıktı!
Habip yoldaş zindanlarda da bize ışık tutuyor!
Devrimci sınıf faaliyetlerinden...
Misak Manuşyan...
“Her gerçek şair gibi devrimci”: Federico Garcia Lorca!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rojava halkı karşı-devrimci koalisyonun hedefinde!

 

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) çeteleri ile cihatçı katiller, namluları Kürt halkına çevirdiler. 2.5 yıldan beri Suriye’de vahşi katliamlar gerçekleştiren bu çeteler, bir haftadır Kürtlerin yaşadığı mahalle, belde ve köylere saldırarak kitlesel katliamlar, sivilleri kaçırmalar, yağmalamalar, tecavüzler, tutuklamalar, yıkımlar yapıyorlar.

Adı geçen çete oluşumlarının Rojava’ya da taşınan bu iğrenç icraatları yeni değil. Zira 2.5 yıldır benzer icraatlara imza atıyorlardı. İlke, değer, ahlak, kural yoksunu oldukları için, her vahşet onlar indinde mubahtır. Tetikçi şeyhlerin fetvalarıyla vahşete bir de “kutsal”lık payesi biçiyorlar. Katliamı, yağmayı, tecavüzü, yıkımı ve her tür vahşeti “helal” ilan eden fetvalar yayınlayan tetikçi çetelerin saldırıları devam ediyor. Kürt direnişçileri karşısında hezimete uğrayan çeteler, sivil halkı hedef alarak karşılık veriyorlar.

Tetikçiler efendilerin hizmetinde

Şeriat yönetimi kurarak, halkları Ortaçağ karanlığında boğmak isteyen çeteler, bu kuralsız savaş yöntemlerini emperyalistler, AKP iktidarı ve körfez şeyhlerinin desteği ve himayesi sayesinde uygulayabiliyorlar. Eğer körfez şeyhlerinin petro-dolarları, ABD, İngiliz, Fransız emperyalistlerinin silahları, CIA’nın eğitimleri, Türk devletinin yüzlerce kilometrelik sınırı açması, askeri eğitim sağlaması ve lojistik desteği olmasaydı, bu çetelerin varlık göstermeleri bile zor olurdu.

Baas yönetimini yıkmak için çetelere bu çok yönlü desteği sunanlar, onları birer tetikçi olarak kullanıyorlar. Dolayısıyla namluların Kürt halkına çevrilmesinin temel nedenleri arasında, tetikçilerin arkasındaki devletlerin -özel planda AKP iktidarının- Kürt halkının kazanımlarını ortadan kaldırma çabasının belirgin bir yeri var.

ÖSO da cihatçılar da Kürt halkının kazanımlarından rahatsızlık duyuyorlar elbette. Gerici iktidar savaşı veren bu güçlerin, ezilen bir halk olarak Kürtlerin kazanımlarına diş bilediklerine kuşku yoktur. Buna rağmen, Suriye Arap Ordusu (SAO) karşısında gerilerken, Kürt halkına savaş ilan etmek, bu tetikçilerin tek başlarına alabilecekleri bir karar değil. Finanse edenler, silahlandıranlar, eğitenler, aynı zamanda, tetikçilerini yönlendirirler. Bu, işin kuralıdır. Rojava’daki Kürt halkına savaş ilan edenlerin de bu kurala göre hareket ettiklerinden şüphe edilemez.

Emperyalistler, AKP ve şeyhler suç ortağıdır

2.5 yıldır Suriye’ye karşı yıkıcı bir savaş sürdürenler, çatışmaların dışında kalmak için özel bir çaba sarf eden Kürt halkı ve hareketlerini de hedef tahtasına çakmış görünüyorlar. Rojava’daki en güçlü hareket olan PYD’nin Türk devleti ve batılılarla uzlaşma arayışı içinde olmasına rağmen hedef alınması, tetikçi çeteleri yönlendiren güçlerin onayı ile mümkün olabilir.

Emperyalistlerin, AKP iktidarının ve körfez şeyhlerinin vahşi katliamları “olağan” sayan tutumları, bu gerici güç odaklarının, Rojava’daki Kürt halkını hedef alan saldırılara destek verdiklerini gösteriyor. Hal böyleyken, bu güçleri katliamlara sessiz kalıyorlar diye suçlamanın bir anlamı yok. Zira bu güçler, katliamların sorumluluğunu taşımaktadırlar. Vurgulamak gerekiyor ki, bu güçlerin emri olmadan, 2.5 yıldır devam eden yıkıcı savaşın Rojava’ya da taşınması mümkün olmazdı.

AKP iktidarının “özel rolü”

Gerici cephenin bir bileşeni olarak AKP iktidarı ve Türk devletinin, Suriye’deki yıkıcı savaşta doğrudan taraf olduğu biliniyor. Hem ÖSO çetelerinin hem cihatçı katillerin hamiliğini yapan Ankara’daki dinci-Amerikancılar, Suriye’deki yıkım ve katliamların birinci dereceden sorumluları arasında yer alıyorlar.

Kürt halkının kazanımlarını engellemeye çalışan ancak bunu başaramayan AKP iktidarı, cihatçı katilleri defalarca Rojava halkının üzerine saldı. Daha önce kısa süreli ve belli alanlarla sınırlı kalan çatışmalar son günlerde hem geniş bir alana yayılmış hem çok daha şiddetli bir boyut kazanmıştır.

Çatışmaların hemen öncesinde ÖSO çetelerinin şeflerini Antep’te toplayan AKP iktidarının, bu toplantıda kapsamlı saldırı kararı aldırttığı belirtiliyor. PYD güçlerinin çatışmalarda ele geçirdikleri belgeler buna işaret ederken, Kürt hareketleri de saldırıdan AKP’yi sorumlu tutuyorlar. Bazı ÖSO çete şeflerinin, Kürt halkını tehdit eden iğrenç açıklamaları da, saldırı kararının Antep’teki toplantıda alındığı kanısını güçlendiriyor.

Bu arada Kürt halkını hedef alan saldırıların vahşetine rağmen, Mesud Barzani liderliğindeki Kürt yönetiminin sessizliği de dikkat çekiyor. AKP ile ilişkileri pekiştiren Barzani yönetimi, Rojava ile arasındaki bazı sınır kapılarını da halen kapalı tutuyor. Barzani’nin bu utanç verici sessizliği, AKP ile olan ilişkileri zedelemekten korkmasına bağlanıyor.

Öte yandan, hükümet borazanı dinci-gerici medyanın, vahşi katliamlar gerçekleştiren cihatçı çetelere arka çıkması da, AKP iktidarının Rojava’daki saldırılarla doğrudan bağlantılı olduğunun göstergelerinden biri kabul ediliyor.

Gericiliğe karşı halkların kardeşliği

Bu katil sürülerinin uğradığı bütün coğrafyalar kan gölüne dönüştürülmüştür. AKP iktidarının özel destek ve himayesi sayesinde Ortadoğu’nun kalbine yerleştirilen bu tetikçilere ve onların hamilerine karşı mücadeleyi yükseltmek, Kürt halkı başta olmak üzere, tüm bölge halklarının ihmal edilmemesi gereken temel görevlerinden biri haline gelmiştir.

Rojava saldırıları, Kürt hareketlerinin gerici güçlerle anlaşarak, ittifak kurarak, onlarla yan yana gelerek elde edeceği bir şey olmadığını birkez daha kanıtlamıştır. PKK ile AKP iktidarı tarafından örülen “barışı süreci” devam ederken, PYD liderli Salih Müslim Türk devletiyle ilişkileri geliştirmeye çalışırken, PYD liderleri ÖSO şefleriyle ateşkes imzalamışken Kürt halkına karşı kuralsız bir savaşın başlatılması, gerici güç odaklarının ezilen halklardan yana tutum almalarının imkansız olduğunu kanıtlamaktadır.

Gerici güçlerle anlaşarak Kürt halkının kazanımlarının korunabileceği beklentisi, yanılsamadan başka bir şey değildir. Kürt halkının gerçek dostları bölge halkları ve devrimci-ilerici güçlerdir. Bölge halklarının kaderi, geçmişte hiç olmadığı kadar birbirine bağlanmıştır. Geleceği ve özgürlüğü kazanmak için, emperyalizme ve gericiliğin her türüne karşı, halkların birleşik mücadelesinden başka çıkış yolu bulunmamaktadır.

 
§