Kızıl Bayrak'tan...
Yazın en sıcak günlerini yaşadığımız şu sıralar, siyasal mücadele bakımından da geçmişle kıyaslanmayacak bir yoğunluk yaşıyoruz. Gazetemizin sayfalarına yansıyan bu yoğunluk, önümüzdeki günlerde neler yaşayacağımızın da habercisi gibi.
Kuşkusuz yoğunluğun en önemli kaynağı şanlı Haziran günleridir.
Gerici-faşist rejimin kalelerini sarsan, karanlık gökyüzünü yırtan isyan ve direniş günlerini geride bıraktık ama mücadele sürüyor. Öyle ki önceki yıllardan farklı olarak kimse tatilde değil. En başta da AKP ve yandaşları!
Haziran’da hiç ummadıkları bir darbe alan bu gerici-faşist güçler, içerisinde bulunduğumuz şu günleri mevzilerini onarmak, açılan gedikleri kapatmak ve üstüne de hareketi bastırmak üzere hazırlık yaparak geçiriyorlar. Bu sonuncusu için propaganda aygıtları yalan kusmaya devam ederken, baskı ve zorbalık aygıtı, en başta da polis kuvvetleri tahkim ediliyor. Sayfalarımızda bu kapsamda yapılanlara dair teşhirlere yer verdik, ama bunlar olanın sadece sınırlı bir bölümünü oluşturuyor. Tablo çok daha ağır ve akıllara zarar örneklerle dolu.
Ancak zorbalıkla meydanları boşaltmış olsalar dahi mücadele devam ediyor. Devrimci ve ilerici güçler mücadele bayrağını elden bırakmıyorlar. Böylelikle Taksim’de ve Gezi Parkı’nda olduğu gibi hareketin en kararlı ve soluklu güçleri olduklarını bir kez daha gösteriyorlar. İşte bu nedenle sayfalarımız ülkenin bir dizi kentinden gelen örgütlenme ve mücadele haberlerini içeriyor. Bu haberlerin ortak noktası artan gerici-faşist saldırılara karşı koymak ve sertleşmesi muhtemel yeni döneme hazırlanmaktır.
Bu hazırlığın en önemli boyutlarından biri de kuşkusuz ki yaşanan deneyimleri, yetersizlik ve zayıflıklarıyla açık bir biçimde değerlendirebilmektir. Aynı zamanda ise hareketin önüne kurulması olası tuzaklar konusunda şimdiden ideolojik-politik bir hazırlık içerisine girmektir. Taksim Dayanışması ve yerel seçimler konularını ele alan yazılarımız her şeyden önce bu amaca hizmet etmektedir.
Rojava’daki gelişmeler her ne kadar farklı bir mecradan ortaya çıksa da, esas olarak gerici-faşist rejime karşı verilen mücadelenin bir başka boyutu olarak değerlendirilmelidir. Çünkü bu düzen açısından çözümü imkansız gerçek bir sorun olan Kürt sorunu, toplumsal mücadelelerin geleceği açısından ise büyük bir imkandır. Diğer yandan ise Rojava’daki durum gerici-faşist rejimin içeride ve dışarıda savaş ve saldırganlık politikasının güncel bir sonucudur. Ama aynı zamanda tam bir vahşete varmış olduğu ölçüde de gerici-faşist rejimin kendi çevresinde yaratmaya çalıştığı hayallerin sonunu işaretlemektedir. Bu koşullarda Rojava’daki duruma kayıtsız kalınamaz, aktif ve eylemli bir dayanışma içerisinde olmak gerekir.
Tüm bunlar bir arada, mücadele bakımından da oldukça sıcak geçen yaz günlerinin arkasından, düzenin korkularının gerçeğe döneceği kızıl bir geleceğin bizleri beklediğini göstermektedir.
|