Çıkarlarımız düşmanlıktan değil sınıf kardeşliği ve birliğinden geçiyor!
Ulusal baskının yoğun olarak yaşandığı bir ülkede yaşıyoruz. Son yıllarda Kürt halkına yönelik gerçekleştirilen fiziksel ve psikolojik saldırı kendini her alanda hissettiriyor.
Ben ulusal baskının fabrikamda gördüğüm şeklini, değişik bir gözlemimi de paylaşarak sizlere ifade edeceğim. Fabrikalarda işçiler tanımadıkları bir işçiye ilk olarak (adını bile sormadan) ‘nerelisin?’ diye sorarlar. Bu soruya verilen cevap ilişkinin daha sonraki gidişatını belirler. Bana fabrikamda bu soruyu sorduklarında verdiğim cevap ‘Vanlı’ olunca birçoğu sohbeti kesiverdi. Daha önce çalıştığım yerlerde de bu tarz durumla karşılaştığımdan bu bende şaşkınlık yaratmadı. Kırgınlığa ya da kızgınlığa kapılmamamın sebebi ise ırkçılık zehrinin topluma nasıl verildiğini bilmemdi.
Bunu aynı fabrikadan başka bir arkadaşa açtığımda bana şunu söyledi: ‘Ben de Yozgatlı’yım deyince bana ‘Yozgat’tan adam çıkmaz’ lafını söylüyorlar’. Birbirimize karşı ne kadar önyargılı olduğumuz ve nasıl bölündüğümüz ortada değil mi?
Benim fabrikamın servisi Termikel fabrikasının önünden geçiyor. Benim ve servisteki arkadaşlarımın ilgisini bu fabrikanın önünde duran bayraklar çekiyor. Çünkü Türk bayrağının yanında bulunan bayraklar her gün değişiyor. Bir gün Yunan bayrağı oluyor, bir gün İtalya, Fransa, İngiltere sonraki gün Kenya. Çok ilginç görünen bu durumu Termikel’de tekniker olarak çalışan birine sordum ve cevabı şu oldu: ‘Hangi ülkenin bayrağı asılıyorsa bil ki o ülkenin patronuyla önemli bir anlaşma imzalanıyor ve fabrika ziyaret ediliyordur’. Bu cevap ben de Tayyip Erdoğan’ın Katarlı işadamlarına dediği ‘Sermayenin dini, dili, ırkı yok. Para cıva gibidir, hemen yatağını bulur oraya akar’ sözünü hatırlattı.
Patronlar ve sermaye devleti milliyetçiliği para kazanmak için elinin tersiyle kenara itiyor. Fakat aynı patronlar ve sözcüleri, işçileri birleştirmemek söz konusu olunca aynı milliyetçiliğe dört elle sarılıyorlar. Türkiye işçi sınıfı, Kürt halkının ezilmesine destek vererek ya da susarak patronların işlediği suça ortak oluyor. Hem de birleşmesinin önündeki engeli aşmayarak -aksine sarılarak- kendi mezarını kazıyor. Bu durumun değişmesini gönülden arzulayan biri olarak tüm işçileri ve ilerici insanları, bu sorunun tartışılması ve gerici fikirlerin parçalanması açısından önemli gördüğüm BDSP’nin düzenlediği Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayları’na davet ediyorum.
Sincan OSB’den devrimci bir işçi
Devrimci tutsaklardan mektuplar...
Cejna Newroz piroz be!
Merhaba yürek dostlarım.
Sevgili dostlar Eksen Yayınları’nın tüm emekçilerinin şahsında Kürt halkının, işçilerin, emekçilerin ve ezilen Ortadoğu halklarının, diriliş-isyan, kardeşliğin ve özgürlüğün bayramı olan Newroz Bayramınızı en içten devrimci duygularımla kutluyorum. Cejna Newroz je buyna we piroz be!
Yüreğimizin olanca sıcaklığı ile o direngen yüreğinizi selamlıyorum.
Sevgiyle umutla ve inatla kalın, serkeftin.
Mehmet Yamaç
1 No’lu F Tipi Cezaevi B2 Blok Tekirdağ
* * *
Bir kadın gördüm,
Onun doğurduğunu gördüm,
Uyuttuğunu gördüm,
Büyüttüğünü gördüm,
Yorulduğunu gördüm,
Üzüldüğünü gördüm,
Bir kadın gördüm. (Özdemir Asaf)
Değerli dostlar merhaba!
Hayatın yarısı ve yaratanı olup da varlığı hep değersiz kılınmak istenen, “ikinci sınıf cins” görülen kadınların tarihsel isyanlarını simgeleyen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü karşılamaktayken, siz Kızıl Bayrak emekçisi ve okuru kadınların kapitalist – gerici ideoloji ve sisteme karşı kadının özgürlüğünü de getirecek mücadelelerini selamlıyor, başarılar diliyoruz. Sevgi ve selamlarımızla. Dostlukla.
Bafra’dan tutsak Partizanlar.
Süleyman Rüya
T Tipi Kapalı Hapishane A-5 Bafra / Samsun
* * *
Sevgili dostlar,
Dünya kadınlarının sınıfsal, cinsel ve ulusal mücadelesinde toprağa düşen tüm devrimci kadın yoldaşlar şahsında, siz Kızıl Bayrak gazetesi çalışanı dostların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüzü kutluyor, bu temeldeki çalışmanızda başarılar diliyorum. Selam ve sevgilerimle. Dostça kalın.
A. Şimşek
F Tipi Hapishane C-24 Hacılar / Kırıkkale |