22 Mart 2013
Sayı: KB 2013/12

 Kızıl Bayrak'tan
Newroz dönemecinde “İmralı süreci”
Bosch’ta geçen bir yılın ardından
Sınıfa karşı sınıf bilinciyle örgütlü mücadeleye!
Sendikal harekette
büyük tasfiye dalgası
Hapishanelerde 12 Eylül’e rahmet okutacak uygulamalar
İzmir ÇHD Başkanı Av. Hüseyin Korkmaz ile konuştuk
Bijî Newroz, bijî sosyalizm!”
Newroz ateşi dört bir yanda harlandı
Kurultay hazırlıkları sürüyor
Beyanname işçi ve emekçilere açıldı!
Sınıf hareketinden
Metal TİS’lerinde uyuşmazlık!

Siyasal mücadele ve devrimci şiddet - H. Fırat

Kimyasal başlıklı
füze saldırısının ardından
Suriye’ye ABD vatandaşı “başbakan!”
Emperyalist işgalin 10. yılında
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Özgür yarınlar sosyalizmde!
Faşist çeteler iş başında!
Faşist saldırılara ve
polis terörüne geçit yok
Kadına yönelik şiddet
dünyanın her yerinde!
Cinayeti gördük...
Ahmet Yıldız katledildi!
Kızıldere bir savaş çağrısıdır!
Dikmen’de yıkım saldırısı tırmandırılıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kimyasal başlıklı füze saldırısının ardından…

 

Ordunun denetiminde bulunan Halep yakınlarındaki Han el Asal bölgesine düzenlenen kimyasal başlıklı füze saldırısı, Suriye’deki yıkıcı savaşın yeni bir boyut kazanması olarak değerlendiriliyor. 16’sı asker, aralarında çocukların da bulunduğu toplam 26 kişinin hayatını kaybettiği, onlarca kişinin ise yaralandığı saldırının, silahlı çeteler tarafından düzenlendiği konusunda pek az tartışma var.

İstanbul’da bulunan gerici muhalefetin şefi Muaz el Hatip, kim tarafından yapılmış olursa olsun böyle saldırılara kaşı olduklarını iddia etse de, saldırının silahlı çeteler tarafından yapılmadığını savunabilen pek kimse bulunmuyor. Emperyalistlerle bölgedeki gerici rejimlerin güdümünde olan bu çetelerin yasa ve kurallara tabi olmamaları, herhangi bir ahlaki değer veya ilkeden ise yoksun bulunmaları, böylelerini iğrenç cinayetler işlemeye müsait hale getiriyor.

Katliamın sorumlusu
Tayyip Erdoğan’la Hamad bin Halife’dir”

Katliamın ardından açıklama yapan Suriye Basın ve Halkla İlişkiler Bakanı Umran el Zobi, saldırının silahlı çeteler tarafından yapıldığına dair kanıtlara sahip olduklarını ve bu çetelere mali, siyasi, askeri ve lojistik destek veren devletleri, gerçekleşen katliamdan sorumlu tuttuklarını söyledi.

AKP hükümeti ile şefi Tayyip Erdoğan ve Katar emiri Hamad bin Halife’yi isimleriyle anan el Zobi, bu ikilinin katliamdan doğrudan sorumlu olduğunu belirtti. Çeteleri silahlandırıp savaşı körükleyen Erdoğan-Hamad ikilisinin katliamın ahlaki, insani ve siyasi sorumluları olduklarını belirten el Zobi, saldırının, savaşı tehlikeli yönde tırmandırmak isteyen güçler tarafından planlandığını savundu.

BM’den soruşturma talebi

Kimyasal saldırı ile ilgili açıklama yapan Suriye Dışişleri Bakan Yardımcısı Faysal Mikdad ise, “ellerindeki delilleri BM’ye sunacaklarını ve teröristlerle destekçilerinden hesap sormak için çaba harcayacaklarını” belirtti.

Suriye’nin BM’deki temsilcisi Beşar el Caferi de, düzenlediği basın toplantısında, kimyasal silah kullanımını araştırmak için uluslararası bir heyetin oluşturulmasını talep ettiklerini söyledi. Baas yönetiminden gelen bu talepler, saldırının kimler tarafından düzenlendiğinin bilindiğine işaret ediyor.

Savaş aygıtı NATO şefinden tehdit

İstanbul’daki bir otel salonunda ABD vatandaşı bir kukla, Suriye’ye “başbakan” seçilir, kimyasal başlıklı füze saldırısı ile katliam yapılırken, basın karşısına çıkan NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Komutanı Oramiral James Stavridis, “İstenirse Suriye’ye saldırmaya hazırız” açıklamasını yaptı.

ABD Senato Silahlı Hizmetler Komitesi’nin huzuruna çıkan Stavridis, geniş yelpazede saldırı seçeneklerini değerlendirdiklerini ve Libya’da olduğu gibi, talep gelmesi durumunda Suriye’ye saldırmaya hazır olduklarını açıkladı.

NATO’nun Suriye’ye saldırması için İttifak’ın 28 üyesi arasında mutabakata ve BM Güvenlik Konseyi kararına ihtiyaç olduğunu söyleyen Stavridis, buna karşın, adını vermekten kaçındığı bazı üye devletlerin Suriye’ye doğrudan saldırı için koşulları değerlendirdiğini de açıkladı.

Emperyalizmin vurucu gücü NATO’nun, Suriye’ye doğrudan saldırmasının kolay olmadığı son iki yılda belli oldu. Buna karşın Türkiye başta olmak üzere savaş aygıtına üye devletler Suriye’deki yıkıcı savaşın doğrudan tarafıdırlar. AKP iktidarı ile CIA’nın baştan beri olaylara müdahale etmelerinin yanı sıra Fransa-İngiltere ikilisinin de muhalefeti silahlandırma kararları, NATO’ya üye devletlerin, Suriye’deki yıkıcı savaşı doğrudan körükleyen güçler olduğunu gözler önüne seriyor. Ancak yine de NATO şefinin ilk defa bu kadar küstah bir açıklama ile tehditler savurması, emperyalist zorbaların fırsat buldukları anda Suriye’deki yıkımı daha da arttıracak saldırılara girişmeye hevesli olduklarını ortaya koyuyor.

Bugünlerde Suriye’yi tehdit eden NATO ile Beyaz Saray’daki savaş baronları, Irak’ta olmayan kimyasal silahları bahane edip bu ülkenin işgal edilip ortaçağ karanlığına sürüklenmesine vesile etmişlerdi. Oysa bölgedeki işbirlikçilerinin denetiminde bulunan silahlı çetelerin, kimyasal başlıklı füze saldırısı konusunda, “bu saldırıyı muhaliflerin gerçekleştirdiğine dair elimizde belge yok” açıklaması ile yetindiler.

Oysa savaş baronları ve himaye ettikleri siyonist İsrail, Baas yönetiminin kimyasal silahları kullanmasını veya bu silahların Hizbullah’ın eline geçmesini engellemek için Suriye’deki olaylara doğrudan müdahale edeceklerini daha önce ilan etmişlerdi. Görünen o ki, destekleyip güttükleri silahlı çetelerin kimyasal başlıklı füze ile katliam yapmasına bir itirazları bulunmuyor. Çifte standarda dayalı bu ikiyüzlü tutum hiç de şaşırtıcı değil, tersine, bu, emperyalist/siyonist güçlerle işbirlikçilerinin “olağan” hallerini gösteriyor.

 

 

 

 

Belayid’in anmasında on binler alanlardaydı

 

6 Şubat’ta katledilen Tunuslu ilerici lider Şükri Belayid, ölümünün 40. günü olan 17 Mart’ta kitlesel eylemlerle anıldı. Tunus başkentte yapılan anmaya on binlerce kişi katıldı. Başkentin yanı sıra, Tunus’un farklı kentlerinde yapılan gösterilerde de hem Nahda protesto edildi hem Belayid anıldı.

Başkentteki kitlesel anmada, dinci-gerici Nahda ve yeni kurduğu hükümete karşı şiarlar öne çıktı. Tunus Komünist İşçi Partisi’nin (TKİP) etkin rol oynadığı, toplam 12 parti ve örgütün oluşturduğu “Halk Cephesi” bileşenleri, anmaya kitlesel katılım sağladılar.

Buluşma noktasından mezarlığa yürüyen on binler, Belayid’in davasını sonuna kadar savunacaklarını bir kez daha, yükselttikleri şiarlarla dile getirdiler. Hem yapılan konuşmalarda hem atılan sloganlarda Nahda karşıtlığı öne çıkarken, “14 Ocak Devrimi”nin nihai hedeflerine ulaşana dek, mücadelenin devam edeceği vurgulandı.

Nahda şefleri, siyasi cinayetin aydınlatılması için gerekli çabanın harcandığını iddia ederken, Belayid’in avukatları ise gerçeklerin açıklanmadığını, Nahda hükümetinin suçu tetikçilere atıp asıl sorumluları korumaya çalıştığını ifade ediyorlar. Cinayeti işleyenlerin Nahda ile bağlantılı olduğuna dair kanıtlara sahip olduklarını da belirten avukatlar, gerçeğin açıklanmaması durumunda ellerindeki belgeleri yayınlayacaklarını ve cinayet soruşturmasını Birleşmiş Milletler’e bağlı mahkemeye taşıyacaklarını açıkladılar.