22 Mart 2013
Sayı: KB 2013/12

 Kızıl Bayrak'tan
Newroz dönemecinde “İmralı süreci”
Bosch’ta geçen bir yılın ardından
Sınıfa karşı sınıf bilinciyle örgütlü mücadeleye!
Sendikal harekette
büyük tasfiye dalgası
Hapishanelerde 12 Eylül’e rahmet okutacak uygulamalar
İzmir ÇHD Başkanı Av. Hüseyin Korkmaz ile konuştuk
Bijî Newroz, bijî sosyalizm!”
Newroz ateşi dört bir yanda harlandı
Kurultay hazırlıkları sürüyor
Beyanname işçi ve emekçilere açıldı!
Sınıf hareketinden
Metal TİS’lerinde uyuşmazlık!

Siyasal mücadele ve devrimci şiddet - H. Fırat

Kimyasal başlıklı
füze saldırısının ardından
Suriye’ye ABD vatandaşı “başbakan!”
Emperyalist işgalin 10. yılında
Dünyada işçi ve emekçi eylemleri
Özgür yarınlar sosyalizmde!
Faşist çeteler iş başında!
Faşist saldırılara ve
polis terörüne geçit yok
Kadına yönelik şiddet
dünyanın her yerinde!
Cinayeti gördük...
Ahmet Yıldız katledildi!
Kızıldere bir savaş çağrısıdır!
Dikmen’de yıkım saldırısı tırmandırılıyor
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Kadına yönelik şiddet dünyanın her yerinde!

 

Hindistan, yine toplu tecavüz haberiyle gündeme geldi. Tecavüzün bu kadar sık yaşandığı bir yerde (her 18 saatte bir) ancak toplu tecavüz vakaları haber değerinde olabiliyor. 16 Aralık’ta Yeni Delhi’de 23 yaşındaki bir genç kadın otobüste toplu tecavüze uğramış ve feci şekilde dövülmüştü. Ağır yaralanan genç kadın daha sonra hayatını kaybetmişti. Bu olayın üzerinden bir ay bile geçmeden benzer bir olay yine Hindistan’da ve yine bir yolcu otobüsünde yaşanmıştı. Bu kez yedi erkek 29 yaşında bir kadına tecavüz etmişti. Son olarak geçtiğimiz hafta bisiklet turunda olan İsviçreli çifte saldıran ve 8 kişi olduğu belirtilen bir grup, erkeği dövüp etkisiz hale getirdikten sonra kadına tecavüz etti.

Benzeri olaylar hemen her ülkede meydana gelmektedir. Ancak burada dikkat çeken nokta bu vakalardan sonra egemen sistemin yetkililerince yapılan açıklamalardır. Zira bu açıklamalar tecavüzü önleme gibi bir dertlerinin olmadığını ortaya koymaktadır.

Bu yaşanan son olay üzerinden açıklama yapan Hindistan İçişleri Bakanı Uma Shankar Gupta, toplu tecavüze uğrayan İsviçreli kadının da yaşanan olayda “hatası” olduğunu söyleyebildi. Konuyla ilgili bir basın açıklaması yapan İçişleri Bakanı, olayın ülkeleri açısından oldukça üzücü olduğunu belirtirken, hatanın bir kısmının da turist çiftte olduğunu çünkü nereye gittiklerini polise bildirmediklerini söyledi. Türkiye’deki bakanların açıklamalarıyla ne kadar da benzer. Hatırlanırsa onlar da “barış gelini” Picca Bacca’nın Türkiye’de tecavüze uğraması ve katledilmesi sonrasında yaşananları ülkenin imajı üzerinde açıklamışlardı.

Hindistan’ın dini gururlarından Asaram Bapu’nun, bundan önceki yaşanan toplu tecavüz vakasında sadece saldırganların suçlanmaması gerektiğini savunabilmiş, “Eğer kurban Tanrı’nın adını ansa ve saldırganların ayaklarına kapanıp şefkat dilenseydi bu trajedi olmazdı. Hata tek taraflı değil” diyerek tecavüzü meşrulaştıran açıklamalar yapmıştı.

Bu da yine Türkiye’deki açıklamalara ne kadar da çok benziyor. Hatırlanırsa, Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Çeker “Sorunun odağında kim var? Kadın var. Kardeşim, sen dekolte giyinirsen bu tür çirkinliklerle karşılaşman sürpriz olmayacaktır. Tahrik ettikten sonra sonucundan şikâyet etmen makul değildir” diyebilmişti. “Dekolte giyen tecavüze uğrar” mantığının sığlığı başka bir ülkede başka bir dinsel görevliden “hata tek taraflı değil” olarak karşımıza çıkıyor.

Böylesi açıklamalar egemen gerici zihniyetin bakışını özetlediği gibi, bu konuda önleyici hiç bir adımın atılmadığını da gösteriyor. Kadına yönelik gerici ve ayrımcı bakışın egemen sınıfların politik ve dini temsilcilerinde böylesine ifade bulması, aslında bu olayların toplum nezdinde meşru algılanması riskini de içermektedir.

“Kadın evden çıkmasaydı başına bu gelmezdi!” zihniyetinin güncel yaşamda da karşımıza çıkması bu açıdan şaşırtıcı değildir. Bu açıdan medyada yer alan haberler de oldukça sıkıntılıdır. Örneğin, ABD’li Sarai Sierra’nın öldürülmesi olayı, burjuva medyada “bir kadın evden uzaklaşırsa bakın başına neler gelir” mesajı yüklü bir şekilde yer aldı.

Kadına yönelik taciz, tecavüz gibi saldırılar sömürüye dayalı sınıflı toplumlarda kadınların yaşadıkları sorunları açık bir şekilde özetlemektedir. Kadınların cinsel saldırıların hedefi olmaları onların suçuymuş gibi kabul görmesi ataerkil düşünüş ve geleneklerin kadın kimliğinde yarattığı toplumsal algının sonucudur. Bundan dolayı gerici ataerkil düşünüş ve geleneklere karşı mücadele önemli bir yerde durmaktadır. Kadını aşağılayan, baskı ve şiddetin hedefi haline getiren her türden gericiliğe karşı mücadele günümüz koşullarında kadınların çok yönlü sömürüsünün kaynağı olan kapitalizme karşı mücadele ile birlikte ele alınmalıdır. Ancak bu şekilde kadınların maruz kaldığı her türden şiddetin önüne geçilebilir.

 

 

 

 

Kadın cinayetleri protesto edildi!

 

Çiğli’de, tekstil işçisi Gamze Nur Özcan’ın katledilmesinin ardından Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) kadın cinayetlerine karşı eylem yaptı.

15 Mart günü Çiğli Belediyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında “Gamze Nur Özcan ilk değil! Kadın cinayetlerine son!” şiarlı ozalit açıldı.

“Emperyalist savaşların olmadığı, savaşlarda kadınların alınıp satılmadığı, kadınlara yönelik şiddetin, tacizin olmadığı, özgür eşit yarınlar ancak ve ancak sosyalizmle mümkündür” sözleri ile başlayan eylemde basın açıklamasını Ayla Subaşı okudu.

Açıklamada, kadın cinayetlerinin giderek arttığını belirten Subaşı, Gamze Nur Özcan’ın katledilmesi ile bilgileri paylaştı. Kadınların bu kadar rahat öldürülmesinin sebebinin yüzyıllardır kadına biçilen toplumsal rol ve kapitalist sistemin kadına bakışı olduğunu ifade ederek, AKP iktidarının da kadına yönelik anlayışını 10 yıldır çıkardığı yasalarla, göz yumduğu cinayetlerle, teşvik ettiği taciz ve tecavüz vakalarıyla ispatladığını belirtti.

Subaşı, açıklamayı şu sözlerle noktaladı: “O günler gelinceye kadar, kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine karşı mücadele etmek, kadınları kapitalist sistemin çarklarından, özgürleşmeye çağırmak bizlere düşüyor. Son olarak dostumuz Gamze’nin katlinin verdiği öfkeyle, haykırıyoruz: Bizleri koruyacak olan kendi örgütlülüğümüzdür!”

Kızıl Bayrak / İzmir