23 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/13 (46)

 Kızıl Bayrak'tan
25 yılın birikimi ile
Açlık grevleri sona erdi
İdris Naim Şahin Alevilere yönelik tehditlere destek verdi
“Ulusal İstihdam Strateji” saldırıları devam ediyor
Oyak Renault’da işten atılan işçilerden Yaşar Kula ile konuştuk
Sağlık alanının kapıları sermayeye açılıyor
31 DHF’li tutuklandı
Emekçiler devrim ve sosyalizm için buluştu!
İstanbul “İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği” etkinliğine
gelen mesajlardan
“İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” etkinliğine katılan
işçi ve emekçilerden
“Binlerce Alaattin olacak, sosyalizmi kuracağız!”
TKİP IV. Kongresi
Açılış Konuşması
Alaattin yoldaşın anısı önünde saygıyla eğiliyoruz
Ekim devrimi ve kadın sorunu
Kadın, şiddet ve şiddetin türleri
İşçi direnişleri ve eylemlerinin
karakteri ve özellikleri
Volkan Yaraşır
Otomotiv sanayiinde kriz yayılıyor
Taksim Meydanı
Yayalaştırma Projesi
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Ulusal İstihdam Strateji” saldırıları devam ediyor...

Taşeronluk sistemi temel çalışma biçimi yapılmak isteniyor!

 

Sermaye hükümeti AKP, sınıfa dönük saldırılarına bir yenisini daha ekliyor. Toplu İş İlişkileri Yasası adı altında sınıfın sendikal örgütlülüğüne ve Toplu İş Sözleşmesi hakkına dönük ağır bir saldırıyı hayata geçirdikten sonra Ulusal İstihdam Strateji programı çerçevesinde yeni saldırılarına tam gaz devem ediyor.

15 Kasım’da Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in çağrısı ile “Alt işveren uygulamasında karşılaşılan sorunlar ve çözüm önerileri” başlıklı bir toplantı yapıldı. 1 Kasım’da ilki gerçekleşen toplantılarının amacının “sosyal tarafların” ortak mutabakatı doğrultusunda taşeron işçilerin sorunlarına çözüm bulunması olduğu söylendi. Nitekim burjuva medyada “taşerona müjde” haberleriyle duyurulan toplantılar, bundan önceki saldırı yasaları gibi sanki sınıfa yeni bir kazanım sağlıyormuş gibi sunuldu.

Oysaki bu çalışmayla amaçlananın hiç de taşeron işçilerin sorunlarını gidermek olmadığı, tam tersine taşeronluk uygulamasının önünde hiçbir yasal engel bırakmayarak çalışma hayatının tamamına taşeron çalışmayı hâkim kılmak olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum Çalışma Bakanı tarafından, İş Yasası’nın 2. maddesinde yer alan asıl işlerin taşerona verilebilmesi için aranan “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenle uzmanlık gerektirme” koşulunun değiştirilmek istenmesi üzerinden de görülüyor. Bu sayede bugüne kadar patronlar tarafından her fırsatta çiğnense de taşeron çalışmaya karşı yasal olarak konulan tek sınırlandırma da ortadan kalkmış olacak.

Öte yandan toplantıya DİSK adına katılan Genel Başkan Yardımcısı Metin Ebetürk, Bakan Çelik’in, “muvazaa”lı yani hileli taşeron uygulaması ile ilgili olarak, taşeron işçilerinin asıl işverenin işçisi haline gelebilmesine dayanak sağlayan düzenlemenin kaldırılması yönünde görüş bildirdiğini belirterek, uygulamanın gerçek amacını ve neye hizmet ettiğini anlaşılır kılmıştır. Yine Çalışma Bakanı’nın, İş Yasası’nın 2. maddesinde yer alan alt işveren tanımının netliğe kavuşturulması gerektiğini söyleyerek, taşeron tanımında değişikliğe gitme niyetinde olduklarını ifade etmesiyle, yapılan değişiklerin ve çalışmaların kimler yararına gerçekleştirdiklerine dair hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturmuştur. Çalışma Bakanlığı’nca ileri sürülen bu değişikliklerin sermaye örgütlerinin her fırsatta dile getirmiş olduğu talepler olduğunu belirtmeye ise gerek bile yoktur.

Taşeron çalışmaya ilişkin yapılacak bu yeni düzenlemeler işçi sınıfı için daha fazla güvencesizlik, daha fazla sömürü ve yeni hak kayıpları anlamına gelecektir. Eğer düzenleme bu haliyle geçerse sınıfın yaşayacağı en ağır kayıplardan biri de sendikal alanda yaşanacaktır. Zira taşeronluk sisteminin esas hedeflerinden biri de sendikal örgütlenmenin önüne geçilmesini, var olanların da tasfiye edilmesini sağlamaktır.

Bu yüzden de toplantıya katılan sendikalar yapılmak istenilen değişiklikleri reddetmiş, toplantıdan şimdilik bir uzlaşma sonucu çıkmamıştır. Her iki taraftan konuya dair görüşlerini yazılı olarak bildirilmesi istenerek ve bir taslak çalışması yapılacağı bildirilerek konu bir sonraki toplantıya ertelenmiştir. Oysa ki, Çalışma Bakanlığı’nın iş yasasında yapılmak istenen değişikliğe dair zaten bir taslak metninin bulunduğu ve bu metnin patron örgütlerinin istekleri doğrultusunda hazırlanan bir taslak metni olduğu sendikalar tarafından dile getirilmişti. Bu durum bir kez daha sermaye hükümetinin sınıfa dönük saldırılarını hayata geçirmeden önce sıklıkla başvurduğu bir taktiğe bir kez daha başvurduğunu gösteriyor. Yapılan değişiklikler “sosyal tarafların görüşleri alınarak ve bir uzlaşı içerisinde gerçekleştiriliyor” görünümü vermek isteniyor. Öte yandan sermaye medyası da yapılmak istenen değişikliklerle taşeron işçilerin tazminat hakkı, ücret sorunu gibi bir dizi alanda yeni kazanımlar elde edeceği yalanlarına başvurarak kamuoyunu manipüle etmeye devam ediyor.

Taşeron köleliğini çalışma hayatının tamamına hâkim kılacak bu uygulamaya karşı sendikalar şimdilik karşı duruyor. Şimdilik diyoruz çünkü bundan önceki saldırı yasalarının da göstermiş olduğu üzere sendikal güçlerin bu süreçlere karşı etkin, sonuç alıcı bir mücadele örgütlemeye ne takati ne de niyetleri vardır. Toplu İş İlişkileri Yasası’nın geçirilmesinde yaşanan süreç bu bakımdan söylenebilecek herhangi bir söze yer bırakmamaktadır. Sermaye hükümeti ise Ulusal İstihdam Stratejisi çerçevesinde saldırılarına tam bir kararlıkla devam ediyor. Taşeron köleliğinin önündeki en küçük pürüzleri de kaldırdıktan sonra kıdem tazminatının fona devri, bölgesel asgari ücret uygulaması, kiralık işçi uygulaması, esnek üretim ve istihdam modellerin hayata geçirilmesi gibi bir dizi saldırıyı da hayata geçirmekten geri kalmayacaktır.

Ancak bu durum işçi sınıfının, onun ileri ve öncü unsurlarının göstereceği tepkiye, sergileyeceği direnişe bağlı olarak değişebilir. Taşeronluk sistemine karşı mücadele artık sadece bu kapsamda çalışan işçilerin sorunu olmaktan çıkmış ve doğrudan sınıfın tamamını ilgilendiren yakıcı bir sorun haline gelmiştir. Bu yüzden de sendikaların harekete geçirilmeleri ve daha etkili eylemlere zorlanmaları için tabandan doğru bir basınç yaratılmalıdır. Bu gün birçok sektörde ayrı ayrı yürütülen taşeron işçilerin mücadelesinin en geniş cepheden, birleşik ve merkezi bir hatta yürütülmesi sağlanmalıdır. Sınıfın en geniş kesimlerinin bilinçlendirilmesi ve eylemsel bir hatta çekilmesi için bir mücadele programı çıkartılmalıdır. Taşeronluk sitemine karşı verilecek mücadele ise sadece sonuçları ve yaygınlaşmasına karşı değil, toptan olarak kaldırılması perspektifiyle ele alınmalıdır. Bununla beraber verilecek mücadele “esnek üretim, prim, parça başı akord vb. çalışma sitemlerinin yasaklanması” talepleriyle birlikte ele alınabilmelidir. (TKİP Programı, Emeğin korunması bölümü, 11. madde) Bu uğurda sınıfın üretimden gelen gücünün açığa çıkartılmasına dönük planlamalardan geri kalınmamalıdır.

Sermayenin iktisadi, siyasi her alanda sınıfa dönük saldırılarını arttırdığı, sınıfın da buna karşı top yekûn bir direniş ve mücadeleyi örgütlemesi gerektiği bir dönem içerisinden geçmekteyiz. “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarı bu mücadeleye uygun düşecek ve yol gösterecek bir paroladır.

 

 

 

 

İsrail saldırılarına protesto

 

İsrail’in Filistin’e saldırılarını yoğunlaştırması üzerine Adana’da DİSK’in öncülüğünde 20 Kasım günü bir eylem gerçekleştirildi. İnönü Parkı’nda gerçekleştirilen eylemde kurumlar adına DİSK Çukurova Bölge Temsilcisi Kemal Arslan tarafından açıklama yapıldı. Arslan şunları söyledi:

ABD emperyalizmine ve İsrail’in zalimliğine karşı, mazlum Filistin halkının açısını paylaşmak, onlarla dayanışmak ve İsrail”in saldırılarını durdurmak için öfkemizi büyütmek ve sesimizi birlikte yükseltmek zorundayız.”

Kızıl Bayrak / Adana