16 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/12 (45)

 Kızıl Bayrak'tan
Büyük metal hareketliliği ve Renault deneyimi
Açlık grevindeki tutsaklar ölüm sınırında!
Açlık greviyle eylemli dayanışma büyüyor
HDK 2. Genel Kurulu üzerine
Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu
Kandil çok soğuktu!
DHF’den açıklama
Kiğılı davasında ilk duruşma
Türk Metal’e Renault’da büyük öfke
Oyak-Renault’da
yaşananların gösterdiği
Metal işçisinin MESS-Türk Metal ittifakını yıkmaktan başka çaresi yoktur!
Ankara’da 25. yıl coşkusu
Geceye gelen mesajlardan
Katledilişinin 3. yıldönümünde komünist işçi Alaattin Karadağ’ın devrimci anısına
İzmir İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Gecesi üzerine
"TOHUM" şöleni gerçekleşti
Suriye’ye yönelik gerici ablukaya karşı anti-emperyalist
mücadeleyi yükseltelim!
Avrupa’da şalterler indi hayat durdu
Avrupa’da açlık grevi ile dayanışma eylemleri
YÖK düzeni yeni taslağı piyasaya sürdü
Gençlik faşist baskılara boyun eğmeyecek!
50’li yıllar İstanbul’unda
“gurbet kuşları”
Taksim yalanı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Taksim yalanı

 

2011 yılından itibaren tartışma konusu olan Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi için ilk kazma 30 Ekim tarihinde vuruldu. Peki nedir bu yayalaştırma projesi? Projenin mimarlarından Topbaş’tan dinleyelim.“Taksim bir geçiş noktası, insanların bir yaşam noktası değil. Bu bakıma oradaki yeni düzenleme kapsamında otobüs duraklarını kaldıracağız. Taksim Meydanı’nda Tarlabaşı’ndan Osmanbey’e dönen, trafiğin en yoğun olduğu caddenin trafiğini yer altına almamız gerektiğini gördük. Böylece oteller bölgesi olan Talimhane ile Taksim Meydanı’nı yaya trafiği açısından bütünleştirmiş olacağız. …Trafiğin yoğun olduğu bu bölgedeki çalışmayı 1 yıla varmadan ve insanları rahatsız etmeden bu çalışmayı bitirmek zorundayız. Gezi Parkı’nda yapılacak Taksim Kışlası bir kültür ve sanat merkezi olacak. Altında çepeçevre kafelerin olduğu, yaşanan bir meydan olacak. Yeni meydan ile Gezi Parkı da proje kapsamında yeniden ağaçlandırılacak. Kuru meydan istemiyoruz. …Taksim projesi tamamlandığında teşekkür edilecek” ifadelerini kullandı. Lütfen bu satırları bir kenara not edin ve seneye bugün tekrar okuyun. Büyük “Taksim Yalanını” göreceksiniz.

“Büyük bir yalan söylenirse ve yeterli sıklıkta tekrar edilirse, insanlar sonunda buna inanır” demiş Goebbels. Yalanlar üzerine kurulmuş sistemlerinde yalanla beslenip, yalanla besliyorlar. Ağzımıza bir kaşık bal çalıp kovanımızı elimizden alıyorlar. “Dünya ekonomileri hızlı bir çöküş yaşarken Türk ekonomisi büyüdü”. “Kürt sorunu yoktur”, “Tutuklu gazetecilerin hiç biri gazetecilikleri yüzünden içerde değil” vs… ve kente dair yalanlar… Kentsel dönüşüm alanları, Ayazma, Gülsuyu, Tarlabaşı, Sulukule, Trump Tower, Tütün deposu, Gökkafes, afet yasası, 2B alanları, 3. Köprü vs…

Şimdi sıra Taksim’e geldi. Bütün yalanlar Taksim için… Trafiği rahatlatacaklar, Taksim’i yayalaştıracaklar, Gezi Parkı’nı işlevselleştirip, Topçu Kışlası’nı ihya edecekler ve daha neler neler. Bugüne kadar trafiği rahatlatacağız diye yola çıktıkları hangi işin sonunda trafik rahatladı? Aksine her defasında kendimizi daha bir keşmekeşin içinde bulduk. Trafiği rahatlatmak amacıyla yaptıkları Fatih Sultan Mehmet köprüsü sonrası trafik azalmadı, aksine arttı. Yine trafik sıkışıklığı bahane edilerek 3. Köprü tartışmasını açtılar. Emin olun ki 3. Köprüyü yaptıklarında o da trafiği rahatlatmayacak ve 4.sünü isteyecekler. Battı-çıktı kavşakları kullandılar ama eğer onlar işe yarasaydı dünyanın en erişilebilir ve ulaşımı rahat kenti Ankara olurdu. Demek ki o da değil. Mesele araçları değil insanları bir yerden bir yere taşımak. Sözün özü, toplu taşıma… Yani bütün o şatafatlı animasyonlar dalış tüpleri falan hikaye. Trafik yine rahatlamayacak, trafik yükü azalmayacak.

Gelelim yaya trafiğine. Projenin adı da o zaten. “Taksim Meydanı Yayalaştırma Projesi” Peki gerçekte olan ne? Aslında bu bir yayalaştırma projesi değil aksine yayasızlaştırma projesi ve amaçlananlardan biri de meydana ulaşımı zorlaştırmak. Peki Taksim Meydanı’nı bu kadar değerli kılan ne? Konumu, erişilebilirliği, rantı bir tarafa koyarsak Taksim’i asıl önemli kılan tarihi mirasıdır. Taksim Meydanı’nı değerli kılan 1 Mayıs 1977’de orada toplanan 500.000 kişidir. Geçtiğimiz senelerde bu mirası yaşatabilmek adına “inadına Taksim” diye barikatlara yüklenenlerdir. Taksimi değerli kılan toplumsal yaşamda baskı gören eşcinsellerdir, işinden atılan işçi, soruşturma yiyen öğrencidir. Taksimi değerli kılan hayvanseverlerdir, doğaseverlerdir. Taksimi değerli kılan Hrant Dink’tir, Festus Okey’dir, Engin Çeber’dir. Taksimi değerli kılan cumartesi anneleridir. Çünkü Taksim “ben varım” demektir, direniş demektir. Ne demişti Goebbels amca sözünün devamında “Gerçek, yalanın en büyük düşmanıdır ve bu nedenle gerçek, devletin en büyük düşmanıdır.”. Taksim “gerçek” demektir, Taksimi değerli kılan gerçekliğidir.

Projede Gezi Parkı için iyi şeyler düşündüklerini söylemişler. Bizzat Kadir Topbaş Gezi Parkında bir buz pisti yapılacağını etrafında kafelerin bulunacağını belirtmiş. Aman ne iyi! Gezi Parkı Taksim civarında hayatta kalmayı başarabilen nadir yeşil alanlardan biri ve hazırlanan deprem master planlarında olası bir deprem alanında o bölgedekilerin toplanma alanı. Yeni projeyle beraber toplanma alanı hikaye oluyor ve Topbaş diyor ki, depremde hayatı kayacaklara buz pistinde sudan ucuz kayak dersi. Çok hoş, böyle devam edin. Bir de Topçu Kışlasına AVM meselesi var. Yine kamusal alan sermayeye peşkeş çekiliyor, yine mekanın kullanımı kentlinin değil, küresel sermayenin talepleriyle şekilleniyor. Yine oldu-bitti, yine rant… bir de yerinde yeller esen bir Topçu Kışlası’nı nasıl ihya edeceksiniz? Kışladan geriye bir tuğla bile kalmamışken onu yeniden nasıl canlandıracaksınız?

Fısıltı halinde yayılan Taksim’e Camii meselesi her yerde konuşuluyor. Geçtiğimiz günlerde ulusal kanalların birinde bir muhabir vatandaşlarla röportaj yapıyor. Konuştuklarının çoğu şikâyetçi. Camiye sığmıyoruz, cemaat dışarıda kalıyor diye. Bu haberle birlikte anlıyoruz ki Taksim’e camii şart olmuş! Ne tesadüf ki cami tartışmaları da başlıyor eş zamanlı. Önce Beyoğlu’ndaki esnafın masa ve sandalyelerine göz dikiliyor, sonra cami meselesi. Aslında bütün bunları şairin biri özetliyor. Ne demişti o? “Beyoğlu tepinirken, ağlar Karacaahmet”. Bir de onların gözünden görün Beyoğlu’nu. Canım Beyoğlu tepinme mekanı onlara göre, öyle görüyorlar. İşte bu yüzden kalkıyor masalar, sandalyeler, sıkışıklık hikaye… İlle de sıkışıklık çözmek istiyorsanız metrobüslerdeki sıkışıklığı çözün, minnettar kalırız…

Bütün bunların yanında şantiyeye dönen Taksim’deki esnafın hali, bir labirente dönen meydanda çıkışı arayan vatandaşın çilesi var. Bir sene içerisinde tamamlayacaklarını öngördükleri proje daha şimdiden tarihi eser araştırılması için koruma kurulu tarafından durduruldu, alanda elle kazı yapılacak. Hatırlatmakta yarar var şu ana kadar bitirilmesi gereken Marmaray’ın Üsküdar şantiyesi’nde çalışmalar hala sürüyor. Ama bütün bunlar buzdağının görünen yüzü…

Taksim Platformu’na kulak verelim şimdi de; “Bir helikopter dolaşıyor Taksim Meydanı’nın üstünde. Film çekiliyor. Gezi Parkı’nın ağaçları dijital teknoloji kullanılarak siliniyor, sefil ve kuru bir meydan görüntüsü verildikten sonra huzur dolu bir müzik eşliğinde canlandırma tekniğinin incelikleri kullanılarak Taksim Meydanı’ndan ‘Taksim Yalanı’ yaratılıyor. Gözümüz boyanıyor. Şehrin mesulü olması gereken belediye başkanı Taksim’in artık yaşanmayan bir yer olduğunu iddia ediyor. Kulaklarımıza yalan dolduruluyor. Yalanı görmek için hâlâ meydana bakmak, meydanı dinlemek yeterli. Meydanda henüz yaşam var, yeşil var.”

Bütün bunlar için söylenecek son söz “Gördüğüne İnanma!”. Yalanla kurdukları saltanat, gerçekle son bulacak. Onların mumu yatsıya kadar yanacak. Hava çoktan karardı…

Toplumcu Mühendis, Mimar

ve Şehir Plancıları