16 Kasım 2012
Sayı: SİKB 2012/12 (45)

 Kızıl Bayrak'tan
Büyük metal hareketliliği ve Renault deneyimi
Açlık grevindeki tutsaklar ölüm sınırında!
Açlık greviyle eylemli dayanışma büyüyor
HDK 2. Genel Kurulu üzerine
Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu
Kandil çok soğuktu!
DHF’den açıklama
Kiğılı davasında ilk duruşma
Türk Metal’e Renault’da büyük öfke
Oyak-Renault’da
yaşananların gösterdiği
Metal işçisinin MESS-Türk Metal ittifakını yıkmaktan başka çaresi yoktur!
Ankara’da 25. yıl coşkusu
Geceye gelen mesajlardan
Katledilişinin 3. yıldönümünde komünist işçi Alaattin Karadağ’ın devrimci anısına
İzmir İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Gecesi üzerine
"TOHUM" şöleni gerçekleşti
Suriye’ye yönelik gerici ablukaya karşı anti-emperyalist
mücadeleyi yükseltelim!
Avrupa’da şalterler indi hayat durdu
Avrupa’da açlık grevi ile dayanışma eylemleri
YÖK düzeni yeni taslağı piyasaya sürdü
Gençlik faşist baskılara boyun eğmeyecek!
50’li yıllar İstanbul’unda
“gurbet kuşları”
Taksim yalanı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Suriye’ye yönelik gerici ablukaya karşı anti-emperyalist mücadeleyi yükseltelim!

 

Suriye’ye yönelik saldırganlık tüm Ortadoğu’yu tehdit eden bir savaş atmosferi yaratmış durumda. Suriye üzerindeki emperyalist gerici kuşatma, “muhalifler”e yeniden biçim verilmesi girişimlerini de içine alan yeni saldırı hamleleriyle derinleştiriliyor. Türkiye-Suriye sınırında yaşayan halklar emperyalist gerici propaganda ve fiziki saldırılar eşliğinde tırmandırılan savaş tehlikesi içinde yaşıyorlar. Bomba seslerinin günlük yaşamın bir parçası haline geldiği Ceylanpınar’ın tam karşısındaki Resulayn’da çatışmaların artması ve Esad’a bağlı Suriye ordusu jetlerinin “Özgür Suriye Ordusu” hedeflerini vurması ile sınırdaki tansiyon da yükseliyor. Ceylanpınar’a düşen havan ve top mermileri, karşılıklı uçurulan jetler ve Türk devletinin sınıra yaptığı yığınak bölgeyi savaş alanına çevirmiş durumda.

ABD’nin taktik hattına uygun olarak en ön safta savaş taşeronluğu yapan sermaye devleti, Suriye’ye giden Ermenistan hava yollarına ait uçağa Erzurum’a zorunlu iniş yaptırarak, saldırgan tutumlarını süreklileştirmektedir. Sınıra patriot füzelerinin konuşlandırılması için başlatılan girişimlerle, bir taraftan kendi bölgesel hayallerini gerçekleştirmek, diğer taraftan ABD’nin jandarması olarak kendisine biçilen görev doğrultusunda tüm Ortadoğu halklarına ölüm kusmak için sabırsızlanmaktadır. Bu çerçevede sıfır noktasında uçuş yapan Suriye jetlerini bahane edip, Suriye’ye açık nota vermektedir.

Dümeninde AKP’nin oturduğu sermaye iktidarı attığı her adımda restleşme politikası izlemeye ve Suriye’ye yönelik saldırgan politikalarını açık bir şekilde uygulamaya devam ediyor. Eline geçen her fırsatı değerlendirerek, Suriye’ye yönelik gerici müdahalelerini sürdürüyor. Bu arada Türk devletinin ABD’nin aktif taşeronluğunda Suriye’deki çeteleri beslemek ve eğitmekle kalmadığı, oradaki savaşa doğrudan müdahil olduğu gerçeğini gün yüzüne çıkaran gelişmeler de peşpeşe yaşanıyor. Örneğin en son Halep’te çatışmalarda ölen TC vatandaşının TSK mensubu olduğu açığa çıkmış ve bu gerçek ise örtbas edilmiştir. Haseki’de bulunan Kürt aşiret reislerinin Urfa Valiliği’nde yaptıkları, “muhalif”lerle birlikte Esad rejimine karşı savaşacaklarını duyurdukları toplantı, emperyalist savaş ve saldırganlığın sermaye devletinin eliyle örgütlendiğinin açık göstergelerinden biridir. Türk devleti “Özgür” Suriye Ordusu çetelerini Kürt halkının üzerine salmış, ancak saldırıların PYD tarafından geri püskürtmesi sonucu ile karşı karşıya kalmıştı. Sermaye devleti bunun üzerine Kürt hareketinin yükselişini engellemek için işbirlikçi Kürt aşiretleri ile gerici bir ittifak kurma politikası izlemektedir.

Ancak saldırıların tüm şiddetine ve her türlü yeni hamleye rağmen Suriye’ye yönelik müdahale çözümsüz bir aşamaya gelmiş durumdadır. ABD emperyalizminin ve Türk devletinin bölgeye yönelik emellerini gerçekleştirmek için uyguladıkları saldırı planları sonucunda oluşan tablo beklentilerin gerisindedir. Gelinen yerde ABD emperyalizmi ve taşeronu Türk sermaye devleti, kendi elleriyle besledikleri “Özgür” Suriye Ordusu’nun ihtiyaç duyulan “muhalefet” misyonunu karşılayamamasından kaynaklı taktik değiştirmek zorunda kalmışlardır. Ancak ABD’nin bölgeye ilişkin saldırgan politikalarında stratejik olarak herhangi bir değişiklik sözkonu değildir.

ABD emperyalizmi bir süredir içerisine düştüğü çıkmazdan kurtulmak için Suriye muhalefetinin meşru temsilcisi olarak gösterdiği Suriye Ulusal Konseyi’nin de içinde yer alacağı “muhalefeti” genişletmeyi hesaplamaktadır. Katar’da Suriye Ulusal Konseyi dışında kalan muhalefetin de katılmasının planlandığı toplantıda, Suriye Ulusal Konseyi’nin yeniden yapılandırması görüntüsü altında sözde muhalefetin makyajı tazelenmiştir. Suriye Ulusal Konseyi’nde yeralan siyasi parti ve örgütlerin ideolojik çizgisi Suriye’nin toplumsal yapısını, yaşadıkları ekonomik, sosyal ve siyasal sorunları göstermelik bile olsa yansıtmaktan uzaktır. Esad karşıtı “muhalefet”in Ortadoğu’da yaratılan “Sünni” eksene göre şekilleniyor olması, büyük oranda Hizbullah-El Kaide ile organik bağlarının bulunması ve iplerinin emperyalistlerin elinde olması, Suriye halkının bu emperyalist projeye sınırlı da olsa yanıt vermesinin önünde bir engeldir.

Suriye Ulusal Konseyi delegeleri büyük oranda Esad rejimiyle yollarını ayıran ABD emperyalizminin kuklası eski askerler, bürokratlar ve yurt dışında sürgünde yaşayan siyasetçilerden oluşuyor. Bu kırık dökük sözde muhalefetin Suriye halkından kopuk, emperyalizmin kuklası bir zümreden başka bir şey ifade etmemesi gerçekliği, görüntüde de olsa bir muhalefet tablosu yaratılmasını zora sokmaktadır. ABD emperyalizmi bu gerçekliği göz önünde bulundurarak, Katar’da yapılan toplantıyla “Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu”nu kurarak, başkanlığına islamcı hafız Muaz el-Hatib getirdi.

Suriye Devrim Güçleri Ulusal Koalisyonu’nun Doha konferansında kabul edilen sonuç deklarasyonunda Beşar Esad hükümeti ile diyalog yapılmayacağı açıklanarak, iç savaşın tırmandırılacağı sinyali verildi. Asuriler, Türkmenler, Süryaniler ve Kürtlerin de yer aldığı vurgulanarak geniş bir kesimi kucakladığı yanılsaması yaratılan yeni çatı örgütünün içinde PYD ise yok. Yani sözde muhalefet biçimsel olarak genişlemiş olarak gözükse de, özünde daha da daraltılmış, saflaştırılmıştır. Öncelikle imaj tazeleme operasyonu Suriye Ulusal Konseyi’nin başına sürgünde yaşayan, Hristiyan kökenli, eski komünist sıfatıyla öne çıkartılan George Sabra’nın getirilmesiyle başlamıştı. Suriye Ulusal Konseyi’ne 13 yeni grup katılırken, ağırlık yine ”Sünni” eksenine uygun bir biçimde oluşturulmuştur. Sabra Konsey lideri seçildikten sonra, özellikle AB emperyalizmini hedef alarak, “beyanat ve cesaretlendirmeden başka bir şey vermiyorlar” diyerek yakınmış ve muhalefetin neye ihtiyacı var sorusuna “silah, silah, silah” biçiminde yanıt vererek, iç savaşın daha da tırmandırılacağını itiraf etmiştir.

ABD-Türkiye ikilisinin Suriye’de emperyalist çıkarlara uygun işbirlikçi bir iktidar kurma yönlü müdahaleleri ve son girişimleri, emperyalist güç dengelerine bakıldığında, bugün için sonuçsuz kalmaya mahkumdur. Fakat Suriye halkları üzerindeki bu gerici ablukayı parçalamak, öncelikle Suriye’de, emperyalizme tutum alacak ve tüm halkları kucaklayacak devrimci bir muhalefet odağının oluşmasından geçmektedir. Bölgesel planda emperyalist saldırganlığa karşı güçlü bir karşı koyuşun örgütlenmesi görevi ise, bölgedeki tüm emekçilerin, ilerici ve devrimci güçlerin omuzlarındadır.

 

 

 

 

Yunanistan’da mücadeleye devam!

Yunanistan hükümeti 31 milyar Euroluk yardımı alabilmesi için, Avrupa Merkez Bankası, Avrupa Birliği ve İMF’den oluşan Troyka’nın dayattığı 2013 bütçesinde 13,5 milyar Euroluk tasarruf öngören yeni bir saldırı paketini sadece 3 oy farkla parlamentodan geçirdi.

İki günlük genel grev nedeniyle tüm ülke adeta durdu. Ülkede tüm kamu kuruluşları kapalı kaldı. Şehirlerarası ve şehir içi ulaşımı durdu. Sadece metrolar ve tramvaylar yüzbinlerce göstericiyi alanlara taşımak için motorları çalıştırdı.

Atina sokaklarında 100 binin üzerinde işçi ve emekçi Troyka diktasına ve hükümetin yeni saldırı paketine karşı protestolu gösteriler düzenledi. Bu gösteriler saldırı paketleri süresince gerçekleşen en kitlesel gösteri oldu.

Kitleye tazyikli su sıkan ve plastik mermi kullanarak saldıran polise karşı “Polis işçi sınıfının çocukları değil, egemenlerin köpekleridir!” sloganları atıldı. Binlerce gösterici polisle çatıştı. Çatışmalarda onlarca kişi gözaltına alındı.

Saldırı paketinin kabul edilmesine rağmen protestolar sürüyor. Grevde bulunan elektrik kurumu işçileri, işyeri merkezini işgal ettiler. Ayrıca yerel idari kurumlarda, elektrik kurumunda, Atina metro ve tramvaylarında grevler sürerken, avukatlar işbaşı yapmadılar.