07 Eylül 2012
Sayı: SİKB 2012/03 (36)

 Kızıl Bayrak'tan
Devrimci anti-emperyalist mücadele,
görevler, sorumluluklar
Düzenin inkar ve imha saldırıları
İcazetle iş yapan taşeronların
sonu hezimettir!
Türk sermaye devletinden
BM’ye işgal çağrısı!
12 Eylül düzeni AKP eliyle sürüyor!
Sınıfın gerçek örgütlülüklerini
oluşturma görevi
Kayseri’de kıdem tazminatı ve özelleştirme sempozyumu
Maltepe taşeron işçilerinden işgal!
ADÖKSAN’da bekleyiş başladı
“Gerçek bir sendikal örgütlülük kurmayı hedefliyoruz”
Hobim’de sendika düşmanlığına
Güncel gelişmeler ışığında gençlik içinde anti-emperyalist mücadele
Genç Sen ve tutumumuz üzerine
Ekim Gençliği’nin kayıt dönemi çalışmalarından
Gençlik harçlara karşı alanlarda!
Emekçiler emperyalizme ve kirli savaşa karşı alanlarda
1 Eylül’de emperyalist savaş ve saldırganlığa öfke
Avrupa’da 1 Eylül eylem ve etkinliklerinden
Sermayenin zulmüne karşı direniş ateşi!
Taksim’de “4+4+4’ü durduracağız” yürüyüşü
İzmir’de “demokrasi, sosyalizm ve anayasa” semineri
Polis terörü hız kesmiyor!
Türkiye silah ticaretinde 8.,
eğitim ve sağlıkta sonuncu
Devlet tecavüzcüleri korumaya devam ediyor!
Yarın çok güzel olacak
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Türk sermaye devletinden BM’ye işgal çağrısı!

Suriye’ye dönük emperyalist müdahale senaryolarının gündemde olduğu bir süreçte Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Fransa’nın çağrısıyla toplandı.

Emperyalistler arası hegemonya kavgasının arenasına dönüşen BM Güvenlik Konseyi’nin gündeminde Suriye süreci vardı. Başını emperyalist devletlerin çektiği BM Güvenlik Konseyi’nin Fransa’da yaptığı toplantıdan yansıyanlar bu olguyu bir kez daha gözler önüne serdi.

Türk sermaye devletinden bilindik çağrı

Toplantıya Türk sermaye devletini temsilen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katıldı. Suriyeli mülteciler sorunu üzerinden sözde “insani” gerekçeler öne süren Davutoğlu, Suriye’ye dönük emperyalist müdahale çağrısını bir kez daha yineledi.

Güvenlik Konseyi’ni hali hazırda kurulu olan mülteci kamplarına davet eden Ahmet Davutoğlu, gecikmeden “Suriye topraklarında mülteci kamplarının kurulması” gerektiğini ifade etti. Yine mülteci sorununu bahane göstererek 5 maddelik önerge sunan Davutoğlu, Suriye hava sahasını uçuşa kapatmak için BM Güvenlik Konseyi’ni göreve çağırdı. Bu yaklaşımların arkasında “tampon bölgeler” oluşturmaya yönelik işgalci hesapların olduğu ise açık.

Emperyalistler arası çelişkiler ve güç dengeleri üzerinden Suriye sürecinde BM’nin “atıl” kalması, ABD adına savaş taşeronluğu yapan Türk sermaye devletini hayli huzursuz ediyor. Her fırsatta bu durumdan yakınan sermaye devleti son toplantıda yine Davutoğlu aracılığıyla BM’ye serzenişte bulundu. “Artık hareket zamanı” diyen Davutoğlu “BM kurumlarının Suriye konusunda beklentilerimizin gerisinde hareket ettiğine şahit olmaktan üzüntü duyuyorum” diyerek taşeronluğunu yaptığı batılı emperyalistler adına BM’yi harekete geçmeye çağırdı.

Emperyalistler arası çelişkiler derinleşiyor

Öte taraftan çıkarları çelişen emperyalist ülkelerin bir masa etrafında ortak karar almaları her geçen gün daha da zorlaşıyor. Son BM Güvenlik Konseyi toplantısı bu tablonun güncel bir yansıması oldu.

Türk sermaye devleti ve SUK (Suriye Ulusal Konseyi) gibi ABD ekseninde hareket eden güçlerin işgal çağrıları kimi emperyalist güçler tarafından temkinli karşılandı. Bu çerçevede BM toplantısı öncesi konuşan İngiltere Dışişleri Bakanı William Hague “güvenli bölge” oluşturulmasının zorlukları olabileceğini ifade etti. Hague, “Güvenli bölge gibi askeri müdahale gerektirebilecek bir şey için çok daha açık olmalıyız ve tabi ki böyle bir şey çok dikkatli değerlendirilmeli” diyerek bir kez daha emperyalistler arası derinleşen çelişkilere atıfta bulundu.

Hegemonya krizinin bir başka cephesini tutan Rusya’nın tavrı ise net. Toplantıda Suriye’ye yönelik yaptırımların son bulmasını talep eden Rusya, Suriye hava sahasının uçuşa kapatılmasına ve tampon bölge oluşturulmasına karşı olduğunu bir kez daha ifade etti.

Süreç kapsamlı bir yıkıma doğru ilerliyor

Bütün bu gelişmeler bölgenin kapsamlı bir emperyalist boğazlaşmaya doğru sürüklendiğini gösteriyor. Emperyalistler arası hegemonya krizinin nasıl seyredeceği, Suriye merkezli yaşanan gelişmelerin nasıl bir boyut alacağını şimdiden kestirmek zor. Fakat olayların seyri ve ortaya çıkan olgulara bakıldığında bölgesel bir savaşın kapıya dayandığını ifade etmek yanlış olmayacaktır.

 

 

 

 

Savaş ve saldırganlık diplomasisi sürüyor!

 

Güncel planda yaşanan gelişmeler Ortadoğu’nun kapsamlı bir savaş sürecine gebe olduğunu işaretliyor. Özellikle emperyalistlerin Suriye eksenli kızışan egemenlik krizi gelinen aşamada kilit bir yerde duruyor.

Bütün bu gelişmelerin tam göbeğinde yer alan Türkiye, ABD eksenli emperyalist bloğun savaş ve saldırganlık üssüne dönüşmüş durumda. Dört bir yana yayılmış ABD ve NATO üsleri, Suriye’ye dönük emperyalist müdahalenin dayanağı olan dinci-gerici çetelerin beslenip yetiştirildiği kamplar, tabloyu bütün çıplaklığıyla ortaya koyuyor.

Bugüne kadar ABD’nin Afganistan’a, Irak’a ve Libya’ya dönük emperyalist işgal ve saldırı süreçlerinde kusursuz hizmet gören Türk sermaye devleti, gelinen aşamada Suriye için kolları sıvamış durumda. Bu doğrultuda başından beri taşeronluğunu üstlendiği emperyalistler adına savaş çığırtkanlığı yapan sermaye devleti yine bu çerçevede yoğun bir diplomasi yürütüyor.

Hummalı savaş hazırlığı

Clinton ziyareti, hemen ardından toplanan “operasyonel mekanizma” ve son olarak CIA şefinin İstanbul’a gelmesi... ABD emperyalizmi ve Türk sermaye devleti arasında yaşanan bu trafiğin arkasında hummalı bir savaş hazırlığı yer aldığından şüphe duymamak gerekiyor.

Bu çerçevede geçtiğimiz günlerde CIA şefi David Petraeus Suriye gündemli görüşmeler yapmak üzere İstanbul’a geldi. Irak işgali sürecinde Türk askerinin başına çuval geçirilmesi olayında adı geçen David Petraeus, kamuoyunda “Çuvalcı general” olarak tanınıyor.

6 ay içerisinde ikinci kez Türkiye’ye gelen CIA şefini sırasıyla dışişleri bakanı, başbakan ve istihbarat birimleriyle görüştüğü ifade ediliyor. Bütün bu görüşme trafiğinde ABD’nin bölge politikaları doğrultusunda Türk sermaye devletine düşen görevler yeniden ele alındığından şüphe duymamak gerekiyor. Yanı sıra bölgesel gelişmeler çerçevesinde Kürt hareketi ve Batı Kürdistan sürecinin de bu görüşmelerde masaya yatırıldığı basına yansıyan haberler arasında.

Emperyalistler arası çelişkilerin derinleşmesi ve bunun yansıması olarak Suriye sürecini istedikleri hızda yürütememeleri, ABD merkezli emperyalist bloğun şu anki en temel açmazını oluşturuyor. Geçtiğimiz günlerde açıklama yapan Amerikan Genelkurmay Başkanı, NATO ve BM gibi emperyalist kurumları her fırsatta Suriye’yi işgale davet eden Türk sermaye devletinin bu yaklaşımını “gerçekçi bulmadığını” ifade etmiş, NATO’nun Suriye’ye dönük bir müdahalenin altından kalkamayacağını söylemişti. Aynı süreçte BM Güvenlik Konseyi toplantısında “Suriye hava sahasının uçuşa yasaklanması, Suriye içerisinde tampon bölgeler oluşturulması” çağrısı yapan Türk sermaye devleti, toplantıdan eli boş dönmüştü. Tüm bu gelişmeler emperyalistler arası çelişkilerin derinleştiğini, dün ortak bir şekilde hareket edebildikleri zeminlerin giderek daraldığını kanıtlıyor.

ABD-Türkiye merkezli yoğunlaşan savaş diplomasisi ise mevcut durum ve dengeler gözetilerek incelikli bir emperyalist müdahale süreci işletildiğini, ayrıca ABD emperyalizminin sermaye devletinin iplerini sıkı sıkıya eline aldığını gösteriyor.