6 Temmuz 2012
Sayı: SYKB 2012/27

 Kızıl Bayrak'tan
İçerde faşist baskı ve teröre, dışarda saldırganlık ve savaşa karşı; Birleşik-militan bir kitle hareketi!.
KCK davasında keyfiyet ve saldırı
Savaş çığırtkanlığı
düzen medyası eliyle büyütülüyor
Makyaj tazeleme operasyonu:
“Terör mahkemeleri”
Katliamcı devletten
hesap sorma çağrısı
BDSP’den 2 Temmuz
eylem ve etkinlikleri..
4+4+4 yasasına yönelik tepkiler sürüyor
İş cinayetleri
Temmuz’da da sürüyor
Havayolu direnişinde
sorunlar ve görevler
Birleşik Metal’de
temsilciler kurulu
Kristal-İş Sendikası TİS Dairesi Müdürü Can Şafak ile
MESS Grup TİS süreci üzerine...
İşçi sınıfı hareketinin
tablosu üzerine
Mısır’da dinci-gerici aday cumhurbaşkanı oldu
20. AB Zirvesi gerçekleştirildi
General Motor’un Opel saldırısı
ve kaçırılan direniş fırsatı
Her kıtada eylem, direniş!.
Lefkoşa Belediyesi’nde işgal!..
İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için;
3-4-5 Ağustos’ta
9. Mamak Kültür-Sanat Festivali’nde buluşuyoruz!.
Ya sendika girecek ya kepenkler inecek!.
Samsun’da rant dönüşümü can aldı
ekimgencligi.net yayında...
Bir savaşın kirliliği çocukları ne kadar hedef aldığıyla anlaşılır!.
Rüzgar eken fırtına biçer!.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için;

3-4-5 Ağustos’ta
9. Mamak Kültür-Sanat Festivali’nde buluşuyoruz!

Emperyalist-kapitalist sistem bir bütün olarak çürümektedir. Ezen ile ezilen, sömüren ile sömürülen, zengin ile fakir arasındaki uçurum her geçen gün büyümektedir. Bir tarafta dünya üzerinde her şeyi yaratan işçi ve emekçilere dayatılan yoksulluk ve sefalet koşulları durmakta, diğer tarafta yaratılan zenginlikleri gasp ederek büyüyen şirketler bulunmaktadır. Bir tarafta sağlıklı beslenme koşullarından yoksun milyonlarca insan gerçeği durmakta, diğer tarafta sınırsız bir tüketim ve israf yaşanmaktadır. Bir tarafta milyonlarca insanın sağlıklı barınma koşullarından mahrum olduğu gerçeği durmakta, diğer tarafta dünyanın en büyük gökdelenleri dikilmekte, deniz üzerine yapay adalar yapılmaktadır. Bir tarafta basit ve tedavisi mümkün hastalıklardan ölen milyonlar durmakta, diğer tarafta büyük karlar elde eden ilaç tekelleri bulunmaktadır. Kısacası yaşamın tüm alanlarında eşitsizlik ve kölelik koşulları hüküm sürmektedir.

Tüm bunlar bir avuç asalağın egemenliği üzerine kurulu emperyalist-kapitalist sistemin sonuçlarıdır. Emperyalist-kapitalist sistemin efendilerinin ihtiyaçları ve çıkarları için insanlığa savaşlar, işgaller, açlık, sefalet ve yozlaşma dayatılmaktadır.

Emperyalist-kapitalist sistem insanlığı yıkıma sürüklemektedir

Neo-liberal politikalarla, dünya genelinde ekonomik ve sosyal saldırılar sürmektedir. Sistemin kronik olarak yaşadığı krizlerin faturası her defasında işçi ve emekçilere çıkarılmaktadır. Eğitim ve sağlık gibi emekçiler için yaşamsal kamu hizmetleri ulaşılamaz hale getirilmektedir. Yaşam koşulları ağırlaşıp, yoksulluk ve sefalet derinleşirken, çalışma alanlarında ortaçağ koşulları hüküm sürmektedir. Avrupa’nın refah toplumları olarak gösterilen ülkelerinde dahi saldırılar aralıksız sürmektedir.

Doğa emperyalist-kapitalist şirketlerin ihtiyaçları için yağmalanmakta, yıkıma uğratılmaktadır. Dünya genelinde emekçilere savaş, işgal, sömürü ve kölelik dayatan, baskı ve zor uygulamalarıyla insanları denetim altında tutmaya çalışan emperyalist kapitalist sistem aynı zamanda doğayı da talan etmektedir.

Her alanda gerçekleştirilen saldırıları insanlarda yaratılmaya çalışılan umutsuzluk tamamlamakta, örgütsüzlüğe mahkum edilen milyonlarca insan çıkış yolu bulamadığı için toplumsal bir çürüme yaşanmaktadır. Uyuşturucu ve alkol kullanımı artmakta, cinnet geçirenlerin sayısı çoğalmakta, hırsızlık, fuhuş, kumar ile insanlar içten içe çürütülmektedir.

Ekonomik ve sosyal saldırıları demokratik hak ve özgürlüklere dönük saldırılar tamamlamaktadır. Birçok hak tırpanlanmakta, polis devleti uygulamaları yaygınlaşmaktadır. “Teröre karşı savaş” propagandası eşliğinde “en demokratik” ülkelerde bile kuralsız bir saldırı süreci işletilmektedir. Polis sayıları artırılmakta, insanlar fişlenmekte, yaşamın her alanı gözetlenmekte ve dinlenmekte, en küçük protestolara azgınca saldırılmakta, hak talep edenler tutuklanmakta, kısacası korku toplumu yaratılmaya çalışılmaktadır. İngiltere’den Amerika’ya, Avrupa’nın birçok ülkesinden Türkiye’ye kadar son bir yıldır yaşanan saldırılar emperyalist-kapitalist sistemin, bir bütün olarak attığı adımları açıklıkla göstermektedir.

Emperyalist savaş ve işgaller artmakta, halklar arasında düşmanlık tohumları ekilmektedir. Geçtiğimiz yüzyıl içerisinde iki paylaşım savaşı ve sayısız bölgesel savaş ile insanlığı yıkıma uğratan emperyalist-kapitalist sistem, savaş ve saldırganlık politikalarına ara vermeksizin devam etmektedir. Başta ABD emperyalizmi olmak üzere emperyalist devletler silahlanma yarışıyla beraber işgallerine devam etmekte, “özgürlük götürüyoruz” söylemleri eşliğinde yağma ve talan süreçlerini işletmektedir. Son on yıl içerisinde yaşanılan savaş ve işgaller tüm açıklığı ile ortadadır. Afganistan’la başlayan, Irak ile devam eden emperyalistler geçtiğimiz aylarda Libya’yı hedef almıştı. Şimdilerde ise hedefte Suriye vardır.

Türkiye’de de her alanda saldırılar artıyor

Tüm bu süreçler emperyalist kapitalist sistemin organik bir parçası olan Türkiye’de de aynı biçimde yaşanmaktadır. Türkiye burjuvazisi ve onun devleti, emperyalizmin hizmetkarı ve aktif taşeronu konumundadır. Kardeş halklara dönük emperyalist saldırılarda ülke topraklarını sonuna kadar emperyalistlerin hizmetine açmakta, Afganistan, Lübnan vb. ülkelere emperyalistlerin hizmetinde işgal güçleri göndermekte, şimdilerde olduğu gibi emperyalistlerin çıkarları doğrultusunda savaşa girmek için can atmaktadır. Emperyalist savaş ve saldırganlık çığırtkanlığı ile efendilerine hizmet etmeye çalışmaktadır.

Dışarıda savaş ve saldırganlık yaygarası kopartanlar, içerde ise faşist baskı ve terörü artırmaktadır. Başta Kürt halkı olmak üzere toplumun geneline yönelik bir saldırı süreci işletilmektedir. En ufak bir hak arama eylemi, azgın devlet terörüyle karşılanmakta, ilerici ve devrimci güçler cezaevlerine doldurulmaktadır. Polis devleti uygulamaları artmakta, işkence yaygınlaştırılmakta, insanlar sokak ortasında katledilmektedir. Grevler yasaklanmakta, sınırlı olan sendikal örgütlülükler dağıtılmaya çalışılmakta, kontra sendikalarla işçi ve emekçiler denetim altına alınmaya çalışılmaktadır. Sendikalar basılmakta, sendikacılar tutuklanarak cezaevlerine konulmaktadır. Bir yanda Sivas Katliamı’nı devlet adına gerçekleştiren tetikçiler aklanırken, diğer tarafta Roboski’de F-16’larla 35 Kürt köylüsü katledilmektedir. Bir tarafta “teröre karşı mücadele” propagandası ile Kürt halkının haklı mücadelesi bastırılmaya çalışılırken, diğer tarafta şovenizm zehriyle emekçiler sersemletilmektedir. Her köşe başına konulan kameralarla, yasadışı dinlemelerle korku toplumu yaratılmaya çalışılmakta, burjuva yasalar bile çoğu zaman ayaklar altına alınmaktadır. Dinci gericilik yaşamın bütününe egemen hale getirilmeye çalışılmakta, dinsel önyargılar körüklenerek sermaye sınıfı ve uşağı AKP hükümeti ömrünü uzatmaya çalışmaktadır.

Sermaye devleti aynı zamanda işçi ve emekçilere dönük ekonomik, sosyal saldırılarını da yoğunlaştırmış durumdadır. Meclisten ardı ardına saldırı yasaları çıkartılmakta, ağır bedeller ödenerek kazanılan haklar gapedilmektedir. Eğitim ve sağlık ticarileştirilerek, parası olanın yararlanabileceği bir ayrıcalık haline getirilirken, çalışma koşulları her geçen gün ağırlaşmaktadır. En küçük önlemlerin dahi alınmaması, ağır ve uzun çalışma koşulları nedeniyle iş cinayetleri artmakta, hemen her gün bir ölüm haberi gelmektedir. Güvencesiz ve esnek çalışma uygulamaları dayatılmakta, sefalet ücreti ile kölelik koşulları hüküm sürmektedir. Temel tüketim maddelerine yüksek oranlı zamlar yapılırken, vergiler ağırlaştırılmaktadır. Bunlar gibi birçok saldırının yanı sıra şimdilerde ise kıdem tazminatının gaspı, işçi simsarlığı anlamına gelen özel istihdam büroları ve sefalet ücreti koşullarını ağırlaştıracak olan bölgesel asgari ücret uygulaması için hazırlıklar yapılmaktadır.

İşçilerin birliği halkların kardeşliği mücadelesi güçlendirilmelidir!

Yeni bunalımlar ve savaşlar dönemi içerisindeyiz. Emperyalistler arası rekabetin ve çelişkilerin arttığı, dünya jandarması ABD’nin hegemonyasının çözüldüğü, dünyanın genelini etkileyen kapitalist krizin derinleştiği böylesi bir dönemde, süren ve gündemde olan yeni emperyalist savaş ve işgaller bir tehdit olarak insanlığın önünde durmaktadır. Birçok ülkede etnik ve dini çatışmalar kışkırtılmakta, kardeş halklar arasına düşmanlık tohumları ekilmektedir. Emperyalist kapitalist sistemin efendilerinin ve uşaklarının insanlığa dayattıkları yeni savaşlara, işgallere karşı “Yaşasın halkların kardeşliği” şiarını daha güçlü haykırmak ve mücadeleyi yükseltmek yakıcı bir ihtiyaç durumundadır. Özellikle emperyalizmin taşeronluğuna soyunmuş, başta Suriye halkı olmak üzere tüm Ortadoğu halklarını tehdit eden Türkiye gibi bir ülkede bu mücadelenin güçlendirilmesi daha özel bir önem taşımaktadır.

Emperyalist kapitalist sistemin işçi ve emekçilere dayattığı ekonomik, sosyal, siyasal ve kültürel saldırılar her geçen gün artarken, baskı ve zorbalık koşulları yaygınlaşırken, yoksulluk ve sefalet derinleşirken, yaşam işçi ve emekçiler için her anlamıyla çekilmez hale gelirken, gerici kültürel kuşatmayla insanlar uyuşturulurken işçi sınıfının birliği ve devrimci sınıf mücadelesi tek çıkış yolu olarak durmaktadır. İşçi ve emekçilerin sömürüsünü artırmaya, kölelik prangalarını sağlamlaştırmaya, baskı ve zor aygıtlarıyla teslim almaya, gerici ve yoz kültürü ile kötürümleştirmeye, etnik ve dini çatışmaları körükleyerek bölmeye çalışan sömürü düzenine verilecek en güçlü yanıt “Yaşasın işçilerin birliği” şiarıyla mücadeleyi güçlendirmektir.

9. Mamak Kültür Sanat Festivali’ni örgütlüyoruz!

Burjuvazinin yaşama egemen kılmaya çalıştığı kültür ve sanatı parçalamak, ancak işçi sınıfının devrimci kültürünü yaratmaktan, güçlendirmekten geçer. İşçi ve emekçilerin emperyalist savaş ve saldırganlığa, kapitalist sömürü ve soyguna karşı mücadelesinin temel bir alanıdır kültür sanat. Yaşamın her alanında olduğu gibi işçi sınıfının, kapitalizmin karşına kendi alternatif kültür sanat mücadelesi ile de çıkabilmesi, sözünü söylemesi gerekmektedir. İşte bu bakışla 3-4-5 Ağustos’ta “İşçilerin birliği halkların kardeşliği” şiarıyla 9. Mamak Kültür Sanat Festivali’nin örgütlenmesi sürecini başlatmış bulunuyoruz.

Mamak Kültür Sanat Festivali işçi sınıfının devrimci kültür sanat mücadelesinde atılmış mütevazi bir adımdır. Sömürü, soygun ve yozlaşmaya karşı paylaşımın, kardeşliğin, kolektivizmin yaşatılmasıdır. Emperyalist savaşlara, işgallere karşı, halkların kardeşliğini haykırmak, dayanışmayı yükseltmektir. Kapitalizmin karanlığına karşı devrim ve sosyalizm saflarında örgütlenme çağrısıdır. Müziği, şiiri, tiyatroyu bir avuç elitin işi sananlara inat, emekçilerin üretmesi ve üretimlerini paylaşmasıdır. Kapitalizmin karanlık dünyasına karşı açılmış bir bayraktır.

9. Mamak Kültür Sanat Festivali; emperyalist savaş ve saldırganlığa, faşist baskı ve teröre, kapitalist sömürü ve soyguna karşı “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarını yükseltecek, işçi ve emekçileri örgütlenmeye ve mücadeleyi güçlendirmeye çağıracak. Üç gün boyunca kültür sanat ürünleri Mamaklı emekçilerle buluşacak, “Yeni bir dünya, yeni bir kültür” umudu daha güçlü haykırılacak.

Mamak Kültür Sanat Festivali Hazırlık Komitesi olarak işçi ve emekçileri, ‘işçilerin birliği, halkların kardeşliği’ mücadelesini güçlendirmeye, Mamak Kültür Sanat Festivali’ne omuz vermeye ve birlikte örgütlemeye çağırıyoruz.

Mamak Kültür Sanat Festivali

Hazırlık Komitesi

 

 

 

Yerel işçi bültenleri 15-16 Haziran ruhunu taşıyor...

Çeşitli sanayi havzalarında yürüyen devrimci sınıf faaliyetinin temel araçlarından olan yerel işçi bültenlerinin Haziran-Temmuz sayıları 15-16 Haziran ruhuyla mücadeleyi büyütmeye çağırıyor.

Sermayenin sosyal yıkım ve kölelik saldırıları, iş cinayetleri, MESS Grup TİS süreci, süren işçi direnişleri ve 2 Temmuz Sivas Katliamı gündeminin de işlendiği bültenler yaz döneminde işçilerle buluşuyor.


Adana İşçi Bülteni

Adana İşçi Bülteni’nin Temmuz ayı sayısının kapak sayfasında, artık birer katliama dönüşen iş cinayetleri işleniyor. “İş cinayetleriyle öldüren düzen, işçilere bir mezarı bile çok görüyor” ana başlığıyla Adanalı işçilere seslenen bültende, iş cinayetlerinin kader olmadığı hatırlatılıyor.

42. yılında 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ni de selamlayan Adana İşçi Bülteni, Toroslar Elektrik Dağıtım şirketinde işten atmalara karşı aylardır direnen Enerji Sen üyesi işçilerin de sesi ve soluğu oluyor. Bültende, işçilerle yapılmış bir röportaja yer veriliyor.

Adana bölgesinde kurulu çeşitli fabrikalardaki güvencesizlik ve kuralsız çalışmanın da teşhir edildiği bültende, Sivas Katliamı’nı lanetleyen bir yazıya yer veriliyor.


Bursa İşçi Bülteni

15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin ruhuyla mücadeleye çağıran Bursa İşçi Bülteni’nin Haziran sayısında, hava işkoluna getirilen grev yasağı işleniyor. Grev hakkına sahip çıkma çağrısında bulunan bültenin ilerleyen sayfalarında Bosch işçilerinin, Türk Metal çetesine vurdukları darbe de farklı yönleriyle işleniyor. Farklı fabrikalardan metal işçileri, Bosch işçilerinin çaktığı kıvılcımı büyütme çağrısında bulunuyorlar. Örgütlenme deneyimlerini aktaran işçi yazılarıyla kürsü niteliğine bürünen bültende, MESS’i ve Türk Metal çetesini 15-16 Haziran ruhuyla yere serme çağrısı yükseltiliyor.


Gebze İşçi Bülteni

İşçi havzası Gebze’de fabrikalara ve sanayi havzalarına ulaşan Gebze İşçi Bülteni ise, hazırlıkları başlayan MESS Grup TİS sürecine dikkat çekiyor. Bülten, 15-16 Haziran ruhuyla MESS’i dağıtmaya, sözleşmelere sahip çıkmaya çağırıyor.

Türkiye işçi sınıfının önemli mücadele deneyimlerinden biri olan Alpagut işgali ve özyönetim denetiminin de işlendiği bültende Türk Metal üyesi Güngör Metal işçilerinin işten atılmalarına da yer ayrılmış. İşçi yazılarıyla zenginleşen bültende kıdem tazminatı hakkının gasp edilmesi planını ele alan bir yazıya da yer veriliyor.


Kayseri İşçi Bülteni

Ağırlıklı olarak, farklı sektörlerden işçilerin yazılarının yer bulduğu Kayseri İşçi Bülteni’nde, 15-16 Haziran ruhuyla sınıf mücadelesini yükseltme çağrısında bulunuluyor.

Fabrikalardaki ağır baskı ve sömürü koşullarını aktaran öncü işçilerin yazılarının dikkat çektiği bültende CEHA işçilerinin direnişi de işleniyor.


Ankara İşçi Bülteni

Ankara İşçi Bülteni İşçiden İşçiye’nin Haziran sayısında, sendikalaştıkları için işten atılan Deri-İş üyesi TOGO Ayakkabı işçilerinin direnişine yer verildi. Grup TİS sürecine dair yazıların da yer bulduğu bültende, direnen işçilerin yol gösterdiğini belirtmek üzere Türkiye genelinde devam eden işçi direnişlerini de yer veriliyor.

15-16 Haziran İşçi Direnişi’nin yolundan yürümeye çağıran bültende, halkların kardeşliği çağrısı da yükseltiliyor.