16 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/47

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadelenin geleceğini sınıfın bağımsız inisiyatifi belirleyecektir!
“Sıfır sorun”dan “herkesle çatışma”ya
İktidar ve rant uğruna cemaat savaşları.
Ankara’da binler haykırdı:
Hepimiz eşkıyayız!
Polis-yargı-Adli Tıp işbirliğiyle
kadına işkence!
Türk-İş’te “değişim” olmadı
DİSK: “Mücadele... mücadele... mücadele...”
Armine'de direniş kazandı
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlenme deneyimi
Sınıf sendikacılığı bayrağı altında birleşelim!
19-22 Aralık katliamı ve direnişi
11. yılında!
“Bedenlerini aldılar ama bilinçlerini teslim alamadılar”
“Operasyonun yapılacağı
biliniyordu”
“F tipi cezaevleri kapatılmalıdır”
Sermaye devletinin “insan hakları”
sicili: Dizginsiz baskı ve terör!
Maraş’ın katili sermaye devleti!
Erdal Eren mezarı başında anıldı.
AB’nin periferisi
Çinleşiyor… - Volkan Yaraşır
Rusya’da onbinler gerici rejime
karşı alanlara indi
‘İşgal et’ eylemleri ABD limanlarına sıçradı
BM Dünya İklim Zirvesi’nden
sonuç çıkmadı.
Devlet bizi sevmesin - G. Umut
Çetinsaya YÖK’e, Özcan Köşk’e!.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Rusya’da onbinler gerici rejime karşı alanlara indi…

Birikmiş öfke yolunu arıyor

Kapitalist sistemin her gün yeniden ürettiği işsizlik, yoksulluk, yolsuzluk, rüşvet ve zorbalığa karşı dünyanın dört bir yanında yükselen mücadele Rusya’da da yankı buldu. Son 20 yılın en kitlesel eylemlerine sahne olan Rusya’da gelişen hareketi, seçim yolsuzlukları tetikledi. Başkent Moskova ve ülkenin en büyük kenti St. Petersburg başta olmak üzere onlarca kentte düzenlenen gösterilere onbinlerce kişi katıldı.

Eylemler, uzun süredir kitlesel sokak hareketlerinin yaşanmadığı Rusya’da ‘yeni bir dönemin başlangıcı’ olarak değerlendiriliyor. Vladimir Putin ve ekibi, ilk kez bu kitlesellikte bir muhalefetle karşılaşıyor.

Putin iktidarı güç kaybetmeye başladı

12 yıldan beri iktidarda olan Vladimir Putin liderliğindeki ekip, Sovyetler’in dağılmasından sonra -Boris Yeltsin gibi düşkünlerin de katkılarıyla- rezil duruma düşürülen Rusya’yı, emperyalist bir güç olarak yeniden örgütledi. İMF’yi kovan, Çin’le stratejik bir odaklaşmaya giden, batılı emperyalistlerin Rusya’yı kuşatma girişimlerine meydan okuyan, petrol fiyatlarındaki artışın sağladığı avantajları da kullanarak orduyu yeniden modernize edip savaş yeteneğini arttıran Putin iktidarı, Moskova’da güçlü bir yönetim kurmayı başardı.

ABD işbirlikçisi oligarkların bir kısmını tasfiye eden bir kısmının ise etkisini kıran Putin yönetimi, bir döneme kadar halktan yoğun destek almayı da başarıyordu. Ancak iki dönem devlet başkanlığı bir dönem başbakanlık yapan Putin’in icraatları işçi ve emekçilere değil, giderek palazlanan Rus burjuvazisinin çıkarlarına hizmet etti. Bu durumdan hoşnutsuz olan işçi ve emekçiler, seçimlerde geniş ölçüde hile yapılmasının da tetiklemesiyle sokaklara çıkarak yönetime karşı biriken tepkilerini ortaya koydular.

Seçimler de tüm hilelere rağmen esasında birikmiş tepkiyi bir biçimde göstermektedir. Vladimir Putin’in lideri olduğu Birleşik Rusya Partisi’nin (BRP) 2007 seçimlerinde aldığı yüzde 64,3 olan oy oranı yüzde 49,67’ye kadar geriledi. Gösterileri tetikleyen yaygın yolsuzluklara rağmen, Putin’in partisi yaklaşık dörtte bir oranında oy kabına uğradı; 450 sandalyeli Duma’daki sandalye sayısı ise 315’ten 238’e düştü.

Palazlanan Rus burjuvazisinin temsilcisi olan Putin yönetimi, yıllardır “yaygın destek zayıf muhalefet” ortamının avantajından yararlandı. Gelinen yerde ise, hem güç hem prestij kaybına uğrayan Putin’in üçüncü kez devlet başkanlığına seçilme hesapları da zora girmiş görünüyor.

Putin-Medvedev ikilisinin çekilmesini talep eden muhaliflerin eylemlerinin nasıl bir seyir izleyeceği henüz netlik kazanmasa da, Rusya’nın burjuvazi ve onun siyasal temsilcileri için ‘dikensiz gül bahçesi’ olduğu dönemin kapandığını söylemek mümkündür.

Putin sorunu ABD’ye havale etmeye çalışıyor

Eylemleri tepkiyle karşılayan Putin yönetimi, her burjuva devlet gibi kolluk kuvvetlerini ortalığa saldı. 1000’i aşkın eylemciyi tutuklayan polis, eylem alanlarına aşırı güç yığarak kitlelere gözdağı vermekten de geri durmuyor.

2000 yılından beri ilk defa bu çapta bir muhalefetle karşı karşıya kalan Putin, eylemlerin ABD tarafından kışkırtıldığını iddia etti. “Clinton onlara sinyal verdi, onlar da işareti alarak eyleme girişti” diyen Putin, eylemcileri “malum senaryoya uygun şekilde ve başkalarının siyasi çıkarları doğrultusunda hareket etmekle” suçladı. 

“Rus siyasetini etkilemek için yabancı ülkeler için çalışan kesimlerden hesap sorulacağı” tehdidini savuran Putin, emekçilerin rejime karşı biriken öfkesini yok saymaya çalışıyor. Fakat bu beyhude çabanın Putin’in derdine derman olması beklenmiyor.

Görünen o ki, üçüncü kez devlet başkanlığına hazırlanan Putin’in bu manevrası bir işe yaramayacak. Zira Rus burjuvazisi ve onun baş temsilcisi olan Putin’in icraatlarına işçi ve emekçilerin uzun süre sessiz kalması olası değildi. Kapitalizmin küresel krizinin Rusya’da yarattığı etkinin faturasını işçi ve emekçilerin sırtına yıkan Putin yönetiminin de, diğer ülkelerde olduğu gibi itibar kaybına uğraması kaçınılmazdı. Sokaklara taşan kitle eylemleri, bu sürecin başladığını gösteriyor. Clinton’dan sinyal alan bir azınlığın eylemlere katılmış olması, tabloda esasa ilişkin bir değişiklik yaratmıyor.

Batılı emperyalistlerin ikiyüzlülüğü…

Batılı emperyalistlerin Rus kapitalizmini tahkim eden Putin’e diş biledikleri biliniyor. Rusya’yı “zayıf işbirlikçi” konumundan “dişli rakip” düzeyine yükselten Putin yönetiminin, ABD ile AB emperyalistleriyle çıkar çatışmaları var. Rusya’yı Orta Asya, Kafkaslar ve Ortadoğu’da ayakbağı olarak gören batılı emperyalistler, Putin muhalifi gerici güçlere destek veriyor. Bu durumda batılı emperyalistlerin seçimlerdeki yaygın yolsuzlukların üzerine atlamaları şaşırtıcı değil.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı gözlemcileri, seçimden sonraki oy sayım işlemleri sırasında ciddi sorunlar belirlendiğini ve oy sandıklarının sahte oy pusulalarıyla doldurulduğunu ilan ederken, İngiltere hükümeti ise hile suçlamalarının şeffaf şekilde soruşturulması çağrısında bulundu.

Rusya’ya dair açıklamalar yapan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da, seçimin ne adil ne hür olduğunu birden fazla kez dile getirerek, Putin yönetimi üzerinde baskı oluşturmaya çalıştı.

Vurgulamak gerekiyor ki, Rusya’daki anti-demokratik uygulamalar veya insan hakları ihlalleri batılı emperyalistlerin umurunda değil. Onlar, Rusya’daki gerici işbirlikçilerinin iktidara gelmesi için çaba sarf ediyorlar; Putin yönetiminin seçim yolsuzluklarını teşhir etmeleri de bu planın bir parçasıdır. Ancak son on yılda güçlenen Rus burjuvazisi ve onun devletinin geldiği düzey, Rusya’daki ABD-AB işbirlikçilerinin iktidar dümenini yeniden ele geçirmelerinin mümkün olmadığına işaret ediyor.

Batılı emperyalistlerin ikiyüzlü söylemlerine gelince, bunlar, burjuvazinin şu veya bu kesiminde yankı bulabilir, ancak Rusya işçi ve emekçilerini etkilemesi olası görünmüyor. Putin yönetimi, batılı emperyalistlerin kirli planlarını zorbalığın gerekçesi yapsa da, eyleme geçen işçi ve emekçilerin bu planlara alet olmaları beklenmiyor.

“Komünist” partisi güçleniyor

Yaygın seçim yolsuzlukları ve partinin maruz kaldığı baskılara rağmen yüzde 19,13 oy alan Rusya Komünist Partisi (RKP), milletvekili sayısını 57’den 92’ye yükseltti. Binlerce kişinin katıldığı eylemler gerçekleştiren RKP, seçimlerin iptal edilmesini talep ediyor. Belli ki parti liderleri, baskı ve yolsuzluktan arınmış bir seçim olursa, oy oranlarının artacağına güveniyor. Nitekim eylemde konuşan parti lideri Gennadi Zyuganov da, Putin yönetimini baskı yapmak ve seçmen iradesine saldırmakla suçlayarak, RKP’nin oylarının bir kısmının çalındığını dile getirdi.

Eylemlerde dikkat çeken bir diğer nokta, işçilerin yoğun katılım sağlaması oldu. St. Petersburg’da işçilerin çağrısıyla düzenlenen onbin kişilik eylemde ”Devrim, yine Devrim”, “Putin’siz Rusya”, “İşçi hakları için Putin defol” gibi şiarların yükseltilmesi, işçi sınıfının mücadele alanlarına çıkma eğilimine işaret ediyor.

Kapitalizmin küresel krizi ve neo-liberal politikaların yaygınlaştırdığı işsizlik, yoksulluk ve yolsuzluklara ek olarak eğitim, sağlık, barınma gibi temel ihtiyaçların karşılanmasında yaşanan zorluklar, emekçileri mücadele alanlarına inmeye zorluyor. St. Petersburg’da işçilerin yükselttiği şiarları da RKP’nin oylarını neredeyse katlamasını da bu eğilimin yansıması saymak yanlış olmayacaktır.

Büyük Sosyalist Ekim Devrimi diyarında başlayan hareket kuşkusuz henüz işin başındadır. RKP’nin komünistliği ise tartışmalıdır. Ancak diğer ülkelerde olduğu gibi, Rusya’da da işçi sınıfıyla emekçilerin sömürü ve kölelikten kurtuluşlarının yolu yeni ekimlerden geçecektir. Sınıf çatışmaları sertleştiğinde, Rusya işçi sınıfı yeni ekimlerin yolunu bir kez daha keşfetmekte zorluk çekmeyecektir.