16 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/47

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadelenin geleceğini sınıfın bağımsız inisiyatifi belirleyecektir!
“Sıfır sorun”dan “herkesle çatışma”ya
İktidar ve rant uğruna cemaat savaşları.
Ankara’da binler haykırdı:
Hepimiz eşkıyayız!
Polis-yargı-Adli Tıp işbirliğiyle
kadına işkence!
Türk-İş’te “değişim” olmadı
DİSK: “Mücadele... mücadele... mücadele...”
Armine'de direniş kazandı
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlenme deneyimi
Sınıf sendikacılığı bayrağı altında birleşelim!
19-22 Aralık katliamı ve direnişi
11. yılında!
“Bedenlerini aldılar ama bilinçlerini teslim alamadılar”
“Operasyonun yapılacağı
biliniyordu”
“F tipi cezaevleri kapatılmalıdır”
Sermaye devletinin “insan hakları”
sicili: Dizginsiz baskı ve terör!
Maraş’ın katili sermaye devleti!
Erdal Eren mezarı başında anıldı.
AB’nin periferisi
Çinleşiyor… - Volkan Yaraşır
Rusya’da onbinler gerici rejime
karşı alanlara indi
‘İşgal et’ eylemleri ABD limanlarına sıçradı
BM Dünya İklim Zirvesi’nden
sonuç çıkmadı.
Devlet bizi sevmesin - G. Umut
Çetinsaya YÖK’e, Özcan Köşk’e!.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Maraş’ın katili sermaye devleti!

32 yıl önce Aralık ayında Maraş’ta büyük bir katliam yaşandı. Yüzlerce kişi öldürüldü, bin 500 kişi yaralandı. Katliam toplumsal mücadeleyi ezmek için tezgahlanan Amerikan patentli 12 Eylül darbesine zemin hazırlamak için gerçekleştirilen operasyonların bir parçasıydı. Zaten Bülent Ecevit’in ölümünden sonra açılan özel arşivinde bulunan belge ve bilgiler de katliamın MİT-CİA tarafından eşgüdüm içinde planlandığını açık hale getirmiştir.

Uzun yıllar boyunca saklanan İçişleri Bakanlığı raporunda sinemada gerçekleşen provokasyon ve sonrasında gelişen katliama ilişkin ayrıntılı bilgiler yer alıyor. Raporda katliamın uygulayıcısı olan faşistlerin tek tek isimleri belirtiliyor. Hüseyin Yıldız, Ünal Ağaoğlu, Haluk Kırcı, Mustafa Özmen, Mustafa Düger, Remzi Çayır, Mustafa Demir, Bünyamin Adanalı, Ahmet Ercüment Gedikli, Mustafa Korkmaz ve İsmail Ufuk adlı katiller katliamdan önce Maraş’a gelmişlerdi. Aynı dönemde MİT-CİA elamanları da Maraş’ı mesken tutmuştu. Milli piyangocu kılığında Maraş’ta dolaşan devlet görevlileri Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları semtlerde nüfus sayımı yapıyoruz diyerek evlerde kaç kişi yaşadığını saptadılar. Ayrıca Aleviler’in yaşadığı evleri kırmızı boya ile işaretlediler.

Katliam, faşistlerin Aleviler’in uğrak yeri olan Akın Kıraathanesi’ni bombalamasıyla başladı. Faşistler bombalama olayından sonra iki devrimci öğretmeni de katlettiler. Hemen ardından ise öğretmenlerin cenaze törenine katılmaya hazırlanan kitleye yönelik saldırı hazırlıklarına başladılar. Maraş müftüsü cenazelere yapılacak saldırı konusunda kışkırtıcı rolünü oynadı. Devletin resmi aracına binip bütün Maraş’ı dolaşıp “Aleviler Cuma namazında camileri bombalayacaklar. Müslüman kardeşlerimizi katliamdan korumak için toplanalım. Bir Alevi öldüren cennete gider” sözleriyle katliamcıları teşvik etti. Maraş Devlet Hastanesi Başhekimi de katledilen devrimci öğretmenlerin çıkış işlemlerini geciktirip, Cuma namazının çıkışı olan saate denk getirerek katliamcıların ekmeğine yağ sürdü. Bağlarbaşı imamı Mustafa Yıldız “Oruç ve namazla hacı olunmaz. Bir Alevi öldüren beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanır” diyerek gerici güruhları kışkırttı.

Artık katliam için her şey hazırdı. Faşistler Cuma namazından çıkan kitleyi kışkırtıp, galeyana getirerek cenaze töreninin yapıldığı yere saldırdılar. İşyerlerini tahrip ettiler. DİSK, TÖB-DER, POL-DER binalarını yakıp yıktılar. Önceden kırmızı boya ile işaretlenen Alevilerin evlerini bastılar. Evlerde katliamlar gerçekleştirdiler. Kadınlara tecavüz ettiler. Hamile kadınların karınlarını deştiler. Çocukların gözlerini şişlerle oydular. İnsanları baltalarla doğradılar. Ardından da evleri ateşe verdiler.

Faşist katiller ellerinde ağır makineli silahlarla evleri tararken bile devrimciler ve Alevi emekçiler faşist saldırılar karşısında pusmadılar. Direniş yolunu seçtiler. Taşlarla, sopalarla, eski av tüfekleriyle faşist saldırılara karşı yiğitçe direndiler. Katillerin ellerindeki ağır silahlara aldırmadan hayatlarını feda etmeyi göze alarak son nefeslerine kadar çarpıştılar. Büyük direniş  karşısında şaşkına dönen kontrgerilla elemanları, sivil faşistler mahalleleri terk etmek zorunda kaldılar. İlan edilen sıkıyönetime, devlet terörüne rağmen Aleviler ve devrimciler barikatları terk etmediler. Barikatların başında günlerce nöbet tuttular. Devletin saldırılarını da büyük bir direngenlikle karşılayıp püskürttüler.

Katliam sırasında Maraş’ta bulunan İçişleri Bakanı katilleri değil, katliama maruz kalan Alevileri ve devrimcileri suçladı. İçişleri Bakanı, katliamın solcuların tahriki nedeniyle yaşandığını söyleyebilecek kadar alçalabildi. Katliamı gerçekleştiren sivil faşistlerin başındaki kişi olan Alpaslan Türkeş’i ziyaret edip katliamcıların önünü açmak için neler yapılabileceğini konuşup tartışan da aynı bakandı. Faşist sermaye devleti bütün gücüyle katliamcıların yanında yer aldı. Kolluk güçleri kendilerine sığınan insanları katillere teslim ettiler. Devlet hastanesinde yaralı olarak yatan insanların öldürülmesine göz yumdular.

Faşist katiller işini bitirdikten sonra nihayet kolluk güçleri Maraş sokaklarında göründüler. Amaçları katliama uğrayan Alevi emekçilerini ve devrimcileri sindirmekti. Alevi emekçilerinin yaşadığı mahalleler tanklarla kuşatıldı. Namluları Aleviler’e dönük olan makineli tüfekler kentin dört bir yanında kuruldu. Faşist katillerin katletmeyi başaramadığı Aleviler’in ve devrimcilerin yaşadığı evler basıldı, didik didik arandı. Bu baskınların ardından Aleviler ve devrimciler, işkencelerden geçirildiler. Günlerce süren işkenceleri yıllarca süren cezaevi günleri izledi. Maraş katliamını fırsata çevirmek isteyen Bülent Ecevit’in başbakan olduğu CHP hükümeti Maraş’ta sıkıyönetim ilan etti.

Kontrgerilla hukuku da katliamcıların yanındaydı. Ortada MHP, MİSK, ÜGD vb. faşist örgütlerin katliamda oynadığı role ilişkin yüzlerce belge vardı. Mahkeme tüm bu bilgi ve belgeleri kayıtlara geçirmesine rağmen dava zaman aşımına uğratıldı. Maraş dosyası kapatıldı. Faşist katiller bu sayede serbest kaldılar. Ökkeş Kenger örneğinde olduğu gibi milletvekili bile seçilebildiler.

Maraş katliamının failleri daha ortaya çıkan belgelerle daha açık hale geldi. Örneğin ABD Başkonsolosluğu’nun ikinci kâtibi katliamdan kısa bir süre önce Maraş bölgesine ve Aleviler’in yoğun olarak yaşadığı Çorum, Amasya, Sivas vb. illere ziyaretler gerçekleştirmişti. Ziyaretler sırasında Alevi-Sünni çatışmasını körüklemeye yönelik konuşmalar yaptığı, katliamdan sonra yakalanan faşist katillerin verdikleri ifadelerde yer aldı. CİA katliam sırasında hazırladığı ve sonradan deşifre olan raporda yer alan, “Plan kararlaştırıldığı gibi uygulanıyor” ifadesiyle katliamın tam göbeğinde yer aldığını ortaya koydu.

Maraş; ordusuyla, polisiyle, hükümetiyle, medyasıyla sermaye devletinin ABD destekli bir katliamı olarak tarihteki yerini aldı. Maraş katliamı, bizzat kontrgerilla devleti tarafından, Aleviler’i, devrimcileri hedefleyen bir katliam olarak planlandı. Bu katliamla kontrgerilla devleti devrimci mücadeleyi yok etmek, devrimci mücadeleye destek veren Alevi emekçilere gözdağı vermek istedi.

Maraş katliamı devletin katliam geleneğinde sadece bir halkadır. Maraş ve benzeri katliamların hesabını sormak ve yenilerine engel olmak; bu çürümüş devlete ve onun gerisindeki emperyalizme karşı kararlı bir mücadele vermekten geçiyor.

 

 

 

Dersim Katliamı’na öfke

Dersim Katliamı’na dikkat çekmek amacıyla düzenlenen “Dersim 37-38 Mitingi” binlerce kişinin katılımıyla gerçekleştirildi. Mitingde AKP ve CHP arasında yürütülen “özür” tartışmalarına değinilerek devletin Dersim üzerindeki kirli politikaları teşhir edildi. Dersim halkının sahte özürleri kabul etmediği vurgulandı.

Dersim Demokrasi Güçleri imzasıyla biraraya gelen çok sayıda ilerici ve devrimci kurumun çağrısını yaptığı miting için kitle Devlet Hastanesi önünde toplanarak Seyit Rıza Meydanı’na yürüdü. 

Miting programında ilk olarak Dersim Katliamı’nın tanıkları sahneye çıkarak yaşadıklarını anlattı. 90 yaşındaki İmoş Bakıray, askerlerin insanları mağarada diri diri ateşe vermesine rağmen bu suçun saklandığını söyledi. Bakıray, “Devlet yolunu bulsa diyecek Dersim Katliamı’nı da PKK yaptı. Oysa insanları mağaralarda diri diri yaktılar” şeklinde konuştu.

Ardından Dersim Demokrasi Güçleri’ni oluşturan 45 kurum adına ortak deklarasyonu Pertek Belediye Başkanı Kenan Çetin okudu. Çetin, Dersim Katliamı’nın açığa çıkartılması için taleplerini sıraladı.

Devletin farklılıklara tahammül edemediğinden dolayı Dersim Katliamı’nı gerçekleştirdiğini belirten Çetin, farklı düşünen ve farklılıklarını savunanlara karşı öldürme, sindirme ve tutuklama terörün devam ettiğini somut örnekler sıralayarak vurguladı.

“Erdoğan özür dilesin”

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) adına konuşan sanatçı Ferhat Tunç ise, Başbakan’ın özrünü kabul etmediklerini belirtti. “Seyit Rıza’nın torunlarını öldüren bu zihniyetin özrü kabul edilir mi?” sorusunu soran Tunç, “Dersim’i, dağlarımızı bombalayarak Seyit Rıza’nın torunlarını öldürmekten vazgeçsin, Seyit Rıza’nın onurlu mücadelesini sürdüren torunlarının 30 yıldır ödediği bedel yeterlidir. Coğrafyamız kana doydu, yeter artık çocuklarımızı öldürmeye devam ettiğiniz takdirde siz katilsiniz, siz katliamcısınız” ifadelerini kullandı.