16 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/47

 Kızıl Bayrak'tan
Mücadelenin geleceğini sınıfın bağımsız inisiyatifi belirleyecektir!
“Sıfır sorun”dan “herkesle çatışma”ya
İktidar ve rant uğruna cemaat savaşları.
Ankara’da binler haykırdı:
Hepimiz eşkıyayız!
Polis-yargı-Adli Tıp işbirliğiyle
kadına işkence!
Türk-İş’te “değişim” olmadı
DİSK: “Mücadele... mücadele... mücadele...”
Armine'de direniş kazandı
Mersin Büyükşehir Belediyesi’nde örgütlenme deneyimi
Sınıf sendikacılığı bayrağı altında birleşelim!
19-22 Aralık katliamı ve direnişi
11. yılında!
“Bedenlerini aldılar ama bilinçlerini teslim alamadılar”
“Operasyonun yapılacağı
biliniyordu”
“F tipi cezaevleri kapatılmalıdır”
Sermaye devletinin “insan hakları”
sicili: Dizginsiz baskı ve terör!
Maraş’ın katili sermaye devleti!
Erdal Eren mezarı başında anıldı.
AB’nin periferisi
Çinleşiyor… - Volkan Yaraşır
Rusya’da onbinler gerici rejime
karşı alanlara indi
‘İşgal et’ eylemleri ABD limanlarına sıçradı
BM Dünya İklim Zirvesi’nden
sonuç çıkmadı.
Devlet bizi sevmesin - G. Umut
Çetinsaya YÖK’e, Özcan Köşk’e!.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Umut

Meşhur kavgalarım vardır

Dökülür aylara yıllara.

İtaatsiz, umutsuz aşklarım vardır

Solar gider, dökülür sonbahar aylarına.

Hep soğuk iklimler yaşadım

Bir barikatta dövüşerek buldum kendimi

Sokaklar sustu bak

Şimdi ben konuşacağım

Karanlık, soğuk bir esinti var

Zararı yok

Sözlerim aydınlık

Ve zaferdi benim.

Sokaklarda ben

Sokaklarda yoldaşlar haykırıyor

Heyecanlıyım…

Özgür

Ve özgürlük simgesiyiz,

Umutsuz şairler beni dizelerinde yazar

Ve eli kınalı yârim bak

Sevdaları susturdu sevdamız

Birlik, beraberlik ve paylaşmak var sevdamızda

Uyan garip çocuk!

Uyan çirkin çocuk!

Zulme ve haksızlığa karşı başkaldırarak.

Öfke ve kinim duvarlara yazıldı.

Hasreti,

Özlemi yaşadık bağrımızda.

Yoksul ve garip çocukların umutları sönmedi…

Çünkü sokaklar benim,

Sokaklar bizim

Sokaklarda zafer yatar

Onu kazanacak benim,

Sensin ve biziz yoldaş.

Biz ölürsek hak için

Özgürlük için ölürüz

Ve aynı kazandaki çorba

Ne çorba sıcak

İnadına rest çektim alınyazısına

Yoksulu yedim.

Zulme boyun bükenler özgürlük dansına kalkın.

Çünkü isyan

Ve isyankârlar zamanı.

Nam salmışız tüm dünyaya

Sözlerimde yalnızlık sessiz kalır

Saygı duyar.

Ve yoldaşım ben de sana saygı duyarım.

Köşe başında dilenciyim

Derdim bana değil

Sen iyi bilirsin yoldaş

Aynı düşünür ve sanki aynı yoldayız.

Ağlar;

Avluda, bacada, kapıda

Nineler, kuşlar genç kızlar

Zafer ve birlik simgeler yumruklarım.

Bir gece bekler zafer bizi

Ürkmek ve korkmak değil

Üşüdüm anne

Zindanlardayım sanki baba

Baskı var

Üzerime daraldım baş edemiyorum.

Çok zenginler, güvenecek kimsem yok

Yenemiyorum,

Tek başıma gücüm yetmiyor.

Öfke kusuyor kan ağlıyorum.

Her gece sabahlarım,

Güneşe doğar sabaha.

Ağla gökyüzüm ağla

Dağları ağaçları yaprakları şehrini yıka

Zulmü, haksızlığı ayrımcılığı dışlanmayı

Yoksulluğu kötülüğü akı-siyahı.

Ve şiirler yazsın tertemiz yürekler

Masum hücreler boşaltılsın.

Bugün bayram olsun

Halaylara durup, destanlar yazalım.

Türküler söyleyelim…

Ben yeni doğmuş bebelerin yüreğindeyim

Dağlarda esen rüzgâr

Şehirde pankartlarda

Ve bayraklarda kokarım

Ve duygularda, şiirlerde, türkülerde

Ve sen

Hangi sevda ve gönülde yatarsın

Hangi sokak ve caddelerin

Susmuş yerindesin…

Çaresizim,

Çaresiz kalmam

Suskun kalmamdır.

Esenyurt’tan bir metal işçisi

 

 

 

“Basacaklar 30 bin TL’yi...”

Daha birkaç ay önce Tayyip Erdoğan bedelli askerlikle ilgili büyük laflar etmişti. “Bedelli askerlik kesinlikle gündemimizde yok. Zenginin çocuğu parasını verip askere gitmeyip yatacak. Fakirin çocuğu kuzu kuzu askerlik mi yapacak? Öyle bir şey yok” demişti. Kullanılan kelimeler aynen böyleydi. Daha bu konuşmanın dumanı tüterken Başbakan çark etti. Bedelli yasası jet hızıyla meclisten geçti.

Kirli savaşa, sınır ötesi operasyonlara, silah tacirlerine ödenecek paralar için yeni bir kaynak bulundu. Ayrıca başbakanın en çok sevdiği burjuva çocukları, böylelikle koruma altına alındı. Dünden bugüne sınıflı toplumlarda hep böyle olmuştur. Egemen sınıfın çocukları yan gelip yatarken, fakir halk çocukları savaşa yollanırdı. Ezilir, sömürülürdü. Şimdi de öyle…

Bedelli yasası çıkmadan önce gece kulüplerinde, yatlarda bir işçinin bir ayda aldığı maaşı 1 saatte yiyenler sahte çürük raporları alıp askerlikten yırtıyorlardı. Şimdi de basacaklar 30 bin TL’yi askerlikten kurtulacaklar.

Geçenlerde sosyal paylaşım sitelerinden birinde bir video izledim. Lüks arabalarıyla bir bankanın etrafında toplanan bir grup asalak, askerlik çağında olan ve yasadan yararlanan arkadaşlarını “en büyük asker bizim asker” nidalarıyla bankamatike gönderiyorlar. Çocuk bankamatike 30 bin lirayı yatırıp oradan ayrılıyor.

Yoksul aile çocukları 30 bin liraları olmadığı için gidip paşa paşa askerliklerini yapacaklar. Artık sağ mı dönersin, yoksa tabutta mı dönersin o belli olmaz. Yani demek istiyorlar ki; sen sosyete çocuğusun incitme yazıktır ananı, bırak emekçi çocukları kurtarsın vatanı!

Kayseri’den Carrefour üyesi bir işçi

 

 

 

Karayolu işçilerine büyük oyun...

Vahşi kapitalizmin egemen olduğu ülkemizde işçiler, haklarını almak veya mevcut haklarını korumak için mücadele etmek zorundalar. Bugünlerde mücadelede en fazla öne çıkan işçi kesimlerinden biri de taşeron işçilerdir. Anayasa ve yasalarda taşeron işçilerin sendikalı olmasının önünde hiçbir engel olmamasına rağmen, karayollarında çalışan taşeron işçileri sendikalı olma yolunu seçtikleri için işlerinden olma tehlikesiyle karşı karşıyalar.

Karayolu işçileri sendikalı olurken, müteahhitler dava açtılar. Ancak bütün davalar bir bir işçilerin lehine sonuçlandı. Bu gelişmelerden kaynaklı olarak üst işveren olan Karayolları Genel Müdürlüğü telaşa kapıldı. Genel Müdürlük her yıl yaptığı ihaleleri durdurdu.

1 Ocak 2012 tarihine kadar sorun çözülmezse -ki çözülecek gibi durmuyor- Türkiye genelinde karayollarında çalışan 9 bin taşeron işçi işsiz kalacak. Karayollarının merkez ve taşra birimlerinde işlerin yüzde 80’i duracak. Yol bakım, onarım, kar mücadelesi gibi işler önemli oranda aksayacak.

Ey hükümet, ey karayolları bürokratları taşeron işçilerin haklarını gaspetmeyin, sizin deyiminizle kul hakkı yemeyin. Karayollarında çalışan işçiler kurbanlık koyun değildir. Birleşir, tepenize bir balyoz gibi inerler. Taşeron, kadrolu, sözleşmeli tüm karayolu işçileri birleşmeli taşeron işçilerin mücadelesine omuz vermelidir.

Kayseri'den bir karayolu işçisi