09 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/46

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı birleşik mücadele!
Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!
Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!
Faşist baskı ve teröre karşı binler sokakta!
ÇHD İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine
Düzen partileri şike için seferber!
KESK’in tükenerek geçen kayıp yılları
Hekimlerden mücadele kararlılığı
AKP’nin bütçesi kimin sırtında?
Ergun Hidrolik’te sendikalaşan işçilerle mücadele deneyimleri üzerine
Penta’da toplu iş sözleşmesi bürokratik dayatmalarla sonlandırıldı
Metal İşçileri Birliği MYK Aralık Ayı Toplantısı...
ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı ile 19 Aralık katliamı ve direnişi üzerine...
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın 19 Aralık sürecine ilişkin tanıklığı
19 Aralık ve siper yoldaşlığı
Yeni hükümeti grevle uyardılar...
“Dünya, Ortadoğu ve
Türkiye” söyleşisi..
İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi gerçekleştirildi…
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/2
Erdal Eren
mücadelemizde yaşıyor!..
Yerel yayın çalışması deneyimleri
Yeni insan olma yolunda ANKA
“Kardeş olduk...”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Halkların kanını dökmeye soyunuyorlar...

Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!

ABD-Türkiye arasındaki efendi-uşak ilişkisi yeni adımlarla pekiştiriliyor. Ankara’dan yapılan açıklamalarda, ABD ile ilişkilerin tarihinin en iyi noktasına vardığı tekrarlanırken, Washington ve Brüksel’deki şeflerden AKP hükümetine alışılmışın dışında övgüler diziliyor. AKP şefleriyle Türk burjuvazisini memnun eden bu gelişmelerin, Türkiye başta olmak üzere bölge halklarının hayrına olmadığı açıktır. Zira emperyalist-kapitalist sistemin çıkarlarına hizmet eden her gelişme, doğası gereği dünya işçi ve emekçilerinin zararına olacaktır.

Görünen o ki, Washington-Ankara arasında yaşanan “balayı”, bölge halklarının başına yeni felaketler getirebilecek mahiyettedir. ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in son Türkiye ziyareti, iki gerici gücün aynı merkez tarafından hazırlanan saldırgan politikaları uygulama konusunda tam bir işbirliği yapacakları mesajını vermiştir.

Meclis başkanı Cemil Çiçek ve cumhurbaşkanı Abdullah Gül’le görüştükten sonra çeşitli toplantılara katılan Obama’nın yardımcısı, hasta başbakanı da evinde ziyaret etti. Oysa öncesinde yapılan resmi açıklamada Tayyip Erdoğan’ın Joe Biden’le görüşmeyeceği ifade edilmişti. Ancak görüşmenin mahiyeti çok önemli olmalı ki, AKP şefi Biden’i evine davet etti. 45 dakika sürmesi planlanan görüşmenin iki saati bulması, görüşmeye verilen önemin bir diğer göstergesi oldu.

Tayyip Erdoğan-Joe Biden görüşmesinde ABD ordusunun Irak’tan çekilmesi, Suriye’de rejim değişikliği, İran üzerindeki baskıların artırılması, İsrail’le ilişkilerin düzeltilmesi, Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve Balkanlar’daki durumun ele alındığı bildirildi. Buna karşın kapalı kapılar ardında yapılan görüşmenin merkezinde Irak, İran ve Suriye’nin olduğundan kuşku duyan yok. ABD Savunma Bakanı Leon Panetta’nın 16 Aralık’ta Türkiye’ye gelecek olması da, bölgeye dönük emperyalist müdahalenin farklı boyutlar alabileceği kaygısını güçlendirmektedir.

Irak’ta ABD çıkarlarının bekçiliği

İşgalci Amerikan ordusunun yıl sonuna kadar Irak’tan çekilmesi planlanıyor. İşgalci güçlerin bir kısmı ile bazı silah donanımları İncirlik Üssü’ne konuşlandırılıyor. Yani ihtiyaç duyulduğu anda saldırıya geçmek için hazır bekletilecek.

İşgalci ordunun çekilmesinden sonra Irak’ta Amerikan çıkarlarının bekçiliğini Ankara’daki işbirlikçilere devretmek isteyen Obama yönetimi, Tayyip Erdoğan’la müritlerini pohpohlayıp duruyor. Gözlerini yayılmacı emeller bürümüş sermaye devleti ve AKP şefleri de bu “etkin taşeronluk” misyonuna pek hevesliler.

Irak’ta İran’ın etkisine set çekmek ve ABD çıkarlarını korumak karşılığında bu ülkedeki zenginliğin yağmasında pay almak ve emperyalistlerin desteği ile Kürt hareketini ezmek, AKP iktidarının öncelikli hedefleridir. Nitekim hem Biden-Gül hem Biden-Erdoğan görüşmelerinin gündeminde, Kürt hareketinin ezilmesi, Kürt halkının eşitlik ve özgürlük taleplerinin boğulması için ortak çalışma öncelikli sıralarda yer aldı.

Ankara’daki işbirlikçi rejimin Irak’ta ne kadar etkili olabileceği, sefil emellerine ulaşıp ulaşmayacağı zamanla belli olacak. Ancak Irak’ın kolay lokma olmadığı, emperyalist orduların bu ülkede bataklığa saplanmasından da bellidir. Dolayısıyla Türk burjuvazisi ve onun hizmetindeki AKP hükümetinin Irak’ta fiyasko yaşaması muhtemeldir.

İran’a karşı emperyalistlerin safında!

Emperyalistlerin hedefindeki İran’a karşı ABD-Türkiye işbirliğinin pekiştiği gözleniyor. NATO’nun füze kalkanı sisteminin Malatya Kürecik’e kurulmaya başlaması, Ankara-Washington hattındaki en uğursuz gelişmelerden biridir. Zira İran’ı tehdit eden siyonist İsrail’e kalkan olmak için inşa edilmeye başlayan sistem, haklı olarak Tahran yönetiminin sert tepkisiyle karşılaştı.

İsrail’in İran’a askeri saldırı hazırlığına başladığını ilan etmesinin, tam da füze kalkanının inşa edilmeye başladığı günlere denk gelmesi tesadüf değil. Nitekim planı yakından izleyen İran yönetimi, olası bir saldırıya maruz kalması durumunda, ilk hedefinin Malatya’daki füze kalkanı sistemi olacağını ilan etti. Açıklamayı yapan İranlı general, olası bir saldırıya karşı çok sert yanıt vereceklerini ve bunun bölgeyle sınırlı kalmayacağını belirtti.

Hal böyleyken AKP şeflerinin “füze kalkanı İran’ı hedef almıyor” türünden açıklamalar yapmaları, gülünç duruma düşmelerine yol açıyor. Zira füze kalkanının İran’ı hedef aldığı, İsrail’i ise koruduğu kimse için sır değil.

İran’ı hedef alacak olası bir saldırının bölgeyi yangın yerine çevireceği konusunda bir tartışma yokken, Ankara’daki işbirlikçi takımının bu komşu ülkeye karşı ABD safında yer alması utanç vericidir. Emperyalistler adına tetikçilik yapanların, kritik meselelerde efendilerinden bağımsız karar almalarının mümkün olmadığı bir kez daha görülmüştür.

Ortadoğu’da savaş tamtamları çalan emperyalistlerin Türk devletini İran karşıtı cepheye dahil etmesi, AKP hükümetine dizilen övgülerin kaynağına da işaret ediyor. Ancak, emperyalist haydutların övgülerine mazhar olanların, halkların lanetiyle anılmaları da kaçınılmazdır.

Emperyalist planda başrol üstleniliyor

Emperyalistlerle bölgedeki gerici işbirlikçilerinin namluları hâlihazırda Suriye’ye çevrilmiş durumda. Şam’da kukla bir rejim kurma planını uygulayan ABD ile suç ortakları, Tayyip Erdoğan’la müritlerini “planın öncüsü” ilan ettiler. Her tür yasa veya ahlaki değeri bir kenara atan AKP şefleri, ne pahasına olursa olsun Beşar Esad yönetimini devirme hedefine odaklanmış durumdadır.

ABD adına hareket etmekten güç alan Ankara’daki işbirlikçi takımı, “bölgede rejim değiştirebilecek güce ulaştık” havalarında. Oysa bu kaba kibrin esas dayanağı, uygulamaya çalıştıkları gerici planın ABD patentli olmasıdır. Bu planın uygulanmasına “öncülük” etmek, komşu bir halka karşı emperyalistler adına tetikçilik yapmaktan başka bir anlam taşımıyor. Bu uğursuz rol, utanç verici olduğu kadar alçaltıcıdır aynı zamanda.

Ülke topraklarının saldırı üssü haline getirilmesi önlenmelidir!

Emperyalistlerin AKP iktidarına övgü üzerine övgü dizmelerinin nedeni, üç komşu ülkede ABD çıkarlarının bekçiliğine soyunmasıdır. Daha birkaç ay önce “eksen kayması”na yol açtığı gerekçesiyle AKP hükümetine ve şeflerine yüklenenlerin bu tutum değişikliğinin sırrı “ektin tetikçilikte” yatmaktadır.

Bu gidişat, bölge halklarının tepesinde savaş tamtamları çalan emperyalistlerle aktif suç ortaklığı yapıldığını gösteriyor. Komşu halkları hedef alan saldırganlık ve savaş politikası, tüm bölge halklarının geleceğini de yakından ilgilendirmektedir. Zira Suriye veya İran’a dönük olası bir askeri saldırı bölgesel bir savaşın fitilini ateşleyebilecektir.

Hem bölge halklarıyla enternasyonal dayanışmayı yükseltmek, hem Türk devleti/AKP hükümetinin ülke topraklarını bir saldırı üssü haline getirme girişimlerini engellemek için anti-emperyalist/anti-kapitalist mücadelenin yükseltilmesi hayati bir önem taşıyor.