09 Aralık 2011
Sayı: SİKB 2011/46

 Kızıl Bayrak'tan
Emperyalist saldırganlığa ve faşist teröre karşı birleşik mücadele!
Emperyalistler ile uşaklarını durduralım!
Gerici saldırganlık ve savaş cephesine karşı birleşik direniş!
Faşist baskı ve teröre karşı binler sokakta!
ÇHD İzmir Şube Başkanı Avukat Hüseyin Korkmaz ile tutuklamalar üzerine
Düzen partileri şike için seferber!
KESK’in tükenerek geçen kayıp yılları
Hekimlerden mücadele kararlılığı
AKP’nin bütçesi kimin sırtında?
Ergun Hidrolik’te sendikalaşan işçilerle mücadele deneyimleri üzerine
Penta’da toplu iş sözleşmesi bürokratik dayatmalarla sonlandırıldı
Metal İşçileri Birliği MYK Aralık Ayı Toplantısı...
ÇHD Genel Başkanı Avukat Selçuk Kozaağaçlı ile 19 Aralık katliamı ve direnişi üzerine...
TİHV Genel Başkanı Metin Bakkalcı’nın 19 Aralık sürecine ilişkin tanıklığı
19 Aralık ve siper yoldaşlığı
Yeni hükümeti grevle uyardılar...
“Dünya, Ortadoğu ve
Türkiye” söyleşisi..
İşçi Sağlığı ve Güvenliği
Kongresi gerçekleştirildi…
Yine, yeni, yeniden: Yetkin mühendislik/2
Erdal Eren
mücadelemizde yaşıyor!..
Yerel yayın çalışması deneyimleri
Yeni insan olma yolunda ANKA
“Kardeş olduk...”
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi gerçekleştirildi

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından Ankara’da İnşaat Mühendisleri Odası Konferans Salonu’nda düzenlenen ‘’İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi’’ 2-3-4 Aralık’ta gerçekleştirildi.

“Esnekleşme ve İşçi Sağlığı” ana temasıyla düzenlenen kongre 2 Aralık günü, Kongre Başkanı Onur Hamzaoğlu’nun (Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı) yaptığı konuşmayla başladı. Onur Hamzaoğlu bu kongrenin sınıfın bütün bileşenlerini örgütleyen bir unsur olmasını istediklerini vurguladı.

Bu konuşmanın ardından kongreyi düzenleyen DİSK, KESK, TMMOB ve TTB adına konuşmalar gerçekleştirildi. DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün, işçi sağlığı ve güvenliği konusunun, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de işçi sınıfının en temel sorunları arasında yer aldığını söyledi.

Her yıl azımsanmayacak sayıda insanın, çok rahatlıkla engellenebilecek ve hukuken de engellenmesi zorunlu olan iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle sağlıklarını ve hatta yaşamlarını yitirdiklerini belirten Görgün, önlenebilir oldukları halde gerçekleştiği için kazaları ‘iş cinayeti’ ve ‘kar hastalığı’ olarak tanımlamak gerektiğini ifade etti.

KESK Genel Başkanı Lami Özgen, küresel kapitalizmin bütün yaşamı etkilediği bu süreçte çalışma alanlarındaki işçilerin alınmayan önlemlerden dolayı birçok açıdan zarar gördüğünü belirtti. Kongrenin Türkiye’de çalışanlar açısından önemli bir yerde durduğunu düşündüklerini sözlerine ekleyerek konuşmasını sonlandırdı.

TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu ise kongrenin tüm işçileri bilinçlendirmek amacıyla düzenlendiğini ifade ederek sözlerine başladı. Ardından sınıf adına yürütülen mücadelede eksiklikler olduğuna dikkat çekti. Ayrıca kongreyi düzenleyen bu 4 bileşenin birbiri arasındaki kıskançlığı bırakması gerektiğini ifade etti. Üretim bilgisinin bütün işçilere-işsizlere ulaştırılarak, bu atmosferi bu kongre ile sınırlandırılmayıp dışarıya taşırmakla yükümlü olduklarını belirtti.

TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Soğancı ise çalışma hakkının temel insani bir hak olduğunu belirterek, ancak bu hakkın ağır çalışma koşullarında, kaza riski ile burun buruna bir durumda tek başına kullanılmasının hiçbir anlam ifade etmediğini söyledi.

1. gün

Aranın ardından saat 10.30’da bir belgesel gösterimi yapıldı. Bunu “Taşeronlaşmanın İşçi Sağlığına Etkileri... Taşeronlaşmanın Önüne Nasıl Geçeriz?” başlıklı panel izledi.

Tayfun Görgün’ün başkanlığında gerçekleşen panelde “Mevcut Durumun İrdelenmesi” başlığıyla Çalışma ve Toplum Dergisi Yayın Yönetmeni Murat Özveri bir sunum gerçekleştirdi.

“Taşeronlaşmanın İşçi Sağlığı ve Güvenliğine Etkisi” (İş kazaları ve meslek hastalıkları yönünden durum nedir?) başlıklı ikinci sunumu Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Uzmanı Kayıhan Pala ve Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi H. Can Doğan gerçekleştirdi.

“Sendikal Örgütlenmenin Olduğu ve Olmadığı İşyerlerinde Beklentiler” başlıklı üçüncü sunum Limter-İş Genel Başkanı Kamber Saygılı ve Dev Sağlık-İş Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu tarafından gerçekleştirildi.

Gerçekleştirilen sunumların ardından “Karşı duruşumuz nasıl olmalı? Ne yapmalı/yapılmalı?” sorularının tartışıldığı forum kısmına geçildi.

Kongrenin ikinci bölümü KESK Genel Başkanı Lami Özgen’in başkanlığını yaptığı “Güvencesizler Geleceksizler ve Sağlık” başlıklı panel ile başladı. Saat 14.00’te Ali İhsan Ökten’in hazırladığı “Gökyüzünde çalışanlar” isimli, inşaatın dış cephesinde çalışan inşaat işçilerinin resimlerinden oluşan slayt gösterimi yapıldı. Ardından Alparslan Türkan tarafından hazırlanan Bursa Yenişehir’de çalışan mevsimlik tarım işçilerinin yaşam koşullarını anlatan video görüntülerinin yer aldığı “Tarımda Mevsimlik İşçiler-Çatısı Olmayan Fabrikalar” film gösterildi.

Gösterimlerden sonra “Esnek Çalışma Modelinde Güvencesizlik Tanımı ve Güvencesiz Çalışanlar” başlıklı sunum Aziz Çelik (Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi Bölümü) tarafından gerçekleştirdi.

“Tarımda Mevsimlik İşçiler-Çatısı Olmayan Fabrikalar” başlıklı ikinci sunum Alparslan Türkan (Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı) tarafından gerçekleştirildi. Türkan mevsimlik tarım işçilerinin yaşadığı sorunları ortaya koydu.

Bu bölümdeki “İşsizler ve Sorunları” başlıklı bir diğer sunum ise Gökhan Atılgan (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi) tarafından gerçekleştirildi. Atılgan, Türkiye’de işsizlik verilerinin devletin bir kurumu olan TÜİK tarafından yapıldığını ancak bu rakamların gerçekte açıklanan rakamların iki katı olduğunu ifade etti.

“Güvencesizler İçin Örgütlenme Olanakları: Nasıl Bir Örgütlenme?” başlığı altında Tuzla Tersane İşçileri, Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası, Atık Kağıt İşçileri Komitesi, Ev İşçileri Dayanışma Sendikası, Mevsimlik Tarım İşçileri Sendika Girişimi ve OSTİM İşçi Sağlığı Meclisi girişimi bu alanlarda karşılaşılan sorunlar üzerinden sunum gerçekleştirdi. Yapılan sunumların ardından ara verildi.

“Sözel Bildiri Sunumları” başlığıyla gerçekleştirilen oturumda kot kumlama işçilerinin, haber kameramanlarının, inşaat işçilerinin ve demiryolu işçilerinin kendi sektörlerinde yaşadığı meslek hastalıkları ve iş kazalarını içeren sunumlar gerçekleştirildi.

Günün sonunda Davutpaşa’da meydana gelen patlamada yaşamını yitiren işçilerin ailelerinin verdiği mücadeleyi konu alan “Davutpaşa’nın Külleri” isimli film gösteri gerçekleştirilirken, ardından filmin yönetmeni ve aileler kürsüye çıkarak kısa konuşmalar yaptı. Gün boyunca kongreye 600’ü aşkın kişi katıldı.

2. gün

Kongrenin 2. gün programı “Sözel Bildiri Sunumları” ile başladı ardından “İşçinin Bilme Hakkı ve Sağlıklı Emek” ve “Çalışma Yaşamında Kadın” başlıklı iki panel gerçekleştirildi.

“Sözel Bildiri Sunumları” başlığında ilk olarak Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi olan Cumhur İzgi tarafından rapor sunuldu. 150 sağlık emekçisiyle yapılan anket sonuçlarına dayanarak bir tablo çizen İzgi taşeronlaşmanın hastanelerin birçok bölümüne sirayet ettiğini, böylece hem sağlık hizmetinin niteliğinin düştüğünü hem de çalışanlar için hiçbir önlem alınmayarak çalışma riskinin arttığını, fiziksel-ruhsal hastalıklara çok rastlandığını belirtti. Evrensel Gazetesi muhabiri Sultan Özer ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi basın-medya çalışanlarının iş koşullarındaki sorunları anlattılar.

“Eğitimin Genel Karakteri” başlıklı sunumu Fuat Ercan (Marmara Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi) gerçekleştirdi. Ercan, eğitimin sermayenin nitelikli emek ihtiyacına cevap verebilecek bir hale getirilmek istendiğini, diğer yandan eğitim hakkının alınıp satılabilen bir pazar ürünü gibi görüldüğüne değinerek eğitim anlayışının değiştiğini belirtti.

“Beyaz Yakalıların Eğitimi” başlıklı bölümde ilk olarak Celal Emiroğlu (Türk Tabipleri Birliği MSG Dergisi Editörü) bir sunum gerçekleştirdi. Emiroğlu yaptığı sunumda hekimlerin eğitim niteliğinin düşmesi nedeniyle iş yeri hekimliğinin işlevsiz hale geldiğini vurguladı.

Bu başlıkta yapılan ikinci sunumu Bedri Tekin (Makine Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Üyesi) gerçekleştirdi. Tekin, sağlığın korunmasının çok kapsamlı bir sorun olduğunu, bu konuda çok az sayıda devlet ve vakıf üniversitesinde işçi sağlığı ve güvenliği eğitimi verildiğini, meslek liselerinde ise hemen hemen hiç verilmediğini belirtti.

Beyaz yakalıların eğitimi başlığındaki üçüncü ve son sunumu Özlem Özkan (Kocaeli Üniversitesi Hemşirelik Meslek Yüksek Okulu Öğretim Üyesi) gerçekleştirdi. Özkan genel olarak, sistemin sağlık anlayışını ortaya koydu.

Özkan’ın konuşmasının ardından “İşçi Eğitimi” başlığına geçildi. Bu bölümde ilk konuşmayı Levent Koşar (Türk Tabipleri Birliği MSG Dergisi Editörü) gerçekleştirdi. İlk olarak anadilde eğitimin önemini vurgulayarak konuşmasına başlayan Koşar, mavi ve beyaz yakalıların kaderinin birleştiğini belirtti. Ne yapmalı yanıtını ise kongrenin vereceğini ifade etti.

Bu başlığın ikinci sunumunu Tevfik Güneş (DİSK İşçi Sağlı ve İş Güvenliği Sorumlusu) gerçekleştirdi. Türkiye’de işçi sağlığı ve güvenliği sisteminin çöktüğünü ifade ederek konuşmasına başlayan Güneş, bu sorunun çözümü için devletin sözde adımlar atarak yeni yasalar çıkarttığını, fakat bunların sorunu çözmeyeceğini söyledi. Sendikaların da bu soruna sınıfsal olarak bakması gerektiğini ifade eden Güneş, işçi sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak DİSK’te bir tek kendisinin olduğunu, Türk-İş içerisinde de yine 1 uzman bulunduğunu Hak-İş’te ise hiç bulunmadığını belirterek işçi sendikası konfederasyonlarına yönelik eleştirilerini dile getirdi.

Bu başlık altında üçüncü ve son sunum Haluk Orhun (Fizik Mühendisleri Odası) tarafından gerçekleştirildi. Orhun yaptığı sunumda Kasım 2011’de hazırlanan “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği” kanunu yasa tasarısını ele aldı.

Yemek arasının sona ermesiyle Berna Vatan (TMMOB Yönetim Kurulu Üyesi) başkanlığındaki “Çalışma Yaşamında Kadın” başlıklı panele geçildi. Panel Berna Vatan’ın panelin içeriğine ilişkin yaptığı kısa bir açılış konuşmasıyla başladı.

Yapılan konuşmanın ardından panelin ilk başlığı olan “Kadın istihdamında Türkiye’deki durum ve ne yapmalı?” sunumuna geçildi. Bu başlık altındaki sunum Gülay Toksöz (Ankara Üniversitesi SBF Çalışma Ekonomisi ve Endüstriyel İlişkiler Bölümü) tarafından gerçekleştirildi.

Melda Yaman Öztürk (19 Mayıs Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi) ise “Yeni Esnek Çalışma Sürecinde Kadın ve Ne Yapmalı?” başlıklı sunumuna, cinsiyetçi bir üretim şekli olduğunu ifade ederek başladı. “Kapitalizm erkeğin emeğini metalaştırırken kadını eve hapsetmiştir” diyen Öztürk, kadının ücretsiz olarak ev işlerini yapmak zorunda bırakıldığına değindi.

Bu bölümün 3. sunumu “Ev Eksenli Çalışan Kadınlar” oldu. Bu Bölümdeki sunum Gamze Yücesan Özdemir (Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik ve Bilişim Bölümü) tarafından gerçekleştirildi. Özdemir evde çalıştırma yönteminin muhafazakar ve liberal olduğunu vurguladı.

Bölümün 4. başlığı olan “Çalışma Yaşamında Kadın Sağlığı, Sorunları ve Ne Yapmalı” sunumunda Meltem Çiçeklioğlu (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı) söz aldı. Çiçeklioğlu sunumuna çalışmanın ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığa iyi geldiğini, ancak kadınların işe ulaşamadıklarını ifade ederek başladı. Kadınların işe ulaştıklarında ise yalnızca emeğinin metalaşması değil duygularının da metalaştırıldığını ifade etti.

Panelin 5. başlığı olan “Bölge Göç, Kadın ve Ne Yapmalı’’ sunumuna geçildi. Bu sunum Handan Çağlayan (Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü) tarafından gerçekleştirildi. Sunumu gerçekleştiren Çağlayan gözaltılar, tutuklamalar, kaybetmelerle insanların göçe zorlandığını ifade etti.

6. başlık olan “Kadın ve Sendikalar’’ sunumu Zeynep Ekin Çağlar (DİSK) ve Bedriye Yorgun (SES Yönetim Kurulu Üyesi) tarafından gerçekleştirildi. İlk söz alan Çağlar sendikalarda kadın üyelerin azlığını ve bu soruna sendikaların duyarsız kalmasını eleştirerek başladı. Bu sorunu önemsediklerini söyleyen sendikaların kendileriyle çeliştiklerini, erkek işçilerin taleplerini tüm sınıfın sorunları gibi kabul edip buna göre strateji belirlediklerini ifade ederek soruna ciddi anlamda çubuk bükülmesi gerektiğini ifade etti. Bedriye Yorgun ise KESK’te birçok konfederasyona göre kadınların daha iyi temsil edildiğini vurguladı. Yaşamını yitirmiş ve hala tutuklu bulunan KESK üyelerini anarak sunumunu sonlandırdı. Daha sonra Van’da deprem bölgesinde bulunmuş Diyarbakır’da görev yapan bir doktora söz verildi ardından soru-cevap bölümüne geçildi.

Forum bölümünde “Çalışma Yaşamında Direnen Kadınlar” başlığında Güllü Hanoğlu (Dev Sağlık-İş), Songül Aydın (Tek Gıda-İş), Meryem Çağ (KESK Genel Meclisi Üyesi) mücadele deneyimlerini aktardılar. Verilen aranın sonrasında Kardeş Türküler “Kadın Ağzı Türküler” adlı bir müzik dinletisi sundu.

3. gün

Kongrenin 3. ve son günü 4 Aralık Pazar günü grup çalışmaları sunumları ve tartışmaları ile başladı.

Aranın ardından “Hegemonya ve Karşı Hegemonya; Mücadelesi; Gönüllülükten İtiraz Hakkına’’ başlıklı kongrenin 5. ve son paneli gerçekleştirildi. “Hegemonya Kavramı ve Bu Alanın Sorunsalları” başlığı Gazeteci-yazar Aydın Çubukçu tarafından sunuldu. Çubukçu AKP’nin bu kadar güçlenmesini demokratik görünümüne, hızlı trenler, duble yollar gibi yatırımlarla başarılı bir imaj çizmesine bağladı.

İkinci bir başlık olan “Esnek Üretim ve Hegemonya, Emeğin Gönüllü Boyunduruğu’’ konusu ise Mehmet Zincir (Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı) tarafından sunuldu. Zincir kapitalizmin sınırsız esnek olduğunu, koşulara göre kendisini değiştirebildiğini, ancak değişmeyen sabit kuralları olduğunu belirtti.

Son başlık olan “Üretim İçinde Yaşanılanlarla, Hegemonya ve Emeğin Örgütlenmesine Etkileri’’ sunumunu Gaye Yılmaz (Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi) gerçekleştirdi. Yılmaz, hegemonyanın işyerinde, sokakta, evde, hayatın her alanında yaşandığını belirtti. Yılmaz olumsuz olan şeylerin onaylanabildiğini, anormallerin normalleştirdiğini söyleyerek kanıksatılmış sorunları aşmanın örgütlü mücadelede olduğunu dile getirdi.

Ardından Hamzaoğlu kapitalizmin kendisini her gün yenilediğini, gençlik aşısını ise işçilerin emekçilerin yaptığını vurguladı. Sonrasında soru-cevap bölümüne geçildi.

Bu bölüm sona erdiğinde plaket töreni gerçekleştirildi. Aralarında Kot Taşlama İşçileri, tutuklu KESK’liler, Özgür Gündem Gazetesi’nin de bulunduğu kişi ve kurumlara plaketler verildi.

Kongrenin son günü programda olmasına rağmen sonuç bildirgesi oluşturulmadı. Plaket töreninin ardından verilen aradan sonra kongre kapanış konuşması dahi yapılmadan fiilen sona erdi.

Kızıl Bayrak / Ankara

 

 

 

İçeriği zengin, öznesinden uzak
bir Kongre

İşçi Sağlığı ve Güvenliği Kongresi'nde sorunun etraflıca ortaya konuluşu ve sunumların anlaşılır olması kongrenin başarılı yanlarından biridir. Bu açıdan gerçekleştirilen kongre, izleyenler açısından birçok yönüyle öğretici ve eğitici olmuştur.

Gerçekleştirilen kongrenin anlamlı olmasına karşın, birçok açıdan da sınırlı kaldığını belirtmemiz gerekiyor. Kongrenin bu sınırlılıkları aşamamış olmasının nedeni, bizzat kongreyi örgütleyen bileşenin süreci nasıl ele aldığı ve değerlendirdiğiyle bağlantılıdır.

Sorunu pratikte en yakıcı biçimiyle yaşayan işçiler olduğu yerde, DİSK'ten örgütlü olduğu iş yerlerinden işçileri bu anlamlı kongreye yönlendirmesi beklenirdi. Bu olmamıştır. Ancak bırakalım işçi taşımayı, DİSK kendi yöneticileri nezdinde bile kongreye sınırlı bir katılım sağlamıştır. Bir parça TTB’yi dışında tutarsak KESK ve TMMOB açısından da durum çok farklı değildir.

TTB'den Levent Koşar’ın sunumundaki ifadelerle “Sorun öznesiyle buluşmadıkça; sorunların çözümü mümkün değildir.’’

Tam da bu noktada sorulması gereken birkaç soru aklımıza gelmektedir. Sorunun öznesiyle buluşması için ne yapılmış, konu işyerlerinde ne kadar tartışmaya açılmıştır? Yapılan işten sendika ve oda üyesi işçi emekçiler ne kadar haberdar edilmiş, gerçekleştirilen kongre onların gündemine ne kadar sokulmuştur? Bu sorulara olumlu bir yanıt vermek mümkün değildir.

Sendikaların bu olumsuz tablosu karşısında gerçekleştirilen kongrede kürsüde ve salonda tüm sınırlılıklara rağmen Tuzla tersane işçileri, kot kumlama işçileri, OSTİM işçileri, atık kâğıt işçileri, ev eksenli çalışan kadınlar, mevsimlik tarım işçileri adına sunum ve konuşmaların yapılması ve direnişçi kadınların varlığı anlamlı olmuştur. Kuşkusuz bunlar da tümüyle ilerici ve devrimci güçlerin emeğinin ürünleridir.

Kongre 2. ve 3. günlerde genel olarak katılım bakımından da zayıf geçmiştir. Özellikle ilk günün ardından sabah saatlerinde yapılan sunumlar neredeyse boş salona hitaben gerçekleştirilmiştir. Öğlen saatlerine doğru 2. gün katılım bir parça daha iyi olsa da özellikle sonuç bildirgesinin okunacağı (ya da en azından genel çerçevesinin çizileceği) ve kapanış konuşmasının yapılacağı son gün oldukça sınırlı sayıda bir katılım olmuştur. Sonuç bildirgesinin genel çerçevesinin oluşturulacağı ve kapanış konuşmasının yapılacağı son gün verilen yemek arasının ardından tekrar salona geçilmeyerek kongrenin fiilen bitirilmiş olması örgütleyen bileşen açısından tam bir ciddiyetsizlik örneğidir.

Diğer taraftan sorunun çözüleceği zeminin ortaya konuluşunda da ciddi farklılıklar ortaya çıkmıştır. Kapitalizm içerisinde soruna çözüm arayanlar ve sorunun yapısal bir sorun olduğunu ortaya koyarak çözümünün de bu sistem içerisinde olamayacağı görüşünü ortaya koyanlar biçiminde... Konuşmacıların büyük bir bölümü çözümün ikincisinde olduğunu vurgulamışlardır. Bu da Kongre'ye ileri bir çizginin damgasını vurduğunu göstermektedir.

Ancak Kongrede ifade edildiği şekliyle bu etkinlik salonlara sıkışmamalıdır. Ortaya konulan fikirler, duvarları aşıp pratikte karşılığını bulmalı ve sistemin temellerine yönelmelidir. Ancak bir kez daha belirtelim ki, başlangıç aşamasında o duvarlar aşılamamış kongre kendi öznesiyle buluşamamıştır.

Yine de her şeye rağmen kongre tüm eksikliklerine karşın sorunun gündemleştirilmesi sınırlarında dahi ele alındığında anlamlı bir yerde durmaktadır. Yukarıda ifade edildiği şekliyle “sorunun öznesiyle buluşması” ve salonları aşarak sanayi havzalarına, fabrikalara ve atölyelere ulaşması için etkin bir çaba harcanmalıdır. Bu açıdan değerlendirildiğinde biz sınıf devrimcilerine de büyük sorumluluklar düştüğü açıktır.

Kızıl Bayrak/Ankara