3 Haziran 2011
Sayı: SİKB 2011/21

 Kızıl Bayrak'tan
Kitle hareketinde militanlaşma eğilimi
AKP eliyle gerçek olan asalak burjuvazinin hayalleridir
Kürt halkı baskı ve inkara karşı
direnişini sürdürüyor!
Her yer Hopa!
İzmir’de seçim paneli 
İstanbul’da yaygın seçim faaliyeti
Aydınlı’da işçilerin birliği, halkların kardeşliği gecesi
Legrand’da sendikaya rağmen direniş 
Ontex/Canbebe direnişinde 100. gün deklarasyonu
Boykot çağrısı büyüyor...
İşçilerden düzen partilerine oy yok!
Ortadoğu’da halk isyanları emperyalist kıskaç altında
Filistin’de siyonist
abluka parçalanıyor!
Bir köprü kadar uzaktı ve isyan ateşi Cebelitarık’tan geçti
Yunanistan’da kriz derinleşiyor
Avrupa’da sınıf mücadeleleri - Volkan Yaraşır
Almanya’da nükleer
santraller kapatılacak
Douwe Egberts’de greve doğru
“Bologna Süreci”ne de devlet terörüne de teslim olmayacağız!...
Gençlik Yükseköğretim Kongresi’ni sokaklarda karşıladı.
Petrol-İş Sendikası Genel Eğitim ve Örgütlenme Sekreteri Nimetullah Sözen ile Kamu TİS süreci
üzerine. konuştuk.
Sağlıkçılar çok ses çıkaracak
AKP’den Alevilere seçim oyunu
“Onurumuzu savunuyoruz”
Kayıplar mücadelesinde 16 yıl
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kayıplar mücadelesinde 16 yıl...

İstanbul

Cumartesi Anneleri eylemlerinin 322. haftasında yine Galatarasay Meydanı’ndaydılar. Mücadelelerinde 16 yılı geride bırakan Cumartesi Anneleri baskılara rağmen mücadelelerinden vazgeçmediler.

Eylemde İstanbul Milletvekili Adayı Sabahat Tuncel, oyuncu Nur Sürer de yer aldı.

“Failler belli kayıplar nerede” pankartının açıldığı eylemde kayıp yakınları her hafta olduğu gibi kırmızı karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıdılar.

Oturma eyleminde ilk sözü Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak aldı. Mücadelelerinin 16 yıldır sürdüğüne dikkat çeken Ocak, 10 kuşak geçse de mücadelelerinin devam edeceğini dile getirdi.

Eylemin devamında 1996 yılında gözaltında kaybedilen Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız sözü aldı. Yıldız, kendi eliyle oğlunu karakola teslim ettiğini söyleyerek “Ben hiçbir şey istemiyorum. Verdiğimi geri istiyorum. Tek oğlumu verdim. Bir insanın evladına ne olduğunu, mezarını bilememesinin ne olduğunu biliyor musunuz?” dedi. Artık devlete seslenmekten vazgeçtiklerini ifade ederek vicdan sahiplerine seslendiklerini söyledi. “Bu düzene karşı birlikte hareket edelim” dedi.

Ardından Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç söz alarak adelet varsa kayıpların sorumlularının yargılanmasını istedi.

16 yıllık mücadele anlatıldı

Basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Kayıplar Komisyonu adına Nimet Tanrıkulu gerçekleştirdi. Açıklamada 16 yıllık mücadele anlatıldı.

Tanrıkulu, Cumartesi Anneleri’nin karşı karşıya kaldığı baskılara dikkat çekti.

16 yıllık mücadele sonucunda devlet katında tanındıklarını sözlerine ekledi.


Kayıplarını aramayı sürdürecekler

Kayıplar haftasının son günü olan 31 Mayıs’ta İHD İstanbul Şubesi, “Beni Bul Anne” başlığı altında bir eylem gerçekleştirdi. Taksim’de toplanan kayıp yakınları “Sizi aramaktan asla vazgeçmeyeceğiz” pankartı arkasında Galatasaray Lisesi’ne yürüdü. Lisenin önünde kayıplarının fotoğrafları, karanfillerle ve mumlarla donatıldı. Yere “Beni bul anne” yazılırken eylemde de Ahmet Kaya’nın “Beni bul anne” şarkısı dinletildi.

Birçok kayıp yakınının konuşma yaptığı eylemde sermaye devletinin ikiyüzlülüğü teşhir edildi. Mücadeleden vazgeçilmeyeceği vurgusu konuşmalara hakimdi. Sermaye devletinin kirli politikaları da konuşmalarda hedef seçildi.

Kayıp yakınları anlattı...

Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız’ın oğlunun fotoğrafına sarılarak ağlaması ise duygulu anların yaşanmasına neden oldu. “Siz benim oğlumu aldınız” diyerek tepkisi gösterdi.

Rıdvan Karakoç’un kardeşi Hasan Karakoç, 16 yıldır Galatasaray Meydanı’nda oturduklarını söyleyerek “Analarımız yerlerde sürüklendi, coplandık, bu alan bize yasaklandı. Ancak yılmadık, ısrarla arıyoruz kayıplarımızı” dedi.

Katliamın devlet eliyle yapıldığını her defasında söylediklerini belirten Karakoç, Başbakan Erdoğan’ın ileri demokrasi söylemlerini eleştirdi. “Başbakan ileri demokrasi diyor, ileri demokrasi 5 bin kayıptan bahsetmek midir? İleri demokraside faili meçhuller olabilir mi?” dedi.

Özgür Gündem Gazetesi muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe “Benim oğlum gerçekleri, faili meçhulleri yazdığı için öldürüldü. Biz çocuklarımızın katillerini istiyoruz” dedi.

Tolga Baykal Ceylan’ın annesi Kadriye Ceylan şunları söyledi: “Kaybedilen yakınlarımızın bulunması için Hakikatleri Araştırma Komisyonu kurulsun, kayıplarımız verilsin, failler yargılansın dedik. Hükümet talebimizi kabul etmedi ama bir komisyon kurdu. Gördük ki bu vicdanı hür olmayan bir komisyon. Gözaltında kaydı yok diyen Zafer Üskül adeta bizimle dalga geçiyor. Gözaltındaki kayıpların hangisinin kaydı var?”

Ceylan tek bir kayıp kalmayıncaya kadar aramaya devam edeceklerini söyledi.

Nurettin Yedigöl’ün kardeşi Muzaffer Yedigöl bu mücadeleye sahip çıkma çağrısı yaptı.

İsmail Bahçeci’nin kardeşi Umut Bahçeci “Bütün kayıplarımızın suçluları yaşıyor. Sorumlular yargı önüne çıkarılsın” dedi.

Hasan Ocak’ın kardeşi Maside Ocak “Bu meydandan, bu sokaktan geçen insanların gördüğü gibi bir taş duvar olmadı bu meydan bizim için. Kayıplarımız bulununcaya kadar bu meydan bizi ağırlamaya devam edecek. Siz tanık olmaya devam edeceksiniz” dedi.

Kaybedenler yargılanıncaya kadar...”

İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına açıklama yapan İkbal Eren kayıpların akıbetinden sorumlu olanları adalet önüne çıkarmak için bütün yolları denedikleri belirtti. “Sesimizi bütün dünya duydu, ama yönetenler duymazlıktan, görmezlikten geldiler” dedi. Kaybedenler yargılanıncaya kadar mücadelenin devam edeceğini belirtti.


İzmir

Kayıplara Karşı Uluslararası Mücadele Haftasıı kapsamında İHD 28 Mayıs günü, İzmir’de bir basın açıklaması yaptı. Eski Sümerbank önünde yapılan eylemde “Kayıplar belli failler nerede? İHD İzmir şubesi” yazılı pankartı açıldı. Mayıs 1994’te Lice ilçesi Yayımlı Köyü’nde kaybedilen 14 yaşındaki Metin Budak ve dedesi 61 yaşındaki Bahri Budak anlatıldı. Dede torunun kemikleri 11 yıl aradan sonra Yayımlı Köyü’nde tarlada bulunduğu belirtilerek kemiklerin yanında MKE damgalı boş kovanların da bulunduğu söylendi. “Kayıplar bulundu, failler de belli! Ne var ki bu konuda soruşturma bile açılmadı” denildi. 

Metin ve Bahri Budak’ın başına gelenlerin sıkça yaşandığı ama hesap sorulmadığı vurgulandı.

 

 

 

Madımak’ta PKK izi” yalanı

12 Haziran genel seçimlere giden süreçte düzen cephesinin Kürt hareketini hedef alan saldırılarının ardı arkası kesilmiyor. Kapsamlı tasfiye operasyonunu başta sermaye hükümeti AKP’nin ‘yandaş medyası’ olmak üzere, düzen medyasının elbirliğiyle devreye soktuğu PKK’ye dönük yalan, iftira ve karalamalar tamamlıyor.

Düzen medyasının söz konusu uğursuz çabasına son örnek, yandaş medyanın önemli köşe taşı Sabah gazetesinden geldi. Sabah’ın ‘Madımak’ta 4 PKK’lı’ başlıklı “flaş” haberine göre Sivas Katilamı’nda PKK izi bulunuyormuş!

Yalan ve çarpıtmada sınır yok!

Gazetede Ertuğrul Erbaş imzası ile yayınlaran haberde, Özel Yetkili Erzurum Cumhuriyet Ba

şsavcılığı’nın katliamın faillerine ilişkin önemli bir ipucuna ulaştığı, bu çerçevede 2009 yılında Sivas Emniyet Müdürlüğü’ne başvuran bir gizli tanığın ifadeleri üzerine yeniden görülen Sivas Katliamı davasında PKK izine rastlandığı söyleniyor. Birçok burjuva basın kuruluşunca da hızla sahiplenilen habere göre, yine yargı organlarına başvuran “duyarlı” bir ‘gizli tanık’ bildiklerini anlatıyor ve olayların ardındaki sis perdesi ortadan kalkıyor! Ancak haberde ‘gizli’ olduğu belirtilen tanığın ifadeleri yer almıyor.

Burjuva düzenin pespayeliği

Sermaye devletinin hasıraltı etmekte ve kendi yönlendirdiği katilleri aklamakta zorluk çektiği Sivas Katilamı’nda PKK bağlantısı olduğunu öne süren Sabah Gazetesi, burjuva düzen gerçeğinin birçok noktasını gözler önüne seriyor. Öyle ki bu hamle, AKP’nin seçim öncesi daha da belirginleştirdiği “katliamların üzerine gitme” ikiyüzlülüğüne güç kazandırma ve dinci partinin oy potansiyelini arttırma niyeti taşıyor. Diğer yandan ise, başta Alevi emekçiler olmak üzere, seçimler ekseninde Kürt hareketine verilen desteği kırmak hedefinin önemli ayaklarından birini oluşturuyor.

Hepsinden öte ise, dinci parti AKP’nin ve tüm kurumlarıyla burjuva düzenin pespayeliğini bir kez daha gözler önüne seriyor.