27 Mayıs 2011
Sayı: SİKB 2011/20

 Kızıl Bayrak'tan
Karşı koymak için safları sıklaştıralım!
Kürt halkının mücadele kararlılığı ve düzenin açmazları
Kılıçdaroğlu Dersim’de
Kürt sorununu hatırladı
Ankara’da seçimler ve devrimci tutum paneli
İstanbul’da seçim çalışmaları
İzmir’de seçim çalışması
İllerde seçim çalışması
Telat Çelik ile Düzce’deki
sınıf hareketi üzerine
Balcalı ve Akdeniz’de
grev kazanımları
Direnişçi işçilerin boykot çağrısına
polis saldırısı..
Fabrika çalışmalarımızın mevcut durumu üzerine
Tahrir’den Puerto de Sol’a isyan büyüyor!
Arap halklarının direnişi karşı-devrim planlarını bozacaktır!
Avrupa işçi sınıfı ve Yunanistan’da
kitle grevleri - Volkan Yaraşır
Suriye’de siyasi gelişmeler ve olasılıklar
Salih ve diktatörlüğü yıkılana kadar direniş!
Schengen tartışmaları ve
emperyalist ikiyüzlülük
25. Geleneksel İTÜ Öğrenci Şenliği üzerine
Devrime koşmak veya onun suretiyle yetinmek - S. Kurtuluş
Simav depremi ve yeniden kanıtlanan gerçekler
ÜMMP ve İşsizlik İstanbul Yerel Kurultayı yapıldı
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Simav depremi ve yeniden
kanıtlanan gerçekler

Simav ilçesinde 19 Mayıs günü gerçekleşen 5.9 şiddetindeki depremle gözler yeniden Kütahya’ya çevrildi. Son olarak Eti Gümüş A.Ş’ye ait işletmenin siyanür atık barajının çökmesi sonucunda çevreye yayılmasından duyulan korku, depremle beraber iyice artmıştır. Merkez üssü Simav olarak gerçekleşen deprem, Türkiye’nin deprem gerçekliğini yeniden ortaya çıkartırken, yerel yönetimlerde dönen rant mekanizmasına ışık tutmuştur. Yerel yönetimlerin ve hükümetin deprem gerçekliğini zerre kadar umursamadıkları ve inşaat yapımının sadece bir rant alanı olduğu bilinen bir gerçektir. Bu gerçeklik Simav’daki depremde yeniden kanıtlanmıştır.

5.9 şiddetindeki bir depremin orta ölçekli bir deprem olduğunu belirten uzmanlar, bu şiddetteki bir depremin ağır kayıplara yol açmadan atlatılabileceğini vurgulamaktadırlar. Oysa Simav ve çevresinde 3 kişinin öldüğü ve yüzlerce kişinin ağır yaralı olduğu söylenmektedir. Ölü ve yaralı sayısının ise bölge halkının anlattıklarına göre çok daha fazla olduğu anlaşılmaktadır. Marmara ve Düzce depreminde olduğu gibi bilgilerin kamuoyundan saklanarak halkın tepkisinin büyümesine engel olunmaya çalışılmaktadır.

Yıkılan ve ağır hasar gören binalar ise neredeyse Simav’ın tamamını kapsamaktadır. Yıkılan bina sayısı 86, acil olarak boşaltılması gereken bina sayısı 300 bin ve oturulamaz raporu verilen bina sayısı da 616 bindir. Yerleşim alanı olarak kullanılan yapıların yüzde 80’ine tekabül eden bu rakamlar, deprem gerçeğinin nasıl göz ardı edildiğini göstermektedir. Ayrıca depremin gerçekleştiği andan itibaren elektrik ve telefon hatlarının kesilmesi ve uzunca bir zaman (10 saati aşan) bölgeyle irtibat sağlanamamış olması da bu tabloyu pekiştirmektedir. İnsanların temel gereksinimlerini bile yerine getirmekten aciz bir sistemin gerçekliği Simav’da yeniden su yüzüne çıkmıştır.

AKP 9 yıldır ülkeye tek başına hükümet ederken, Kütahya yerel yönetimlerinde de en etkin parti konumundadır. Ama yerel yönetimler rant dağıtım mekanizması olarak çalıştığı için kaynaklar belli çevrelere aktarılmaktadır. Deprem sonrasında hükümet binası, okullar, camiler dahil birçok yapı kullanılamaz haldedir. İstanbul, Ankara, İzmir gibi önemli bir rant alanı olmadığı için Kütahya’ya yatırım yapılmasına gerek duymayan AKP hükümetinin bu tutumu halkın tepkisini de üstüne çekmiştir. Deprem sonrası yeterli yardımın ulaştırılmaması halkın öfkesini artırmıştır. Simav-İzmir karayolunu ulaşıma kapatan halk başbakanın bölgeyi ziyaret etmemesine ve yardımların gecikmesine duydukları öfkeyi dile getirdi. Buna rağmen AKP hükümeti duruma kayıtsız kalmayı sürdürmektedir.

Deprem sonrası birçok sorunun baş gösterdiği Simav’da çadırların, yemeklerin ve tuvaletlerin yetersizliği hala büyük sorunlardır. Bir haftayı geçen zamanın ardından bile bu sorunları çözemeyen sermaye iktidarı, yerel yönetimleriyle, hükümetiyle nasıl iflas ettiğini gözler önüne sermektedir. Halkın bölgenin “acil afet bölgesi” ilan edilmesi talebine de AKP hükümeti kulaklarını kapamıştır. Afet bölgesi ilan edilmemesinin altında yatan gerçek ise bölgeye daha fazla mali-teknik desteğin getirilmesi zorunluluğudur. Afet bölgeleri ilan edilen yerler birinci dereceden ilgi alanları olacağından kolay kolay tercih edilmemektedir. Bu konuda hükümet ve onun yerel yönetimleri, “endişeye yer verilecek bir şey yok”, “telaşa ve korkuya gerek yok” diyerek konunun üstünü örtmeye çalışmaktadır. Hatta Simav’a komşu ilçe belediye başkanı “depremi hissetmedik” diyecek kadar fütursuzlaşmaktadır. İzmir‘den İstanbul’a kadar hissedilen depremi hissetmeyen başkan hükümete yalakalıkta işin ucunu kaçırmıştır.

Sermaye hükümetlerinin en güçlüsü olan AKP, işçi ve emekçilere 9 yıllık iktidarı boyunca her gün yeni bir yıkım projesi hazırlarken arada bir göstermelik olsa bile emekçilere bir şey verememektedir. Tek dertleri günü kurtarmak ve sömürü düzeninden daha fazla rant elde edilmesini sağlamaktır.

1999 Marmara ve Düzce depremlerinin yarattığı yıkım hafızalardaki tazeliği korumaktadır. Cumhuriyet kurulduktan hemen sonra hazırlanan kanunlara (7269 sayılı 1958 tarihli) ardı sıra gelen hükümetler hiçbir şey eklememiştir. Bugün AKP hükümeti de doğal afet bölgeleri ve alınacak önlemlere ilişkin yasal düzenlemeleri bile yerine getirmekten acizdir. Bunları yapmaktan aciz AKP hükümeti sözkonusu sermayenin güçlendirilmesi ve emekçilerin yoksullaştırılması olunca canhıraş çalışmaktadır. Çılgın projeler açıklayan, karayollarını baştan aşağı yenileyerek yeni rant alanları açan AKP hükümeti deprem tehlikesine karşı hiçbir şey yapmamaktadır.

Son olarak belirtelim ki, Simav depreminin de bir kez daha kanıtladığı bir şey vardır: Deprem değil kapitalizm öldürür.

 

 

 

 

Kütahya’da siyanür
riskini örtbas etme çabası

Kütahya Gümüşköy`de bulunan Eti Gümüş A.Ş.`ye ait gümüş madeni tesislerinde meydana gelen çökme sonucu, çevre ve insan sağlığının tehdit altında olduğu bölgenin bu kez depremle sarsılması altın arama faaliyetlerinde kullanılan siyanürün suya karışma riskini arttırdı. Merkez üssü Kütahya Simav olan 5.9’luk depremin siyanür sızıntısı tehdidini tekrar gündeme getirdiğine dikkat çeken meslek örgütleri ve çeşitli sendikalar ise Gümüşköy’deki madenin derhal kapatılması istiyorlar.

ÇMO ekibi engellendi

Diğer yandan yerel yöneticiler ve kapitalistler bölgedeki felaket riskinin kamuoyu tarafından bilinmesini engellemek için türlü yollara başvuruyorlar. TMMOB’ye bağlı Çevre Mühendisleri Odası’nın, depremin siyanürlü atık barajında yarattığı etkiyi gözlemlemek için yapmak istedikleri ziyaretin engellenmesi de örtbas çabasını ortaya koydu.

ÇMO’dan yapılan açıklamada, ÇMO teknik ekibi ile birlikte Oda Yönetim Kurulu Başkanı Murat Taşdemir ve II. Başkanı Baran Bozoğlu’nun depremin ardından tesise gittiği ancak tesis kapısında güvenlik görevlileri tarafından durdurularak içeriye alınmadığı söylendi. Bu durumun Kütahya Vali Yardımcısı Cengiz Horozoğlu’na bildirildiği, ancak İl Çevre ve Orman Müdürü’nün de tesis kapısı önüne gelmesine ve Eti Gümüş A.Ş. Yetkilileri görüşmesine rağmen ÇMO heyetinin girişini izin verilmeme tutumunun sürdürüldüğü ifade edildi. Ziyaretin engellenmesinin kafadaki soru işaretlerinin sayısını arttırdığı söylenen açıklamada, “Siyanür gittiği her yere ölümü, sefaleti ve felaketi götürmüştür. Geçtiğimiz iki hafta boyunca da Kütahya’da yaşanan şey tek kelime ile felakettir. Bir an evvel siyanür ile madencilik faaliyetlerine son verilmesi gerekmektedir” denilerek alınması gereken tedbirler sıralandı.

Tesis derhal kapatılsın!”

Sağlık-meslek örgütleri ve çeşitli sendikalar 23 Mayıs 2011 tarihinde yaptıkları ortak açıklama ile Gümüşköy’deki madenin derhal kapatılmasını istediler. Çevre Mühendisleri Odası, Jeoloji Mühendisleri Odası, Kimya Mühendisleri Odası, Metalurji Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası, Türk Tabipleri Birliği, Ekoloji Kolektifi, DİSK/Dev Maden Sen ve KESK’e bağlı ESM, SES ve Tarım Orkam Sen tarafından oluşturulan “Kütahya Gümüşköy İzleme Platformu”nun açıklamasında Gümüş madeni işletmesinde atık depolama barajında taşma meydana geldiği ve atık barajının yıkılma tehlikesi ile karşı karşıya olduğu belirtildi. Platform, tüm bilgi ve birikimlerini yöre halkıyla paylaşacağını ve süreci sonuna kadar takip edeceğini duyurdu.