13 Mayıs 2011
Sayı: SİKB 2011/18

 Kızıl Bayrak'tan
Seçim oyununu bozmak için devrimci seçim kampanyası
Seçimlerin ardından sınıfı kapsamlı
bir saldırı bekliyor...
Kapitalizm felaketini durduralım!
Sömürgeciler işbirlikçileriyle buluştu!
Karşıyaka’da binlerce kişi Denizler’i andı 
Gençlik Denizler’in izinde devrim yolunda!.
BDSP Denizler’i andı
BES’lilere müdür emriyle saldırı
Demiryolu emekçileri yürüyor
Direnişçi işçiler Taksim’deyd
‘Terbiye operasyonu’na
direnişle yanıt verdiler
MAS-DAF işçileri yollarda
Siyasal gelişmeler ve genel seçimle
Mali kriz senkronizasyonu
Portekiz’i vurdu - Volkan Yaraşır
Tunus’ta mücadele
yeniden sertleşiyor
Suriye’de halk hareketi ve
emperyalist hesaplar
İsyanın birleştirici harcı bozulamaz!...
Hamas-El Fetih anlaşması ve etkileri
ABD emperyalizminin
Ladin oyunu
TMMOB tarihinde kara bir leke: Büyük yüz(süz)leşme
Sanal sıkışıyor, sokakları
genişletelim!
Faşizmin işkencehanelerinde
devrim savunması
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Mısır’da Müslüman/Hıristiyan çatışması kışkırtılıyor…

İsyanın birleştirici harcı bozulamaz!

Diktatör Hüsnü Mübarek ve çetesini alaşağı eden halk ayaklanmasının ardından yeni boyutlar kazanan sınıf mücadeleleri devam ediyor. Mısır burjuvazisi, ABD emperyalizmi, siyonist İsrail ve şeriatçı Suudi Arabistan milyonların ayaklanmasından derin bir endişe duymuş, işçi ve emekçilerin iradesini kırıp kazanımlarını sınırlamak için, ilk günden seferber olmuşlardır. Bu gerici koalisyon, kirli/kanlı yöntemler dahil olmak üzere her yola başvurarak Mübarek rejimini ayakta tutmak için çaba sarf ediyor; son günlerde körüklenen Müslüman-Hıristiyan çatışması da bu karşı-devrimci planın bir parçasıdır.

Bilindiği üzere egemenler ve onların tetikçileri tarafından kışkırtılan etnik/dinsel/mezhepsel çatışmalar emekçileri parçalayıp köleleştirmenin bir aracı olarak kullanılıyor. Zira bu tür çatışmaların yaşandığı yerlerde sömürü, kölelik ve zorbalığa karşı omuz omuza mücadele etmesi gereken işçi ve emekçiler birbirleri ile çatışarak, egemen sınıfların oyuncağı durumuna düşürülüyor. Mısır burjuvazisi ile destekçilerinin hedefi de budur.

Halk isyanının kazanımları baltalanmak isteniyor

Selefi kökten dincilerin, Müslüman/Hıristiyan çatışması çıkartmak için giriştikleri provokasyonlar yeni değil. Diktatör Mübarek’in alaşağı edilmesinden kısa bir süre sonra Hıristiyan Kıptilere ait bir kiliseyi yakan bu güruhlar, kökten dinci olmayanları “katli vacip” görüyorlar. Nitekim Hıristiyanların yanısıra, Şiilerin ibadet yerlerini de kundaklayan selefiler, “koyu şeriata dayalı Sünni bir yönetim” kurmak istediklerini açıkça dile getiriyorlar.

12 kişinin öldürüldüğü, 200’ü aşkın kişinin yaralandığı son olaylarda da iki kiliseyi yakan selefiler, ateşli silahlarla Hıristiyanlara saldırarak, katliamcı faşizan yüzlerini bir kez daha sergilediler.

Hıristiyanlık’tan İslam’a geçtiği ileri sürülen bir kadının kilisede rehin tutulduğunu öne süren selefi güruhlar, kadını kurtarmak gerekçesiyle saldırıya geçtiler. Onlarca yıldan beri Mısır rejiminin baskılarına maruz kalan Kıptiler, şimdi de kökten dincilerin saldırılarıyla karşı karşıya bulunuyorlar. İsyanın kazanımlarını baltalama derdinde olan selefiler, Hıristiyan/Müslüman çatışmasını kışkırtarak isyanla birlikte pekişen halkların kardeşliğini hedef alıyorlar.

Saldırıları protesto etmek amacıyla gösteri yapan az sayıda Kıpti’nin ABD’den koruma talep etmeleri, Hıristiyanlar arasında da gericiliğe hizmet eden bir kesimin varlığına işaret ediyor.

İsyanın ardından emekçilerin kazanımlarına katlanmak zorunda kalan Mısır burjuvazisi ve onun hizmetindeki ordu, selefilerin saldırılarını gerekçe göstererek baskıları arttırma yoluna gidiyor. Yani rejim, önceliği kökten dinci güruhların saldırılarını önlemeye değil, bu saldırıları gerekçe göstererek Kahire’de fiili sıkıyönetim ilan etmeye veriyor. “25 Ocak Devrimi”ni savunduğunu iddia eden Mısır burjuvazisinin ikiyüzlülüğünü ortaya koyan bu olay, kapitalist sistem ayakta kaldığı sürece egemenlerin kirli/kanlı yöntemlerden vazgeçmelerinin mümkün olmadığını ortaya koymaktadır.

Vurgulamak gerekiyor ki, işçi emekçilerle sistemin geleceksizliğe mahkûm ettiği gençlerin kararlı direnişiyle ulaşılan kazanımlara, gerici koalisyon tahammül etmek istemiyor. Mübarek sonrası yönetimi ele alan askeri konseyin emekçilerden gelen basınçla Mübarek ve suç ortaklarına karşı harekete geçmek zorunda kalması üzerine gerici güç odaklarının giderek saldırganlaşması da, bu tahammülsüzlüğün göstergelerinden biridir.

Kökten dinciler gerici koalisyonun tetikçileridir

Selefiler, Vahabiler, Tekfirciler gibi adlar kullanan kökten dinci odaklar, Arap dünyasındaki halk isyanlarından rahatsız olan petro-dolar trilyoneri Suudi Arabistan rejimi tarafından desteklenmektedir. Körfez ülkelerindeki kokuşmuş krallar da Suudi Arabistan’la aynı safta yer alıyorlar.

Halk isyanlarının ortaçağ kalıntısı Amerikancı kralların da tahtını sallamaya başlaması, ABD-İsrail destekli Suudi Arabistan rejimini harekete geçirmişti. Son ana kadar diktatör Mübarek’i savunan ortaçağ kalıntısı şeriatçı rejim, içeride baskı ve terörü yoğunlaştırmakla kalmamış, kökten dincileri öne sürerek, halk isyanlarının Arap dünyasında yarattığı yeni durumu sabote etmek için de tüm imkanlarını seferber etmiştir. Dinci güruhların saldırılarında görülen artış, korku krizine giren siyonizm işbirlikçisi Suudi rejiminin politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır.

İşçilere, emekçilere ilerici-devrimci güçlere ve “Sünni olmayan” toplum kesimlerine saldıran kökten dinciler, Mısır burjuvazisinin yanısıra Suudi Arabistan, ABD ve İsrail’in tetikçiliğini yapıyorlar.

İşçi ve emekçileri mücadele birleştirir!

Pek çok ülkede olduğu gibi, Mısır’da da egemenler, halklar arasına nifak tohumları ekmişlerdir. Kıpti Araplara baskı uygulamakla yetinmeyen gerici rejim, Müslüman Arapları da Hıristiyanlara karşı kışkırtarak, halklar arası önyargıların oluşmasını, kısmen de olsa başarmıştır. Ancak emekçilerin birliğini parçalamak amacıyla oluşturulan önyargılar halk isyanıyla darbe almış, bu yeni durum, Tahrir Meydanı’nda yükseltilen “Müslüman/Hıristiyan yok, hepimiz Mısırlıyız!” şiarıyla kendini göstermiştir.

Tahrir Meydanı’ndaki direniş, onyılların ürünü olan önyargılara darbe indirse bile, yıkmış değil. Fakat bu örnek, halklar arası önyargı ve düşmanlıkların mücadelenin sıcak atmosferi içinde aşılabildiğinin yeni bir kanıtı da olmuştur.

Gerici koalisyon ve onun tetikçiliğini yapan selefilerin provokasyonlarını boşa düşürmek, mücadelenin devamına bağlıdır. Haklar uğruna verilecek birleşik mücadele, şeriatçı gericiliğin halkları birbirine kırdırtma girişiminin boşa düşürülmesini sağlayacaktır.

Diktatörü alaşağı eden halk isyanından süzülen deneyim ve birikimler, Müslüman/Hıristiyan çatışması yaratmak isteyen gerici koalisyon ve tetikçilerin oyunlarını boşa çıkaracak imkanları sunmaktadır.



Mısır’da doktorlar greve hazırlanıyor

Özlük haklarının düzenlenmemesi, çalışma koşullarının iyileştirilmemesi ve sağlık harcamalarına ayrılan bütçenin artırılmamasına karşı Mısır Doktorlar Sendikası, 17 Mayıs günü greve çıkma kararı aldı.

Doktorlar ile sağlık çalışanlarının ücretlerinin artırılmasını ve güvenli bir ortamda çalışmalarının hükümet tarafından sağlanmasını isteyen sendikanın, pilot olarak belirlediği bazı hastanelerde kısmi grev kararını uyguladığı belirtildi.

İsteklerinin yerine getirilmemesi ve sorunlarına bir çözüm üretilmemesi halinde kısmi grev kararını genele çevireceğini açıklayan sendika, ülkede sağlık harcamalarına ayrılan bütçenin yüzde 3.5’ten yüzde 15’e çıkarılmasını istiyor.

Kahire Doktorlar Sendikası Grev Komitesi Üyesi Raşvan Şaban, 3 yıldan beri grev kararı alıp almama konusunda tereddüt ettiklerini ancak doktorlara ve sağlık çalışanlarına yönelik hastanelerde meydana gelen fiziki saldırıların bardağı taşırdığını ve grev kararını getirdiğini söyledi.

Doktorlar Sendikası Grev Komitesi, genel greve gidilmesi halinde bile acil servisler ve ameliyathanelerin çalışacağını açıklayarak, grevin ülke genelinde sağlık zaafiyeti yaratmaması için çalışacaklarını açıkladı.