8 Nisan 2011
Sayı: SİKB 2011/14

 Kızıl Bayrak'tan
Seçim oyununu bozmak için devrimci sınıf seferberliğini büyütelim!
Savaş aygıtı NATO ve tetikçilerine karşı mücadeleye!
Şifreleme skandalının üstü örtülemiyor
Konak Belediyesi direnişçileri:
Zafer bizim olacak!
“Kaşarlanmış hain” uslanmıyor
Metalde grev uygulamaları
askıya alındı
3 Nisan mitingi üzerine
Türk-İş’te değişen bir şey yok!
TÜMTİS Genel Başkanı
Kenan Öztürk’le direnişler ve
sendikal bürokrasi üzerine
Direnişler birleşiyor
mücadele büyüyo
Haklarımız ve geleceğimiz için
BDSP: 1 Mayıs’ta alanlara! 
İşçiler kurultaylara yürüyor
Yüzlerce işçi kurultaylarda
tek yürek oldu!
İşçi kurultayları geleceğe kurulan köprüdür - K. Al
Casper işçileri
direnişle kenetlendi
BTS’den oturma eylemi
Sağlık emekçileri grevle kazandı!
Arap halkları saldırı, savaş ve gericilik kıskacından çıkış yolu arıyor!
Fildişi Sahili’ne
emperyalist müdahale
“Polis-idare-faşist işbirliğine son!” 
Öğrenci Kurultayı’na doğru
Edirne’de ulaşım eylemlerinde yaşanan ayrışma üzerine
Asimilasyon ve inkara devam!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Fildişi Sahili’ne emperyalist müdahale

Libya’da devam eden emperyalist saldırının başını çeken ABD-Fransa ikilisi, Batı Afrika ülkelerinden Fildişi Sahili Cumhuriyeti’nde de işbaşında. Fransa doğrudan, ABD ise Birleşmiş Milletler “Barış Gücü” adı altında bu ülkeye askeri müdahalede bulunuyor.

BM şemsiyesi altında Fildişi Sahili’nde konumlanan işgalci asker sayısı 10 bin civarındadır. Eski sömürge gücü Fransız Licorne askerlerinin sayısı ise -yeni yapılan takviye ile- 1600’e ulaştı. Öte yandan Türk devleti de 18 polisle BM işgal gücüne destek veriyor.

Fransa ile BM katliamların suç ortaklarıdır

Bu işgalci güçler, Fildişi’ndeki gerici odaklar arasında devam eden çatışmada fiilen yer alıyor. Gelinen aşamada hem ABD hem Fransız emperyalistleri, 26 Ekim 2000’den bu yana cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan Laurent Gbagbo’ya karşı süren savaşa katıldılar. Fransız birlikleri ile “barış gücü” askerleri, Gbagbo’ya son darbeyi indirmek için başkanlık sarayını da bombalıyorlar. Nitekim, Gbagbo’nun ülkeden kaçması ya da yakalanmasının an meselesi olduğunu bildiriyorlar.

Fransa, savaşa katılmasını Gbagbo güdümündeki güçlerin sivilleri katletmesiyle gerekçelendirirken, BM şefi Ban Ki Moon da saldırı talimatını sivillerin korunması gerekçesiyle verdiklerini, bunun Gbagbo’ya karşı bir savaş ilanı anlamına gelmediğini iddia etti. Gbagbo’ya bağlı kuvvetlerin sivillere karşı havantopu, roket atar, bazuka ve ağır makinali tüfek gibi silahlara başvurduğunu belirten BM şefi, ABD emperyalizmi adına katliamlara ortak olmalarını, bu söylemlerle gerekçelendirmeye çalışıyor.

Son haftalarda yoğunlaşan çatışmalarda 1500’ü aşkın kişi öldürülürken, 1 milyonu aşkın kişi de yerinden yurdundan edildi. Gerici güçlerin savaşı arasında sıkışan halk, savaşın faturasını ödemek durumunda kalıyor. 

Fransa-ABD ikilisinin bu ülkeye müdahale etmesi, yıllarca süren iç çatışmaların patlak vermesinde de etkili olmuştur. Fransa, eski sömürgesi olan Fildişi üzerindeki egemenliğini sürdürmek için çabalarken, ABD emperyalizmi ise, maden zengini ülkenin yağmasından pay alabilmek için, yıllardan beri kirli manevralar çeviriyor.

Fildişi Sahili’ndeki olaylar, emperyalistlerin elinin değdiği yerin kan gölüne döndüğünü bir kez daha kanıtlamaktadır.

Emperyalistler petrol ve maden kaynakları peşinde

“Demokrasi ve özgürlük” ihraç etme zırvalarını terk eden emperyalistler, son dönemde “sivilleri koruma” söylemini öne çıkartmaya başladılar. Riyakarlığın daniskası olan bu söylemin de ezilen halklar nezdinde zerre kadar değeri bulunmuyor. Zira 100 yılı aşan deneyimleri ezilen halklara, emperyalistlerden hayır gelmeyeceğini binlerce kez göstermiştir.

Aynı durum Fildişi Sahili halkları için de geçerlidir. 7 Ağustos 1960’da Fransa’dan bağımsızlığını ilan eden bu ülke, gelinen yerde, emperyalistlerle işbirlikçilerinin gerici çıkar çatışmalarının arenası durumundadır.

Resmi dili Fransızca olan 18 milyon nüfuslu Fildişi Sahili’nde, halen -sömürgecilik döneminden kalan- 12 bin Fransız yaşamaktadır. “Vatandaşlarını koruma” bahanesini de kullanan Fransa, “eski sömürgeyi yeni sömürgeye” çevirme konusunda belli bir başarı kazanmıştır. ABD’nin de kanlı ellerini bu ülkeye atması işleri karıştırsa da, Fransa sefil çıkarlarını koruma konusunda kararlı görünüyor. 

Günde 32,900 varil petrol üreten Fildişi Sahili’nin toplam 220 milyon varil petrol rezervine sahip olduğu tahmin edilmektedir. Ülkenin en önemli doğal kaynakları petrol, doğal gaz, elmas, mangan, demir cevheri, kobalt, boksit, bakır, altın, nikel, tantal olarak sıralanıyor. Ayrıca Fildişi Sahili, kakao üretiminde dünyada ilk sırayı alıyor ve ülkenin iklimi, tarımsal üretime de elverişlidir.

İşte emperyalistlerin Fildişi Sahili’ne “yakın ilgi” göstermelerinin esas sebebi, bu zenginliğin yağmasından daha büyük payı almaktır.

Halk gerici iktidar savaşları arasında kaldı

Bağımsızlık ilanından sonra nispeten istikrarlı bir dönem yaşayan Fildişi Sahili, 1999’da gerçekleşen darbe ile iç çatışmalar sürecine girdi. Müslümanların çoğunlukta olduğu Kuzey ile Hıristiyanlar’ın çoğunlukta olduğu Güney şeklinde bölünen ülkede, gerici güçlerin iktidar savaşı tırmandı. 

Güneyin egemenliğine karşı 2002’de kuzeyde başlayan isyan bölünmeyi daha da derinleştirdi. 

8 yıldan beri ülkede iki başlı yönetimin bulunması, sorunları daha da karmaşık hale getirdi. Başkent Abidjan’da, ayrı ayrı devlet başkanı olarak yemin eden ve hükümetlerini kuran Gbagbo ve Ouattara’ya bağlı güçler arasında çatışmalar, o dönemden beri sürmektedir. Ülke ekonomisini çökerten, işsizlik ve yoksulluğu arttıran, sağlık ve eğitim hizmetlerini dramatik bir şekilde aksatan çatışmaların, Kasım 2010’da gerçekleştirilen seçimlerle aşılacağı varsayılıyordu.

Oysa tam tersi oldu. Zira 2005’te görev süresi dolmasına rağmen, seçimlerin tarihini erteleyerek bugüne kadar koltuğunda oturmayı başaran Laurent Gbagbo, Bağımsız Seçim Komisyonu’nun açıkladığı sonuçlara göre seçimi kaybetmesine karşın tahtını terk etmeyi reddetti. Bu ise çatışmaları daha da alevlendirdi.

Bağımsız seçim komisyonu, eski başbakan ve IMF yetkilisi Alassane Ouattara’nın oyların 54.1’ini alarak seçimi kazandığını ilan etmesinden sonra Gbagbo yönetimini tanımayan muhalefet, çatışmalarda üstünlük sağlamasına rağmen, başkenti ele geçirmeyi başaramadı. Bu aşamada kullanım süresi dolan, eski işbirlikçileri Gbagbo’yu çöpe atmaya karar veren emperyalistler, IMF yetkilisi Alassane ile yola devam etmeye karar vermiş görünüyorlar.

Bu gerici çatışmaların ağır faturasını ödeyenler, çatışmaların doğrudan tarafı olmayan Müslüman/Hıristiyan işçiler, emekçiler ve yoksul köylülerdir.

Yansıyan bilgiler, Fildişi Sahili’nde emekçileri temsil eden güçlü bir siyasal parti veya örgütün bulunmadığına işaret ediyor. Oysa etnik/dinsel aidiyeti ne olursa olsun, işçi ve emekçilerin çıkarlarını, ancak emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı mücadele eden parti veya örgütler savunabilir. Fildişi Sahili emekçileri, kendi örgütlülüğünü inşa edene kadar yazık ki, gerici çatışmaların faturasını ödemekten kurtulamayacaktır.