16 Nisan 2010
Sayı: SİKB 2010/16

 Kızıl Bayrak'tan
Taksim kararlılığı kazandı
Liberal reformistler sendika ağalarının gerisine düştüler!
Erdoğan savaş baronlarının
huzuruna çıktı!
Metal İşçileri Birliği MYK’sının
Nisan Ayı Toplantısı Sonuçları
Akkardan’da uzlaşmacı-icazetçi
çizginin iflası
Baskı ve teröre rağmen
Ankara’da yaygın çalışma
Ahmet Türk’e saldırı yaygın protestolarla karşılandı 
BDSP’nin 1 Mayıs faaliyetlerinden.
İşçi ve emekçi hareketinden
TKİP 1 Mayıs’a çağırıyor!.
1 Mayıs ve 26 Mayıs
üzerine konuştuk
İzmir Emek ve
Mücadele Platformu kuruldu
EKK, işçi ve emekçi kadınları
mücadeleye çağırıyor..
Eğitim sisteminin gurur(!) tablosu
YTÜ’de direniş sürüyor!
İnsanca yaşanabilir kentler için sosyalizm!
MMO’da seçim süreci tamamlandı..
Sosyal-İş’ e üye olduğu için işten atılan Avukat Cem Gök ile konuştuk
Kırgızistan’da halk ayaklanması
ABD destekli yönetimi yerle bir etti!
9. BİR-KAR Gençlik Kampı gerçekleştirildi
Her kıtada grev var!
Kuzey Kürtleri’nin traji-komik paradoksları… - M. Can Yüce
kizilbayrak.net 1 Mayıs 2010 özel sayfası yayında.
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

MMO’da seçim süreci tamamlandı...

Ezber yine bozulmadı!

TMMOB Makina Mühendisleri Odası’nda merkez genel kurulunun da bitmesiyle seçim süreci tamamlandı. MMO’ya üye 74 bin 831 mühendis içinde her 100 üyeyi bir delegenin temsil ettiği genel kurul seçimleri, 779 delegenin 691’inin katılımıyla yapıldı. 

10-11 Nisan 2010 günü yapılan genel kurul ve seçimler sonucunda MMO yönetim, denetleme, onur kurulları ile TMMOB Yönetim Kurulu, yüksek onur, yüksek denetleme kurulları ve TMMOB delegeleri seçildi. Önemli tüm şubelerde zaten seçimi kazanmış mevcut yönetim zorlanmadığı bir genel kurul geçirirken yaklaşık dört dönemdir yani 8 yıldır Mehmet Soğancı’nın ardından yönetim kurulu başkanlığını yapan Emin Koramaz görevi bıraktığını açıkladı ve yerine Ali Ekber Çakar seçildi.

Genel kurul ve seçimlerde TMMOB’deki ezber bozulmazken, MMO’da 1994’ten bu yana yönetimde bulunan “Demokrat Mühendisler”, MMO ve TMMOB organlarının tümü için tek liste ile seçime katılırken, bu liste dışında oda yönetimi ve TMMOB yönetimi için yalnızca birer kişi adaylık açıkladı. Yaklaşık 600 oy alan mevcut yönetim bir genel kurulu daha bildik sahnelerle geçirerek kazasız bir şekilde yoluna devam etmiş oldu.

TMMOB’nin en büyük ve en güçlü odalarından biri durumundaki MMO’da yaklaşık 3 aydır süren tüm seçim süreci bir ezberin tekrarı, malumun ilanı oldu. Bu genel kurul da odaların durumunun bir özeti gibiydi. Bolca hamaset ve demagoji arasında kaybolup giden yine ücretli ve işsiz çalışan mühendisler oldu.

Geçtiğimiz yılın Kasım ayında yapılan Ücretli ve İşsiz Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları Kurultayı’nın iradesinin açıktan yok sayıldığı genel kurulda, iş hamasete gelince “TEKEL, emek, eşitlik, özgürlük” kelimeleri havalarda uçuşurken mesele somut planda adım atmak olunca “biz meslek örgütüyüz”’e dönüştü. Bu hikâyeyi defalarca kürsülerden duymaya alışkın delegeler için sadece bir Ankara gezisine dönüşen genel kurulun sonuç bildirisi bu “formalitenin” net bir fotoğrafı oldu. Sonuç bildirisine sinen kesif hamasetin arasındaki çokça duyduğumuz/okuduğumuz artık ezberden yazılan ülke ve dünya değerlendirmeleri de TMMOB’nin mahkûm edildiği ezberin devamı oldu. Yine üye sustu, oda beyleri konuştu. Araya girmeye çalışan sesler de bir şekilde susturuldu veya gargaraya getirildi.

TMMOB’de seçim sürecinde sona doğru yaklaşılırken, birkaç oda dışında merkez genel kurullar da tamamlandı. Tüm bu süreç Toplumcu Mühendis, Mimar&Şehir Plancıları’nın seçimlerin öncesinde dile getirdiği değerlendirmelerini doğrulamıştır. Seçimlerin öncesinde liste pazarlıklarına sıkışan bir politika yapma biçimi bu seçimlerde de meyvelerini vermiş her şey aynı tas aynı hamam devam etmiştir. MMO Genel Kurulu kürsüsünden odanın en üst yöneticisi, yönetim kurulu başkanı, “kâr eden” oda anlayışını savunmuş, paranın “büyük işler” yapmak için gerekli bir güç olduğunu (ki biz bu büyük işleri hali hazırda görebilmiş değiliz. ÜİMMŞP Kurultayı’nı parasızlıktan örgütleyemediğini söyleyen bir TMMOB bu paraları ne gibi büyük işler için harcamaktadır? Kastedilen satın alınan “büyük” binalar olsa gerek…) söylemiş, MMO üyesi olan Sinter patronunun onur kuruluna verilmemesi savunulmuş, yine SMM, KOBİ gibi çıkar çevrelerine mavi boncuk dağıtılmıştır. Tüm bunlar yapılırken de “meslek örgütü” olmanın arkasına saklanmış, tüzük, yönetmelik yasa gibi “siyaset” dışı argümanlarla gerekçelendirilmiştir. Evet, TMMOB bir meslek örgütüdür, bunu biz de her fırsatta dile getiriyoruz, ancak bir yandan “sol” söylemlerle üyenin karşısına çıkacaksınız, öte yandan da beğenmediğiniz bir şey olunca “biz meslek örgütüyüz” diyeceksiniz. Bu en hafif tabiriyle ikiyüzlülüktür. TMMOB’yi savunmak adına onun altı oyulmakta, samimiyetsizlik üzerinden yükselen bir siyasetle örgüt hareketsiz kılınmaktadır.

TMMOB örgütünün geleceği formalite genel kurullarda veya demagojilerde değil ÜİMMŞP Kurultayı’nda gösterilen fiili iradededir. “Bu kurultay anlamsızdır” diyen anlayışa verilen yanıt bu anlamıyla çok önemlidir. Kurultay sırasında, önce saldırganlaşan, sonra tehditlere başvurarak kurultayı terk edenler kendi alanlarında yani bürokratik arenada bu kurultayın iradesini yok saymaya çalışmaktadır. Bu kurultayın ikincisinin yapılması bugünkü tabloda tehlikededir. Neredeyse tüm merkez genel kurullarında oda beylerinin tavrı bu kurultayı tanımamak yönünde olmuştur. Böylece kurultayı bürokrasiye uydurmaya çalışan ve onu tüzük veya yönetmeliklere uygun olduğunu canhıraş savunanların, bu bürokrasiye topyekûn teslim olup kurultayın kararlarını bile genel kurulların gündemine taşıyamayanların tüm hayal dünyası yıkılmaktadır. Neticede bürokrasiye verilecek tek yanıt tabanın sesi olacaktır.

“TMMOB her ne kadar muhalefetin önemli bir adresi konumunda olsa da bundan sonra sermaye karşısında kendi konumunu net bir şekilde savunmayan tüm örgütlenmeler gibi savrulmaya mahkûmdur. Halihazırdaki heterojen yapısıyla bir meslek örgütü olan TMMOB açısından durum daha hassas olarak tarif edilebilir. Dönem daha mücadeleci ve dirayetli olanın ayakta kalacağı çetin bir dönemdir. Ancak daha odaların seçim süreçlerinde ilkeleri koltuğa feda edenlerin oluşturacağı yönetimlerin gelecek için çok da iyi sinyaller verdiğini söylemek mümkün değildir. Birçok önemli şubede kıran kırana geçen liste pazarlıkları bize bürokratik zihniyetin devam edeceğini haber vermektedir. Odayı değiştirmek adına ince manevralarla yönetici adayı olanlar, odayı üyeyle birlikte değil üye adına yönetmek üzere yola çıktığını kabul etmektedir. Oysa asıl değişmesi gereken bu anlayıştır.” (Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir Plancıları’nın TMMOB’deki seçim sürecine dair “Seçimlerde patronlara oy yok!” başlıklı açıklamasından...)

Toplumcu Mühendis, Mimar & Şehir Plancıları
14 Nisan 2010

 

 

 

“Örgütlenmeli ve mücadeleyi yükseltmeliyiz!”

Yıl 1966... Eğitimde; sözde niteliği sağlamak adına yeni bir aşamaya geçiş yapıldı. Üniversitelere geçişte sömürüye dayalı bir sınav sisteminin ilk ayağı başlatıldı. Önceleri tek basamak olan giriş sınavı 1980 faşist askeri darbesinin ardından iki basamak şekline dönüştürüldü. Ve bundan sonra sınav sisteminin yetersizlikleri, sınav sistemi içerisinde oynanan oyunlar gün ışığına çıktıkça değişen uygulamalarıyla birlikte sürekli olarak isim değiştirerek bugüne gelindi.

Gelen her düzen partisi kendi kadrolaşmasını sağlayabilmek için gerek şekli gerekse katsayılarında yapılan oynamalarla binlerce gencin eğitim hakkını gasp etti. Sadece bununla da kalınmadı. Eğitimin özel sektöre peşkeş çekilmesi için devlet okullarında verilen eğitimin içi boşaltılarak dershanelere ve özel okullara rant alanı sağlandı. Kısacası işçi ve emekçi çocuklarının düzen içi yerlerini kanıksatmak amacıyla her türlü hak gaspı yapıldı. Çünkü onlara biçilen bu sistem içerisinde patronlara kalifiye eleman olmaktı. Düşünen, soran, sorgulayan bu sınıfın çocuklarının kendileri için ileride bir tehdit unsuru olacaklarını çok iyi biliyordu sistemin köpekleri. Bu nedenle yavaş yavaş olsa da tasfiye edilmeleri gerekiyordu. Milyonlarca gencin geleceğini etkileyecek olan bir üniversite sınavı daha geride kalırken ruhsal bakımdan çökmüş, geleceğe yönelik umutları tırpanlanmış bir gençlik yığını daha bıraktı. Bunu genelleştirecek olursak bu yığın gelecekte tüm hak gasplarına karşı direnme gücünü yitirmiş, sistemin dişlileri arasında sıkışmış bir toplumun oluşmasına neden olacaktır.

12 Eylül’le birlikte yok edilen sadece kitaplarımız olmadı. Aynı zamanda yok edilen okuyan, araştıran kendi doğruları ardından giden bir toplum oldu. Aileler artık çocuklarının kitap okumasının, soru sormasının, araştırıp öğrenmesinin yerine televizyonlarda yer alan içi boş programları izlemesini tercih ediyor. Kendi üzerlerine uygulanan sıkıyönetimin kalıntılarını devam ettirerek çocuklarını anlamsız bir koruma kalkanı içerisine alarak kendi çocuklarının polisliğini yapıyorlar. Oysa ki en basitinden bu sınav sistemi sadece kendi çocuklarını etkilemiyor. Aynı zamanda özelleştirilen eğitimle birlikte her geçen gün artan eğitim masraflarını kendilerine dayatıyor. Dershaneler, özel dersler ve hatta sınavı kazanamadıkları ve bir devlet okuluna gidemedikleri takdirde milyarlarca lirayı bulan özel üniversite masrafları kendilerini bekliyor. Bırakın eğitimin bir hak olarak ücretsiz olmasını, bu aileler gerekirse çocuklarını özel okullara göndereceklerini vaat ederek düzenin sahiplerine hizmet ediyorlar. Doğallığında haklı olarak kendilerinin yaşadığı hayatı çocuklarınnı yaşamasını istemiyorlar belki ama ne kendileri bu düzenin kendilerine çizdiği hayatı yok etmek adına bir şey yaptılar ne de yapana destek verdiler. Kuşkusuz bu durumda belki kendi çocuklarını kurtaracaklar ama gelecekte milyonlarca gencin eğitimden sağlığa varıncaya kadar tüm haklarının ellerinden alınmasına engel olamayacaklar.

Peki, bugün için yapılması gereken nedir? Bugün geleceğimize sahip çıkmak için önümüze çekilen setleri yıkmak için örgütlenmeli, birlikteliğimizin gücüne aynı TEKEL işçilerinin vardığı gibi varmalı ve mücadeleyi yükseltmeliyiz. Biz işçi ve emekçilerin eşit, parasız, nitelikli ve anadilde eğitim alacağımız bir tek dünya var. Ve bu dünya ancak bizim mücadelemiz sonucunda kurulacak sosyalist bir dünyadır.


Adana’dan güvencesiz bir eğitim emekçisi