19 Mart 2010
Sayı: SİKB 2010/12

 Kızıl Bayrak'tan
TEKEL Direnişi’nin ateşini 1 Mayıs’a ve 26 Mayıs’a taşıyalım
Güçlü bir grev-direniş süreci için taban örgütlülükleri oluşturulmalıdır!
Newroz’un isyan ateşi kızıllaştırılarak saldırılar yanıtlanmalıdır!
Metal İşçileri Birliği MYK’sının
Mart ayı toplantısı sonuçları
İzmir’de öncü TEKEL işçileri buluşması
Direnişçi TARİŞ işçileriyle
konuştuk..
İşçi ve emekçi hareketinden
Liseli gençlik çalışmasının
sorunları
Geleceksiz yaşamaya, güvencesiz çalışmaya karşı genel greve-direnişe
Devrimci kanı akıtanlar
akıttıkları kanda boğulacaklar!
Mart ayı katliamları lanetlendi!
Hüseyin Temiz sosyalizmin
günışığında yaşıyor!
Gençlik, 16 Mart’ta alanlardaydı..
Gençlik hareketinden
ABD Ortadoğu’da barışın değil, hegemonyanın peşindedir…
Afrika’daki açlığın kaynağı kapitalist barbarlık düzenidir!
Newroz ve Kürt halkının
trajedisi! - M. Can Yüce
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlamalarının ardından
Tarihin gördüğü ilk işçi iktidarı Paris Komünü 139 yaşında
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişçi TARİŞ işçileriyle konuştuk...

“Sadaka değil hakkımızı istiyoruz!”

- TARİŞ’te direnişe varan süreci anlatır mısınız?

Adnan Yılmaz: 13 senedir TARİŞ’te çalışıyorum. Benim babam da TARİŞ’ten emekli oldu. Yani ben çocukluğumdan beri TARİŞ’in yağıyla, TARİŞ’in üzümüyle büyüdüm, TARİŞ lojmanlarında kaldım. TARİŞ bizim evimiz gibiydi, devlet gibiydi. 10 sene önce TARİŞ’e girdiğimde çok sevinmiştim. Küçük Almanya gibi gözüküyordu. Sosyal haklar olsun, sendikal haklar olsun pek çok haklara sahiptik. Bahçesinde kreşi vardı, sinema salonu vardı, öyle güzel bir yerdi.

Bu yer zamanla değişti. İlk zamanlar hep mesaiye kalıyorduk. Çalışmamız çok yoğundu. Hatta firma çok kar ettiği için işçiye teşekkür yemeği verdiler. 2003’e kadar bu böyle sürdü. 2003’te AKP ve İMF talimatları ile durum değişti. İMF dedi ki “bunlar kooperatif, bunlar niye sanayicilik yapıyor!” Sadece pamuk alsınlar pamuk satsınlar istedi İMF. Hatta Dünya Bankası karar verdi, yeniden yapılandırma adı altında 300 kişinin işine son verdiler. Böyle böyle bilinçli bir politikayla TARİŞ zarar ettirilmeye başlandı. Ve TARİŞ’i büyük bir borç batağı altına soktular.

Yöneticiler de bunlara çanak tuttu, nasıl olsa seçimle geliyorum diye... Dört senede bir seçimle geliyor ya, hesap soran da yok... Yöneticiler her yerde geziyor, eğleniyor, profesyonel bir yönetim anlayışı da yoktu. Böylece TARİŞ’i zarara soktular, bize de dediler ki TARİŞ zarar ediyor, bir ay ücretsiz izne çıkın. Bir ay ücretsiz izne çıktık, maaş almadık, sigortamız yatmadı, işsizlik sigortasından iki ay kaybettik.

Sonra yine zarar ediyoruz bu sene size zam yok dediler, sıfır zam dayattılar. Biz de yeter ki fabrika ayakta dursun diye tamam dedik. Sonra krizi bahane ettiler, “tohumumuzu satamıyoruz, devlet bir kanun çıkardı, kısa çalışma ödeneğinden yararlanacaksınız 6 ay, sonra fabrikayı açacağız” dediler. Ona da tamam dedik, altı ay bitti, dediler bir altı ay daha!.. İkinci altı ay bizim işsizlik sigortasından gidiyormuş, bizim haberimiz bile yok. Son güne kadar biz işe başlayacağız diye düşünüyorduk.

Son gün evlerimize postayla kağıt yollamışlar. 1 Mart’ta fabrikaya gittik, panzerlerle karşılandık. Bizi fabrikaya almadılar. Evimizdi bizim TARİŞ, bunu bize yapmamalıydılar. Biz her tür fedakârlığı yapmıştık fabrikanın kapanmaması için. Nasıl olur böyle bir şey diye şaşırdık kaldık.

Sonra madem bizi çıkardın bari tazminatlarımızı ver dedik, param yok diyor! Paran yoksa niye her ay 300 milyar müdürlerine para veriyorsun. Bir müdürünün maaşı 10 milyar, 12 milyar. Kendin her türlü hayatı yaşıyorsun, kendine para var da işçiye niye para yok. Biz de bunun üzerine buraya geldik direnişe başladık.

Elif Eliçora: 13 senedir TARİŞ iplik fabrikasında planlama şefi olarak çalışıyordum. İplik fabrikası 35 yıllık bir kuruluş. ‘75 yılında kurulmuş. İşçilerin bir kısmı üretici çocuğu. Bir kısmı dedesinden, babasından bu işi devralmış ve devam ettiren insanlar. 2007 yılında öncelikle iplik fabrikasını şirket haline getirdiler. Borsaya açılalım, kar edelim gibi gerekçelerle... Bu şirketleşme aşamasında zaten büyük yanlışlar oldu. Fabrikaya pamuk borsa fiyatı üzerinden veriliyordu. Oysa borsada dış firmalara pamuğu çok daha ucuza veriyorlardı. 1.75’e borsada satılırken bize 1.90’dan pamuk verdiler.

Kriz döneminde de hiçbir önlem alınmadı, seçim politikaları ile göreve gelen yöneticiler tedbirsizlikler yumağı şeklinde işi sürdürdüler. Yöneticilerin büyük kısmı zaten eski müfettişler gibi amca dayı vesilesiyle göreve gelen kişilerdi. Günü kurtaran politikalar yürüttüler. Kendilerini sağlama alıp eşlerini dostlarını yanlarına aldılar. Zarar edilirken önlemler alınmadı.

Önce bir aylık ücretsiz izin geldi, kimse itiraz etmedi. Sonra 2009’da kısa çalışmadan faydalandılar. Bu da üretimi değil üretimsizliği teşvik eden bir uygulamaydı, üretimi sıfıra indirdi. 1 yılın ardından iplik fabrikası yok sayıldı. Fabrikayı nasıl ayağa kaldırırız çabası olmadı. Kimse buna kafa yormadı.

1 yılın sonuna doğru fabrikanın açılması taleplerine birlik yöneticileri “15 trilyon zarar eden fabrika açılır mı” diye karşı çıktılar. Üstelik fabrikayı işçilerin zarar ettirdiğini iddia ettiler. Bir yılın sonunda herkes fabrikaya döndüğünde bir umutla fabrikanın çalışması bekleniyordu. Herkes işine sahip çıkmak istiyor. Artı duygusal bir bağlılık da var işyerine karşı.

Ayça Uluçay: Ben 3 senedir bu fabrikada çalışıyorum. Eşim de 14 senedir çalışıyor. Biz ikimiz birden işsiz kaldık. Bizden bütün istenen fedakârlıkları yaptık. 1 ay ücretsiz izin dediler çıktık. 6 ay daha dediler çıktık, bir 6 ay daha dediler çıktık. Artık nereye kadar fedakârlık yapacağımızı bilmiyoruz. Bu kadar fedakârlıktan sonra işsiz kaldık. Yani limon gibi sıkılıp atıldık sokağa.

Sayın başbakana da sesleniyorum. Ülkenin her yerinde açılımlar yapılıyor. İşsizler için bir açılım yapmayı düşünmüyorlar mı acaba? Kısa çalışma ödeneğinden yararlanan işyerlerinde işçiler işten çıkarılmayacak dediler. Lafta kaldı. Hesap sorarım dedi, hesabı sorulmadı. Bu ülke nereye gidiyor. Bu fabrikaların bacası sustuğu müddetçe bu insanların bacası da susacak. Önce TEKEL, sonra TARİŞ, yarın kimler olacak bilemiyorum. Çığ gibi büyüyoruz. Açılımlara değil de biraz da işsizlerin sorununa, Türkiye gündemine geri dönsünler diyoruz.

Benim oğlum 19 yaşında, anne-babasının işsizlik kağıdını imzaladı. Üniversite sınavına girecek bir çocuğa bu acıyı da yaşattılar. Ben bir anne olarak onlara hakkımı helal etmiyorum.

Suzan Cengiz: 12 yıldır TARİŞ’te çalışıyorum. 2008’den bu yana önce fabrikamız zarar ediyor diye ücretsiz izin dendi. Fedakarlık yaptık, bu yetmedi 6 ay çıktık. Sonra bir 6 ay daha çıktık. İşçiler sürekli fedakarlık yaptı. Ama yönetim başkanı bize evladım dedi, çocuğum dedi. Ama 1 Mart günü fabrikamıza çalışmaya gittik, polislerle, panzerlerle karşılandık.

Bu bizi üzen ve sinirlendiren bişey oldu. Yani bizi öfkelendiren öncelikle fabrikanın kapanması, artı panzerlerle karşılaşmamız oldu. Yani şu an yüzlerce kişi dışarıdayız, bizi dışarıya attığı gibi hakkımızı da vermiyor.

5 yaşındaki oğlum da burada direnişi öğrendi, slogan atmayı öğrendi. O da şu an bizimle birlikte direnişte. Eşim de TARİŞ’teydi bir yıl önce attılar. Diyeceğim şu, madem fabrika açmıyor, açmaya niyeti de yok, o zaman gelsin haklarımızı versin, herkes de parasını alsın evine gitsin borçlarını ödesin. 57 kişinin evine icra geldi. Sırayla hepimize gelecek. Eşim de işsiz, ben de işsizim

Onlara buradan da seslenmek istiyorum, bize evlat dedi, biz evlatlığımızı çok yaptık, daha da yapmaya hazırdık. O da yapabiliyorsa babalık yapsın, bizi buradan kaldırsın.


- Direniş nasıl başladı?

Elif Eliçora: 1 Mart günü fabrikaya gelindiğinde hiçbir açıklama yapılmadan kapıda panzerler ile karşılaştık. Biz evimize alınmadık gibi bir şey oldu yani. O ana kadar hiçbir açıklama dahi yapılmadı. İnsan yerine konup işçileri biraraya toplamak, durumumuz şudur diye açıklama yapmak bile çok görüldü.

Ertesi gün patron gelip konuşmak istedi, aile içi bir toplantı dedi. O aile içi toplantıda da bizim üvey evlat olduğumuz bir kez daha ortaya çıktı. Şu anda iplik piyasası çok hareketli ve fabrikanın çok kazanabileceği bir dönem ama üretim yapılmıyor, makinalar satışa çıkıyor. Şu an fabrikanın çalışmaması için hiçbir sebep yok. Bu bir yıllık süreç iyi değerlendirilseydi açılabilirdi fabrika.

Direniş öncelikle insan yerine konmamamızla başladı. Bir yılın ardından umutla bekleyen insanları kapı önüne koyuyorsan en azından haklarını nasıl vereceğini düşünmeliydin. Bu insanların kenarda köşede paraları yok. Maaşlarını aldıkları sürece hayatlarına devam edecekler. Maaşlar alınamıyorsa da tazminat bizim hakkımız. Herkese tazminat ödenmek zorunda. Bunların nasıl ödeneceğine dair patron herhangi bir açıklamayla gelmedi, sadece param olunca ödeyeceğim dedi.

Param olunca ödeyeceğim diye birşey yok, sen beni kapının önüne koyduysan paramı da ödeyeceksin! Herkesin çocuğu var, okula, dershaneye gidecek. Tazminat tabi ki uzun süreli çözüm değil ama en azından bir süre idare edecek.


- TARİŞ işçisinin talepleri neler?

Adnan Yılmaz: Bizim en büyük talebimiz fabrikanın açılması. Tazminat ikinci planda kalıyor. Hazıra dağ dayanmaz, ben 37 yaşındayım, başka nerede iş bulabilirim. 13 senedir bildiğim bir iş var, sevdiğim bir iş var. Bu işi dört dörtlük yapıyorum, aynı işi devam ettirmek istiyorum. Burası geçmişte büyük karlar etmiş bir yer, biz açılmasını ve aynı şekilde devam etmesini istiyoruz. Bu olmazsa da tazminatlarımızın ve ihbarlarımızın ödenmesini istiyoruz. Bunu elde edene kadar da mücadelemizi sürdüreceğiz.


- Sendikalardan, siyasal güçlerden ve diğer sınıf bölüklerinden yeterli desteği gördüğünüzü düşünüyor musunuz?

Adnan Yılmaz: Biz birleşe birleşe kazanacağız diyoruz ama daha bunu yerine getiremedik. İşçiler başkasının sorununa sahip çıkmıyor. Biz de bugüne kadar kimsenin sorununa sahip çıkmazdık, destek olmazdık ama bugün bunun yanlış olduğunu gördük. Sendikaların da binlerce işçiyi harekete geçirerek bize destek sunmalarını desteği büyütmelerini bekliyoruz.


- Siz direnişe başladığınız dönemde TEKEL işçilerinin direnişi ülke genelinde etki gösteriyordu... TEKEL direnişi TARİŞ’i nasıl etkiledi?

Elif Eliçora: TEKEL direnişi Türkiye’deki tüm direnişlere, tüm işçilere örnek oldu. Türkiye’nin genel yapısı zaten çok bozuk. Her gün bir yerlerden kapanan fabrika haberleri ve direniş haberleri geliyor. İnsanlar çıktıktan sonra işsiz kalacağını biliyor, üretimin plansızlığını biliyor.

TEKELciler sağ olsunlar zaten ilk günden buraya Ankara’dan çantalarıyla geldiler, bu bize büyük bir moral destek oldu. Biz daha önceden direniş nasıl yapılır bilen insanlar değiliz. Bize nasıl slogan atacağımızı öğrettiler. Bize nasıl direnmemiz, nasıl dik durmamız gerektiğini öğrettiler. Bize başı eğik olması gereken siz değilsiniz onlar dediler. Başımızı dik tutmayı öğrettiler.

Adnan Yılmaz: Bu mücadele sırasında mücadele eden TEKEL işçilerinden büyük güç aldık. Onların mücadeleleri bize örnek oldu. Bazı şeylerin istendiğinde yapılabileceğini kanıtladılar. Onlar bizden önce direnişe başlamışlardı, bu direnişin başlamasında onların büyük etkisi oldu.

Ayça Uluçay: Onlara çok teşekkür ederim. Bize çok büyük destekte bulundular. Bizim, direnişle ilgili hiçbir bilgimiz yoktu. Onlardan öğrendik. Bize destekleri çok büyük oldu, çocuklarının yanına gitmeden bizi ziyaret ettiler, bize destek sundular. Buradan onlara sonsuz teşekkür ediyorum.

Serpil Akar: Ben de 10 yıllık TARİŞ işçisiydim. Biz TEKEL işçilerinden büyük destek aldık. Onlar bize öncülük etmiş gibi Bir şey oldu. Onlar emellerine ulaşacaklar ben eminim. İnşallah bize hem işimizi, hem de haklarımızı alacağız. Buna da inanıyorum.


- Direnişin geleceği için ne düşünüyorsunuz?

Ayça Uluçay: Sendikamızın bize verdiği program doğrultusunda direnişimize hakkımızı alıncaya kadar, sonuna kadar devam edeceğiz. Yani ölmek var dönmek yok dedik, yolumuzdan dönmeyeceğiz hakkımızı alacağız. Biz alınterimizin mücadelesini veriyoruz, onlardan sadaka değil hakkımızı istiyoruz.

Kızıl Bayrak / İzmir



 

İzmir’de TARİŞ işçilerinin
direnişi sürüyor!

TARİŞ işçilerinin Alsancak’taki TARİŞ Genel Müdürlüğü önünde başlattıkları direnişleri sürüyor.

Her konuşmalarında TEKEL direnişini örnek aldıklarını ve TEKEL işçilerinin de sık sık kendilerini ziyarete geldiklerini söyleyen TARİŞ işçileri “TEKEL-TARİŞ ölümüne direniş!” sloganlarıyla bu kararlılıklarını gösteriyorlar.


BDSP’den TARİŞ işçilerine ziyaret

Haklarını alıncaya kadar sabah 10.00’dan akşam 17.00’ye kadar direniş yerinde bekleme kararlılığında olan TEKSİF üyesi işçilere 11 Mart Perşembe günü İzmir Bağımsız Devrimci Sınıf Platformu (BDSP) dayanışma ziyaretinde bulundu.

“Yaşasın sınıf dayanışması” ozalitiyle TARİŞ Genel Müdürlüğü önüne gelen BDSP’liler TARİŞ işçileri tarafından coşkulu sloganlarla karşılandı. “Zafer direnen emekçinin olacak!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!”, “TARİŞ işçisi yalnız değildir!” sloganlarına TARİŞ işçileri de sloganlarla yanıt verdi.

Direniş alanında BDSP adına yapılan konuşmada, TARİŞ işçilerinin 1980’lerde yaratılan TARİŞ direniş ruhunu TEKEL’den alarak sürdürmesi selamlandı.

TARİŞ işçilerinin onurlu mücadelesinin sadece kendileri için değil hakları gaspedilen tüm işçi ve emekçilerin mücadelesi olduğunun vurgulandığı konuşmada, TARİŞ işçilerinin mücadelesini Gaziemir’de, Çiğli Organize’de, Aliağa demir çelikte ve MTK’da çalışan işçilere taşıma sözü verildi. “Mücadelenizin yanında yer alacağız” sözleriyle sona eren konuşma “Zafer direnen emekçinin olacak!” sloganıyla karşılandı. Ziyaret, yağan yağmura rağmen direnişçi işçilerle beraber çekilen halaylarla sona erdi.


Ziyaretler sürdü

12 Mart günü TARİŞ işçilerini ilk ziyaret eden SES İzmir Şubesi oldu. 14 Mart Tıp Haftası kapsamında gerçekleştirilen ziyarete TEKEL işçileri de destek verdi.

Sağlık emekçileri ve TEKEL işçileri Alsancak Garı’nda bir araya geldi. Pankartların açıldığı ziyaret SES kitlesinin sessiz biçimde ve habersizce yürümeleri ile başladı. TEKEL işçilerinin, bu sessiz yürüyüşe tepki göstermelerine rağmen yürüyüş direniş alanına kadar dağınık ve sessiz biçimde sürdü.

Yürüyüşün sessizliğini bozan ise direnişçi TARİŞ işçilerinin ziyaretçileri “Yaşasın sınıf dayanışması!” sloganları ile karşılaması oldu.

Alanda ilk konuşmayı Türk-İş Ege Bölge Temsilcisi Mustafa Kundakçı yaptı. TARİŞ işçilerinin direnişi sürdürmek için desteğe ihtiyaç duyduklarını söyledi.

Kundakçı’nın ardından SES İzmir Şube Başkanı Engin Demir kitleye seslendi. SES’in ardından Yenikapı Tiyatrosu ve EMEP Bornova İlçe Örgütü de destek ziyareti gerçekleştirdi. Ayrıca Yenikapı Tiyatrosu işçilere bir oyun sergiledi.

SES ve TEKEL işçilerinin gerçekleştirdiği ziyarete destek veren BDSP’liler Kızıl Bayrak gazetesinin de satışını gerçekleştirdi, gazete TEKEL ve TARİŞ işçilerine ulaştırıldı.


İşçilerden yürüyüş

TARİŞ direnişinin 17. gününde TARİŞ Genel Müdürlüğü önündeki direniş alanı hayli hareketliydi. TARİŞ işçilerini gün boyunca düzen partilerinin temsilcilerinden sendikalara ve TEKEL işçilerine kadar birçok kişi ziyaret etti. Diğer yandan, uzun bir aradan sonra şehir merkezine yürüyüş gerçekleştiren işçilere coşku hakimdi. TEKSİF Sendikası, TARİŞ Genel Müdürlüğü önündeki direniş alanından Cumhuriyet Meydanı’ndaki İzmir Merkez Postanesi’ne kadar 3 kilometrelik bir yürüyüş gerçekleştirdi. İşçiler, İzmir Valiliği, İzmirli milletvekilleri, belediye başkanları ve sivil toplum örgütlerine ulaştırılmak üzere postaneden mektuplar gönderdiler.

Yaklaşık 500 kişinin katıldığı yürüyüşün ardından Cumhuriyet Meydanı’nda basın açıklaması gerçekleştirildi. Dönüş yolunda Alsancak Limanı’na gelen işçiler içerisinden bazıları yolu trafiğe kapamak istedi. Sendika yöneticileri tarafından engellenmek istenen eylem bazı işçilerin inisiyatifiyle 3-4 dakikalık da olsa hayata geçirildi.

Kızıl Bayrak / İzmir