10 Aralık 2010
Sayı: SİKB 2010/47

 Kızıl Bayrak'tan
Haklarımız ve geleceğimiz için
örgütlü mücadeleye!
AKP hükümeti ırkçı-siyonist rejimle arayı düzeltiyor
Sermaye partileri kokuşmuş
düzeni aklama derdinde!
Genç-Sen polis terörüne
eylemlerle yanıt verdi
Düzen partilerine söz yok!
Polis terörüne tepkiler..
Cüret ve kararlılıkla öne çıkamayanlar
ihanete ortak olurlar!
Şimdi cüret ve kararlılıkla öne çıkama zamanı!
Metalde mücadele sürüyor...
Akdeniz Çivi
işçisinden mektup
“Yeni asgari ücret yasası tasarısı geri çekilsin!”
İnsanca yaşamaya yeten asgari ücret için mücadeleye!
Gericiliğin ağırlığı ve devrimci çıkış yolu
BETESAN’da direniş kazandı!
Buca direnişi dayanışmayla büyüyor
TEKEL işçileri 18 Aralık’ta Ankara’da
Evrensel Gazetesi kimin yanında? - Ç. İnci
KESK üyesi mücadele arkadaşlarımıza açık çağrımızdır
İrlanda krizi ve AB’nin
yeniden yapılanma süreci.
Emperyalistlerin Wikileaks korkusu
Şerzan Kurt davası
Eskişehir’de görüldü
Erdal Eren’den Alaattin Karadağ’a devrim bayrağı ellerimizde!
YTÜ’de imzalar verildi.
İşkence davasında ilk duruşma
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP hükümeti ırkçı-siyonist rejimle arayı düzeltiyor

AKP’nin faydacı ve ilkeden yoksun bir zihniyeti temsil ettiği, Erdoğan’ın talimatı üzerine siyonist İsrail ile arayı düzeltmek için attığı adımlarla bir kez daha tescil edildi.

ABD’nin hibe ettiği silahların yanısıra savaş aygıtını tahkim etmek için her yıl milyarlarca dolar harcayan İsrail devleti, günler geçmesine rağmen bir orman yangınını kontrol altına almayı başaramadı. Bunun üzerine Yunanistan, İspanya, Rusya, Fransa, Azerbaycan, Mısır gibi ülkelerden yardım talep eden İsrail, Türkiye’den herhangi bir istekte bulunmazken, siyonistlerle arayı düzeltmek için fırsat kollayan AKP şefi Tayyip Erdoğan iki yangın söndürme uçağını İsrail’e gönderdi.

Hem Washington hem Tel Aviv’e mesaj vermek için fırsat yakalayan AKP hükümeti, talep gelmesi halinde karadan veya RO-RO gemileri ile denizden yangına müdahale etmek üzere Mersin, Adana ve Kahramanmaraş’ta beş adet Sınır Ötesi Yangın Operasyon Timi’ni hazır beklettiğini de Tel Aviv’e bildirdi.

Siyonist rejimin şefi Benyamin Netanyahu tarafından takdir edilen Türk devletinin tavrı, İsrail medyasında da büyük yankı yarattı. Siyonist medya, Netanyahu hükümetine, “Türkiye ile ilişkileri geliştirmek için ortaya çıkan fırsatı kaçırma, özür de dile, tazminat da öde” çağrısında bulundu.

Bu arada iki Amerikancı devlet işleri yoluna koymak için harekete geçmişti. İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi, İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, Gazze’ye yardım götüren gemilere düzenlenen baskını soruşturan BM Komisyonu’ndaki İsrailli temsilci Yosef Ciechanover’i, Türk Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Büyükelçi Feridun Sinirlioğlu ile görüşmek üzere Cenevre’ye gönderdiğini duyurdu.

Üst düzey bir İsrailli yetkiliden alınan bilgiye yer veren Haaretz, Ciechanover ile Sinirlioğlu’nun krizi sonlandıracak bir taslak anlaşma üzerinde çalışacaklarını bildirdi.

Konuyla ilgili açıklama yapan Türk Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal da, Haaretz gazetesinde yayınlanan haberi teyit etti.

“Türkiye-İsrail ilişkilerindeki kriz aşılıyor” haberlerinin Türk sermaye medyası tarafından gündeme taşınması üzerine açıklama yapan Tayyip Erdoğan ise, Mavi Marmara gemisinde katlettiği 9 kişi için özür dilemesi ve ailelerine tazminat ödenmesi şartıyla İsrail’le aralarındaki sorunların kolaylıkla aşılabileceğini söyledi.

AKP tabanının nabzına göre şerbet veren bu açıklama, “İsrail’e karşı tutumumuzda bir değişiklik olmamıştır” mesajı vermeyi hedefliyor. Zira siyonist rejime karşı bu kadar esip gürleyen AKP şefinin, İsrail’le arayı düzeltmek için başlattığı girişimin rahatsızlık yaratabilme ihtimali, dinci gericiliğin etkisindeki toplum kesimlerini oyalayacak demagojik bir açıklamayı gerekli kılıyordu ve Tayyip Erdoğan da bunu yaptı.

İsrail’le ilişkileri düzeltmek için atılan hızlı adımların, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile diğer AKP şeflerinin Washington ziyaretinin hemen ardından gündeme gelmesi dikkatlerden kaçmadı. Washington’da çalan “alarm zilleri”ni susturmanın Tel Aviv’le arayı düzeltmeyi de gerekli kıldığını gören Tayyip Erdoğan ve müritleri, bir kez daha İsrail’e karşı sarf ettikleri sert sözleri yutmak durumunda kalacaklardır.

Belirtmek gerekiyor ki, dinci gericiliğin şefleri bu konuda deneyimliler. Zira 1 Mart tezkeresinin kazaya uğramasından sonra Tayyip Erdoğan, ancak ‘Beyrut Kasabı’ Ariel Şaron’un ayağına giderek Washington’un kapılarını açabilmişti. AKP’nin şefleri, manevra kabiliyetleri sayesinde bu türden utanç verici halleri atlatmakta güçlük çekmiyorlar.

WikiLeaks sitesinin yayınladığı belgelerde pek çok rezillikleri ortalığa saçılan AKP şefleri, bu çirkefi örtmenin derdine düşünce, İsrail’i suçlamaya başladılar. Bir yandan Erdoğan’ın emriyle siyonist rejimle arayı düzeltmek için çırpınıyorlar, öte yandan İsrail’e yükleniyorlar. Kaba bir riyakarlıkla bir taşla iki kuş vurmaya çalışıyorlar.

Dinci gericiliğin şefleri, sadece etki altına aldıkları toplum kesimlerini değil, Filistin halkını da aldatmaya çalışıyorlar. Tam da İsrail’le arayı düzeltmek için adım attıkları günlerde, Batı Şeria’daki Filistin yönetimi başkanı Mahmud Abbas’ın Ankara’da ağırlanması, Filistin halkına karşı izledikleri ikiyüzlü politikanın çirkin bir tezahürü olmuştur.

Vurgulamak gerekiyor ki, İsrail’le mali, askeri, siyasi, diplomatik vb. alanlarda işbirliği yapanların, Filistin davasını desteklemeleri söz konusu bile olamaz. Siyonist rejimin Filistin halkına karşı izlediği zorba politikalarda zerre kadar bir değişiklik yokken, Gazze etrafındaki vahşi abluka devam ederken, İsrail’le işbirliğini geliştirmenin derdine düşenlerin, hamasi nutuklarının hiçbir değeri yoktur.

Türk sermaye devleti ile onun icra kolu AKP hükümeti, salt İsrail’le ilişkilerini geliştirerek değil, füze kalkanının Türkiye topraklarında kurulmasına onay vererek de, gerici saflarını açık ediyorlar. Emperyalist-siyonist güçlere kalkan olanların, “Filistin halkının yanındayız” söylemlerinin hiçbir inandırıcılığı yoktur.

Tayyip Erdoğan’ın İsrail’e karşı yaptığı bazı çıkışlar, Filistin dahil Arap halkları saflarında etki yaratmış olsa da, bu çıkışların Filistin davasına kazandırdığı bir şey olmamıştır. Olması da mümkün değil. Zira Türk sermaye devleti ve başta AKP olmak üzere işbaşına gelen tüm hükümetler, Kürt halkının çeşitli saldırı ve baskılara maruz bırakılmasının baş sorumlularıdırlar. Başka halkı ezen bir rejimin efendileri, ezilen Filistin halkının davasını destekleyemezler. Zaten böyle bir dertleri de yok. Çünkü Filistin davasını desteklemek, emperyalizme ve siyonizme karşı cepheden tavır almayı gerektirir. Oysa biliniyor ki, Ortadoğu’da hiçbir burjuva akımın anti-emperyalist/anti-siyonist bir çizgiyi tutarlılıkla sürdürmesi mümkün değildir. Bundan dolayı Türk sermaye devleti ile AKP hükümeti saldırgan emperyalist-siyonist güçlerin yanında saf tutarken, Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri ise direnen Filistin halkından yana tutum alıyorlar.

Filistin davasını güçlendirmenin yolu, gerici odakların içi boş destek vaatlerinden değil, ilerici-devrimci güçlerin eylemli enternasyonal dayanışmasından geçiyor.