20 Ağustos 2010
Sayı: SİKB 2010/33

 Kızıl Bayrak'tan
Hak ve özgürlüklerimiz için fiili-meşru, birleşik mücadeleyi yükseltelim!
AKP şefleri efendilerinin desteğini almak için çırpınıyor!
“Ateşkes” adımı atan Kürt hareketinin düzenle bütünleşme çabası sürüyor
Acılarımızı dillerine dolayanlar hesap verecekler!.
Düzen kliklerinin kapışması söz düellosuyla devam ediyor
BDSP’nin referandum
çalışmalarından. 
Enerji özelleştirmeleriyle
sermayenin cüzdanı, emekçinin faturası kabarıyor..
BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan’la konuştuk.
BETESAN direniş güncesi
Kamuda toplu görüşme oyunu başladı
İşçi ve emekçi hareketinden.
7. Mamak Kültür Sanat Festivali başarıyla gerçekleştirildi
UPS’de direniş coşkusu
dayanışmayla büyüyor
UPS işçileriyle direniş süreci üzerine konuştuk..
Tek Gıda-İş’te maske düştü
Devrimci sınıf faaliyetlerinden
Kapitalizm için sürdürülebilir pazar: Ekolojik ürünler.
toplumcueksen.net yayında.
Ölüm mangası AEGİS Basel’de
Dink cinayetine devlet savunması
Ağırlaştırılmış müebbet
cezası üzerine
Referandum ve “Demokratik Özerklik”-
M. Can Yüce
Hacıbektaş şenlikleri üzerine
Sacco ve Vanzetti
Medya, bu düzenin vazgeçilmez bir aracıdır..
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

AKP şefleri efendilerinin desteğini almak için çırpınıyor!

Anayasa referandumu süreci halen düzen siyasetinin temel gündem maddesi olmayı sürdürüyor. AKP Hükümeti ise bu süreci, gözden çıkartılabilecek bir hükümet olmaktan kurtulup gerçek bir iktidar gücü elde edebilmek için değerlendirmeye çalışıyor. Ancak emperyalizme göbekten bağlı bir ülkede gerçek bir iktidar gücü olmanın temel koşulunu çeşitli düzen kurumlarını “ele geçirmek” değil, emperyalist dünyanın şeflerinin güvenini sağlamak oluşturuyor. Bunun bilincinde olan AKP şefleri ise dikkatlerin düzen içi siyasete çekildiği bir dönemde asıl önemli hamlelerini bu alanda, emperyalist şeflerle bozulan ilişkilerini düzeltme konusunda yapıyorlar.

ABD emperyalizminin gözleri AKP’nin üzerinde

Referandumla birlikte siyasal gücünü pekiştirme ve yaklaşan seçimler öncesinde avantaj elde etme hesapları yapan AKP Hükümeti’nin icraatları ise ABD emperyalizmi tarafından yakından ve dikkatle takip ediliyor.

Geçtiğimiz hafta bu çerçevede ABD Dışişleri Bakanlığı’nda Türkiye gündemli bir toplantı gerçekleştirildi. Hemen arkasından ise yine ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Genel Denetim Bürosu tarafından 110 sayfalık bir Türkiye raporu yayınlandı. Yapılan toplantıda ABD’nin Türkiye üzerindeki politikaları yeniden ele alınırken, açıklanan rapor ile ABD Büyükelçiliği’nin Türkiye’deki çalışmaları ve bu çerçevede Türk devletinin politikalarının ABD emperyalizminin politikaları ile uyumu masaya yatırıldı.

Özünde ABD emperyalizminin çıkarlarının dolaysız hizmetçisi olsa da yer yer attığı adımlarla ABD’li şeflerini rahatsız eden AKP Hükümeti bu toplantı ve raporla bir kez daha hizaya geçmesi için uyarılmış oldu. Ortadoğu’da bir “model ortak” yaratmak, Büyük Ortadoğu Projesi’nin İran’a alternatif ılımlı İslam modelini Türkiye’de hayata geçirmek hedefinde olan ABD emperyalizmi bu çerçevede AKP Hükümeti’ne kendi çizdiği sınırların dışına çıkmaması gerektiğini bir kez daha hatırlattı.

Her ne kadar attığı adımlar ABD’nin Ortadoğu politikaları ile çelişmese de, dahası ona doğrudan denetleyemediği alanları Türkiye üzerinden denetleme olanağı sunsa da bu adımların bir iç politika malzemesi olarak kullanılması ABD’li efendileri fazlası ile rahatsız ediyor. Bu nedenle kendisine uşaklıkta kusur etmeyeceğinden emin olsa da AKP Hükümeti’nin kendi izni dışındaki en ufak bir manevrasına dahi tahammül göstermiyorlar. Bunun için bir yandan ona “etkin taşeron” payesi biçerek kısmi inisiyatif alanları açıyor gibi gözükürken esas olarak sadece Ortadoğu politikasında değil, ülkenin iç politikasında da her adımı doğrudan denetlemeyi tercih ediyor.

İç politikada ABD denetimi

ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Genel Denetim Bürosu tarafından hazırlanan 110 sayfalık Türkiye raporu resmi olarak ülkedeki büyükelçilik çalışmalarını ele alsa da içeriği itibari ile Türkiye’nin iç politikasına dair ABD görüşlerinin bir ifadesi anlamına geliyor. Bu yanıyla Türkiye’deki büyükelçilik faaliyetlerini başarılı olarak değerlendiren bu rapor özünde Türk devletinin izlediği siyasetin ABD emperyalizminin çıkarları ile uyumunu vurguluyor. Dahası bu rapor, Kürt açılımından, komşularla sıfır sorun politikasına, Ergenekon operasyonuna kadar AKP Hükümeti eliyle yürütülen tüm icraatların özünde bir ABD politikası olduğunu da ifşa ediyor. Bu çerçevede “Uzun süredir egemen olan laik elitin hegemonyasına, İslami yönelimli kuruluşlar tarafından başarıyla meydan okundu” denilerek düzen içi rejim krizinde AKP’nin asıl gücünü ABD emperyalizminden aldığı bir kez daha itiraf ediliyor. Ayrıca “Türkiye’nin Irak’taki güçlü diplomatik varlığı, Irak’ın kuzeyindeki bölgesel yönetimle olan bağları ve Irak’la ticaret ve yatırımlar konusunda ön safhada yer almasının ABD’yi memnun ettiği”, yani işbirlikçi Türk burjuvazisinin kendisine biçilen ileri karakol rolünü başarı ile yerine getirdiği dile getiriliyor.

Çeşitli açılardan AKP Hükümeti’nin kendisine tereddütsüz uşaklığını öven bu rapor yine de AKP’ye balans ayarı vermeyi de ihmal etmiyor. Son dönemde “eksen kayması” tartışmalarına neden olan çeşitli pratik tutumları “Temel soru, Türkiye’nin Atatürk tarafından kurulan Batılı yaklaşımından uzaklaşıp uzaklaşmadığı ve eğer uzaklaşıyorsa bunun hangi boyutta olduğudur” ifadesi ile eleştiren rapor, ABD’nin izni ve denetimi dışında atılacak en ufak adımda gözden çıkartılacağını AKP şeflerine hatırlatıyor.

AKP şefleri mesajı aldı, yola devam!

Verili koşullarda ABD’nin Türkiye ve Ortadoğu siyasetindeki tek alternatifi olmak AKP şeflerini bir dönem için fazla rahatlattı. Aynı zamanda efendilerinin kendilerine biçtiği “etkin taşeronluk” rolü ile gözleri kamaşan AKP şefleri bu dönemde kendilerini kaybederek hadlerini aşan çıkışlar gerçekleştirdi. Ancak hem işbirlikçi tekelci burjuvazinin temsilcisi TÜSİAD, hem de siyonist ve emperyalist merkezler AKP şeflerini hadlerini aşmamaları için uyarmakta gecikmedi. TÜSİAD, yaşanan krizlerin ardından gerçekleştirdiği ABD ziyareti ile tekelci burjuvazinin tercihini net bir şekilde ortaya koyarken, düzenin gerçek sahipleri tarafından yapılan operasyonlarla AKP’nin tek alternatif olma pozisyonuna son vermek için de harekete geçildi.

ABD emperyalizminin tek alternatifi olmanın rahatlığı ile istediği gibi at oynatan AKP Hükümeti düzenin efendilerinin bu adımlarını görür görmez hızla hizaya geçmiş oldu. TÜSİAD’ın ziyareti ile aynı döneme gelen ABD ziyareti, burada aldığı direktiflerle Siyonist İsrail’le gerçekleştirdiği gizli görüşme ve yapılan “eksen kayması” tartışmalarına verdiği yanıtlar AKP şeflerinin mesajı almakta gecikmediğini gösteren örnekler oldular. Ayrıca AKP Hükümeti bu gelişmelerin ardından ABD emperyalizminin güvenini tekrar kazanmak için kendisine verilen “alt bölgesel düzenler kurma” görevini yerine getirmek için de adımlarını hızlandırdı.

Ekonomik, askeri ve siyasi birçok açıdan emperyalizm ile göbek bağı bulunan Türkiye gibi bir ülkede burjuvazinin ve onun hükümetinin her adımını dolaysız bir şekilde ABD ve AB emperyalistleri belirliyor. Yapılan müdahaleler ile bu gerçeğin bir kez daha kendilerine hatırlatıldığı AKP şeflerinin ise zaten ABD emperyalizminin emir ve çıkarlarına hizmet etmekten başka ne bir alternatifi, ne de bir tercihi bulunuyor. Ama yine de hükümetini devam ettirmek ve bu hükümet gücünü iktidar gücüne dönüştürmek hedefinde olan AKP şeflerine bu uyarılar yoluyla görevlerini yerine getirmek için daha büyük bir şevkle çalışmaları gerektiği hatırlatılıyor.

Bu tercihin gereklerini yerine getirmek ise bir seçim provası olarak görülen referandum öncesinde AKP şefleri için efendisi ABD’nin desteğini almanın temel koşuludur. İşte bu nedenle iktidar gücü olma arzusu ile atağa kalkan AKP şefleri, yapılan çağrıya hızla yanıt vermekte, başta ABD olmak üzere emperyalist merkezlere daha büyük bir arzu ve şevkle biat etmekte tereddüt etmiyorlar.