09 Temmuz 2010
Sayı: SİKB 2010/27

 Kızıl Bayrak'tan
İşbirlikçi rejimler için
esas olan uşaklıktır!
Kirli savaş tırmandırılıyor!
Düzen güçleri Kürt halkına karşı
tam siper aldı!
Başbuğ’dan Kürt sorunuyla ilgili
“şanslı” açıklamalar!
GOP BDSP’den zorunlu açıklama
Sivas katliamı eylemlerle
lanetlendi
UPS’de patron-polis
saldırılarına geçit yok!
TEKEL işçisi hesap soruyor!
İşçi ve emekçi hareketinden.
Toplu Sözleşme Sempozyumu’nun ardından
Sempozyum üzerine düşünceler.
Metal patronlarının saldırılarına karşı direniş!
BMİS Gebze Şube Başkanı’yla konuştuk
Rize Belediye Başkanı’ndan ırkçı, cinsiyetçi açıklama.
6. Avrupa Sosyal Forumu gerçekleşti.
Yunanistan mali krizi ve AB’nin yeniden dizaynı.- Volkan Yaraşır
Katastrofik sarmal - Volkan Yaraşır
Obama yönetimi işgalci orduların şefini kovdu.
“Kürtler ne istiyor?” - M.Can Yüce
Kapitalizmin vazgeçemediği
oyuncağı nükleer!
Çevre katliamına HES’lerle devam!
Mücadele Postası
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

DİSK / Birleşik Metal-İş Gebze Şube Başkanı Erdoğan Özer ile metal işkolu ve metal TİS süreci üzerine konuştuk…

"Esneklik BMİS için kırmızı çizgidir!”

Birleşik Metal'in rotası diğer metal işçilerine de yol gösterecek!

- Krizle birlikte şubenize bağlı fabrikalarda ne gibi gelişmeler yaşandı? Çalışma ve yaşam koşullarında ne gibi değişikler oldu?

- 2008 yılının sonlarına doğru hem dünyada hem bölgede bir ekonomik kriz başgösterdi. Bu krizin bize yansımaları tabii ki çok şeyi değiştirdi ve rahat bir süreç geçirmedik. Birçok işletmemizde özellikle kriz sürecinin ilerleyen zamanlarında kısa çalışma ödeneği kullanıldı. İşten çıkarmalarla ilgili ise bir-iki işletmemiz dışında çok ciddi bir çıkışla karşılaşmadık. Yani Gebze bölgesinde ciddi üye kayıplarımız olmadı. Üye kayıplarımız olmadı ama bu süreci atlatabilmek adına farklı varyasyonları denemek zorunda kaldık. İşte çalışanlarımızın iş akitlerinin devamını sağlayabilme konusunda sıkıntılı bir süreç geçirdik ama bu son 3-4 aydır işletmelerde derlenip toparlanma söz konusu. Kriz döneminde işten çıkartılan arkadaşlarımızın büyük bir kısmı tekrar fabrikalarında işbaşı yaptılar. Bu yüzden toplama baktığımızda çok ciddi üye kayıplarımız olmadı. Ama kriz, hem bölgedeki işletmeleri hem de özellikle MESS grup toplu iş sözleşmesine girilmesi ile işverenlerin elini güçlendirdi. O anlamda bizim bu dönemdeki MESS grup toplu iş sözleşmelerimiz bundan önceki süreçlerden daha çetin geçecek. Zira genel anlamıyla işçi sınıfında bir geri çekilme söz konusu. Mücadele anlamıyla ise belirli argümanları şu anda aktif bir biçimde kullanamayacağız gibi görünüyor. Özellikle kriz psikolojisinin getirdiği eksiklik şu anda işçi arkadaşları ciddi şekilde etkiliyor. Ancak bunların anlamı şu değildir. Metal işçileri kayıtsız şartsız teslim olacaklar değildir.

Bunun yanında BMİS bu süreci en aktif, en doğru şekilde kullanmaya çalışan sendikadır. MESS grup toplu iş sözleşmesi ile ilgili işyerleri ile ikinci toplantımızı tamamladık. Aşağı yukarı taslağı şekillendirme noktasına geldik. Yani bu süreç devam ediyor. Bence Birleşik Metal'in ortaya koyduğu rota diğer metal işçilerine de yol gösterecek. Bunun üzerinde çalışıyoruz. İşyerlerindeki arkadaşlarımız ve temsilci arkadaşlarımız ciddi gayretler içerisinde. Hem bugünkü süreci şekillendirmekle ilgili hem bundan sonra gerçekleşecek gelişmelere dönük ciddi bir mesai harcıyorlar. Bundan sonraki süreçte harcanan mesainin verilerini bir şekliyle kamuoyuyla paylaşacağız. Ama bunun için biraz daha çalışmaya ihtiyacımız var.

 

Esneklik bizim için grev nedenidir!

- 2010 MESS Grup Toplu Sözleşmeleri’nden beklentileriniz nelerdir?

- Şimdi aslında bu süreci olumlu geçecek diye değerlendirmiyoruz. Şu anlamda olumlu geçecek diyemiyoruz. Çünkü 2008'den bu tarafa özellikle sendikal süreci etkileyecek çok farklı gelişmeler yaşandı. 2008-2010 yılı TİS imzasından sonra işverenler adına taşeronluk yapan Türk Metal Sendikası Başkanı içeri alındı. Ergenekon davasıyla birlikte Türk Metal Sendikası içerisinde farklı bir yapılanmanın ortaya çıkabileceği söyleniyor. Bunu şu anlamda söylüyorum. Mustafa Özbek'in gidiyor olması oradaki birçok taşı yerinden oynattı. Veya böyle bir olgu bir şekilde sermayeyi de rahatsız etti. Bu ilişkinin bu kadar çirkinleştiğinin su yüzüne çıkması sermayeyi rahatsız etti. Sadece ortaya çıkmasından rahatsız oldu. Bunun içinde sanki yeni bir oluşum ortaya çıkıyormuş gibi, sanki Türk Metal, sendikal anlayışını değiştiriyormuş gibi bir imaj yaratma sevdasına kapıldı.

Bu konuda özellikle Birleşik Metal'le uğraşmaktan hiçbir fırsatı kaçırmayanlar, İzmir ve Konya'daki MAHLE örgütlenmesinde bize karşı işveren tarafından çağrıldılar. Konya'da özellikle ilk defa Türk Metal yöneticileri örgütlenmeye gitti. Kendilerine göre yeni bir sendikal yöneticilik imajı yaratmaya çalışıyorlar. Ama bu durum, süregelen ilişkiyi akşamdan sabaha kapatacakları anlamını taşımıyor. Bizim süreçle ilgili olumsuzluk olarak gördüğümüz en büyük gösterge veya kurumsal olarak koyduğumuz nokta burası. Zira Türk Metal ve Çelik-İş Sendikası'na bağlı birçok işletmede hem çalışma hem de ücret anlamında esnek çalışma koşullarının en “mükemmel” uygulamalarını gördük. Kısa çalışma ödeneğinden faydalanırken bile sendikamızla diğer sendikalar arasındaki fark çok bariz olarak ortaya çıkıyor. Zira ödemelerde yüzde 30'luk artı eksi bir fark var. Biz sosyal haklarımızdan çalışma karşılığını ücretlerimizin tamamıyla alırken diğer fabrikalar sadece çalışma ücretlerinin karşılığını alıyor. Bunun ötesinde Ereğli'de özellikle Çelik-İş'in yaptığı uygulamalar ücret anlamında çok ciddi problemleri açığa çıkarttı. Zira bu iki örnek işçilerin veya sendikanın işçilerin iradesini nasıl farklılaştırdığını ve onların kendi sözlerini söylemelerini gerektirdiği süreçte işverenle nasıl pazarlık halinde olduklarını gösteren çok ciddi örneklerdir. Tüm ücretlerden yüzde 35'lik bir indirim yapıldı. Buna benzer bir öneriyi 2001 yılında yine MESS yapmıştı. Bu anlamda biz bu öneriyi hiç tartışmaya gerek görmeden reddetmiştik. Ama bizim dışımızdaki tüm işletmelerde bu ücret kesintileri birebir uygulandı. MESS'in araştırmalarında bu oranlar çok açık var. Birleşik Metal ile MESS'in oranları arasında bir liralık bir fark var. Bize “aynı sözleşmeyi imzalıyorlar” diye yapılan eleştirilere gelince, olayın içine girmek lazım, bir de burdan bakmak lazım. Türk Metal'in sözleşmesinde 'hasar tazminatı'nın ne olduğunu, o yazıları yazan arkadaşlar önce okumalılar ondan sonra yazmalılar. Bunlar biraz araştırmaya bağlı olan şeyler.Bu aradaki farklar buradan geliyor. Bu dönemde en büyük problem, esnekliğin TİS'e fiili olarak sokulması çalışmalarıdır. Bu konuda en büyük endişemiz, Türk Metal Sendikası'nın, MESS'in toplantı odalarında esneklik ile ilgili birçok kararın geçeceği yönünde görüş bildirdiğidir. Bu konu bizim TİS süreci çalışmalarımızın temelini oluşturuyor. Bu konuda ciddi beklentilerimiz var. MESS ve Türk Metal'in son dönemde gerçekleştirdikleri görüşmelerde geleceğe ilişkin adımların kaynağını esneklik üzerinde yapılan anlaşmalar oluşturuyor. Türk Metal Genel Başkanı'nın da Türk-İş'e genel sekreter olması da bu pazarlığın başka bir yanını gösteriyor. Olaya buralardan, bu şekilde bakmak gerekiyor.

Bu anlamda Birleşik Metal Sendikası'nı çok ciddi bir mücadele bekliyor. Şimdiye kadar iki tur toplantı yaptık. Toplantılar, her işletmenin yüzde 30'uyla gerçekleşti. Her işletmenin yürütmesi dışında sayısal oranının yüzde 30'uyla bir araya geliyoruz ve bu toplantılarda ortak bir ifade kullanılıyor. Esneklikle ilgili ortaya çıkabilecek her türlü girişim bizim için grev nedenidir. Birleşik Metal bundan önceki süreçlerde de tavrı çok net olan bir sendika. Bunu ifade ediyor olmaları çok anlamlı bence. Bütün o baskıya, bütün o kriz psikolojisine rağmen bu ifadenin altı çok net olarak çizilmeli. MESS grup toplu iş sözleşme sürecinden çıkışı sağlayacak ifadeler de bunlar aslında. Ücretle ilgili çok ciddi beklentiler yok. Ama iş esnekliğe geldiği zaman o çizgi BMİS'in üyeleri açısından kırmızı çizgidir. Bunu, krizden etkilenmeyen sektörlere de mal edebiliriz. Bu süreç çetin geçicek. Bunun için özellikle esneklikle bağlantılı uygulamalar eğer bu dönem sözleşmelere girmezse bir daha başka bir şansları olmayacak. Çünkü zemin kendileri açısından bu kadar müsait.

 

Problemi çözecek olan tabandaki işçidir!

- Mücadeleyi örgütleyebilmek için öncü işçilere ve ilerici sendikacı-tensilcilere ne gibi görevler düşüyor?

- Şimdi her şeyden önce bu işte şu veya bu şekilde sorumlu olan herkesin öncelikle samimi davranması gerekir. Fabrikalarda çalışan temsilcilerimiz, işçilerimiz bu sürece ciddi şekilde omuz veriyor. Bizim bir sıkıntımız bu sektörde üç ayrı sendika olmasıdır. Ülkedeki yasalar gereği sayısal olarak fazla olan sendikanın görüşmeleri dikkate alınıyor. Bunun için de biz daha önceki dönemlerde denediğimiz yöntemleri uygulamaya devam edeceğiz. Sendikal mekanizmaların yönetimleriyle problem çözme şansımız yok. Çözemezsiniz! Bu bütün sendikal mekanizmalar için geçerli. Problemi çözecek olan tabandaki işçidir. Tabii bu konuda daha önceki süreçlerde yaptığımız çalışmaları yapmaya devam edeceğiz. Ne kadar çok işçiye ulaşabilirsek, derdimizi anlatabilirsek önemli olan bu. Zaman zaman yaptığımız çalışmalardan pişmanlık duyuyoruz. Zira bu konuda ilişkiye geçtiğimiz insanlar ertesi gün kapının önüne konuluyor. Çok somut örnek geldi aklıma. Fabrikalara ulaşmak zor. Bizim örgütlü olduğumuz fabrikalarda herkes bildiri dağıtabilir. Önce bildiri dağıtıp arkasından bizim için başka şeyler yazsalar da dağıtabilirler. Bizim için problem yok. Ama oraya ulaşmak gerçekten zor. Siz bildiri dağıtırsınız ama sizden bildiriyi alan işçinin yarın ne olacağı belli olmaz. O konuda Çayırova'da örgütlü olan arkadaşlar bir öneride bulundular. Dediler ki biz farklı birşey yapalım. Dedim “ne yapacaksınız?” Şunu dediler “biz bu hafta Cuma namazına gidelim. İşçilerin yüzde sekseni cuma günü Yenimahalle'deki camiye geliyorlar. Biz oraya gidelim. Sadece onlara dağıtmayalım, Cuma’dan çıkan herkese dağıtalım.” “Olur” dedik. Derdimiz insanlara bir şeyler anlatmaksa bunun yeri çok önemli değil. Kale Radyatör işçilerinden 14 kişi bildiri aldı. Bu fabrikada yaklaşık 1000 kişi çalışıyor. Bunun nerden baksanız o gün gündüz vardiyasında olan 400-500 işçisi var. Ve hiç yoksa 300’ü Cuma namazında. Bildiri alan 14 kişiden 8’i BMİS imzasını görür görmez buruşturup çöpe attı. 6 arkadaş da hiç açıp bakmadan katlayıp cebine koydu. Ertesi gün 9 kişi kapının önüne konuldu. Yani pişmanlık duyma gerekçem bu. Ama öyle veya böyle biz bu çalışmaları yapmaya devam edeceğiz. 1990 grevinde bir işçiydim. O sürecin örgütlenmesi böyle oldu. Yani yukarıdaki yöneticiler örgütlemedi o grevi. Tabandaki işçiler örgütledi. İnsanlar kahve kahve dolaştı. Ben işten çıktıktan sonra gece 02.00'den önce eve gittiğimi hatırlamıyorum. Hepimiz grup grup farklı yerlere gidiyorduk. Türk Metal'e bağlı işletmeler vardı. Hepimiz bir yerlere dağılıyorduk. Bu süreçte de biz BMİS olarak bu çalışmayı çok aktif olmasa da yürütüyoruz. Bunu bu çalışmalar biraz daha somutlandığı oranda kamuoyuna deklare edeceğiz ve hızlandıracağız.

Bu konuda BMİS'in toplantılarından kendi bölgem adına çıkardığım sonuç şu: Esnek çalışma modelleri adına uygulanacak her türlü dayatma bizim için her şeyden önce karşı çıkılması gereken noktadır. İlk defa bizim için bu dönem ücret ikinci planda. İlk defa sosyal haklar üçüncü ya da dördüncü planda. Bu konuda arkadaşlarımızın da bizimle aynı endişeyi paylaşıyor olması bizim işimizi biraz daha kolaylaştıracak. Mücadele hattımızı bunun üzerine kurmaya çalışıyoruz ve tabanda bir örgütlülük yaratmaya çalışıyoruz. Metal işçilerin tümünün sahip çıkabileceği mekanizmayı yaratma derdimiz var. Geçtiğimiz dönem yaptığımız eylemlilikler geniş bir biçimde kamuoyunda yankı buldu. Cuma yürüyüşleri bir klasik haline geldi. Bu dönemde şu veya bu şekilde söze yer bırakmadan medyada yer alacak birçok çalışmamız olacak.

Gebze BMİS Şubesi'nin bu dönem önüne koyduğu mücadele hattı esneklik dayatmaları olacak. Bununla ilgili olarak şunun bilincindeyiz; tek başımıza bölgedeki tüm sorunları çözme gücümüz yok. Yapmamız gereken şey tepede olması mümkün olmayan o sınıf kardeşliği temelindeki birliği becerebildiğimiz kadar örmeye çalışmak. Gebze bu noktada birçok işi birlikte yapabilen bir bölge. Her ne kadar Türk Metal bu çalışmanın içine girmese de işletmelerinde ulaşabildiğimiz insanlar bu çalışmanın içine giriyorlar ve Gebze sendikalar arası çalışmalarda da o arkadaşlar çalışmalara katkı sunuyorlar. Metal işçilerinin bu süreçte mücadeleye katılmıyorlarsa bile kendi işletmelerinde sorgulayabilecekleri bir çalışma yürütmeye çalışıyoruz. Hiçbir şeye güçleri yetmiyorsa bile kendi temsilcilerini sorgulasınlar. Ana politikamızı bunun üzerine oturtuyoruz.

Kızıl Bayrak / Gebze

 

 

 

DİSK hangi sınıfın safında!

DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner’i 7 Temmuz günü ziyaret etti. Gerçekleştirilen görüşmenin ardından Çelebi ve Boyner basına açıklamalarda bulundu. Birbirleriyle uzlaşmaz çelişkiler üzerinden karşıt olan iki sınıfın temsilcileri, bölgesel kalkınma, bölgesel gelişmişlik farklarının giderilmesi vb. konularda DİSK ve TÜSİAD’ın birlikte çalışabileceği konusunda fikir birliğinde olduklarını söyledi.

İşçi ve emekçilere sömürüyü, kölece çalışma koşullarını dayatan patronların örgütü TÜSİAD’la, işçilerin haklarını savunması gereken DİSK’in nasıl bir fikir birliği içerisinde olabileceği anlaşılır bir yerde durmuyor. Böyle bir görüşme DİSK’in hangi sınıfın çıkarlarını gözettiği sorusunu akla getiriyor.

DİSK ve TÜSİAD ortak çalışmalarını sürdürecek!

Basın açıklamasında Boyner, bugünkü görüşmelerinde dört noktada fikir birliğinin bulunduğunu ve çalışmalarının süreceğini ifade etti.

Anayasa üzerinden şekillenen ilk başlıkta Türkiye’yi batı standardında bir demokrasiye kavuşturacak yeni bir Anayasa’ya kavuşmasının iki örgüt tarafından da arzu edildiği ifade edildi.

Bunun yanında DİSK ve TÜSİAD’ın fikir birliğinde olduğu diğer bir konu ise “terör” olarak ifade edildi. Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde farklı sivil toplum örgütleriyle de bu konuda ortak çalışma geliştirileceği söylendi.

Boyner, şunları söyledi: “İstihdam konusunda Türkiye’nin ekonomik gelişmesi konusunda da çok ciddi işbirlikleri yapabileceğimiz, birlikte çalışmalar yapabileceğimiz noktasında da fikir birliğine vardık. İşgücü dünyasındaki yapılanma, örgütlenme, istihdamın daha artırılması, işsizlikle mücadele gibi konularda birlikte çalışmalar yapacağız. Bu konuda da bir anlaşma aramızda var. Bölgesel kalkınma ve bölgesel gelişmişlik farklılıklarının giderilmesi noktasında da, iki örgütün birlikte çalışabileceği konusunda fikir birliğine vardık.’’

DİSK kimin çıkarlarını savunacak!

Özellikle kriz döneminde türlü saldırılarla işçi ve emekçilere kan kusturan patronların, kâr oranlarındaki azalışa dahi tahammül edemeyerek toplu işten çıkarmalara başvurduğu bilinirken DİSK, TÜSİAD’la işsizlikle mücadele üzerinden nasıl bir hat izleyecek?

İşçilere zorunlu mesailer dayatılırken, çalışma saatleri uzarken istihdamın arttırılması üzerinden DİSK, TÜSİAD’la nasıl bir ortak çalışma içinde olabilecek?

Kölece çalışma koşullarına karşı sendikalaşmak isteyen işçiler işten atma saldırısına maruz bırakılırken, patronlar sendika düşmanı bir tutum içerisinde işçilere tehditler savururken DİSK, TÜSİAD’la nasıl kol kola girebilecek?

İşçi ve emekçilerin mücadelesi patronların devleti tarafından her türlü baskı ve zor aygıtıyla sindirilmek istenirken DİSK kimin tarafında konumlanacak?

İşçilerin çoğunun sigortasız, sendikasız, kölece koşullarda çalıştırıldığı bir dönemde DİSK’in mücadeleyi büyütmek yerine patronlarla masaya oturmasının anlaşılır bir açıklaması olamaz.



MİB, Yunus Dönmez’le
dayanışmayı büyütüyor...

Ankara Metal İşçileri Birliği, patronların kar hırsı sonucu astım-bronşit hastalığına yakalanan ve ölüme terk edilen Buse Metal işçisi Yunus Dönmez’le dayanışma amacıyla başlattığı kampanyayı büyütüyor.

İvedik Organize Sanayi Bölgesi’nde bulunan Buse Metal’de çalışırken meslek hastalığına yakalanan Dönmez’le dayanışma kampanyasının startını 1 Temmuz günü Dikmen’de gerçekleştirilen Sivas Katliamı anma etkinliğinde stant açarak veren MİB, Dönmez’le dayanışmayı yükseltmek amacıyla 11 Temmuz Pazar günü saat 17.00’de DİSK / Birleşik Metal-İş Sendikası Anadolu Şubesi’nde basın toplantısı düzenleyecek.

Dikmen Ahmet Arif Parkı’nda gerçekleştirilen etkinlikte açılan stantta Yunus Dönmez’le dayanışma çağrısı yapan bildiriler dağıtılırken, dayanışma kartları satıldı ve Ankara İşçiden İşçiye Bülteni de emekçilere ulaştırıldı. Etkinlik boyunca emekçilerle iş cinayetleri ve meslek hastalıkları anlatıldı. Çalışma Dikmen’li emekçiler tarafından ilgi ile karşılandı. 2 Temmuz mitinginde ise bildiriler ve dayanışma kartlarıyla kampanyanın duyurusu yapıldı.

MİB, dayanışma kampanyası çerçevesinde bir de dosya hazırladı. Madenlerde, tersanelerde, fabrikalarda ve atölyelerde yaşanan iş kazalarına ve işçi ölümlerine dikkat çekilen dosyada Dönmez’in kendi kaleminden, astım-bronşit hastalığına yakalanış süreci ve ölüme terkedilişini anlatan yazısına da yer verdi. Yunus Dönmez’in bir işçi arkadaşının, örgütlenme ve mücadele çağrısı yaptığı yazısının da bulunduğu dosyada Yunus Dönmez’le yapılan röportaj da yer buluyor. MİB, başta metal işçileri olmak üzere kapitalizmin azgın sömürüsü altında ezilen tüm işçi ve emekçileri “yaşamak için mücadeleye” çağırıyor.