22 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/34

  Kızıl Bayrak'tan
  Emperyalist dünyanın iç ilişkilerinde yeni bir dönem
   Kontrgerilla: İşçilerin, emekçilerin ve
Kürt halkının can düşmanıdır!
Emperyalist savaş Ankara’daki işbirlikçilerin açmazını derinleştiriyor!
17 Ağustos deprem yıkımının tek sorumlusu sermaye düzeni ve devletidir!

Sermaye hükümetinin bakanları yolsuzluk batağında…

Toplu görüşmeyi toplu sözleşmeye çevirmek için…
  Belediyelerde grev hazırlıkları...
  İşçi ve emekçi hareketinden…
  Tersanelerdeki işçi ölümlerine karşı mücadelenin durumu ve görevler
  Mamak Kültür-Sanat Festivali’nin 5. yılında bütünlüklü ve güçlü bir politik faaliyet…
  Hacıbektaş Şenlikleri ve devrimci müdahale sorumluluğu
  Milletin parası...
Yüksel Akkaya
  Pakistan diktatörü general Pervez Müşerref çukura sürüldü
  Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi tamamlandı...
  Doğu Avrupa’ya “füze kalkanı” yeni savaşlara davetiye çıkarıyor!
  Dünyadan…
  Diyet öyküleri / 2...
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kontrgerilla: İşçilerin, emekçilerin ve Kürt halkının can düşmanıdır! 

Ergenekon davası, gündemin ilk sıralarındaki yerini korumaya devam ediyor. Bu davanın ilk duruşması için 20 Ekim tarihi yaklaşırken, geçen hafta önemli bir gelişme daha yaşandı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklu bulunan emekli tuğgeneral Veli Küçük’ün sağ kolu ve JİTEM’in kurucularından biri olarak bilinen emekli jandarma albay Arif Doğan’ın Beykoz’daki işyerine düzenlenen operasyonda iki kalaşnikof, çok sayıda tabanca, mermi, el bombası ve bir kamyon dolusu JİTEM’e ait olduğu belirtilen gizli belgenin ele geçirildiği açıklandı. Arif Doğan Ankara’da, birlikte çalıştığı kimliği açıklanmayan iki kişiyse İstanbul’da gözaltına alındı. Bu son operasyonun önemi, Ergenekon davası kapsamında karartılmak istenen bazı gerçeklere ışık tutan bir özelliğe sahip olması.

Bilindiği üzere, gazeteci Soner Yalçın, emekli binbaşı Cem Ersever’in itiraflarında, 1987 yılında binbaşı olan Arif Doğan tarafından Jandarma İstihbarat Daire Başkanlığı’na bağlı olarak JİTEM’in kurulduğunu, İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Diyarbakır, Samsun, Erzurum’da da örgütlendiğini yazmıştı. Ergenekon soruşturmasında tanık olan Eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu’ysa, geçen dönemde Eskişehir Belediye Başkanlığı’na aday olduğunu belirterek şunlar söylemişti: “O dönemde Arif Doğan seçim kampanyamda kullanmam için bana para getirmişti. Parayı da Sedat Peker’in gönderdiğini söylemişti.” Peker’e yönelik “Kelebek operasyonu”nda bu iddia da yer almıştı.

Albay Arif Doğan bir dönem “Güneydoğu JİTEM Grup Komutanı”dır ve Kürdistan’da işlenen birçok cinayette adı geçmiştir. Örneğin, 16 Eylül 1989’da Şırnak’ın İdil ilçesinde Tahsin Selin, Hasan Utanç ve Hasan Cener adlı üç köylünün katledilmesi olayında adı duyulmuştur. Bu katliamın üzerinden 10 yıl geçtikten sonra İdil Cumhuriyet Savcısı tarafından 8 Ocak 1999 tarihinde hazırlanan iddianamede, Binbaşı Ahmet Cem Ersever, Albay Arif Doğan, Yüzbaşı Sinan Yaşar, Jandarma Kıdemli Başçavuş Şaban Bayram, İbrahim Babat, Faysal Şanlı ile “açık kimlik ve sayıları tespit edilemeyen itirafçı, korucu ve kamu görevlileri” hakkında, “silahlı çete oluşturmak”tan dava açılmış,
dava DGM kapsamına girdiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilerek, Diyarbakır DGM’ye gönderilmiştir. Ancak, Diyarbakır DGM Savcılığı’nın, Albay Arif Doğan, Ahmet Cem Ersever ile Veli Küçük’ün de aralarında olduğu çok sayıda rütbeli asker hakkında bilgi istemesine karşın bu istem karşılanmamış, görevsizlik kararı verilerek dosya rafa kaldırılmıştır.

Arif Doğan’ın birçok suç işleyen Diyarbakır Grubu’nun başında bulunduğu da basına yansıyan bilgiler arasında. Eski JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın itiraflarında, Adana E Tipi Cezaevi’nden tahliye olur olmaz bir uzman çavuş ve iki asker nezaretinde yarım kalan askerliğini yapmak üzere Kars’a gönderildiğini söylemekte ve Arif Doğan ile olan tanışmasını şöyle anlatmaktadır “Kars’a gittiğimde Mart ayı idi, dediler ki; ‘Seni Diyarbakır’dan Binbaşı Cem Ersever ve Albay Arif Doğan arıyor.’ Arif Doğan diye birini tanımıyordum; fakat Cem Ersever, 1985’te Siirt Alayı’nda sorguda olduğum zaman yüzbaşı olarak görev yapıyordu. Emirleri Ankara’dan alan bir pozisyonda idi. İstediği yerde itirafçılardan veya halktan yakaladığı kişileri araziye veya istediği yere götürebiliyordu. Tanışmamızın ardından Arif Doğan’ın JİTEM’in kurucusu olduğunu öğrendim.”

Albay Doğan’ın, Binbaşı Ersever ile birlikte JİTEM’in kurucuları arasında olduğu, bir dönem Silopi ve Batman’da JİTEM Grup Komutanlığı yaptığı, ardından Yalova Jandarma Komutanlığı’na atandığı, Ersever öldürüldükten sonra da Veli Küçük’le yakınlaştığı biliniyor. Ayrıca, itirafçı ve JİTEM tetikçisi İbrahim Babat’ın Susurluk Raporu’na yansıyan itiraflarında, Doğan ile birlikte Batman’da çalıştığı bilgisi yer alıyor. Babat daha sonra, ‘97’de İstanbul Kadıköy’de ortağını öldürmeye teşebbüs etmekten aranırken, Yalova İl Jandarma Alay Komutanı Arif Doğan’ın odasında yakalanıyor.

Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan, aralarında Jandarma Grup Komutanı Abdulkerim Kırcı ve ‘Yeşil’ kod adlı Mahmut Yıldırım ile itirafçı ve korucuların yargılandığı 11 sanıklı davada da Arif Doğan ile Veli Küçük’ün isimleri geçiyor.

Emekli Albay Arif Doğan’da ele geçirilen silah ve mühimmat, Ergenekon soruşturmasında ele geçirilen üçüncü cephanelik oldu. İlk cephane 12 Haziran 2007’de Ümraniye’de bir gecekonduda ele geçirilmişti. Bombaların sahibi olduğu belirtilen emekli Astsubay Oktay Yıldırım ile emekli Yüzbaşı Muzaffer Tekin tutuklanmıştı. Ardından 26 Haziran’da Eskişehir’de ikinci bir cephanelik açığa çıkmış, emekli binbaşı Fikret Emek’in annesinin evinde bulunan silahlara el konulmuştu.

Ergenekon İddianamesi’nde gayri ciddi birtakım konuşma ve belgeleri bir yana bırakırsak, yine de ülkenin yakın tarihine ilişkin epeyce bilgi ve belge bulunmaktadır. Fakat, davaya bakan savcı önünde duran onca bilgi ve belgeye rağmen kurulması gereken temel bağlantıları kurmaktan kaçınmakta, iddianamede vurgulu bir biçimde, TSK’nın ve MİT’in Ergenekon’la bir ilişkisinin olmadığı iddia edilmektedir. Böylece, Ergenekon içerisinde geçmişte devlette görev yapmış kişiler bulunsa da, bunların bireysel olarak hareket ettikleri, devlet kurumlarının olup bitenlerle bir ilişkisinin bulunmadığı, devletin bu türlü kirli işlere hiç bulaşmadığı mesajı verilmek istenmektedir.

Açıktır ki, Ergenekon İddianamesi, devleti aklamaya çalışmaktadır. Geçmişte yapılmış ve halen yapılmakta olan işlerden, bütün kirli ilişkilerden ve katliamlardan devletin Özel Harp Dairesi, MİT’i bunlarla bağlantılı asker ve sivil bütün bürokratları özenle ayıklanmakta, bazı işler şimdi deşifre olmuş ve ayakbağına dönüşmüş unsurların üzerine yıkılarak “bağırsak temizliği” yapılmaya çalışılmaktadır.

Arif Doğan, Yalova Jandarma Alay Komutanı olduğu dönemde bir gazetecinin “JİTEM’i siz mi kurdunuz?” sorusuna, “JİTEM diye bir örgüt yok. Jandarmanın istihbarat birimi var. Veli Küçük komutanımla bu birime yeni bir düzen verdik, etkin çalışmasını sağladık. Hepsi bu...” yanıtını vermişti. Bu halk düşmanı tetikçibaşı bugün de, Ergenekon’la bir ilişkisinin olmadığını iddia ederek “21 yıl dağlarda görev yaptım. JİTEM’in dağlarda uygulayıcısıydım” diyebiliyor.

Adı faili meçhul cinayetler, yargısız infazlar, işkenceler, toplu katliamlar, köy yakmalar/boşaltmalar, tecavüzler ve daha birçok insanlık dışı uygulamalarla birlikte anılan JİTEM, bizzat devlet tarafından kurulan bir kontrgerilla örgütlenmesidir. Kürdistan’daki mücadelenin gelişmesiyle birlikte, Genelkurmay’ın emri ve Jandarma Genel Komutanlığı’nın uygulamaya koymasıyla 1986 yılında kurulan ve gayrinizami savaşa göre konumlandırılan JİTEM, hiçbir zaman yasal bir kılıfa bürünmemiştir. “FM 31-35 Sayılı Kontrgerilla Talimnamesi”nin ifadesiyle, “Bir gayrinizami kuvvetin yer altı unsurları, kaide olarak kanuni statüye sahip değildir.”

JİTEM, doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı’na bağlı olarak faaliyet yürütmüş, Susurluk Komisyonu tarafından soruşturulmak istenen Albay Veli Küçük, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Teoman Koman tarafından korunmuştur. Koman, “kesinlikle JİTEM diye bir birim yoktur” diyerek kontrgerilla örgütünün deşifre edilmesini engellemeye çalışmıştı.

Yedi ayrı bölgede grup komutanlığı bulunan ve kitleler nezdinde deşifre olduğu için, adı Jandarma İstihbarat Teşkilatı (JİT) olarak değiştirilen JİTEM, devletin kirli işlerini yapan birimlerinden biridir. Suçlarını itiraf eden eski JİTEM mensuplarına göre, “İstihbarat timleri akşam listeyi verirdi, sabah infaz timi infaz etmiş olurdu” denilen JİTEM, her türlü katliam ve vahşetin uygulayıcılığını yapmıştır.

JİTEM, sermaye devleti tarafından gerçekleştirilen “bin operasyonda”, Kürdistan’da üç binden fazla köyün yakılıp/boşaltılmasında, beşbinden fazla faili meçhul cinayette, cezaevi katliamları da dahil toplu katliamlarda, dergi ve gazete bürolarının bombalanmasında ve daha birçok kanlı eylemlerin düzenlenmesinde “icracı” olarak görev almıştır. İcraatlarını, kontrgerilla talimnamesinde de yeralan, “Adam öldürme, bombalama, silahlı soygunculuk, işkence, kötürüm hale getirme, adam kaçırma suretiyle tedhiş, olayları tahrik, misilleme ve rehinelerin alıkonması, kundakçılık, sabotaj, propaganda ve yalan haber yayma, zorbalık, şantaj” benzeri eylemlerle duyuran JİTEM, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının, fidyeciliğin de merkezinde oturmaktadır.

Kısacası, doğrudan Jandarma Genel Komutanlığı aracılığıyla Genelkurmay’a bağlı çalışan JİTEM, adına ister Ergenekon, ister Susurluk ne denirse denilsin, işçi sınıfı ve emekçilerin, Kürt halkının can düşmanıdır. Bizzat çeteleşmiş sermaye devleti tarafından, onun kirli ve kanlı işleri için örgütlenmiştir. JİTEM, Susurluk, Ergenekon vb. üzerinden küçük bir bölümü ifşa edilen kirli icraatlar, sermaye düzeni denilen bataklığın nasıl çürüdüğünü ve kokuştuğunu, sermaye devletinin kendi halkına karşı nasıl bir cinayet örgütüne dönüştüğünü bir kez gözler önüne sermiştir. İşçi sınıfı önderliğinde emekçilerin ve Kürt halkının devrimci mücadelesiyle tarihin çöplüğüne gömülmediği sürece, her geçen gün daha da kokuşan burjuva düzenin çeteleşmiş devleti kirli icraatlarını sürdürmeye devam edecektir.