8 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/32

  Kızıl Bayrak'tan
  Liberal ham hayaller
   Düzen içi çatışmada bir perde kapanırken...
Geçici uzlaşma sağlayan egemenler sahte vaatler yayıyor...
KEY rezaleti...

Direnen işçilerden birleşik mücadele çağrısı!

İşçi ve emekçi hareketinden...
  Düzenin krizinden devrimci amaçlar için faydalanmak…
İşçi ve emekçi kitlelerin karşısına düzene karşı devrimci bir odak olarak çıkılmalıdır!
  Liman işçilerine patron tetikçilerinden saldırı!
  Çapa Temizlik işçileri ile konuştuk… -
  Hiroşima ve Nagazaki katliamlarının 63. yıldönümü...
  ABD-İran ilişkileri…
  Irak’ı sömürgeleştirme planı halkların direnişine çarpacak!
  Radovan Karaciç Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde…
  Hamas-El Fetih çatışması…
  Şah ve pat
M. Can Yüce
  Olimpiyat meşalesi
burjuvazinin elinde…
  “Geceyarısı Ekspresi” ve zindan gerçeği!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Çapa Temizlik işçileri ile konuştuk…

“Ya emeğine sahip çıkacaksın ya da susacaksın!”

 

- Hangi sebeplerle işten atıldınız?

1. işçi: 10 senedir İstanbul Üniversitesi Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışıyorum. Bu süreçten önce sendikaya üye olduğumuz için beni ve üç arkadaşımı işten çıkardılar. O süreçte biz dışarıdan çalışmalarımızı yürüttük ve geri alındık. Şimdi ise iki aylık deneme süresi koydular, bir sözleşme imzalamamı istediler ve işine devam et dediler. Ben imzalamadığım için işten atıldım.

2. işçi: Sendika üyesi olduğum için işten atıldım. Önüme bireysel sözleşme getirdiler ama ben imzalamadım.


- İşten atmalara karşı sizin ve sendikanın ilk tutumu ne oldu?

1. işçi: Bu işyerinde yıllarını veren insanlar var. Bizler insanca yaşamak istediğimiz için sendikaya üye olduk. Çünkü birlikte hareket etmezsek, haklarımızın arkasında durmazsak hepimiz birer köleyiz, bunun bilincindeyiz. 9-10 saat çalışıyoruz, ne öğlen paydosumuz var ne sabah kahvaltımız. Senelik iznimiz bile yok. Bunun üstüne bir de asgari ücret alıyoruz. Gelen insanlarla başvurduk, en azından sendika olsun, birliktelik olsun, haklarımızı alalım istedik. Sendikaya üye olduk, bizi işten attılar. İlk olarak işten atılan 4 kişi olarak 10 ay dışarıda kaldık. O zaman sendika başkanımız Sadettin Yıldırım’dı (Eski İETT Taşıtlar Şube Başkanı). Sadece olduğumuz yerde kalmadık, semtleri dolaştık, çok fazla emek harcadık. Dört ay sonra şube başkanımız değişti. Nihat Altaş şube başkanı oldu.


2. işçi: İlk olarak 55 yaş üzerinde olanları, sonra diploması olmayanları çıkardılar. Bütün çalışanlar olarak, işten çıkarmalardan sonra iş bıraktık ve aşağı indik. Belediye-İş’in basın açıklaması vardı. Onlara desteğe gittik. İki gün işi durdurduk. Sendika örgütlenme uzmanı geldi ve “imzanızı atın işe devam edin” dedi. Bu zamana kadar herkes iş bırakmıştı ama ondan sonra 85 kişi kaldı. Bizler örgütlenme uzmanına gittik, “sendika anlaştıysa söyle bize” dedik, ama hiçbir şey açıklanmadı. Şimdi dışarıda 80 kişi var. Sendikanın genel başkanı Nihat bey haftada bir saat gelip gidiyor. Grev yerinde yalnız kaldık.


- İşçiler sendikaya nasıl bakıyor?

1. işçi: İşçiler sendikaya güvenmiyor. Çünkü sendika işçisi için hiçbir şey yapmıyor. Yöneticiler işçilerin yanında değil. Burada bu kadar işçiyi örgütleyen Sadettin Yıldırım’dı. İşçilerin güvenini kazanan oydu. Bizleri ziyarete geldi. Örgütlenmenin bundan önceki şirkette olduğunu söyledi ve şimdi isim değişse de bizim Çağ’la bir meselemiz yok dedi. Burada kazanılacak direnişin ne kadar önemli olduğunu anlattı bizlere. “Bizim işimiz teslim olmak değil kazanmaktır” dedi.

2. işçi: Bugün sendika yöneticilerine istediklerimizi tekrar söyledik (ki direnişin başından beri de söylüyoruz); “sadece mahkemeyi beklemekle olmaz, bir bildiri yazalım, siz dolaşmayın biz dağıtırız” dedik. Çünkü burada insanlar geçerken merak ediyor, biz onlara da sesimizi duyurmak istiyoruz. Pankartımız olsun istedik, burada grev olduğu anlaşılsın diye. “Siz bize önlük dışında bir şey vermiyorsunuz” dedik. İlk başlarda “tamam” deyip yapmıyorlardı. Şimdi ise “çadır koyalım, pankart asalım, ne olacak zaten gelip kaldırırlar” diyorlar. “Onlar kaldırırsa biz tekrar kurarız diyoruz” ama dinlemiyorlar. Toplamda 715 işçi üyesi vardı, şimdi ise sadece 315 tane var. Bizim üyeye ihtiyacımız yok diyorlar.


- Direniş komitesi oluşturdunuz mu?

1. işçi: Biz kendimiz oluşturduk. Sendika sahiplenmedi işçileri. Kendi aramızda 18 kişilik bir direniş komitesi oluşturduk ve sendikaya gittik. “Ne yapabiliriz” diye sorduk. Bize önce “zemini kurun sonra beraber bakarız” dediler. İşçi komiteleri karar alır ve bunu yönetime dayatır. İlk olarak bunu yaptık. Pankart, çadır, çay ocağı istedik. Şubeye bildirdik. Kabul edildi ama hayata geçirilmedi. İşçi arkadaşlarımız içerisinde Esenler’den Çapa’ya yürüyen var. Sendika yöneticileri “biz bunları yaparsak kaldırırlar hemen” diyorlar. Kaldırsınlar, biz tekrar yaparız. Bunu sendikanın da demesi lazım.

Geçenlerde komitedeki işçileri kaldırdık ve slogan attık. Dekan geçti önümüzden, sloganlar “İşçiler burada dekan nerede?”ye dönüştü. Önümüze çevik polis geldi. Polis gelince sendikacılardan biri “kesin sloganı, yerinize geçin” dedi. Sendika güçlü olsa, “atın sloganı” deseydi ben de kendimi güçlü hissedecektim. Bütün işçiler ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordu ve tutumun netliğini sendika temsilcileri belirlerdi. Ama orada bile yoklar, arıyoruz, “geliyoruz” dediler. Geldiklerinde her şey bitmişti. Gelip toplantı yaptılar, “kimsenin burnu kanamasın, kimseye zarar gelmesin istiyoruz!” dediler. Oysa, baskının olduğu her yerde direniş de olmalı.


- Sendikanın yürüttüğü hukuksal süreci takip edebiliyor musunuz, bilgilendirme yapılıyor mu?

2. işçi: Sendika ilk başta bize “dava açın ve direnin” dedi. Sonrasında ise tazminat davası açtı. Hukuksal olarak tazminatın bayağı bir süresi var ama işe geri alınmanın bir aylık dava açılış süreci var. Toplu olarak bilgilendirmedi bizi sendika avukatı. Tek tek her birimize farklı bir şekilde anlattı. Çünkü işe iade davasını herkese açmadılar. Bunu için ayrı ayrı anlattılar. Avukatın bir suçu yok, avukat sendika ne derse onu yapıyor.


- Dışarıdan direnişe destek geliyor mu? Desteği yeterli buluyor musunuz ve dışarıdan gelen destekler işçilerde nasıl etki bırakıyor?

1. işçi: İnsanların, gençlerin, öğrencilerin desteğe gelmesi çok güzel oluyor. Ama ondan da sendika rahatsız oluyor. Onların siyasi olarak geldiğini söylüyorlar. Konu emek olunca “kimin geldiği önemli değil” dedik biz de. Bir toplantıda ben söyledim, gençlik olmayan yerde emek olmaz, dedim. Burada bizler emeğimiz için mücadele ediyoruz. Gençlerimiz, çocuklarımız için direniyoruz.

Yarın TTB, SES, Tez Koop-İş ortak bir basın açıklaması yapacak. Bizler onları pankartlarımız ile karşılamak istiyoruz ama yaptırmıyorlar. Ya emeğine sahip çıkacaksın ya da susacaksın. Emeğe saygın varsa, buraya bizi ziyarete gelene de karışmayacaksın.


- Süreci anlatırken birçok sorun tanımladınız. Sorunların çözümü için ne yapılmalı? Ve son olarak ne söylemek istersiniz?

2. işçi: İlk başta bir arada kalmayı denedik. Bütün herkesi dolaştık, çalışmayı durdurduk, direniyorduk. Artık insanların umudu yok. Herkes “şimdi bir kere inandık, sendikaya üye olduk ama şimdi sendika ne yaptı” diyor. Şimdi diğer çalışan arkadaşlarımız soruyor “kim var yanınızda” diye. Onlara cevap veremiyoruz, çünkü önümüzü göremiyoruz. Bilsek, görsek, anlatıp onları da ikna ederdik. Sendikanın umut vermesi gerek. Birçok insan bedel ödüyor, bunları biliyoruz. Bilerek girdik biz bu işe. Bedel ödenecekse bunu da öderiz.

En ufağından bir destek kalemi basalım, direnişimizi duyuralım diyoruz. İlla da Türk-İş yapsın demiyoruz, beraber yapalım diyoruz. Benim eşim de greve gitti. Onlar da yaşadı birçok süreci ama bizimki gibi değil. Lider Kargo’da greve gidildi, dört gece Gayrettepe’de de kaldı, ama kazandılar onlar. Sendikanın işçilere, işçilerin sendikaya güveni vardı. Sendikadan bir umut gelse işçiler dökülürler. Ama bize bıraktılar her şeyi, sahip çıkmadılar, destek olmadılar. Ya doğru düzgün yapacaklar ya da biz şirketle anlaştık diyecekler. Bu olanların başka bir anlamı yok. Sendika işçiyi karşısına alacak ve anlatacak her şeyi.

Bizler zaten yaştan kaybediyoruz. Bizi bize bıraksalar, grevin zeminini oluştursak, birlik olsak her şeyi kazanırız. Ama olmuyor. Bize desteğe gelenler umut getiriyor, yalnız olmadığımızı hissediyoruz.

Kızıl Bayrak / İstanbul