8 Ağustos 2008 Sayı: SİKB 2008/32

  Kızıl Bayrak'tan
  Liberal ham hayaller
   Düzen içi çatışmada bir perde kapanırken...
Geçici uzlaşma sağlayan egemenler sahte vaatler yayıyor...
KEY rezaleti...

Direnen işçilerden birleşik mücadele çağrısı!

İşçi ve emekçi hareketinden...
  Düzenin krizinden devrimci amaçlar için faydalanmak…
İşçi ve emekçi kitlelerin karşısına düzene karşı devrimci bir odak olarak çıkılmalıdır!
  Liman işçilerine patron tetikçilerinden saldırı!
  Çapa Temizlik işçileri ile konuştuk… -
  Hiroşima ve Nagazaki katliamlarının 63. yıldönümü...
  ABD-İran ilişkileri…
  Irak’ı sömürgeleştirme planı halkların direnişine çarpacak!
  Radovan Karaciç Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi’nde…
  Hamas-El Fetih çatışması…
  Şah ve pat
M. Can Yüce
  Olimpiyat meşalesi
burjuvazinin elinde…
  “Geceyarısı Ekspresi” ve zindan gerçeği!
  Mücadele Postası.
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

KEY rezaleti...

Sosyal sigorta ve fonlarda işçi-emekçi denetimi!

Son haftalarda bir “KEY rezaleti” yaşanıyor. 12 Eylül’den sonra sermayenin çıkarlarının ifadesi olan neoliberal saldırı politikaları süslü yalanlar eşliğinde uygulamaya sokuldu. İşçi ve emekçileri alabildiğine sömürebilmek, bin bir yolla soyup soğana çevirmek için devreye sokulan politikalar, “dünya ile bütünleşmek”, “dışa açılmak” gibi sihirli ambalajlara sarılıp sarmalanıyordu. Bu politikaların ilk dönemlerdeki uygulayıcısı ise bilindiği üzere Turgut Özal hükümetleri idi. Azılı bir işçi ve emekçi düşmanı olan Turgut Özal’ın o dönemler dilinden düşürmediği laflardan biri de “ortadirek”ti. “Ortadireği kalkındırmak”, refaha kavuşturmak, ev ve araba sahibi yapmak düzen politikacılarının en temel propaganda malzemelerini oluşturmaktaydı.

İşte bugün çok sözü edilen Konut Edindirme Yardımı (KEY) da o dönemlerde düzen siyasetçilerinin bildik yalanlarından biri olarak gündeme geldi. 1987 yılında Turgut Özal hükümeti tarafından “çalışanları konut sahibi yapmak” amacıyla Konut Edindirme Fonu kuruldu. Buna göre işçi ve emekçilerin ücretlerinden bu fona belli bir kesinti yapılacak, işverenler de çalıştırdıkları kişilerin hesabına belli bir para yatıracaklardı. Söylendiğine göre, bu fonda biriken paraların devlet tahviline vb. yatırılarak nemalanması sağlanacak, nihayetinde de hak sahiplerinin konut sahibi olmaları için hayata geçirilecek projelerin finansmanında kullanılacaklardı.

KEY kesintileri 9 yıl boyunca devam etti. 1995 yılında kesintiler durduruldu. 1999 yılında yayınlanan bir kararname ile de çalışanların KEY hesaplarının tasfiyesine, yani hak sahiplerine geri ödenmesine karar verildi. Ancak bu paranın emekçilere dağıtılıp “çarçur edilmesine” sermaye sınıfının gönlü razı olmamış olacak ki, hak sahiplerine geri ödeme işi geciktikçe gecikti. Elbette bu arada işini bilen sermaye grupları, bankalar fonun nimetlerinden fazlasıyla yararlandılar.

AKP hükümeti kamu çalışanları sendikalarının bu konuyu ısrarla gündemde tutmalarının da etkisiyle nihayet Mayıs 2007’de fonun tasfiyesini öngören bir yasa çıkardı. Yeniden bir yıldan fazla sürüncemede kalan KEY geri ödemeleri ise Temmuz 2008’de ancak başlayabildi. Ve başladığı andan itibaren de çok yönlü bir rezalete dönüştü.

Her şeyden önce KEY’de büyük bir hak gaspının söz konusu olduğu ödemelerin başlamasıyla birlikte tam olarak kesinlik kazandı. Mayıs 2007’de KEY ödemeleri ile ilgili yasa çıkartılırken, hükümetin emekçilerin paralarının en düşük biçimde nemalandırılması için elinden geleni yaptığı, hak gasplarının söz konusu olacağı, emekçilere hak ettiğinden daha düşük paraların ödeneceği o zamandan az-çok belliydi. Fakat ödemeler başlayınca bu hak gasplarının hiç de küçümsenmeyecek boyutlarda olduğu ortaya çıktı. 2000 yılına kadar paraların tutulduğu Emlak Bankası’nın mevduat faiz oranlarının uygulanması, ancak 2000 yılından itibaren daha düşük bir faiz oranı uygulanması sonucu emekçilerin alacağı paralar ciddi oranda eridi. KESK’in verdiği bilgilere göre, 9 yıl boyunca kesinti yapılmış bir emekçinin yaklaşık 3 bin YTL alması gerekiyordu. Fakat bu paranın yarısının bile ödenmediği görüldü. Ancak bunların gene de talihliler kategorisine girdiğini, 9 yıl boyunca prim ödemesine rağmen 1000 YTL’nin üzerinde para alabilecek olanların sayısının hayli düşük olduğunu da belirtelim.

Hükümetlerin ve genel olarak sermayenin bu işi ne kadar gayri ciddi bir biçimde ele aldıklarını, emekçilere hak ettikleri parayı tam olarak ödememek için nasıl kırk takla attıklarını, hatta yakın zamana kadar KEY’le ilgili işlemlerin, uygulamaların sanki hiç ödenmeyecekmiş gibi yürütüldüğünü gösteren başka rezaletler de yaşanıyor. Örneğin pek çok kişi açıklanan listelerde ismini bulamadı. Bulabilenlerin çoğu ise 3-5 YTL gibi komik denebilecek düzeylerde alacağı olduğunu öğrendi. Nasıl olsa ödenmez diye yıllar önce hak sahiplerinin listelerinin önemli bir kısmının hurda kağıt olarak SEKA’ya gönderildiği de gene bu süreçte ortaya çıktı. Tabii bir de Mayıs 2007’de çıkartılan yasadan kaynaklanan sorunlar var. Onların başında da, adlarına kesinti yapıldığı halde, sadece “aile reisine ödeme yapılır” hükmü nedeniyle kadınların mağdur edilmeleri geliyor.

Sosyal sigorta ve fonlarda işçi-emekçi denetimi!

İşçi sınıfı ve emekçiler tarihsel süreç içinde kapitalist sömürü ve yıkımı sınırlamak için önemli mücadeleler vermişlerdir. İş ve iş güvencesi; işsizlik, sağlık ve yaşlılık tehditlerine karşı emekçileri korumaya dönük sosyal güvenlik mekanizmaları; parasız sağlık ve eğitim hizmetlerinin devletçe sağlanması; sağlıklı ve ucuz konut hakkı; çalışamayacak durumda olanların geçim ve bakımının devlet güvencesine alınması vb. gibi talepler bu mücadelelerin başlıca istemlerini oluşturmuştur. Kapitalist sistemin efendileri kimi zaman yükselen mücadele karşısında geri adım attıkları için, kimi zaman da mücadelenin yükselmesinin önüne set çekmek için, işçi ve emekçilerin bu taleplerini iğreti bir biçimde karşılama yoluna gitmişlerdir. Bugün tüm dünyada bir tasfiye süreci yaşayan sosyal hak ve kazanımlar geçmişte bu sınıf mücadelelerinin ürünü olarak kazanılmışlardır.

Ancak işçi sınıfının en az 100 yıldır devam eden sosyal haklar mücadelesi sadece bu taleplerden ibaret değildir. Çünkü ifade ettiğimiz gibi, sermaye emekçilerin talep ettiği sosyal kurumları zorunlu kaldığı ölçüde oluşturmakta, fakat gerçek işlevine uygun biçimde çalışmasına olanak tanımamaktadır. Sermaye için bunların görüntüyü kurtarması, emekçileri kandırmaya hizmet etmeleri yeterlidir. Onun ötesinde bu sosyal kurum ve fonlar kapitalist sınıf tarafından bir sermaye biriktirme ve yağma aracı olarak kullanılmaktadır. Bu nedenle de söz konusu kurum ve fonların az çok işlevlerine uygun kullanılabilmeleri için sermayenin bunlar üzerindeki tasarrufunun sınırlanması, buna karşılık mümkün olabildiği ölçüde işçi ve emekçi denetiminin sağlanması kritik önemdedir. İşçi ve emekçilerin denetimi altında olmayan sosyal kurum ve fonlar, sermaye için birer sömürü ve yağma imkanından öte anlam taşımamaktadır. SSK’nın yağmalanması bunun pratik bir örneğidir. Ve bugünkü KEY tartışmaları bunun somut kanıtıdır.

Buradan çıkartılacak sonuç açıktır: İşçi ve emekçilere hizmet için oluşturulmuş her türlü sosyal kurum ve fon üzerinde işçi ve emekçilerin denetim hakkı olmalıdır. İşçi ve emekçilerin mücadele bayrağında, diğer sosyal istemlerin yanında bu talep de yer almalıdır. Onlara, yani bizi sömürenlere şunları demeliyiz: “Evet tüm çalışanlar için genel sigorta istiyoruz. Ama kurulacak sigorta kurumunun işleyişini denetlemek de istiyoruz. Evet, sağlıklı ve ucuz konutlar istiyoruz; ancak bunun için oluşturulacak fonların işçi ve emekçilerin denetimi altında olmasını da talep ediyoruz.”

Aynı şey tüm benzeri sosyal talepler için de geçerli olmalıdır.

************

KESK: “KEY hırsızlığına son verilsin!”

KESK İstanbul Şubeler Platformu, 1 Ağustos günü KEY ödemelerine ilişkin Ziraat Bankası Aksaray Şubesi önünde bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

“KESK Şubeler Platformu” pankartının taşındığı eylemde “Rezalete son verilsin, gerçek faizler üzerinden KEY ödensin!”, “KEY, fon hırsızlığına son verilsin!”, “Fonlar hırsızlara, rantiyeye kaynak oldu!” dövizleri taşındı. Yapılan açıklamada, hükümetin hak sahiplerinin alacaklarını minimuma indirmek için çeşitli formüller peşine düştüğü belirtildi. Hazırlanan yasa ile 2000 yılından önceki hesapların Emlak Bankası’nın mevduat faiz oranına göre belirlendiği, 2000 yılından sonra ise Emlak Gayri Menkul Yatırım Ortaklığı değerine göre tespit edildiği ifade edildi. KEY ödemelerine dair bir haftadır tanık olunan skandal düzeyde uygulamalar özetlendi. Açıklama şu sözlerle sona erdi:

“KEY hesaplarının ödenmesi aşamasına gelinceye dek konfederasyon olarak yürüttüğümüz çalışmalarda, çalışılan kurumun kesintiyi ödememesi veya eksik ödemesinin dışında özellikle Emlak Kredi Bankası’nın tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle sistemde ciddi sorunlar yaşandığı, kayıtların güvenilir olmadığı tespit edilmiştir. Bu sorunların giderilmesi konusundaki taleplerimizi dikkate almayan hükümet, bir kez daha pek çok hak sahibini mağdur etmiştir.”

Kızıl Bayrak / İstanbul