24 Temmuz'04
Sayı: 2004/29 (21)


  Kızıl Bayrak'tan
  İşçi sınıfı ve emekçiler bu yağma ve peşkeşe dur demelidir!
  “Kamu Yönetimi Reformu” adlı kapsamlı saldırı programı
  Aydoslu emekçiler yıkıma karşı örgütleniyor
  Kölelik yasası meclisten geçti... Sırada işgüvencesinin gaspı var...
  Eğitimde sözde devrim ya da gericiliğin sınır tanımazlığı
  Özelleştirme saldırısına, kölelik dayatmasına karşı
  Metal ve tekstilde TİS süreci yaklaşıyor...
  Direnişteki Socotab işçileriyle konuştuk...
  İşgal karşıtı direnişte yeni gelişmeler...
  Filistin direnişi engelleri aşacaktır!
  Üçlü şer ittifakını dağıtmak bölge halklarının görevidir
  Direnişçi Castleblair işçileri DİSK Tekstil yöneticilerini yanıtlıyor!..
  Sarsan ve saflaştıran direniş!..
  Castleblair’de bugün olup bitenlerin ışığında ibretle okunsun!..
  Beybi’de sendikalaşma ve reformizmin gericiliği
  Direnişçi Castleblair işçilerine...
  Direnişçi Castleblair işçilerine...
  Daimler-Chrysler işçisi kölelik dayatmasına karşı mücadelede kararlı
  Bültenlerden...
  Bültenlerden...
  Kapitalizmde spor
  Semt gençliği ve kültürel dejenerasyon
  Mamak İşçi Kültür Evi ve Mamak İşçi-Gençlik Kültür Evi’nin yaz dönemi kampanyası...
  Mücadele Postası

Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın



 
Eğitimde sözde devrim
ya da gericiliğin sınır tanımazlığı

Sermayenin eğitim alanındaki saldırıları sürüyor. AKP hükümeti saldırıları hayata geçirme konusunda tüm geçmiş hükümetleri aşan bir başarı sergiliyor. Bir yandan eğitimi tümüyle paralı hale getirme işine hız verilirken, bir yandan da ‘vizyon’larının bir gereği olarak bu alanda sözde yenilikler ve çağdaş düzenlemeler yapıyorlar. 12 yıllık kesintisiz eğitim balonunun yakın zamanda Maliye Bakanı’nın parasal gerekçelerinin ardından patlamasıyla birlikte, hükümet daha az masraflı ve daha gösterişli projeler hazırlıyor. Bunlardan biri yakında son hali verilerek açıklanacak olan müfredat değişikliği. Bu konuda ilk yapılan açıklamalar ezberci eğitime son verileceği vb. safsataları içeriyor. Ancak işin aslı oldukça farklı.

2005-2006 öğretim yılında uygulanmaya başlanacak olan yeni eğitim müfredatı beş temel alandan oluşacak. Bunlar, Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ilkeleri, anayasal çerçeve, Milli Eğitim Temel Kanunu, bilimsel yenilikler, uluslararası değişkenler olarak sayılıyor. Bunları tek tek incelemeksizin ortada bir değişiklik olmadığını söylemek mümkün aslında. Yapılan ve adına değişiklik denilen şey bir göz boyamadan öteye gitmiyor. Eğitimin amacı buüne kadar burjuvaziye hizmet edecek ve düzeni sorgulamaksızın kabul edecek insanlar yetiştirmekti. Bundan sonra da öyle olacak.

Sıralanan maddelerin neredeyse tamamı halihazırda verilen eğitimin farklı biçimlerde tanımlanmasından ibaret. Sözkonusu olan paralı, bilimdışı, ezberci ve gerici eğitim sisteminde de bunların öğretildiğini biliyoruz. Öyleyse yeni olan ne?

Göz boyama ile yalan değirmenlerini çeviriyorlar

Sözkonusu düzenleme eğitim alanında hiçbir biçimde bir iyileştirme anlamına gelmiyor. Düzenleme aslında iki amaca hizmet ediyor. Birincisi, AKP’nin hükümet olduğu günden bu yana yaptığı işin bir devamı olarak okunabilir. AKP, sermayenin saldırılarının tümünü emekçilere reform ve iyileştirme adıyla sundu. Burada da benzer bir oyun oynanıyor. Dahası eğitim konusunda artık hiçbir olumlu görüşü kalmamış olan emekçilerin ve emekçi çocuklarının güvenini tazelemek, sistemin içerisinde tutmak amacı güdülüyor. Böylece yalan ve kandırmacaya dayanan sistemlerinin bir süre daha ayakta kalacağını sanıyorlar. İkinci amaç ise müfredat için söylenen milli kültürün kazandırılması konusunda ortaya çıkıyor.

Gerçekten de yeni müfredatta üzerinde en fazla durulan nokta ulusal kültürün kazandırılması olarak açıklanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimde “küreselleşme ve ulusallaşma”nın iki çatışma alanı olduğunu kabul ediyormuş. Buna göre de “milli kültür”ün derslerde verilmesi ile “öğrenciler sağlam bir temele oturacak”mış. Yani gerici ve kafatasçı eğitim sisteminin bu yönü daha da belirginleşecek. İmam hatip ve türban tartışmalarının içinden çıkamayan, bu konuda istediklerini elde edemeyen hükümet, tüm okulları imam hatip haline getirerek rahatlamak istiyor. Burada bahsi geçen “milli kültür” Türk-İslam sentezidir ve ırkçı, dinsel gerici ideolojinin merkezine oturmaktadır.

Burjuvazinin gerici eğitimine karşı parasız,
bilimsel, anadilde eğitim talebini yükseltelim!

Burjuva iktidarı eğitim alanında reform adı altında bir kez daha paralı ve gerici eğitimi dayatıyor. Bunun adına devrim demeleri ise tam bir şarlatanlık örneğidir. Yüzbinlerce genç insan üniversite kapılarında yığılırken, emekçiler için çocuklarını okula göndermek ciddi bir külfet halini almışken ve genç insanların kafaları gereksiz bilgilerle doldurulurken yapılan bu tür düzenlemeler kimseyi aldatamayacaktır. Anadolu kültürü adı altında gerici ve şoven Türk-İslam sentezini karşımıza çıkaranlar, anadilde eğitimi savunmayı suç kabul ederek Eğitim-Sen’i kapatmaya çalışmaktadırlar. İşte onların reform anlayışı, çağdaş eğitim tanımı budur.

Eğitim alanında birikmiş sorunları bu ya da başka bir burjuva hükümetin çıkaracağı müfredatlar çözemez. Aksine tüm yapılanlar sorunu daha da büyütecektir. Sorunun çözümü emekçilerin ve öğrenci gençliğin ortak mücadelesinden geçiyor. Parasız, bilimsel, anadilde eğitim talebinin daha güçlü bir biçimde savunulması günün en acil görevidir. Davaları sırasında eğitim emekçileri ile beraber, kayıt yaptırmaya çalışırlarken emekçilerin yanında ve ÖSS’nin kurbanı olan yüzbinlerce genç ile birlikte bu talebi kazanana kadar mücadeleyi sürdüreceğiz.



Belediyeler greve hazırlanıyor...

“Sokağa, eyleme, genel greve!”

Belediye-İş Sendikası’nın İstanbul’da yürüttüğü toplusözleşme görüşmeleri belediye işverenleri adına masaya oturan Miksen’in esnek çalışma ve düşük ücret dayatması sonucunda anlaşmazlıkla sonuçlanmıştı. Belediye işvereninin dayatmacı tutumunu protesto etmek için İstanbul Büyükşehir Belediyesi önünde biraraya gelen Belediye-İş üyesi işçiler 21 Temmuz günü bir eylem gerçekleştirdiler. “Direne direne kazanacağız!”, “Belediye işçisi köle değildir!”, “Sokağa, eyleme, genel greve!”, “İşçilerin birliği sermayeyi yenecek!” sloganlarının atıldığı eyleme yaklaşık 800 işçi katıldı.

İlk konuşmayı yapan Belediye-İş 2 No’lu Şube Başkanı Hasan Gülüm, toplusözleşme görüşmelerinin esnek çalışma dayatmasıyla tıkandığını, önceki sözleşmelerden çok farklı bir talep içerisinde bulunmadıklarını söyledi. Esnek çalışmayı kabul etmeyecelerini beliren Gülüm, 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Ayrılmaz’a bıraktı. Bunun bir uyarı olduğu ve sadece temsilci arkadaşlarla eyleme geldiğini söyleyerek konuşmasına başlayan A. Miksen, haftalık çalışma düzeninin, yıllık izinlerin tartışmaya açıldığını söyledi. İşçilerin geçmiş kazanımlarının bir çırpıda ellerinden alınmaya çalışıldığını, bunu asla kabul etmeyeceklerini, grev istemediklerini, ancak haklarını savunmak için sonuna kadar mücadele edeceklerinden kimsenin şüphe duymaması gerektiğini vurguladı. “Makul taleplerimiz kabul edilmezse her türluml; yasal, demokratik ve meşru eylemleri yapacağız” diyen Ayrılmaz grev sürecinin başlaması için arabulucu raporunun beklendiğini söyledi.

Bu arada 8 yıldır süren İETT yetki kavgasında yargıtay bu sefer de yetkiyi Hizmet-İş Sendikası’na verdi. Belediye-İş Sendikası yaptığı açıklamada, kararın siyasi olduğunu, Hizmet-İş Sendikası’nın 1079 sahte üye yaptığını söyledi. Mücadelelerinin süreceğini, işçilerin sendikalarından kopmayacağını belirtti.

Kızıl Bayrak/İstanbul