Madleen yelkenlisi, “Özgürlük filosu”...
Gazze’de soykırıma karşı yürekli bir ses
Dinci-faşist İsrail rejiminin Gazze’de yaptığı soykırım 7 Ekim 2023’ten beri devam ediyor. Uluslararası tüm anlaşma, kural ve hukuku ayaklar altına alan İsrail, dünyanın gözleri önünde insanlığa karşı suç işlerken, ABD başta olmak üzere batılı emperyalistler tarafından hem destekleniyor hem himaye ediliyor.
İsrail, Birleşmiş Milletlerin aldığı hiçbir karara uymadı. ABD emperyalizmi ise, BM Güvenlik Konseyi’nden siyonist vahşete karşı kararlar alınmasını veto hakkını kullanarak engelliyor. Nitekim Gazze’de soykırım devam ederken Güvenli Konseyi’ne gelen beşinci karar tasarısının onaylanmasını yine engelledi. 5 Haziran’da yapılan oylamada 14 ülke Gazze’de ateşkes tasarısı lehine oy kullanırken, ABD veto etti.
Bu kararı alan Trump yönetimi, tıpkı onun selefi Biden yönetimi yaptığı gibi, Gazze’deki soykırımdan birinci derece sorumlu olduğunu teyit etmiştir. ABD’nin vetosu, Tel Aviv’deki savaş suçlusu çeteye, “soykırıma devam et” mesajıdır aynı zamanda.
***
Soykırım devam ederken, çocukların bir dilim ekmek bulamadığı Gazze’de insani felaket korkunç boyutlara ulaştı. Kendilerine Arap ya da Müslüman diyen devletler İsrail’le işbirliğine devam ediyor. Saray-Erdoğan rejimi ise, soykırım yapan İsrail savaş aygıtına petrol, çelik ve diğer malzemeleri aksatmadan taşımayı sürdürüyor. İslam’ın istismarı üzerinden siyaset yapan Erdoğan, Suriye’yi işgal eden cihatçı terör örgütleri ile İsrail arasındaki işbirliğinin perçinlenmesi için de mesai yapıyor. Riyakarlık öyle bir noktaya varmış ki, Gazze’de soykırım en korkunç boyutlara ulaşmışken, Erdoğan ve başında bulunduğu rejim, Suriye’nin yağmasından alacağı payı garantilemek için HTŞ ile İsrail arasındaki ilişkileri güçlendirmek için adeta çırpınıyor. Bu arada gerici Arap rejimlerinden ses çıkmazken, Trump’la görüşten Körfez şeyhleri ABD’ye trilyonlarca dolarlık yatırım ve ticaret yapmak için anlaşma yaptılar. Ancak bu kral ve emir takımı iğrençleşmiş ki, Gazze’nin açlıktan kıvranan çocuklarına bir ekmek bile götürmediler.
***
Emperyalist kapitalist devletlerin tutumu bu kadar tiksinti vericiyken, soykırıma hayır diyen yürekli sesler de var. Marsilya liman işçileri soykırım çetesine götürülmek istenen silah parçalarını yüklemeyi reddederken, bir grup yürekli eylemci de Madleen yelkenlisiyle Gazze’ye ulaşmaya çalışıyor. Bugün (9 Haziran) yansıyan haberlere göre İsrail yelkenlinin etrafını sardı ve irtibat kesildi.
İnsani yardım yüklü Madleen yelkenlisi, iklim aktivisti Greta Thunberg ve İrlandalı aktör Liam Cunningham’in de olduğu 12 kişiyle Gazze’ye doğru yol alıyordu. Amaçları, İsrail›in Gazze’ye uyguladığı vahşi ambargoyu kırmak. Bu amaçla 1 Haziran’da Katanya kentindeki San Giovanni Li Cuti Limanı’ndan Gazze’ye doğru yola çıktı. Yelkenli Mısır kara sularına ulaştığında, Tel Aviv’deki soykırımcı çetenin tehditleri daha bir küstahlaştı. Savaş suçlusu Netanyahu’nun Savunma/Savaş Bakanı Yisrael Katz, Gazze’ye ulaşmak için yola çıkan 12 eylemciyi pervasızca tehdit etti. Soykırımcı Katz, İsrail ordusuna, “Madleen yelkenlisinin Gazze’ye ulaşmasını engellemek için ne gerekiyorsa yapın” diye emir verdiğini açıkladı. Yelkenlideki eylemciler, Gazze topraklarına giden kara sularına ulaştıklarını, internet karartmasının başladığını, dünyayla bağlarının her an kesilebileceğini duyurdular. İşgalci İsrail ordusunun saldırı tehdidine rağmen yollarına devam eylemciler, Gazze’yi boğan ablukayı delme hedefinden vaz geçmiyor.
Başını Netanyahu’nun çektiği soykırımcı çete, bu sembolik eyleme bile tahammül edemiyor. Zira bu çete Gazze’de soykırım ve etnik temizlik yapmak istediğini açıkça ilan edecek kadar pervasızdır.
Eyleme dair açıklama yapan iklim aktivisti Greta Thunberg şunu dedi:
“Biz bu göreve riskleri bilerek çıktık. Soykırım karşısında sesimizi çıkarmamak, bu göreve çıkmaktan çok daha büyük bir risk… Gazze’ye 100 kg un ulaştırmak için canımı vermeye hazırım. Ne olursa olsun Gazze’ye un girmeli”
Thunberg’in ifadeleri, eylemcilerin kararlı olduklarına işaret ediyor. Netanyahu rejiminin açıklamaları, işgalci İsrail ordusunun yelkenliye saldırma ihtimalinin yüksek olduğuna işaret ediyor… Zira sembolik de olsa Gazze etrafındaki ablukayı kıracak bir eylem bile soykırımcı çeteyi kudurtmaya yetiyor. İsrail, eylemcilere saldırıp yelkenlinin Gazze’ye ulaşmasını engellemek isteyecektir. Buna karşın Tel Aviv’deki soykırımcı çete, dünyanın onurlu insanlarının yürek ve bilinçlerinde çoktan mahkum oldu.
“İsrail bölgesel ve uluslarası istikrarı tehdit ediyor”
Çin-Rusya ikilisi, emperyalist/Siyonist güçlerin “Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme” planları kapsamında gerçekleştirdikleri saldırılar karşısında, genelde pasif bir tutum almayı tercih etti. Bunun tek istisnası Rusya’nın 2015’ten itibaren Suriye’ye verdiği sınırlı destek oldu.
ABD ile suç ortaklarının Ortadoğu’yu savaş cehennemine çevirerek ülkeleri parçalaması, elbette Çin’le Rusya’yı rahatsız ediyor. Ancak onlar bazı diplomatik açıklamalarla ya da Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde ABD’nin gündeme getirdiği provokatif kararları veto etmekle yetindiler. İsrail’deki dinci-faşist rejimin Gazze’de iki milyondan fazla Filistinliyi aç-susuz bırakarak, üstüne bombalar yağdırarak, yaşam alanlarını yok ederek yaptığı soykırıma karşı da kayda değer bir şey yapmadılar. Soykırıma tepki gösterseler de İsrail’le kurdukları ilişkileri zayıflatacak herhangi bir somut adım atmaktan geri durdular.
İsrail’in Lübnan’da binlerce sivili katletmesini de izleyen Rusya-Çin ikilisi, Suriye’nin cihatçı faşistlere teslim edilmesine de kayda değer bir itirazda bulunmadılar. Kimi iddialara göre ise Rusya, cihatçılara karşı savaşmasını engellemek için Beşşar Esad’ı zorla Moskova’ya götürdü. Nitekim halen Esad’ın tek bir açıklama yapmasına izin vermediler. Telegram hesabından bir kere açıklama yapan Esad’ın oğlu da mesajları engellenerek susturuldu. ABD-İsrail tarafından İran’a gerçekleştirilen barbarca saldırı karşısında da bu tutumlarını değiştirmeyen iki devlet, ilk günlerde saldırıyı kınamanın ötesine geçmediler. Bu tutum, şimdi Trump’ın İran’a karşı savaşa fiilen katılma sinyali vermesiyle değişmiş görünüyor. Her iki ülkenin üst düzey yetkilileri, İsrail saldırısının yarattığı risklere dikkat çekmeye, bunun bütün uluslararası anlaşmaların kaba bir ihlali olduğunu söylemeye ve Trump yönetimini savaşa fiilen girmemesi konusunda uyarmaya başladı. Tutum değişimi, iki ülke liderinin gerçekleştirdiği telefon görüşmesinde kullandıkları ifadelerle daha belirgin bir hal aldı. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile Çin Halk Cumhuriyeti (ÇHC) Devlet Başkanı Şi Jinping görüşmesine dair açıklama yapan Putin’in yardımcısı Yuriy Uşakov, iki liderin İsrail’in eylemlerini kınadığını ve sorunun askeri bir çözümü olmadığını vurguladığını belirtti.
Uşakov, Orta Doğu’da tırmanan gerilimi görüşen liderlerin, İsrail’in eylemlerini kınayarak sorunun sadece siyasi ve diplomatik yollarla çözülebileceği konusunda hemfikir olduklarını söyledi.
Uşakov, Moskova ile Pekin’in savaş karşısında aldığı ortak tutumu şu ifadelerle anlattı: “Hem Moskova hem Pekin, mevcut durumun ve İran’ın nükleer programıyla ilgili meselelerin çözümünün askeri bir yolu olmadığı ilkesinden hareket ediyor. Bu çözüm, yalnızca siyasi ve diplomatik yöntemlerle sağlanmalıdır.” Kremlin tarafından yapılan açıklamada da iki liderin, İsrail’in eylemlerini güçlü bir şekilde reddettikleri ve bu eylemleri “uluslararası hukukun açık bir ihlali olarak” nitelendirdikleri belirtildi. İki taraf, bölgedeki gerginliğin tırmanmasının “bölgesel ve uluslararası istikrarı tehdit ettiğini ve acil siyasi eylem gerektirdiğini” vurguladı. Trump’la telefon görüşmesi yapan Putin, gerekli olması durumunda İsrail’le İran arasında arabuluculuk yapabileceğini söylemişti.
Rusya-Çin ikilisinin tutumunda gözlemlenen bu değişim, İran’a yönelik emperyalist saldırganlığı durdurmak amacıyla iki ülkenin daha etkin bir rol üstlenmeye yöneldiklerinin işaretlerini veriyor.
|