İçindekiler:

27 Aralık 2021
Sayı: KB 2021/Özel-46

2021 geride kalırken…
İktidarın çıkmazı ve OHAL sopası
Türkiye-Ermenistan ilişkilerinde yeni dönem
Erdoğan’ın sahte Afrika sevgisi!
Saray rejiminin portresi: “Nebatigiller”
Kapitalist örgütler ve mafyatik saray rejimi
MESSe karşı metal işçileri eylemde!
“Tartışma sendikal anlayış tartışmasıdır”
Kayseri’de asgari ücret çalışması üzerine
Birleşik mücadele arayışından yol ayrımına - Baki Duman
Veysel Akgül yoldaş Frankfurt’ta anıldı
Veysel Akgül yoldaş kavgamızda yaşıyor!
İtalya’da sendikal ihanet...
Şili seçimlerinin ardından
Nükleer anlaşma mı savaş histerisi mi?
Gençlik hareketi 2021 yılı tablosu
ILO 190 Sayılı Sözleşme üzerine
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

2021 geride kalırken…

 

Geride kalmakta olan 2021 yılı, kontrolden çıkan pandemi, kapitalizmin her birini felakete dönüştürdüğü orman yangınları, sel vb. doğa olayları, açlık-yoksulluk gibi ağırlaşan sosyal sorunlar, tırmandırılan ırkçılık ve gerici-faşist rejimin artan baskı ve zorbalığı ile anılacak. Elbette Türkiye kapitalizmini pençesine alan çok yönlü krizler, uluslararası ilişkilerde artan gerilimler, dış politika alanında arkası kesilmeyen iflaslar ve tüm bunlar karşısında açmazları gün be gün derinleşen, her bakımdan yönetme krizi yaşayan ve toplumsal desteği giderek eriyen siyasi iktidar gerçeği de 2021’e damgasını vuran diğer olgular olacak.

2021: Pandemi-ekonomik kriz ikilisinin yılı

Türkiye toplumu, 2021 yılını pandemi ve ekonomik krizin yarattığı ağır yıkım ile karşıladı. Bütün bir yıla da pandemi-ekonomik kriz ikilisi üzerinden yaşanan gelişmeler damgasını vurdu. Özellikle yılın ilk aylarında, gerici-faşist iktidarın yönetme kaygısıyla dahi hareket etmediği pandemi süreci toplumun temel gündemini oluşturuyordu. Salgın sürecinde “çarklar dönecek” söylemini düstur edinen iktidar, her adımında pandeminin kapitalist ekonomide yaratacağı olumsuz etkileri minimuma indirmeyi esas alan bir politika izledi. Bu çerçevede sermayedarlara sayısız destek ve teşvik sunulurken, işçi sınıfı ve emekçiler ölüme terk edildi. 2021 yılının daha ilk aylarında binler işçi ve emekçi hayatından oldu. Yıl ortasında ise, göstermelik önlemler de bir kenara itilerek “normalleşme” adı altında salgın süreci tamamen kendi haline bırakıldı.

Bu aynı dönemde ağırlaşan ekonomik-mali bunalım ve ortaya çıkardığı ağır yıkım, hızla toplumsal gündemlerin ilk sırasına oturdu. Öyle ki, geride kalan yılın önemli bir kesitinde salgın ve bağlı gelişmelerden çok artan yoksulluk, açlık, hayat pahalılığı, hak gaspları ve geçinememe gibi sorunlar temel gündemler olarak öne çıktı. Krizin çok yönlü faturası ile birlikte enflasyondaki tırmanış ve TL’deki devasa değer kaybı, geniş emekçi yığınları görülmemiş bir sefaletin içerisine sürükledi. Çalışma koşulları ağırlaşırken ücretler alabildiğine eridi. Ekonomik-mali krizin emekçilere yansıyan bir diğer önemli faturası ise temel ihtiyaçlara gelen ve arkası kesilmeyen zam yağmurları oldu. 2021 yılında ağırlaşan ekonomik-mali kriz ve ağır faturası işçi sınıfı ve emekçilerin en temel ve yakıcı gündemi olarak öne çıktı.

İllüzyona devam!

Yılın son aylarında iyiden iyiye kontrolden çıkan mali kriz, gerici-faşist rejimi bunaltan ve giderek açmaza alan bir boyut kazandı. TL tarihi değer kaybı yaşarken gerçek enflasyon oranı yüzde ellileri aştı.

Gerici-faşist iktidar bu gelişmeler karşısında hokkabazlara dahi “yok artık” dedirtecek türden illüzyonları devreye sokarak kendine manevra alanı açmaya çalıştı. İlk hile, asgari ücret mizanseni üzerinden devreye sokuldu. İlan edildiği gün “sıfırın altında” kalan asgari ücret zammı “tarihi zam” olarak topluma servis edildi. Emekçilere sıfırın altında zam dayatılırken, AGİ, damga ve gelir vergileri üzerinden yapılan düzenlemeler ile sermayedarlara kıyak geçildi.

İkinci büyük illüzyon ise, TL’de yaşanan değer kaybını önleme adı altında “Türk modeli” mevduat düzenlemesi ile yapıldı. Dinsel argümanlar eşliğinde sözde faiz indiren gerici-faşist iktidar, döviz kurlarındaki dalgalanma nedeniyle TL cinsi mevduatlarda yaşanacak kaybın hazine üzerinden telafi edilmesini sağlayacak olan düzenleme ile gerçekte örtülü faiz artırımı gerçekleştirdi. Böylece kontrolden çıkan kur dalgalanmasının yükü de hazine üzerinden emekçilerin omuzlarına yıkılmış oldu. Zira, hazinede emekçilerin ödediği vergiler önemli bir kalemi oluşturuyor ve bankalardaki TL ve döviz cinsi mevduatların aslan payı sermayedarlara ait. “Türk tipi”, yani yerli ve milli “kur korumalı mevduat” düzenlemesi gerçekte sermayedarların karlarının hazine kaynakları üzerinden güvenceye alınması anlamına geliyor.

Gerici-faşist iktidarın zor yılı ve düzen muhalefeti

2021 yılı gerici-faşist iktidar adına tarihinin en zor yıllarından biri olarak kayıtlara geçti.

Her gelişmeyi “güç gösterisine” çevirmeye çalışan rejim, gerçekte uzun bir süredir kan kaybediyor. Zira, Türkiye kapitalizminin çok yönlü sorunların üst üste bindiği ve bu sorunların yönetilmesinin giderek güçleştiği ve geniş emekçi yığınların yaşam koşullarının her geçen gün ağırlaştığı bir süreçte gerici-faşist rejim önceki dönemlere oranla çok daha fazla yıpranıyor. Gelinen yerde toplumsal meşruiyetini de büyük oranda yitiren ve toplumun karşısına inandırıcı söylemlerle çıkma kabiliyetini hepten kaybeden iktidarın ayağının altındaki toprak çok daha hızla kayıyor.

2021 yılında gerici-faşist iktidarın çözülme sürecinin hızlandığını gösteren bir diğer gelişme ise, iktidar bloğu bünyesinde yaşanan rant ve güç kavgaları oldu. Sedat Peker’in ifşaatları ile eski-yeni AKP’li kimi aktörlerin daha yüksek sesle iktidara karşı söz söylemeye başlaması ve henüz sınırlı da olsa kirli çamaşırların ucunu göstermesi, iktidar cephesinde yaşanan kaynamanın daha belirgin hale geldiğini gösterdi. Bu yünüyle 2021 yılı gerici-faşist rejimi içeriden de sarsan olaylara sahne oldu.

Düzen cephesinde yaşanan bu gelişmelerin öteki yüzünde ise, iktidarın “gidici” olduğu yaklaşımı ile hareket eden düzen muhalefetinin ve TÜSİAD gibi büyük sermaye güçlerinin AKP’li ya da AKP’siz “yeni döneme” hazırlıkları yer alıyor.

Düne kadar gerici-faşist iktidar bloğu karşısında basiretsiz bir konumda hareket eden, her kritik gelişmede iktidarın arkasında hizaya giren, kendilerine dönük aleni saldırganlığı bile sineye çeken düzen muhalefeti, AKP-MHP bloğunun toplumsal desteğinin hızla erimesiyle birlikte daha fazla sahnede yer almaya başladı. Bu son gelişmeler düne kadar düzen siyasetinde yaşanan “muhalefet krizi”nin sermaye düzeni adına “eğreti bir dengeye” oturmaya başladığını gösterdi. Geçtiğimiz yıl TÜSİAD’ta temsil edilen büyük sermaye güçlerinin iktidarı alenen hedef alan açıklamaları da, düzen muhalefetinin kimi sermaye çevreleri adına nihayet bir alternatif olarak belirdiğini ortaya koydu.

“İki ip tek cambaz” dönemi kapanırken...

Emperyalist dünyada çelişkilerin keskinleşmesi, Batılı emperyalistler ile Rusya ve Çin gibi öne çıkan emperyalist güçler arasında tırmanan egemenlik mücadeleleri, bu eksende farklı çıkarlar üzerinden tırmanan gerilimler ile bloklaşma ve saflaşmalar, bağımlı ülkelerin dış politikalarında da dolaysız sonuçlar yaratıyor. Sermaye düzeni adına 2021 yılı, tam da bu gelişmelerin ürünü bir dizi gerilim ve açmaza sahne oldu.

Düne kadar emperyalistler arası çatlaklarda kendisine hareket alanı açmayı başaran, sefil çıkarları üzerinden bu alanı belli oranda istismar edebilen gerici-faşist rejim, 2021 yılında bu açıdan denizin giderek tükendiğini yaşayarak gördü.

Gerici-faşist rejimin geride kalan yıllarda başta Suriye savaşı olmak üzere çeşitli mecralarda Rusya ile geliştirdiği ilişkilerin ve imzaladığı kimi ekonomik-siyasi anlaşmaların, Ukrayna üzerinden Karadeniz’de kızışan ABD-Rusya geriliminde boğazına bir kılçık gibi oturması, söz konusu açmazlardan biri olarak öne çıktı. Benzer gerilim ve açmazlar kendini Azerbaycan-Ermenistan çatışmasında, Libya’da, Afganistan’da ve daha birçok kriz bölgesinde yaşanan gelişmeler üzerinden, farklı görünümlerle ortaya koymaya devam etti.

Özetle 2021 yılı, Erdoğan yönetimi adına emperyalistlerle ilişkiler bağlamında iki ipte tek cambaz döneminin kapanmaya başladığı bir yıl olarak kaydedildi.

2021 geride kalırken...

Düzen cephesinde bu gelişmeler yaşanırken, işçi ve emekçiler adına zorlu ama sınıf hareketinin ve toplumsal mücadelenin gelişimi bakımından bir o kadar önemli imkanların ortaya çıkabileceği yeni bir yıla giriyoruz. Zira kapitalist sömürü düzeninin yarattığı ağır toplumsal yıkım, geniş emekçi yığınlar içerisinde belirginleşen mücadele potansiyellerini her geçen gün olgunlaştırıyor.

Biz bu gerçeğe 2021 yılında gençlik ve kadın hareketinin zaman zaman kitlesel-eylemli çıkışlar gerçekleştirmesinden, her ne kadar yapısal sorunlarını geride bırakarak birleşik-kitlesel bir mücadele pratiği ortaya koyamasa da işçi sınıfının mevzilerde ortaya koyduğu ve giderek yaygınlaşan direnişler üzerinden tanıklık ettik. Tüm bu gelişmelerden hareketle, devrimci ve ilerici güçlerin yanı sıra işçiler, emekçiler ve gençler bir dizi açıdan zorlu geçecek fakat önemli mücadelelere de ebelik edebilecek yeni kavga yılına şimdiden hazırlanmalı, güne bu bakışla yüklenmelidir.