İçindekiler:

20 Aralık 2021
Sayı: KB 2021/Özel-45

Saptanan asgari ücret kavga çağrısıdır!
Asgari ücret defteri burada kapanmadı...
“Sefalet ücretini kabul etmeyelim!”
Asgari ücret ve DİSK
Kapitalistler “istikrar” istiyor
KESK’ten mitingler: “Geçinemiyoruz”
Sağlık hakkı için mücadeleye!
MESS dayatmaları kabul edilemez!
MİB: Şimdi harekete geçme zamanı!
Kürt hareketinde bir dönüm noktası - Baki Duman
Veysel Akgül yoldaş çalıştığı yerde anıldı!
Alman sermayesinin “yeşil yüzü”
AB Zirvesi: Rusya’ya “güçlü uyarı”
Çin-Amerika çatışması ve olimpiyatlar
“Asrın lideri” Körfez şeyhlerinin eteklerinde
Hapishanelerde saldırılar artıyor
19 Aralık Katliamı ve Direnişi 21. yılında...
DLB: Oy deposu değiliz
Gericilik yuvalarına karşı mücadeleye!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Oy deposu değiliz ve bizi tanımlamaya harfler yetmez…

Gelecek seçim sandıklarına sığmaz!

 

Alışılageldiği üzere seçim gündemde olduğunda vaatlerin ardı arkası kesilmiyor. Her parti çıkıp kürsülerden vaatlerini sunuyor ve seçim sonrası bunların koskoca yalanlardan ibaret olduğunu görüyoruz. Oysa ki bizler önümüze sunulan birkaç vaadi dinlemek istemiyoruz. Bizler gelecek kaygısı yaşamadan sadece öğrenci olmak istiyoruz. Bu yaşta eğitim kaygısı, geçim kaygısı içinde yaşamak istemiyoruz.

Bir yandan seçim hesaplarına dahil ediliyoruz, öte yandan istatistikler üzerinden bizim yerimize değerlendirmeler yapılıyor. İstatistikler 2023 seçimlerinde 6 milyon yeni seçmen olduğunu ve bunun seçimde büyük bir etkisi olacağını söylüyor. Oysa bizler istatistiklerde çıkan rakamlardan daha güçlü ve daha kalabalığız.

Onlara soruyoruz; yeni seçmen olacak bu 6 milyon gencin hangisi bu ülkede yaşamak istiyor? Kaçımız pandemi ile birlikte yarattığınız eşitsiz eğitimin mağduru olup, eğitim hayatımızı bitirmek zorunda kaldık, haberiniz var mı? Kaçımız çocuk işçi, çocuk gelin olduk? Kaçımız tarlalarda güvencesiz çalışma koşullarında katledildik? Kaçımız okul harçlığımız için iş cinayetlerine kurban gittik? Kaçımız yarattığınız bu düzen yüzünden çaresizlikten intihar ettik? Bunların istatistiklerde bir yeri var mı?  Bizler liseliler olarak oy potansiyeli olan milyonlar değiliz. Biz geleceğimiz için düzeni sarsacak, geleceğimizi ellerimizle kuracak liselileriz. 

Pandemi ile birlikte niteliksiz eğitim katbekat arttı, eğitimde eşitsizlik sınırları aştı. Bizler 1,5 yıl kayıpla yeni eğitim yılına başladık. Önlem alınmaması sonucu çoğumuzun ailesi Covid-19’a yakalandı. Birçoğumuz bu riskle karşı karşıya kalarak eğitim hayatımıza devam etmek zorunda kaldı. Eğitimin online olması sürecinde yaşadığımız kaosların ise ardı arkası kesilmedi. Sınavların turizm sektörü için geriye çekilmesi, EBA’dan aldığımız eğitimin tamamen niteliksiz olması ve EBA’ya ulaşmakta zorlanmamız vs. gibi birçok sorun yaşarken, hiçbir düzen partisi bu sorunlarımızı çözmedi. Tablet dağıtacağız diyenler, tabletleri yine yandaşlarına dağıtarak bir kez daha gerçek yüzlerini gösterdiler. İstanbul gibi metropol bir şehirde bile internet ulaşımı olmayan binlerce öğrenci vardı. Daha kırsala gidildikçe eğitime ulaşamama rekor düzeydeydi. Köylerde, kasabalarda yaşayan arkadaşlarımızın eğitim hayatından 1,5 yıl çalındı. Bu 1,5 yılın telafisi ise yapılmadı. Bunlar yakın zamanda yaşadığımız bazı sorunlar ve bunların kaynağında bizler değil, ülkeyi yönetenler, eğitimde devrim yaptık diyen AKP iktidarı var. Dün bizim sorunlarımızı çözemeyenler bugün meydanlardan bize vaatler sunup, bizi oy potansiyeli olarak göremez!

Geçtiğimiz dönem #oymoyyok diyerek nasıl sarstıysak AKP iktidarını, gelecek seçimlerde de “Düzen partilerine oy yok!” diyerek sallayacağız sandıkları. Ama umudumuzu sandıklara bağlamadan, sandıktan çıkacak sonuçlara bırakmadan… Bizleri geleceksizliğe itip umutlarımızı sandıklara sıkıştıran hiçbir politikayı tanımamalıyız. Çünkü bizler toplumun en dinamik tarafıyız. İşte egemenler tam da bu dinamik tarafın biriken öfkesinden korktukları için bugün vaatleri ile bizi kirli çıkarlarına alet etmeye çalışıyorlar. Oysa biz yıkacağız bu düzeni ve yeni bir dünya kuracağız.

Bizleri sürekli oy deposu olarak görenlere, hayatlarımızı hiçe sayanlara, bizlerin yaşamını optik okuyuculara sıkıştıranlara, bizleri işsizliğe, geleceksizliğe, umutsuzluğa mahkum edenlere vermemiz gereken yanıt birlik olmak ve örgütlenmektir. Birlikteliğimizi, mücadelemizi de sanal ekranlardan sokaklara taşırmalı, geleceği kurmalıyız. Haklarımıza, özgürlüğümüze, geleceğimize sahip çıkmaya!

Devrimci Liseliler Birliği

 

 

 

 

 

“Tarikat yurtları kapatılsın!”

 

Gericiliğin ayyuka çıktığı, din istismarcısı tarikat yurtlarında son günlerde yaşanan taciz ve cinayet karşısında tepkiler yükseliyor.

Geçtiğimiz hafta Antalya’da tarikat yurdunda bir gencin katledilmesi, Erzurum’da bir yurtta 7 çocuğun istismara maruz kalması üzerine Öğrenci Veli Derneği (Veli-Der) İzmir’de eylem yaptı.

Karşıyaka İş Bankası önünde gerçekleştirilen açıklamada, “Bu olayların tarikat ve cemaat yurtlarında, kimi zaman Diyanetin Kuran kurslarında yaşanması tesadüf değildir” denildi. Bu gericiliğin önünün 4+4+4 uygulamasıyla “dindar ve kindar nesil yetiştirme” hedefiyle açıldığı belirtildikten sonra, aynı doğrultuda dinci-gerici uygulamaların sürdüğüne şöyle dikkat çekildi:

“Bugün yaşadığımız sorunlardan daha büyük sorunlara neden olacak olan bir diğer konu da, 20’nci Milli Eğitim Şurasında alınan, dini eğitimin 4-6 yaş seviyesine indirilmesi kararıdır. Amaç, küçük yaşlardaki beyinleri ele geçirip, kendi ideolojilerine uygun olarak şekillendirmektir. Yani İradesini şeyhine teslim etmiş, özgür düşünemeyen ve karar veremeyen tutsak beyinler yaratmaktır. Bilimsel olarak yanlış olan bu uygulamanın hayata geçirilmesi kabul edilemez.”

Din ve inançların her alanda istismar konusu olduğu teşhir edilirken, yaşanan taciz, cinayet gibi sorunların ayyuka çıktığı tarikat/cemaat yurtlarının kapatılması istendi. “Binaları kamulaştırılarak öğrencilere sağlıklı, nitelikli, güvenli ve ücretsiz barınma hizmeti verilmelidir” talebi dile getirilen açıklama, son olarak şu taleplerle son buldu:

“Kuran kursları yerine, çocuklarımızın ilgi ve yeteneklerine göre sportif, sanatsal çeşitli sosyal etkinlik alanları açılmalı ve buralardan her çocuğun ücretsiz olarak yararlanmaları sağlanmalıdır. 12 yaş öncesinde çocukların dini eğitim almaları pedagojik açıdan sakıncalıdır ve bu yaş grubuna dini eğitim verilmesinde çocuğun üstün yararı yoktur. 12 yaşından sonra da isteğe bağlı olmalıdır.”