İçindekiler:

22 Ağustos 2021
Sayı: KB 2021/Özel-30

Afganistan aynasında emperyalizm gerçeği
Kapitalizmin itici gücü olarak ırkçılık
Sel felaketinin sorumluları ve yalanları
Felaket değil kapitalizm!
Eğitim hakkını gasp etmeye devam!
“Yasa teklifleri” yoluyla hak gaspı kapıda!
Alba Plastik’te direniş!
Sinbo direnişi 210. gününü geride bıraktı
Metalde toplu sözleşme süreci başlıyor
Sosyalizmin ruhban karşıtı siyaseti - Rosa Luxemburg
Afganistan felaketi ve ABD’nin hezimeti
Taliban ve Vietnam benzetmesi
“Ben bir kadın olarak burada kaldım ama...”
İEKK: Direnen Afgan kadınların yanındayız!
DGB MYK toplantı sonuçları
Sacco ve Vanzetti anısına...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Emperyalist hezimet, Taliban
ve Vietnam benzetmesi

A. Engin Yılmaz

 

11 Eylül saldırısının ardında ABD’nin “uluslararası terörizme karşı mücadele” yalanıyla başlattığı savaşlar serisinin ilk hedefi Afganistan olmuştu. Yoksulluk ve perişanlık içindeki bu ülkeye, füze ve bombalar eşliğinde “özgürlük ve demokrasi” götürülecekti. Ne var ki 20 yıllık bir işgalin sonucu olarak büyük bir insani ve maddi yıkım yaşanmakla kalmadı, aynı zamanda ortaçağ artığı Taliban ülkeye tamamen hakim oldu. ABD ve Batı dünyası, Taliban’ın şaşırtıcı bir hız ve kolaylıkla iktidara gelişini ve elbette ki kendi yenilgilerini gözlerini ovuşturarak, şaşkınlıkla izliyor gibi. Önde gelen ABD ve Batı medyası, politikacılar ve partiler askerlerinin “boşuna ölüp ölmediğine” ilişkin endişeli ve can sıkıcı soruları tekrarlayıp duruyorlar. “ABD ve Batı’nın Afganistan’daki başarısızlığı”na koro halinde ağıtlar yakıyorlar.

Ortaya çıkan fiyasko-yenilgi karşısında, ABD ve ortakları suçu Afgan halkına ve hükümetine mal ederken Taliban’dan “uzlaşma” talep ediyorlar. Kendi halkına Taliban’nın değiştiğini yutturmaya çalışıyorlar. Taliban’ın eskisinden daha ılımlı ve duyarlı olduğu, anlaşmalara uyacağı ise emperyalistlerin şimdiki en büyük tesellisi görünüyor.

Yanı sıra Afganistan’daki gelişmelerden hareketle Vietnam’la tarihsel paralellikler kurmak gibi yaklaşımlar da gündeme gelmiş bulunuyor. ABD ve NATO güçlerinin yenilgisi, Taliban’ın zaferi, yanı sıra Kabil havalimanına binlerce kişinin akın etmesi ve kalkış sırasında bir ABD uçağına insanların çaresizce sarıldığı video görüntülerinden de hareketle Vietnam’la tarihsel paralellikler kuruluyor. Afganistan’ın Vietnam’a dönüştüğü ileri sürülüyor.

ABD birliklerinin Afganistan’dan çekilmesi devam ediyorken ABD başkanı Joe Biden da Vietnam sendromu yaşamış olmalı ki, yakın zamana kadar Kabil’in ikinci bir Saygon olmayacağına dair güvence vermişti. Ancak Kabil havaalanındaki çaresiz insanların görüntüleri, kalkmakta olan uçağa asılmaları ve ölümleri, Vietkong’un (Vietnam Ulusal Kurtuluş Cephesi) Nisan 1975’te Güney Vietnam’ın başkentine girmesiyle patlak veren panik ve kaosu tam olarak yansıtıyordu. Kimi analist ve stratejistler,“Vietnam’da olduğu gibi Afganistan’da da siyasi bir soruna askeri çözümün başarısızlığı”nı tartışıyorlar. Dünyanın en güçlü askeri ittifakı olan NATO’ya rağmen tarihin bir trajedi olarak tekerrürden ibaret olduğunu yeniden konuşuyorlar.

Şu anda Ho Chi Minh Şehri olan kentin o zamanlarda düşmesinden birkaç hafta önce, ABD hükümeti Kongre’den Güney Vietnam için daha fazla askeri yardım istedi. O sırada yeni bir senatör olan Joe Biden, Başkan Gerald Ford’a Vietnam’daki durumun umutsuz olduğunu söylüyordu. ABD, on yıllık savaşın ardından mümkün olan en kısa sürede geri çekilmek zorunda kalacaktı. O zaman Vietkong, bugünkü Taliban gibi ABD’nin beklediğinden çok daha hızlı ilerlemişti. Ve yozlaşmış Güney Vietnam kukla hükümeti Kabil’deki gibi teslim oldu. ABD vatandaşlarının ve 100 bini aşkın Vietnamlının tahliyesi şimdiki gibi dramatik olmuştu. Yaklaşık yarım yüzyıl sonra, onbinlerce-yüzbinlerce kişi Afganistan’dan kaçmanın bir yolunu arıyor. Ve o zamanlar olduğu gibi şimdi de ABD ve müttefiklerinin işgali altında, Afgan halkı katliamlardan geçirildi ve yerlerinden edildi.

ABD birlikleri Vietnam’dan çekildikten sonra o zamanlar 33 yaşındaki genç Joe Biden Seattle Daily Times’a şunları söylemişti: “Bana öyle geliyor ki yurtdışındaki pervasız askeri operasyonlar hakkında önemli bir ders aldık.” 2002’de senatör olan aynı Biden, Irak’ın işgaline oy verdi. Ayrıca, Barack Obama’nın başkan yardımcısı olarak Afganistan’daki misyonun genişletilmesini savundu. Şimdi Afganistan’da dehşetle biten ve Taliban’ın iktidara gelmesiyle sonuçlanan savaşın yıkımını Afgan halkına fatura etmek ve Afgan ordusunu suçlamakla meşgul.

Afganistan’da yaşanan trajedi ve iflasa ilişkin olarak birçok çevreden şiddetli tepkiler yükseliyor. Uzmanlar, Kore, Vietnam, Irak, Latin Amerika, Orta Doğu ve Afrika’daki başarısız müdahaleleri tartışıyor ve ABD’nin yenilmezlik düşüncesinin aldığı darbeye hayıflanıyorlar. Nitekim, ABD emperyalizmi payına durumun ağır olduğu, “demokrasi ve özgürlük götürdüğü” her yerde işlerin içinden daha da çıkılmaz bir hal aldığı ve batağa saplandığı yeniden görülmüş oldu. Zira başta ABD olmak üzere bütün Batılı emperyalistler iddia ettiklerinin aksine, gittikleri yere egemenlik ve kölelik götürüyor, ülkeleri içinden çıkılamaz cehenneme çeviriyorlar.

Tanınmış Afgan kadın hakları aktivisti ve eski parlamenter Malali Cuya, bu gerçeği İngiliz internet gazetesinde, The Independent’ta şu çarpıcı ifadelerle dile getiriyor:

Tarih gösteriyor ki hiçbir ulus başka bir ulusa özgürlük getiremez, Afganistan’a kendi çıkarları için geldiler. Siz, 19. ve 20. yüzyılın başlarında Afganistan’ı işgal eden İngilizlersiniz. Ya da 1980’lerde müdahale eden Sovyetler...”

Cuya, son yirmi yılda Afganistan’daki kadınların ve sivil toplumun üç düşmanı olduğunu söylüyor: Taliban, zaman zaman hükümet kılığına giren savaş ağaları ve ABD işgali.

Vietnam’la kurulan temelsiz paralellik

Afganistan üzerinden Vietnam hatırlanıyor ve ABD’nin tasını tarağını toplayıp gitmek zorunda kalmasından hareketle kuşaklar boyunca devam eden ve onurunu komünistlerin taşıdığı unutulmayan o görkemli Vietnam direnişi üzerinden ABD ve Batılı emperyalistlerin yediği tokat yeniden gündeme geliyor. Evet, ABD ve ortakları Afganistan’da da yenildi. Afganistan’da da ABD ve Batılı ortaklarının elçilikleri, askeri tercümanlar, muhbirler vb. uçaklara asılarak kaçmaya çalıştılar. Tıpkı Vietnam’da olduğu gibi hareket eden helikopterlere asılarak kaçmaya çalışan asker ve sivil Amerikalıların yanı sıra ABD’ye uşaklık eden Vietnamlılar gibi…

Elbette daha “Vietnam sendromu” aşılmamışken, ABD ve NATO güçleri yeniden bozguna uğramıştır. Fakat ABD emperyalizminin içine düştüğü içler acısı durum ve yenilgisi, Kabil’in tek kurşun atılmadan teslim olmasıyla Taliban’ın savaş zaferi dışında Vietnam’la herhangi bir benzerliğin kurulması söz konusu olamaz.

Çağ dışı olan ve koyu karanlığı temsil edip şeriat isteyen, topluma kölelik, cehalet ve cehennem dayatan ve böylece tarihin tekerleğini geriye çevirmek arzusu taşıyan Taliban ile, tarihin tekerleğini ileriye doğru çeviren ve toplumu aydınlığa taşımak isteyen, emekçi kitlelere insanca, onurluca yaşayabileceği eşit ve özgür bir toplum yaratmayı hedefleyen Vietnam İşçi Partisi’nin direnişi ve hedefleri iki ayrı dünyayı temsil ediyor.

Vietnam direnişinin ve zaferinin örgütleyicisi, sürükleyicisi ve önderi olan Vietnam İşçi Partisi, kendisini komünist olarak tanımlayıp Marksizm-Leninizm’i esas aldığını ve dolayısıyla sosyalizmi hedeflediğini belirtiyordu. Vietnam komünistleri bu hedef doğrultusunda unutulmayacak olan o görkemli direnişi ve zaferi kazanmıştı. Dolayısıyla da dünya halklarına ve emekçilerine büyük bir umut olmuş ve onların sempati dalgasıyla karşılaşmışlardı.

Ortaçağ artığı Taliban’ın zaferi ise başta Afgan halkı olmak üzere dünya halkları tarafından korku ve panikle karşılanıyor. Taliban, dünya halklarına cehalet, kölelik ve çağ dışı bir rejimden başka bir şey hatırlatmıyor.

 

 

 

 

 

Emperyalistlerden Taliban’la işbirliği açıklamaları

 

Afganistan’ı Taliban’a terk eden batılı emperyalistler, bu ülke halklarının, kadınlarının, gençlerinin şeriatçı zorbaların zulmünden çekecekleriyle ilgili değiller. Buna rağmen Afganistan hezimeti ABD ile AB devletlerinin gündeminde ilk sıralarda yer alıyor. ABD Başkanı Biden, AB yöneticileri, savaş aygıtı NATO’nun şefi ve medya bu olayı konuşuyor.

Analizler, suçlamalar, özür dilemeler, ders çıkarmalar vb… Tüm bunlar 20 yıl süren emperyalist işgalin fiyaskoyla sonuçlanmasını anlama çabasıyla ilgili görünüyor.

Gerçekte ortada anlaşılmayacak bir durum yok. ABD Trump döneminde Taliban güçleriyle anlaşma yapmıştı. Biden yönetimi anlaşmayı hayata geçirdi.

Joe Biden: Taliban bizimle işbirliği yapıyor

Çekilme kararını savunmak zorunda kalan ABD Başkanı Joe Biden, gelişmelerin ardından açıklamalarda bulundu. Biden’ın söyledikleri hem bir acizliğin göstergesi hem Taliban güçleriyle işbirliğinin itirafı oldu. ABC News’e konuşan Joe Biden “Afganistan’dan ayrılma sürecinin daha iyi yönetilebileceğine inanmıyor musunuz?” sorusuna “Sanmıyorum. Bu süreç, ardından kaosun ortaya çıkmadığı bir şekilde ele alınabilirdi, bunun bir yolu olduğu fikri var ama bunun nasıl olacağını bilmiyorum.” yanıtı verdi.

Afganistan’ı bilerek kaosa terk ettiklerini itiraf eden Biden, Taliban’a karşı herhangi bir savunma yapmayan Afgan güvenlik güçlerini savaşmadıkları için eleştirdi. “Doha Anlaşması ile Afganistan Taliban güçlerine altın tepside sunuldu, ama kukla hükümet biraz savaşsaydı iyi olurdu” demeye getiren Biden, Taliban güçlerini kastederek, “Peki şu an ne yapıyorlar, iş birliği yapıyorlar. Amerikan vatandaşlarının ayrılmasına izin veriyorlar” dedi. Yani Taliban-ABD işbirliği bir pürüzle karşılamadan devam ediyor. Sokakta kafa kesen Taliban güçleri, işgalci ABD askerlerine dokunmuyor.

Taliban’la işbirliğinin devam ettiğini ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin de teyit etti. Pentagon’da basın toplantısı düzenleyen Lloyd Austin “Taliban ile hasmane bir etkileşim yaşanmadı ve Taliban komutanlarıyla iletişim kanallarımız açık.” dedi.

AB: Taliban’la konuşmamız gerekecek

Avrupa’nın baş diplomatı Josep Borrell ve AB’nin diğer şefleri, Afganistan’da hezimete uğradıklarını itiraf ettiler. Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas, emperyalist haydutlar adına yaşanan iflası, “Biz, tüm federal hükümetler, istihbarat servisleri, uluslararası toplum durumu yanlış değerlendirdik” diye itiraf etti.

Taliban’ın Afganistan’da savaşı kazandığını belirten Josep Borrell, “Onlarla konuşmak zorunda kalacağız” dedi. ABD ve kendileri tarafından yaratılan insani krize değinen Borrell bir “göç felaketini” ve yabancı terör gruplarının Afganistan’a dönüşünü önlemek için Kabil’deki yeni yöneticilerle görüşmelerde bulunduğunu söyledi.

AB şefleri, 17 Ağustos’ta gerçekleştirdikleri toplantı sonrasında konuyla ilgili ortak bildiri yayınladı. Bildiride, “Ancak barışçıl bir geçiş süreci ve İslamcılar özellikle kadınların, çocukların ve azınlıkların temel haklarına saygılıysa AB diyaloga hazırdır” denildi. Daha dünkü basın toplantısında, “kadınların şeriat hukukuna uyması durumunda hakları olacağını” söyleyen Taliban’ın tutumu ve vahşi kimliği ortadayken, ondan temel insan haklarına saygı beklemek, AB emperyalistlerinin yüzsüzlüğünü ortaya serdi.

NATO: “Öngörülemeyen gelişmeler”

Dünyanın en büyük savaş aygıtı olan NATO da Afganistan’daki gelişmeler karşısında güya “şaşkına dönmüş” görüntüsü verdi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, mevcut durumu son derece ciddi, gelecekteki gelişmeleri tahmin edilemez olarak nitelendirdi.

Taliban’la baş edemeyen savaş aygıtının şefine göre her şeyden önce, Afgan askerlerinin yıllar süren eğitimden sonra neden Taliban’a karşı koyamadıkları - ya da koymak istemedikleri- “açıklığa kavuşturulmalıdır”!

İngiliz ordu komutanı Taliban sözcüsü gibi

Birleşik Krallık, ABD emperyalizminin tüm suçlarına ortak olmasıyla bilinir. Bazı işgal saldırılarının ya da darbelerin ise, “İngilizlerin fikri” olduğuna dair kanıtlar var. Bu suç ortaklığı Irak’ta, Libya’da, Suriye’de olduğu gibi, ilk andan itibaren Afganistan’da da sergilendi. Nitekim ABD ordusunun çekilmesine rağmen İngiliz işgal kuvvetleri halen Kabil’dedir ve Taliban güçleriyle ortak mesai yapıyor.

İngiltere-Taliban işbirliğine dair haberler, İngiliz Ordusu Komutanı General Nick Carter tarafından da doğrulandı. “Sky News” kanalına röportaj veren Carter, Taliban’ın başkent Kabil’e girmesinden sonra Afganistan’daki durumun sakin göründüğünü ve kötü muameleye dair somut olaylar olmadığını iddia etti.

“Taliban ile sahada doğrudan işbirliği yapıyoruz. Kabil sokaklarını kesinlikle güvenli ve sakin tutuyorlar. Taliban güçleri havaalanında bize yardım ediyorlar ve bence potansiyel olarak endişe verici bir durum yok” diyen İngiliz general, yaşanan olayların ise Taliban’ın kontrolü dışındaki kişiler tarafından yapıldığını iddia etti.

General Nick Carter’ın Taliban’ı öven diğer ifadeleri ise şöyle:

“Taliban artık her şeyi çok etkili bir şekilde kontrol ediyor.

Yaptıklarında, kabul edilmeyecek bir şey yok.

Taliban’ı ‘düşman’ olarak tanımlamaktan vaz geçmek lazım.

Onlar kendi namus anlayışlarına göre yaşıyorlar.

Namus onlar için çok önemli ve yaptıkları herşeyin temelini oluşturuyor.

Taliban ‘kapsayıcı bir Afganistan’ inşa etmeye çalışıyor. 

Bence değiştiler, Afganistan’ın son 20 yılda geliştiğini kabul ettiler ve kadınların bu süreçte oynadığı temel rolü anladılar.

Şimdi onlara farklı bir şekilde yönetebileceklerini göstermeleri için şans tanımalıyız.”

Taliban sözcülerinin yaptıkları açıklamalar bile, Taliban’ı bu kadar ustaca övemiyor.

Kadim sömürgeci İngiltere ordusunun şefi, belli ki vahşi icraatlarıyla tanınan şeriatçı Taliban ile pazarlığını yapıp anlaşmaya varmış. Zira, Taliban savunuculuğunu ifrata vardıran bu açıklama, ancak imzalanmış veya zımni bir anlaşmanın ürünü olabilir ancak.