İçindekiler:

22 Ağustos 2021
Sayı: KB 2021/Özel-30

Afganistan aynasında emperyalizm gerçeği
Kapitalizmin itici gücü olarak ırkçılık
Sel felaketinin sorumluları ve yalanları
Felaket değil kapitalizm!
Eğitim hakkını gasp etmeye devam!
“Yasa teklifleri” yoluyla hak gaspı kapıda!
Alba Plastik’te direniş!
Sinbo direnişi 210. gününü geride bıraktı
Metalde toplu sözleşme süreci başlıyor
Sosyalizmin ruhban karşıtı siyaseti - Rosa Luxemburg
Afganistan felaketi ve ABD’nin hezimeti
Taliban ve Vietnam benzetmesi
“Ben bir kadın olarak burada kaldım ama...”
İEKK: Direnen Afgan kadınların yanındayız!
DGB MYK toplantı sonuçları
Sacco ve Vanzetti anısına...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Metalde 2021-2023 toplu sözleşme süreci başlıyor…

Komitelerimizi kuralım, birliğimizi
güçlendirelim, mücadeleyi yükseltelim!

 

Metal Grup Toplu İş Sözleşmesi’nin ön sürecindeyiz. Bu süreç zorlu geçecek görünüyor. Zira 2020 yılının başında dünyayı etkisi altına alan pandemi ile birlikte, çalışma ve yaşam koşullarımız görülmemiş düzeyde ağırlaştı. Artan enflasyon, alım gücünün düşmesi, işsizliğin çığ gibi büyümesi, sermaye iktidarının pandemiyi “işçi hastalığı” haline getiren politikaları ve daha pek çok sorun faturanın bizlere ödetildiğini gösteriyor.

Pandemi sürecini istismar eden MESS kodamanları metal fabrikalarında sömürüyü daha da yoğunlaştırmış, daha az işçiyle daha fazla üretimi dayatmıştır. Geçmiş sözleşmelerde kabul ettiremedikleri saldırıları, bu süreçte uygulama imkânı buldular. Şimdi ise, işçi düşmanı AKP-MHP rejiminin desteğine yaslanan MESS, bu dayatmaları kalıcı hale getirmek için hazırlık yapıyor.

Yapılan hazırlıklar bu TİS sürecinin öncekilere göre daha çetin olacağına işaret ediyor. MESS patronları ile Türk Metal’in ağaları, ağır koşulları bizlere kabul ettirmek için her yolu denemeye hazırlanıyor. “Pandemi var”, “kriz var”, “Sizin en azından bir işiniz var” gibi sahtekarca söylemlerle “sözleşmeden çok şey beklemeyin” algısı yaratmak istiyorlar. Oysa gerçekler tam tersini söylüyor. MESS kodamanlarının son iki yıl için açıkladıkları üretim ve kâr istatistikleri sermayelerini büyüttüklerinin ispatıdır. Birçok metal işçisi arkadaşın ağırlaşan çalışma ve yaşam koşullarına karşı sessizliği, bu asalak takımına pervasız açıklamalar yapma cesareti veriyor. İşçi maliyetlerinin düşürülmesi sayesinde kârlarının arttığını pişkince anlatıyorlar.

Metal işçisi kardeşler!

Pandemi döneminde önemli kayıplar yaşadık. Biz işçiler daha fazla yoksullaşırken, MESS kodamanları zenginleşmeye devam etti. Yapmamız gereken açıktır: “Krizin de pandeminin de faturasını ödemiyoruz!” diye haykırmak ve mücadeleye atılmaktır. Metal işçisi sınıf tarihi boyunca Türkiye’de mücadele saflarında hep en önde olmuş ve sınıfın kazanımlarının öncüsü olmuştur. Bugün de böyle bir sorumlulukla karşı karşıya bulunuyor. Biran önce yapılması gereken, aynı kaderi paylaştığımız sınıf kardeşlerimizle birlikte harekete geçmek, birleşik bir mücadeleyi örgütlemektir. Metal İşçileri Birliği olarak diyoruz ki: Metal Grup TİS’lerinde gerçek kazanım ancak bu mücadele perspektifinin hayata geçirilmesiyle mümkündür. Her fabrikada komitelerimizi kurmalı, fabrikalar arası kurullarla mücadeleyi ve taleplerimizi sınıfın diğer bölükleriyle ortaklaştırmalıyız.

Sermaye sahibi kapitalistler ve emek-gücünü satan biz işçiler uzlaşmaz iki ayrı sınıfız. Onlar kârlarını daha da arttırmak için sömürüyü derinleştirmek isterken, bizler emeğimize, onurumuza sahip çıkıp insanca bir yaşam ve çalışma koşulları istiyoruz. İşte TİS dönemleri bu iki uzlaşmaz sınıfın bir tür irade savaşıdır. Bu mücadelenin sonucunda bizler için gelecek iki yılın yaşam ve çalışma koşullarının belirlenecek. Onlar her koşulda sefahat sürmeye devam edecekler. Kaybettiklerinde ise sadece kârları azalıyor. Oysa biz kazanmadığımızda sefalete mahkum ediliyoruz. Yani bu mücadele bizim için çok daha büyük bir önem taşıyor. Bundan dolayı kazanma azmiyle sürece hazırlanmalıyız.

Onlar bir avuç açgözlü sömürücü ama örgütlüler. Yasalar ve devlet, sermaye sınıfı olarak onların arkasında. AKP-MHP gibi işçi düşmanı bir rejimin desteğine yaslanıyorlar. Tayyip Erdoğan’ın ilan ettiği grev yasaklarından güç alıyorlar. Grev yasakları ve Metal Fırtına’da polisin saldırganlığı düşünüldüğünde karşımızda devletiyle, yargısıyla, polisiyle, medyasıyla örgütlü bir sınıf var. Ama unutulmasın ki onların bu güçlü görüntüsü, milyonlar olan bizlerin örgütsüzlüğünden, dağınıklığından gelmektedir. Bugün Türkiye’de yaşanan ekonomik ve siyasal krizden ötürü yaşamı etkilenen, sorunlar yaşayan milyonlarca işçi ve emekçi bir çıkış aramaktadır. Bizim bu sözleşmede yürüteceğimiz mücadele, tüm işçilere-emekçilere örnek olacaktır.

Emin olun ki metal işçileri, sermaye sınıfına karşı geleceği ve hakları için dişe diş, kararlı bir mücadele yürütürse, bu düzenden rahatsız olan, bunalmış olan milyonlarca işçi-emekçi yanımızda olacaktır. İşte o zaman sermaye sınıfının ne kadar güçsüz olduğu ortaya çıkacaktır. Yapılması gereken, TİS için taleplerimizi oluşturmak, bu haklı davamızı tüm sınıf kardeşlerimize anlatmak ve bu dava etrafında birleşmeye çağırmaktır.

Komiteler ve kurulların önemi

Deneyimlerden de bildiğimiz gibi, sözleşme sürecinin olmazsa olmazı fabrika ve bölüm komiteleridir. Tüm fabrikaların birleşmesi ve koordinasyon sağlanması için de fabrikalar arası kurulların büyük bir önemi var. Taslağın oluşturulması, sözleşme masasındaki görüşmelerde alınacak tutum, uyuşmazlık durumunda greve hazırlanmak ve diğer her şey komitelerin kolektif çalışmasıyla şekillenmeli, gelişmeler değerlendirilmeli, eylem kararları burada alınmalıdır. Yıllardır satış sözleşmelerine imza atan sendika bürokratlarının hain tutumlarını engellemenin de tek yolu komiteler ve kurullar olacaktır.

İhanet şebekelerine geçit vermeyelim

Metal fabrikalarında yazık ki gerçek bir sendikal örgütlülük yoktur. Çoğunluğumuzun üye olduğu Türk Metal, kurulduğu günden bu yana sermayenin işçi sınıfı içindeki ajanı rolünü oynamakta, bizleri sermaye adına denetim altında tutmak için çalışmaktadır. Metal işçisinin kazandığı hiçbir hakta zerre kadar emekleri olmadığı gibi, mücadelemize de her zaman köstek oldular. Her sözleşmede varlığı yokluğu belli olmayan, pasif bir tutum izleyen ve Türk Metal çetesinin imzaladığı sözleşmenin aynısına imza atan, Öz Çelik-İş ise AKP’nin aparatı olarak çalışmakta, saray rejiminin bizleri hedef alan sosyal yıkım saldırılarının arkasında durmaktadır. Kendisini farklı yere koyan, ‘80 öncesi sınıfın şanlı direnişlerinin mirasçısı sayan Birleşik Metal-İş’in ise, son yıllardaki pratiği ile diğerlerinden farkı iyice silikleşmiştir. Önceki TİS sürecinde Gebze’de yaşananlar, pandemide yaşanan hak gasplarına karşı yapılan göstermelik açıklamalar vb., Birleşik Metal-İş’in pratik tutumunu gözler önüne seriyor.

Türk Metal çetesi fabrikalarda “düşük profilli” anket çalışması yürüterek, bizlerin beklentisini düşürmeye çalışıyor. Yani şimdiden satış için zemin döşüyor. Birleşik Metal-İş ise fabrikalarda toplantılar yaptığını duyurarak TİS komitelerini kurduğunu açıkladı. Geçmişte de oluşturulan TİS komiteleri, inisiyatif kullanamadıkları için sendika bürokrasinin fabrikadaki sözcüleri durumuna düşmüştü. Yazık ki, bugün de işçiler tabandan kolektif bir irade ortaya koymadığı koşulda durum aynı olacaktır.

Bu tablo göz önüne alındığında TİS süreci için yapmamız gerekenler açıktır: Bölüm bölüm, fabrika fabrika komiteler kurmalı, fabrikalar arası kurulları oluşturmalıyız. Bugün sorun iyi bir zam almaktan ibaret değil. Sermaye sınıfı ile AKP-MHP rejiminin sosyal yıkım saldırıları uygulanmak için hazır bekletiliyor. Krizin, pandeminin faturasını iki yıldır bize kesiyorlar. Bunu devam ettirmek istiyorlar. Bu süreci tüm saldırılara karşı “birleşik bir duruş” sergilemenin imkanı olarak değerlendirmeli ve beklemeden mücadeleye atılmalıyız. Tabanda birliğimizi sağlamalı, söz-yetki-karar hakkımızı elimize almalı, haklı ve meşru taleplerimizi kazanma kararlılığını göstermeliyiz. Unutulmasın ki Metal İşçileri Birliği (MİB), metal işçisinin her mücadelesinde en temel dayanağıdır. MİB sermayenin saldırılarına, siyasal iktidarın işçi düşmanı politikalarına ve sendikalara egemen olan ağalık düzenine karşı kurulduğundan beri kararlı bir şekilde mücadele ediyor. O yüzden zaman geçirmeden MİB içinde kenetlenelim, birliğimizi güçlendirelim… “Kazanana kadar grev!” şiarını rehber alarak mücadelemizi, örgütlenmemizi büyütelim.

Krizin ve pandeminin faturasını ödemeyi reddetmek için,

MESS, saray rejimi ve sendikal bürokrasinin ittifakını dağıtmak için,

Dayatılacak satış sözleşmesini parçalamak için…

Birliğimizin gücü ile bir adım öne!

Taleplerimiz:

-İnsanca yaşamaya yeten ücret!

-Sağlıklı ve insanca çalışma koşulları!

-Krizin ve pandeminin faturasını kapitalistler ve saraylarda sefahat sürenler ödesin!

-İşten atmalar yasaklansın! Herkese iş, tüm çalışanlara iş güvencesi!

-7 saatlik işgünü 35 saatlik çalışma haftası!

-İki günlük kesintisiz hafta sonu tatili!

-Esnek, kuralsız, taşeron çalışma yasaklansın, sözleşmeli ve taşeron işçiler kadroya alınsın!

-Eşit işe eşit ücret!

Metal İşçileri Birliği

 

 

 

 

 

Direnen Adkotürk işçileri grevle dayanışmaya çağırıyor!

 

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde (ÇOSB) bulunan İndomie Adkotürk fabrikasında çalışan işçiler, yaşadıkları hak gaspları, baskı ve mobbinge karşı Tek Gıda-İş Sendikasına üye oldular. İşçilerin sendikalaşma adımına karşı patron saldırıya geçti ve parça parça 21 işçiyi Kod-29’dan işten attı.

İşçilerin patronun bu saldırısına verdiği cevap ise direniş ve mücadele oldu. Direnişlerinde 126 günü geride bırakan işçiler, 23 Ağustos Pazartesi günü greve çıkacaklar. Aylardır süren sendika mücadelesini yok sayan patron, yetki gelmesine rağmen sözleşme masasına bir türlü oturmadı.

Grev günü yaklaştıkça işçilere tehditler savuran patron, greve katılanların tekrardan işe giremeyeceklerini ve bütün haklarından olacaklarını ifade eden tehdit mesajları gönderdi. Patronun bu saldırısına karşı direnişçi Adkotürk işçileri, içerideki işçileri grevi sahiplenmeye çağırıyor.

Gazetemize direniş süreçleriyle ilgili açıklama yapan işçiler ve sendika temsilcisi “sonuna kadar mücadeleyi sürdüreceğiz” mesajı verdiler.

“Şirket hukuk tanımıyor, devlet yaptırım uygulamıyor”

Tek Gıda-İş Sendikası Örgütlenme uzmanı Yunus Durdu, hem Suriye hem de Endonezya sermayesine ait kapitalistin hiçbir hak ve hukuk tanımadığını ifade ederek, “Devlet de bir yaptırım uygulamıyor” diye tepki gösterdi. Durdu şunları ifade etti:

“Burayı babaları çiftliği gibi kullanıyorlar. Hiçbir hak, hukuk tanımıyorlar. Devlet sendikaya yetki vermesine rağmen onlar hala sendikayı tanımamakta ısrar ediyorlar. Direnişimizle birlikte yaşanan bu hukuksuzluğa karşı hukuk mücadelemizi veriyoruz, şikâyetlerde bulunuyoruz. Alenen anayasa ve hukuka aykırı davranmalarına rağmen maalesef devlet tarafından şimdiye kadar bir yaptırım göremedik. Sendika olarak haklı mücadelemizi sonuna kadar sürdüreceğiz. Şerefsize şerefsiz olduğunu hatırlatmaya devam edeceğiz. Buradan içerideki işçi arkadaşlara sesleniyorum. Arkadaşlar bir karar vermelidir. Ya köleliğe boyun eğecekler ve kuralsız çalışmaya devam edecekler, ya sendikayla haklarına kavuşacaklar. Biz güçlüyüz, korkmasınlar. Geleceği için mücadele etmeyen oturup ağlamasın. Bugün yarınlar için mücadele günü.”

Direnişçi Adkotürk işçisi Songül Aydemir ise sonuna kadar mücadele edecekleri vurgusuyla şu ifadeleri kullandı:

“Biz işçi birliğimizle greve hazırlanıyoruz. Biz sadece kendi fabrikamız için mücadele etmiyoruz. İşçi sınıfı bir bütün olarak, sınıf dayanışması ve birliği ile toplumsal olarak hak mücadelemizi daha da güçlendireceğimize inanıyorum. Öncelikle hedefim burada birliğimizi sağlamak ve sendikalaşmaktır. Fakat mücadelemiz burada bitmeyecek. Çocuk işçiliğine, kadınların çifte sömürüsüne, işçi köleliğine, patron dayatmalarına karşı mücadelemiz her zaman devam edecek. Sonunda biz kazanacağız.”

“126 gündür direnişteyiz” diyen direnişçi Aynur Kalkan ise 23 Ağustos grevine destek çağrısıyla şöyle konuştu:

“Sürdürdüğümüz emek mücadelesini 23 Ağustos günü grevle taçlandıracağız. Bizler burada sadece kendimiz için mücadele vermiyoruz. Bizler Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde çalışan sınıfımıza öncülük ediyoruz. Grevimize herkesi davet ediyoruz. Biz birlikte güçlüyüz!”

Kızıl Bayrak / Trakya

 

 

 

 

 

KESK’li emekçiler Ankara’ya yürüdü

 

AKP-MHP iktidarı, 2022-2023 toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecinde kamu emekçi ve emeklilerine sefalet zammı dayattı. Çalışma Bakanı Vedat Bilgin’in açıkladığına göre, maaşlara ilk 6 ay yüzde 5, ikinci 6 ay yüzde 6, 2023 yılı için de yüzde 6 + yüzde 6 artış teklif edildi. Altışar aylık dönemlerde enflasyon farkının da maaşlara yansıtılacağı “büyük bir lütuf” edasıyla öne sürüldü.

Bu teklife karşı Türkiye’nin dört bir yanından KESK üyesi emekçiler, “İnsanca bir yaşam, demokratik, grevli toplu sözleşme için mücadeleyi büyütüyoruz” şiarıyla Ankara’ya yürüdü. Yürüyüş 20 Ağustos’ta Ulus’ta yapılan basın açıklamasıyla sonuçlandı. Katılımcı kurumların selamlanmasının ardından, KESK Eş Genel Başkanı Şükran Kablan Yeşil’in okuduğu açıklamada “insanca bir yaşam ve demokratik toplu sözleşme istendiği” dile getirildi.

“Savaş ve kriz koşullarında ücretlerimiz eridi. Biz KESK olarak sadece ücret sendikacılığı yürütmüyoruz.” denilen açıklamada Sinbo direnişçileri selamlandı ve “Yürüyüş boyunca gördük ki bu iktidar emekçilere sefalet dayatıyor” denildi.

“Bu iktidar emekçilere insanca yaşam hakkını tanımıyor. Tütün üreticilerini mağdur edenler kadın katillerini affediyor. Bu iktidar emekçilerden toplayıp yandaşlara dağıtıyor. Yeri gelince biz büyük bir devletiz diye övünen iktidar biz kamu emekçilerine kulağını tıkıyor.” denilerekbaskı, savaş ve saldırganlık politikalarının teşhir edildiği açıklamada, cihatçı çetelerle dışarıda terör estiren rejimin içeride emekçilerin önüne de polis ordusu çıkardığı belirtildi. Pandemi bahane edilerek kamu emekçisinin koşullarının ağırlaştırıldığı ifade edilen açıklamada şu vurgu yapıldı: “TİS masasından kamu emekçileri adına kocaman bir hiç çıktı. TÜİK verilerinin hiçbir geçerliliği yoktur. İki yılda yoğun ücret kayıpları yaşadık. Biz sadece çalışırken değil emeklilikte de insanca yaşam istiyoruz. Bize kaşıkla verdiklerini kepçe ile geri alıyorlar. Güvencesiz istihdam kamuda yaygınlaştırılıyor. KHK ile emekçiler işinden oldu. Taleplerimiz yaşamsaldır ve aynı talepler bugün de geçerlidir.

“Bu masanın gerçek yetkilileri alanlarda olanlardır yani bizleriz. Sendikal hak ve özgürlüklerimiz karşısında engeller oluşturan yasalar çöpe atılmalıdır. Grevsiz mücadele olmaz.”

Kızıl Bayrak / Ankara