İçindekiler:

28 Mayıs 2021
Sayı: KB 2021/Özel-20

Haramiler düzeninden hesabı emekçiler soracak!
Peker’in “kutsal devleti” ve pislik düzeni
İktidarın Gezi ve Kobanê hesaplaşması
Bekçi terörü tırmanıyor
Gerçekler er ya da geç topluma ulaşır!
AKP’nin kriz ve pandemi reçetesi zam
Haziran Direnişi ruhuyla mücadeleye!
Uzun çalışma süreleri işçinin ömründen çalıyor
Sinbo ve SML Etiket direnişleri 4. ayında
Tarihsel TKP’nin Kadrocu inkârı / 2 - H. Fırat
Bielefeld’de “Özgür Filistin” eylemi
İsrail saldırısının ardından…
İklim değişikliği ve “yeşil kapitalizm”
Dünyadan grev ve eylemler
BİR-KAR’dan dayanışma çağrıları
Ticarileşen eğitimde fırsat eşitsizliği büyüyor
Devrimciler ölmez, devrim davası yenilmez!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Gerçekler er ya da geç topluma ulaşır!

 

Geçtiğimiz günlerde AKP şefi Erdoğan, Basın Kartı Yönetmeliği’nde değişiklik yaptı ve aldığı karar Resmî Gazete’de yayımlandı. Buna göre, basın kartı verme ve iptal etme şartları yeniden belirlendi. Yeni düzenlemeyle, basın kartı verilecek kişilerde aranan şartların yanına “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, üyesi olmak veya yardım etmek suçlarından hüküm giymemiş olması” ibaresi eklendi. Yönetmeliğe eklenen bazı maddeler ise şunlar:

“- Taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge düşürebilecek yöntem ve tutumlar sergilemek suretiyle basın meslek onurunu zedeleyecek şekilde faaliyette bulunması,

-Şiddet ve terörü özendirecek, her türlü örgüt suçları ile mücadeleyi etkisiz kılacak içerik oluşturması,

-Suça tahrik veya teşvik edecek ve suç ile mücadeleyi etkisiz kılacak faaliyetlerde bulunması hallerinde komisyon tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucunda, bu kişilerin sürekli nitelikte basın kartlarının iptaline karar verilebilir. Komisyon tarafından verilen iptal kararları Başkanın onayı ile derhal uygulanır.”

Türkiye’de basına yönelik sansür, gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklama saldırıları son dönemde belirgin bir şekilde arttı. 2021 Basın Özgürlüğü Endeksi’ne göre Türkiye 180 ülke içerisinde 153. sırada yer almaktadır. Diğer yandan Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Basın Konseyi’nin 3 Mayıs “Dünya Basın Özgürlüğü Günü” vesilesiyle yaptığı yazılı açıklamada, medya kuruluşlarının yüzde 90’ının iktidarın denetimi altında olduğu, 12 bin gazetecinin işsiz bırakıldığı, yazdıkları ve düşünceleri nedeniyle gazeteciler hakkında binlerce dava açıldığı, 43 gazetecinin ise hapishanede olduğu belirtilmektedir.

Özellikle bu yıl 1 Mayıs’ın öngünlerinde Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından alınan karar, Türkiye’de “basın özgürlüğü”nden eser kalmadığını gözler önüne serecek niteliktedir. Karar, 1 Mayıs’ta polisleri kaydeden kişilerin engellenmesini ve haklarında adli işlem yapılmasını gerektiriyor. Bu kapsamda bu seneki 1 Mayıs’ta eylemleri takip eden gazetecilerin görüntü alması polis tarafından engellenmeye çalışıldı. Telefonlarına ve kameralarına zorla el konulup, görüntüler sildirildi.

Devletin veya kolluk güçlerinin, haber alma özgürlüğüne ve gazetecilere bu denli pervasızca saldırması, boşuna değildir. Özellikle pandemiyle birlikte açlığın, yoksulluğun, işsizliğin, geleceksizliğin, ifade özgürlüğünün gaspının ve yaşam hakkının ihlalinin daha fazla arttığı bir dönemdeyiz. “Ücretsiz izin”, “Kod-29” gibi türlü bahanelerle haksız hukuksuz bir şekilde işten atmalar yaygınlaştı. Sağlıktan eğitime her alanda kaos derinleşti. Geçinemediği için yaşamına son verenlerin sayısında özellikle son dönemde büyük bir artış yaşandı. İktidar tarafından üniversitelere kayyım atanması, eğitimin asıl bileşenlerinin söz, yetki, karar hakkının gasp edilmesi olağanlaştı. Yargı eliyle kadın katillerinin, tecavüzcülerinin aklanıp, adeta ödüllendirilmesi kural haline geldi. Pandemi döneminde toplumun büyük bir kesimi iktidarın saldırılarının daha fazla hedefi haline geldi.

Bu tabloda yaşanan hak gasplarına ve saldırılara karşı yer yer oluşan öfkenin sokağa taşması ve bu eylemlerin basın eliyle geniş kitleler nezdinde görülmesi, elbette ki iktidarın korkularını büyütmektedir. Özellikle eylemlerde polislerin orantısız güç kullanma ve eylemcileri işkence ile gözaltına alma görüntülerinin toplumun geri kalanında büyük bir tepkiye neden olacağı kaygısı, basına yönelik saldırıların en temel nedenlerinden birini oluşturmaktadır. İktidardakiler medya aracını, kitleleri kandırmak ve kendi dinci-gerici ideolojilerini yaymak amacıyla güçlü bir silah olarak kullanıyorlar. Bugün televizyonda gördüğümüz her kanalın tek sese dönüşmesinin gerisinde bu gerçek vardır.

Tüm saldırılara ve sansüre rağmen muhalif basın-yayın organları, ilerici-devrimci gazeteciler yarattıkları alternatif platformlarda ve sitelerde gerçekleri, ideolojileri çerçevesinde topluma aktarmaya devam ediyorlar. İktidarın tüm saldırı ve engellemelerine rağmen, gerçeklerin görülmesi, duyulması engellenemeyecektir. Çünkü gerçekler er ya da geç topluma ulaşır. Haber alma ve haber verme özgürlüğü en doğal haktır, engellenemez!

 

 

 

 

 

“Düzenin tuğlasını emekçiler çekecek”

 

Antalya Emek ve Demokrasi Güçleri, çete başı Sedat Peker’in açıklamalarıyla ayyuka çıkan sermaye düzenindeki çürümeye karşı 27 Mayıs’ta eylem yaptı. 

Attalos Meydanı’nda gerçekleştirilen eylemde “Baskı, sömürü, yolsuzluk, tarakat-mafya düzenini seyretme birleş hesap sor” yazılı pankart açıldı.

Eylemde yapılan basın açıklamasında kontrgerillanın ABD ve NATO desteğiyle ülkede sola, devrimcilere ve toplumsal mücadele dinamiklerine karşı kullanılan bir güç haline getirildiğine değinildi. Kaçırmalar, gözaltında katletmeler, aydınların katledilmesi, gazetelerin basılması, Kürt iş insanlarının öldürülmesi gibi örneklerde bu güçlerin rol aldığı hatırlatılan açıklamada, bugünlere dair “İki binli yıllarda iktidara gelen ve bugün tek adam rejimine dönüşen iktidar bloğunun tarikat-mafya ve siyaset ilişkilerinin iç içe geçmiş, parçalı yapısı tüm ülkeyi uçurumun kenarına getirmiş durumdadır” ifadeleri kullanıldı. 

“Sömürü, yolsuzluk ve mafya/siyaset cenderesinde yıllardır işçiler, emekçiler, kadınlar ve gençler ezilmekte, baskı ve sindirme politikaları ile karşı karşıyadır” denilirken sermaye düzeninin bütün yönleri ile çürüdüğü ve çöküşe geçtiği ifade edildi. Açıklamada son olarak şu vurgu yapıldı:

“Mafyanın, çetenin, tarikatın ve her tür karanlığın merkezine yerleştiği bu düzenin tuğlasını emekçiler çekecek, duvarı yıkacaklar.”

“Düzeni değiştirmeden nefes alamayız”

Adana Emek ve Demokrasi Güçleri İnsan Hakları Derneği (İHD) Adana Şube binasında basın toplantısı düzenledi.

İHD Adana Şube Başkanı Av. Yakut Ataş, çete başı Peker’in anlattıklarını kast ederek “Bu tür kirli ittifaklar, talan, ölüm ve gasp düzeni, siyasallaşmış yargı ve iktidara bağlı işleyen hukuk sistemi tarafından korunmakta ve kollanmaktadır. Bu ittifakları var eden siyasi, iktisadi ve toplumsal düzen değişmeden Türkiye halkları nefes alamayacaktır” dedi.

Bu cinayetlerin ve kirli ilişkilerin sorumlularının halkın önünde hesap vermesi gerektiğini belirten Ataş şunları söyledi: “Örgütlü bir güçle hesap sormazsak ve sorumluların cezalandırılmasını sağlayamazsak iktidar çarkı bu çamurun içinden çıkmayı becerebilecektir. Yargının gözlerini kapadığı bu talan düzenine karşı toplumsal itirazı, mücadeleyi büyütmek ve tüm gerçekleri ortaya çıkarmak için Türkiye halkları başta olmak üzere siyasi partilere, sendikalara, demokratik kitle örgütlerine ve toplumsal kesimlere çağrı yapıyoruz; Sesimizi yükseltmeli, itirazlarımızı büyüterek örgütlemeliyiz.”