18 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-27

Yeni bir mücadele yılına hazırlanalım!
Fetihçi politikaların yansıması
Siyasal mücadele alanı olarak “asgari ücret
Yaşam hakkının ihlali sınıfsal bir sorundur
Diyanetin ‘yağmur duası’ sahtekarlığı
Yeni Maraşlar olmasın diye...
Kapitalizme ve salgının faturasına karşı mücadele!
“14 bin taşeron işçisi adına direniyoruz”
“Mücadele bizi daha da özgürleştirdi!”
Pandemide dünyada kadın eylemleri
100. Yılında Tarihsel TKP... 28 Şubat’ın dümen suyunda “TKP Açılımı” / 1 - H. Fırat
Friedrich Engels - Franz Mehring
Krizi fırsata çeviren haramiler
Hindistan’da sınıf mücadelesi
Fransa’da güvenlik neden ve nasıl bir ihtiyaç?
Güney Kürdistan’da protestolar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

“14 bin taşeron işçisi adına direniyoruz”

 

PTT bünyesinde taşeron işçisi olarak çalışan ve sendikalaştıkları için ücretsiz izin ve işten atma saldırısı ile karşılaşan işçilerin direnişi sürüyor. PTT-Sen kurucu üyesi ve direnişçisi Burhan Tan ile taşeron çalışma koşullarına ve direniş süreci üzerine konuştuk.

 

-PTT’de taşeronda çalışan işçiler olarak sendikaya üye olduğunuz için ücretsiz izin ve işten atılma saldırısı ile karşılaştınız. İlk olarak PTT’de çalışma koşullarını anlatır mısınız?

Biz PTT’de İHS (İdari Hizmet Sözleşmeli), taşeron ve kadrolu olmak üzere üç kısımda çalıştırılıyoruz. Biz taşeron olarak çalışıyoruz. Türkiye’de 14 bin taşeron çalışan PTT işçisi bulunmakta. Aldığımız ücretten yaptığımız işe kadar kadrolu çalışanlara göre farklı koşullara sahibiz.

 

-Pandemi sürecinde ağır çalışma koşulları altında çalıştınız. PTT’de pandemi süreci boyunca önlemler alındı mı, taşeronda çalışan işçilerin çalışma koşullarını anlatır mısınız?

Pandemi sürecinde kısmi önlemler alındı. Maske ve eldivene ulaşmakta zorlandık. Hijyenik olarak bunların dışında hiçbir şey yapılmadı. Pandemi başladığından bu yana biz özveriyle çalıştık. İşler akmasın diye idari izindeki arkadaşlar bile geri çağrıldı. İş yükümüz arttı. Sağlık emekçileri gibi bizim de çalışma saatlerimiz uzadı. Cumartesi- pazar, sabah-akşam çalıştık. Bizim çalışma koşullarımız çok zor. Her yerde söylemeye devam edeceğim. PTT’de 10 kalem iş var bunun 9’unu taşeron işçisi yapıyor. Kargo dağıtımı, tebligatlar, banka kartları… Bu iş yükünün hepsi taşeron işçisi üzerinde.

 

-Örgütlenme süreciniz nasıl başladı, nasıl ilerledi? Direnişe nasıl karar verdiniz?

Biz 1,5 yıl önce İstanbul’da birbirini hiç tanımayan 6-7 arkadaş ufacık bir odada sendikamızı kurduk. Başka seçeneğimiz yoktu, var olan sendikaların bize bir faydası yoktu. İşkolu farklılığından dolayı PTT Kargo Sen ve PTT-Sen olmak üzere iki bağımsız sendika kurduk. Şu an 14 bin taşeron işçisinden 4500’e yakın üyemiz var. Yetkimizi aldık, toplu sözleşme sürecindeyiz. Avrasya A.Ş.’nin itiraz etmesi üzerine yetki mahkememiz sürüyor. 22 Aralık’ta görülecek. 

Şoför arkadaşlarımız iller arasında üye çalışması yürütmede önemli bir rol oynadı. Üyelikte önemli bir diğer faktör de sosyal medya oldu.

Biz sendikalaştığımız için mobbinge uğradık. Yer ve iş değişikliği ile karşı karşıya kaldık. Bunun dışında sürekli işten çıkarma tehdidi altındaydık. İşten çıkarıldık, direnmeye karar verdik. Kazanana kadar direnmeye devam edeceğiz.

 

“Direnmekten başka bir yol yok”

-Ücretsiz izin ve işten atılma saldırısına karşı Sinbo işçileri, Ekmekçioğulları işçileri ve PTT işçileri direniş yolunu seçti. Ücretsiz izin saldırısına ve hak gasplarına karşı başka neler yapılabilir?

Şu anda işten çıkarmadan önce ücretsiz izin devreye sokuluyor. Bizim arkadaşlarımızdan da 5 kişi ücretsiz izne çıkarıldı, 5 kişi işten çıkarıldı.

Ücretsiz izin, işverenin elinde bir koz. İşveren 29. koddan ücretsiz izne çıkararak işsizlik parası ve kıdem tazminatı alınmasının da önüne geçiyor.

Bu saldırılara karşı diğer direnen arkadaşlarımız gibi direnmekten başka bir yol yok.

 

-Asgari ücret görüşmeleri sürüyor. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Asgari ücret bu ülkenin kanayan yarası. İşçilere değer verilmiyor. Açlık sınırının altında yaşıyoruz.

Bu ülkenin işçileri olarak insanca yaşamı hak ediyoruz. İnsanca yaşama yetecek asgari ücret istiyoruz.

 

-Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?

Eylemimiz ve direnişimiz sürüyor. PTT’de taşeron çalışan 14 bin arkadaşıma seslenmek istiyorum: Gün bugündür. Bu dava sadece bizim değil, tüm işçilerin davasıdır. Taşeronun kaldırılması için mücadeleyi büyütelim.

Kızıl Bayrak / İstanbul

 

 

 

 

 

‘Sermaye komisyonu’ asgari ücret gündemiyle toplandı

 

‘Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ adıyla anılan ancak ‘sermaye komisyonu’ olarak çalışan oluşum ikinci toplantısını gerçekleştirdi. Covid-19 salgını tedbirleri gereği çevrim içi yapılan toplantıya TİSK (Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu) ev sahipliği yaptı. Çalışma Genel Müdürü Nurcan Önder başkanlığında toplanan komisyonda, kapitalistler heyetine TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç, ‘işçi heyetine’ ise Türk-İş Genel Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat başkanlık etti. 

2021 yılında geçerli olacak asgari ücreti belirleme görüşmeleri kapsamındaki ikinci toplantısını gerçekleştiren komisyon, TİSK heyetinin görüş ve önerilerini dinledi.

Kapitalistler adına konuşan Akansel Koç, bir yığın laf etse de, Covid-19 salgını koşullarına vurgu yaparak, asgari ücretin sefalet ücreti olarak kalmasını istediklerini şu sözlerle dile getirdi.

“Covid-19 önlemleri nedeniyle hizmetler sektöründe faaliyet gösterenler başta olmak üzere, birçok işletmenin geçici olarak kapanmak veya faaliyetlerini daraltmak zorunda olduğu yadsınamaz bir gerçek. 2021 yılı asgari ücreti belirlenirken, bu işletmelerin durumu ve geleceğinin de dikkate alınması büyük önem taşıyor…”

AKP-MHP rejiminin de kapitalistlerle aynı safta olduğu, işçileri değil işletmeleri düşündüğü bir sır değil. Zira bu iki partinin şefleri de kapitalist artı-değer sömürüsünden pay alarak zenginleşmiş, fiilen sömürücü sınıfların organik birer parçası haline gelmiş durumdalar. Yani kapitalistler ve onların hizmetindeki iktidar doğal olarak aynı safta yer alıyor. Geriye ‘işçilerin temsilcisi’ sıfatıyla toplantılara katılan Türk-İş’in alacağı tutum kalıyor. Türk-İş’in tepesine çöreklenen ağa takımı ise ‘sarayın dalkavukları’ arasında yer alıyor.

Nitekim 2021 yılı için belirlenecek asgari ücretin görüşüldüğü toplantı öncesinde açıklama yapan Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay şu ifadeleri kullandı: 

“Makul, mantıklı, çalışanların kabul ve tebessüm edeceği bir rakam olursa buna ‘evet’ deriz. Biz de isteriz işveren ve hükümetle birlikte imzalayalım ama toplumun kabul edeceği bir rakam olmalı.”

Görüldüğü üzere hem zihniyet hem fiilleriyle tam bir ‘sermaye komisyonu’ var işçilerin karşısında.

İşte bu komisyon, doğrudan milyonlarca işçiyi, dolaylı olarak Türkiye işçi sınıfını etkileyecek asgari ücreti belirleyecek. Ergün Atalay’la müritlerinin yapacakları ‘en büyük iş’, ilan edilecek sefalet ücreti karşısında ‘sızlanmak’ olacaktır.

İşçi sınıfı asgari ücretin belirlenmesini bu uğursuz ‘üçlü çete’nin insafına bırakırsa, yazık ki, daha koyu bir sefalete sürüklenmekten kurtulamayacak.