18 Aralık 2020
Sayı: KB 2020/Özel-27

Yeni bir mücadele yılına hazırlanalım!
Fetihçi politikaların yansıması
Siyasal mücadele alanı olarak “asgari ücret
Yaşam hakkının ihlali sınıfsal bir sorundur
Diyanetin ‘yağmur duası’ sahtekarlığı
Yeni Maraşlar olmasın diye...
Kapitalizme ve salgının faturasına karşı mücadele!
“14 bin taşeron işçisi adına direniyoruz”
“Mücadele bizi daha da özgürleştirdi!”
Pandemide dünyada kadın eylemleri
100. Yılında Tarihsel TKP... 28 Şubat’ın dümen suyunda “TKP Açılımı” / 1 - H. Fırat
Friedrich Engels - Franz Mehring
Krizi fırsata çeviren haramiler
Hindistan’da sınıf mücadelesi
Fransa’da güvenlik neden ve nasıl bir ihtiyaç?
Güney Kürdistan’da protestolar
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

 

Yeni Maraşlar olmasın diye,
kavga ateşini harlayalım!

 

Tanıktır ulu çınar ağaçları, hırçın dalgalar, sert kayalar… Tanıktır, zulme, katliamlara, acılara… Dile gelse kanla sulanmış topraklar, bugüne kadar iktidara gelmiş tüm kan emicilerin, iktidarlarını ilelebet sürdürmek amacıyla halkı nasıl da katlettiğini söyleyecektir. Dersim’den Maraş’a, Çorum’dan Sivas’a daha nice yerde yaşanan katliamlar, hala hafızalarda…

Kurulduğu günden bu yana Türk sermaye devleti, çıkarlarına ters düşen her kesimi yok etmek amacıyla hareket etti. Kürdü Türkle, Sünniyi Aleviyle karşı karşıya getirerek, halkları, inanışları, farklı yaşamları birbirine düşman etti. Yarattığı bu suni ayrımla da bugün hala kârına kâr, zenginliğine zenginlik katarak, kan emici misyonunu yerine getirmeye devam ediyor.

Maraş’ın katili sermaye devleti!

Resmi rakamlara göre 104, katliamı yaşayanlara göre 111 canın yaşamını yitirdiği Maraş Katliamı, bundan tam 42 sene önce 19 Aralık’tan 25 Aralık gecesine kadar süren, devlet eliyle gerçekleştirilmiş bir katliamdı. Bu katliamda binin üzerinde Alevi yaralanmış, 552 ev ve 289 işyeri tahrip edilmiş, yakılmıştı. Katliam yaşanırken, o dönem iktidarda olan CHP hükümeti ne yapıyordu? Elbette katliam esnasında eli böğründe yaşananları izledikten sonra katliamın faillerini (devleti) korumaya, aklamaya çalışıyordu. Maraş katliamı sırasında kolluk güçleri sırra kadem basmış, daha sonraları MİT ve CIA’nın katliamla ilgili planlar yaptığı tüm çıplaklığı ile ortaya çıkmıştı. Katliam bitene kadar ortada olmayan kolluk güçleri, katliama yönelik oluşan tepkileri bastırmak için harekete geçme konusunda hiç vakit kaybetmedi, Alevi emekçilerinin yaşadığı mahalleleri tanklarla kuşattı, Alevilere yönelik gözaltı teröründe sınır tanımadı. Yani her zaman olduğu gibi önce kontrgerilla, ardından devletin resmi görevlileri faşist saldırılara tam destek vermişlerdi.

Çiçek Sineması’nda kurgulanan faşist provokasyonun

19 Aralık 1978 yılında Maraş’taki Çiçek Sineması’nda, devrim ve sosyalizm düşmanlığı yapan “Güneş ne zaman doğacak?” adlı film gösterime girer. Filmin gösterimi esnasında bir ses bombası patlatılır. Tetikte bekleyen faşistlerin şefleri, bombayı komünistlerin patlattığı yalanını propaganda eder. Böylelikle planlanan katliam için ortam hazırlanmış olur. Ardından binlerce faşist sokaklara dökülür. Faşistler kitlenin öfkesini artırmak için “Komünistler, Allahsız Aleviler şehir suyuna zehir kattılar” şeklinde propaganda konuşmaları yapar. “Kanımız aksa da zafer İslam’ın” sloganı eşliğinde Cumhuriyet Halk Partisi binasına saldıran faşistler binayı talan eder.

19 Aralık’ta başlayan saldırılar, 20 Aralık’ta da sürer. Alevilerin oturduğu bir kahvehane bombalanır. 21 Aralık’a gelindiğinde, TÖB-DER üyesi iki öğretmen Hacı Çolak ve Mustafa Yüzbaşıoğlu katledilir. Sermaye devleti cenazeyi de kana bulamak için sivil faşistleri devreye sokar. Bağlarbaşı Cami imamı Mustafa Yıldız, Cuma vaazında halkı saldırıya yönelten konuşmalar yapar. İmam yaptığı konuşmada şunları söyler: 

“Oruç tutmak, namaz kılmakla hacı olunmaz, bir Alevi öldürsen beş sefer hacca gitmiş gibi sevap kazanırsın. Bütün din kardeşlerimiz hükümete ve komünistlere, dinsizlere karşı ayaklanmalıdır.” 

Devletin tam desteğini alan faşistler harekete geçer. Faşistler öğretmenlerin cenazelerine yönelik olarak “Komünistlerin ve Alevilerin cenaze namazı kılınmaz” şeklinde konuşmalar yapar. Tüm baskı ve tehditlere rağmen on bin emekçi cenaze törenine katılır. Faşistlerin öncülüğünde harekete geçen gerici güruh ise devrimci öğretmenlerin cenaze kortejinde yer alan emekçilere saldırır. Bununla yetinmeyip, Alevilere yönelik işyerlerini ve evleri talan edip, işyeri ve evlerinin duvarlarını faşist MHP ve Ülkü Ocakları yazılarıyla donatırlar. Devamında ise Maraş’ı sokak sokak, ev ev gezerek “komünist Aleviler silahlı saldırılarda bulunacaklar” yalanını tüm Maraş’a yayarlar. 23 Aralık’ta ise katliamın çağrısı Belediye hoparlörlerinden ve Ulucami minarelerinden yankılanır. Alevilerin Sünnileri öldürdüğü yalanı tüm Maraş’a duyurulur. “Müslümanlar hazır olsunlar” denilerek katliam çağrısı yinelenir. Yörükselim, Serintepe, Mağarah ve Yenimahalle semtlerinde oluk oluk Alevi kanı akıtılırken, Alevilerin evleri uzun menzilli silahlarlarla taranır.

Katliam, ilerici, devrimci, muhalif her sese yöneliktir!

Maraş Katliamı, 12 Eylül öncesi yükselen devrimci kitle mücadelesine ve bu mücadelenin bir parçası olan Alevi emekçilere yönelik sermaye devleti tarafından planlanmış bir katliamdır. Maraş Katliamı, sermaye devletinin tehdit olarak gördüğü her kesime yönelik bir gözdağıdır aynı zamanda.

Dersim, Maraş, Çorum, Sivas…
Hesap sormak için mücadeleye!

Tarihi katliamla yoğrulmuş olan eli kanlı Türk sermaye devleti, bu geleneğini sürdürmeye devam ediyor. Geçmişte olduğu gibi bugün de emek sömürüsü üzerine kurdukları saltanatlarının harcını emekçilerin kanlarıyla karıyorlar.

Yaşanan katliamlar dün gibi hala hafızalarımızda canlılığını koruyor. Katliamların hesabını sormak için, eli kanlı sermaye devletini yıkarak insanlığın kurtuluşunu sağlayacak olan sosyalizm mücadelesini büyütmek hala güncel ve yakıcı bir görev olarak önümüzde duruyor. Maraş Katliamı’nın 42. yıldönümünde bu görevi bir kez daha hatırlatarak, tüm işçi ve emekçileri insanlığın kurtuluşu mücadelesinde yerini almaya çağırıyoruz.

P. Sevra

 

 

 

 

 

Sermayeyi salgından korumaya devam

 

Kabine toplantısının ardından AKP şefi Tayyip Erdoğan açıklamalarda bulundu. Ekonomi başta olmak üzere dış politika alanındaki gelişmelere kadar pek çok konuya değinen AKP şefi, açıklamasının büyük bölümünü ekonominin toparlandığına dair iddialarına ayırdı.

Burjuva iktisatçıların dahi güvenilir bulmayarak eleştirdiği TÜİK’in işsizlik istatistiklerine atıfta bulunan T. Erdoğan “istihdam yarattıklarını” iddia etti. “Büyüme”, “istihdam”, “yatırım” için önlem aldıklarını söyleyen AKP şefi, bir kez daha “üretim çarkları durmayacak” vurgusu yaptı. 

AKP şefinin bu vurguları, pandemi politikalarının esasını da bir kez daha gözler önüne serdi. Zira sermaye iktidarı ve AKP-MHP rejimi, salgının yarattığı krizle birlikte işçi-emekçileri ya fiilen işsizliğe ve sefalete mahkum ediyor; ya da fabrikalarda, işyerlerinde göstermelik “önlemler” eşliğinde ölümüne sömürüye maruz bırakıyor.

“Esnafa destek” diye sermayeyi koruma paketleri

Açıklamasında salgınla ilgili de konuşan AKP şefi, süreci “şeffaf” bir şekilde yürüttüklerini iddia etti. Salgınla ilgili “esnafa destek paketi” diyerek sermayeyi salgından koruma önlemleri açıklayan AKP şefi sermayedarlar için stopaj, KDV indirimlerinin süresini uzattıklarını açıkladı. Kiralardaki ertelemelerle turizm sektörüne 925 milyon lira katkı yaptıklarını söyleyen Erdoğan, “Önümüzdeki 3 ay boyunca esnafımıza toplamda 5 milyar TL destek sağlamayı planlıyoruz” dedi.