8 Kasım 2019
Sayı: KB 2019/41

Saray rejimi Trump’ın önünde diz çöküyor
IŞİD’i yaratanların “teröre karşı savaş” demagojileri
Vergiler üzerinden yasal soygun
Burjuva medyada kuyunun dibi
Metal İşçileri Birliği mücadeleye çağırıyor!
İkramiye ve sosyal hakların maaşlardan ayrılması talebi üzerine
MİB MYK Kasım ayı toplantısı sonuçları
Birleşik Metal-İş Gebze Şube Genel Kurulu üzerine
Sermaye sınıfı daha ağır kölelik koşullarına niyetli
Devrimci taktiğin sorunları / 1 - H. Fırat
Emperyalist işgal ve Suriye’nin geleceği
Halk isyanları çıkışın yolunu da açacaktır
Lübnan’da devrim şiarları yankılanıyor
Basel’de Ekim Devrimi ve TKİP’nin yıldönümü etkinliği
Üniversitelerde neler oluyor?
Kadına yönelik şiddetin bir örneği: “Yeminli bakirelik”
Yılmadık, yılmayacağız!
Vallahi sevabına
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Emperyalist işgal ve Suriye’nin geleceği

D. Meriç

 

2011 yılından beri emperyalistler, Türkiye ve bölgedeki gerici devletler ile onların beslemeleri olan orta çağ artığı cihatçı çeteler tarafından diz çöktürülemeyen Suriye halkları, emperyalistler tarafından yeniden yazılan karanlık senaryolarla karşı karşıyalar. Bugüne kadar hiçbir kural tanımaksızın sürdürülen emperyalist yıkım savaşlarıyla boyun eğdirilemeyen Suriye halkları, yine emperyalistler tarafından kurulan kirli masalarda teslim alınmak isteniyorlar. İşgalci güçler tarafından yapılan anlaşmalar Suriye halklarına kölelikten başka bir gelecek vadetmiyor.

Başta emperyalist devletler olmak üzere, Suriye’yi yıkıma uğratan Türkiye ve gerici bölge devletleri, sömürgeci kirli çıkarları için kıyasıya bir mücadelenin içerisindedirler. Emperyalistler arasında dünya enerji kaynaklarına hakim olma mücadelesi ve bu kaynakların %70’ini barındıran Ortadoğu’ya hükmetmek, Suriye’de sürmekte olan kirli savaşın en önemli nedenlerinden biridir.

Suriye’de yaşananlar ve işgalden kısa bir süre önce Suriye devleti tarafından yapılmak istenen enerji ittifakları sürecin anlaşılmasına ışık tutmaktadır. Suriye’nin petrol ve doğalgaz rezervleri bölgedeki diğer petrol üreticisi ülkelerle kıyaslandığında devede kulak misali önemsiz bir miktardadır. Bu nedenledir ki Avrupalı emperyalistler için Suriye, sahip olduğu petrolden çok bölgedeki coğrafi öneminden dolayı önemlidir. Onların Suriye’ye ilişkin planları Körfez’den çıkan petrol ve doğalgazın bu ülke üzerinden Akdeniz’e indirilmesi ve Türkiye bağlantısıyla Avrupa’ya taşınması projesiydi. Bu proje ile Avrupa’nın Rusya’ya olan bağımlılığının azaltılması hedefleniyordu.

ABD’nin de desteklediği bu projelerin bir ürünü olarak, Katar doğalgazının Suudi Arabistan, Ürdün, Suriye ve Türkiye üzerinden boru hatlarıyla Avrupa’ya taşınması planlanıyordu. Körfez ülkelerinin bu boru hattı tekliflerini reddeden Şam rejiminin tercihi ise Irak’ın da dahil olacağı şekilde İran petrol ve doğalgazının Suriye üzerinden uluslararası piyasalara taşınmasıydı. Rusya da bu projeler sonucu Avrupa pazarlarına ulaşacak olan Körfez ülkeleri doğalgaz ve petrolünü Avrupa pazarlarında rakip olarak görmek istemiyordu.

ABD ve Avrupa’nın desteklediği projelerin tersine, Şam rejimi Tahran ile İran doğalgazını Irak ve Suriye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak 10 milyar dolarlık hat için 2010 yılında müzakerelere başlamıştı. Türk sermaye devletini sürecin dışına atan bu gelişmeler, Erdoğan ile Esad arasındaki “kardeşlik” hukukunun da sonu anlamına geliyordu. Gelişmelerin bu seyri ABD-Batı bloku, Türk devleti ve Körfez ülkelerini Şam’da sistem değişikliği için harekete geçirdi. Öncelikli olarak Suriye’deki muhalifler Şam yönetimine karşı kışkırtılmaya başlandı. Bu yolla sonuç alamayacaklarını gören söz konusu işgalci ülkeler dünyanın birçok ülkesinden getirtilen cihatçı çeteleri silahlandırarak Suriye rejimi üzerine sürdüler. Çetelerin yetmediği yerde IŞİD karşıtı koalisyon adına savaş uçakları ile Suriye yerle bir edildi.

Bilindiği gibi, ABD emperyalizminin Suriye’ye yönelik saldırıları 70 yıldır devam etmektedir. 1949’da Fransa’nın Suriye’den çekilmesinden bugüne kadar ABD emperyalizmi bu ülkede sayısız darbeler tezgahladı. Dün Müslüman Kardeşler Örgütü eliyle yapılan bu darbeler, 2011 yılında ABD ve Türkiye tarafından yetiştirilen Özgür Suriye Ordusu olarak bilinen besleme çeteler eliyle yeniden uygulamaya konuldu.

Öte yandan Rus emperyalizmi açısından ise Suriye, Ortadoğu’daki ittifak güçleri içerisindeki son Baas rejimi olması itibariyle özel bir öneme sahiptir. O Rusya’nın Ortadoğu’ya açılan son kapısıdır. Bundan dolayıdır ki Esad rejiminin her şart altında yaşaması Rusya için hayati bir öneme sahiptir. Bu nedenle Rusya İran ile birlikte Suriye rejiminin yanında saf tutmuş, 2015 yılından beri de sahada tüm gidişatı değiştiren bir rol üstlenmiştir. Çıkar çatışmalarına dayalı bu tablo, ABD ile Rusya’yı Suriye’de amansız bir rekabetin tarafları durumuna getirmiştir.

ABD emperyalizmi Suriye’de Rusya’nın belirleyici bir oyun kurucu güç haline gelmesini sineye çekmek istememektedir. Dolayısıyla, ABD emperyalizmi ve onun adına Trump’ın son günlerde Suriye politikaları ile ilgili birbirine zıt çıkışları ve attığı adımlar, hızlı bir şekilde ABD’li kapitalist tekellerin müdahalesi ile düzeltilmektedir. Suriye savaşının kendileri için bittiğini açıklayan, bu nedenle ABD’li askerleri Suriye’den Güney Kürdistan’a (Irak Kürdistan’ı) çeken Trump, bu adımından hızla çark etmek zorunda kalmıştır. Söylenen o ki Beyaz Saray’a giden Senatör Lindsey Graham ve emekli Orgeneral Jack Keane’nin hışımla önüne serdikleri petrol haritasını gören Trump, fikrini değiştirerek Irak’taki askerlerin bir kısmını petrol bölgelerini korumak için tekrar Suriye’ye sürmüştür. Bu adımla, Suriye bütçesi içerisinde %24 oranında bir paya sahip olan petrol gelirlerine el koyarak, ülkeyi ekonomik olarak iflasa sürüklemek istemektedir. Trump, Suriye petrollerine zorla el koyduklarını ise açıkça ilan etmektedir:

Petrolü güvence altına almak için asker bırakıyoruz. Ve bu petrol için savaşmamız gerekebilir. Petrolü almak isteyen de sıkı bir savaş vermek zorunda. Petrol pek çok açıdan değerli. IŞİD’in cebini doldurdu, bu birincisi. İkincisi, Kürtlere yardım ediyor. Esasen petrol Kürtlerden alınmıştır. Ve üçüncüsü, bize faydası olabilir, biz de bir miktar alabilmeliyiz. Ve planladığım şey belki de, Exxon Mobil veya harika şirketlerimizden biriyle bir anlaşma yapıp, oraya gidip, bu işi düzgünce yapmak.”

Yine konuyla ilgili bir başka açıklamasında Trump, Deyr el Zor’daki petrol yataklarını ellerinde tutacaklarını duyururken, “Kürtlerin petrol bölgesine yönelmesinin zamanıdır, kuzeyi Türkiye’ye bırakın, güney sizindir” diyerek, Kürtleri de bu aşağılık suça ortak etme niyetini açığa vurmaktadır.

Emperyalistlerin kurduğu kirli masalarda dayatılan kölelik

En ağır silahlar, katil sürülerinden oluşan cihatçı çeteler vs. kullanılsa da baş eğdirilemeyen Suriye halkları emperyalistler tarafından Astana’da, Ankara’da, Soçi’de ve Cenevre’de kurulan kirli pazarlık masalarında köleliğe zorlanmaktadırlar. Bu masalarda dünya halklarının başına bela edilen cihatçı çetelere karşı savaşta on binlerce evladını şehit veren, başta Kürt halkı olmak üzere Suriye’nin gerçek temsilcileri olan halklara söz hakkı tanınmamaktadır. Masanın bir tarafında emperyalistlerin temsilcileri, bir tarafında ABD ve Türkiye’nin “eğit-donat projeleriyle” örgütlediği çeteler, diğer yanında ise Rusya ve İran’ın desteklediği Esad rejiminin temsilcileri oturuyorlar.

Haklı olarak başta PYD-YPG olmak üzere, bölgede yaşayan Arap, Süryani, Ezidi, Hıristiyan halklarla birlikte kurulan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) kendilerinin temsil edilmediği Suriye Anayasa Komitesi’nin alacağı kararları tanımayacaklarını ilan ettiler. Suriye halkları yıllardır süren bu kirli savaşta en ağır acılara katlanmış, bedel ödemiş ve ülkelerini emperyalist işgalcilere ve onların cinayet örgütü olan cihatçı çetelere karşı kahramanca savunmuşlardır. Suriye halklarını bu kirli savaşta güvenebilecekleri, yardım alabilecekleri hiçbir emperyalist güç olamaz. Emperyalist-kapitalizm tarihin hiçbir aşamasında ülkelere barış, halklara özgürlük getirmemiştir. Çünkü, gerçek barış ve özgürlük gibi erdemli değerler sosyalizme aittir. Bir sömürü ve savaş sistemi demek olan emperyalizm bu değerlere ve onları savunanlara karşı barbarlığı dayatmaktadır yalnızca.

Suriye’nin mazlum halklarını, yaşadıkları korkunç acıların yanı sıra emperyalistler tarafından planlanan kirli entrikalar beklemektedir. Özellikle Suriye petrolleri kullanılarak halklar arası çatışmalar körüklenmek istenmektedir. ABD emperyalizminin Kürtlere zorla el koyduğu Suriye petrollerini korumayı ve karşılığında petrol gelirlerinden pay almayı teklif etmesi tam da böylesi bir amaca hizmet etmektedir. Başta Kürtler olmak üzere Suriye’nin mazlum halkları böylesi kirli bir planın parçası olmamalıdırlar. Aksi takdirde bölge halklarının nefretini kazanacaklardır.