28 Aralık 2018
Sayı: SYKB 2018/01 (49)

Düzenin açmazları, sınıf mücadelesinin olanakları
Burjuva hukukun dayanılmaz hafifliği!
Hak sokakta kazanılır, güç birlikten alınır!
Türkiye işgal ve “ABD’nin yerini doldurma” heveslisi
Asgari ücret açlık sınırının altında kaldı!
Asgari ücrete AGİ dahil edilir mi?
Kriz derinleşiyor, işsizlik büyüyor
2018’de işçi ve emekçiler eylemdeydi
2018 yılının siyasal tablosundan yansıyanlar
Avrupa Birliği: “Refah toplumları”ndan sefalete
2018’de dünya sınıf ve kitle hareketi
İşgalci Amerikan ordusunun Suriye’den çekilmesi üzerine
Kıdem tazminatı hakkımızı gasp ettirmeyelim!
Güvenli ve nitelikli barınma hakkı sağlansın!
Roboski Katliamı 8. yılında!
Gustave Courbet: Bir komünar, bir ressam!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Gustave Courbet: Bir komünar, bir ressam!

 

İlkelerimden kıl payı olsun sapmadan, vicdanıma bir an olsun yalan söylemeden, birisinin hoşuna gitmek veya kolay satabilmek için bir karış tuval olsun boyamadan, hep yalnızca kendi sanatımla yaşamımı kazanacağımı umut ediyorum.” Gustave Courbet

Gustave Courbet, sanat tarihinde yerini almış bir ressam ve bir komünar... Tarihin en önemli olaylarından biri olan Paris Komünü’nde yöneticilik yapmış, Komün’ün kültür-sanat işlerinin sorumluluğunu üstlenmiştir.

1819 yılında Fransa’nın Ornans kentinde dünyaya gelen Courbet, yirmili yaşlara gelmeden sanatla ilgilenmeye, sanat üzerine dersler almaya başlamıştır. Hayatı boyunca birçok eser üreterek sanat tarihine geçmiştir.

28 yaşındayken gezdiği ülkelerde tanıştığı kimi yazar ve düşünürler, onun sanata bakışını daha da olgunlaştırmıştır. 1849 yılında geniş çevrelerce bilinen bir ressam haline gelmiş, önemli eserlerin altına imzasını atmıştır.

Sanatta “Gerçekçilik”in öncüsü

1700’lü yılların sonlarına doğru burjuvazi feodal ilişkileri yıkıp kendi iktidarını kurmaya yönelmiştir. Amerika’da, Fransa’da burjuva devrimlerin önünü açtığı toplumsal gelişmeleri bilimin, sanayinin ve teknolojinin gelişimi izlemiştir. Bu gelişmeler sanatta da yeni ufuklar açmıştır. Bu dönemde Coubet’nin sanat anlayışı “gerçekçilik” olarak kendisini göstermiştir. Gerçekleri olduğu gibi resmetmeye önem veren sanatçı, kimi eserlerinin sergilere kabul edilmemesi üzerine, kendi imkanları ile resim sergisi açarak bütün resimlerini sergilemiştir. Bu tavrı, öncüsü olduğu “gerçekçilik” akımını daha da öne çıkarmıştır.

Coşkun bir kişilik yapısına sahip olan Courbet, aykırı bir sanat atölyesi kurmuştur. Bu atölyede kendi fikirlerini rahat bir şekilde çevresindekilere aktarır. “Bu atölyede sadece sıradan insanların model olması değil, at, inek, köpek gibi canlıların da çizilmesi gerekir” der. Bu atölye sadece birkaç hafta açık kalabilmiştir.

Bu süreçte iktidar Courbet’ye bir “şeref nişanı” hediye etmek istemiş, fakat sanatçı bunu kabul etmemiş, dönemin Güzel Sanatlar Bakanı Maurice Richard’a yazdığı mektupta şunları dile getirmiştir:

Benim sanatçı görüşüm de bana devlet eliyle verilmiş bir ödülün tarafımdan kabul edilmesine karşıdır. Devlet sanat konularında yetersizdir. Kendisi ile ilgili ödülleri dağıtmaya başladığında, halkın beğenisini gasp ediyor. Yaptığı müdahale, değeri konusunda göz boyadığı, sanatçı için kesinlikle moral bozucu ve öldürücüdür. Kendi resmi teamülleri içerisinde hapsettiği ve en faydasız sıradanlık olarak hüküm verdiği sanat için öldürücüdür.

Komün’e doğru ve sonrası

İşçi kökenli olmamasına rağmen toplumsal gelişmeler onu emekçi sınıfların saflarına itmiştir. Komün öncesinde sınıf mücadelelerinin gelişimi değişik örgütlenmelere yol açmıştır. Komüne giden süreçte sanatçılarda örgütlenmeye yönelmiştir. İçerisinde Eugene Pottier’in de yer aldığı 400 kişilik bir sanatçı buluşması gerçekleştirilmiştir. Bir bildirinin de kaleme alındığı bu toplantıda kurulan Sanatçılar Federasyonu Komitesi’ne Courbet başkan seçilmiştir.

Komün kurulmadan önce ve Komün mücadelesi boyunca çok hareketli süreçler yaşandığı için, Sanatçılar Federasyonu Komitesi’nin en önemli sorumluluklarından biri de sanat eserlerinin korunmasıdır. Komite Courbet’yi müzeleri korumakla görevlendirmiştir. Komite bünyesinde kurulan komisyonları bilinçlendirmek için bir çağrı yayınlayan
Coubet, kitlelere şöyle seslenir:

Paris! Paris bu büyük şehir, sırtındaki feodal kalıntıların tozunu silkelemekte. En kıyıcı Prusyalılar, yoksulların sömürücüleri, Versailles’dalar şimdi. Devrimde halkın payı ne kadar büyük olursa, devrim de o kadar haklı olur. Yürekli kişiler 1800 yıldan beri iç çekerek ölüyorlardı. Ama Paris halkı, din bezirganlarını sınıf kışkırtıcılarını yenecektir. Kişi kendi kendini yönetecek, Federasyon kurulacak ve Paris, tarihin kaydettiği en büyük zaferden payını alacaktır.”

28 Mayıs 1871’de Komün yenilgiye uğrar. Komün sürecinde gericiliği temsil eden kimi simgeler tahrip edilmiştir, I. Napolyon’un anıtı da bunlar içindedir. Courbet 7 Haziran’da tutuklanır ve anıtın yıkılmasından sorumlu tutulur. Hapis cezasının yanı sıra yüklü bir para cezasına çarptırılan Courbet’nin tüm eşyalarına el konulur. Courbet İsviçre’ye sığınmak zorunda kalır.

Sanat ile yaşamın değiştirilebileceği, insanlığın kurtulabileceği yönündeki düşüncelerini sonuna kadar koruyan, sanatsal alan da dahil olmak üzere cesaretin simgesi olan bu “gerçekçi” sanatçı, 31 Aralık 1877’de yaşama gözlerini kapar.

F. Deniz