21 Aralık 2018
Sayı: SİKB 2018/01 (48)

Kriz ve mücadele
Sermayenin saldırıları ve sınıfa siyasal müdahalenin önemi
Sarayın savaş tamtamları yeniden çalıyor!
İnsan canının ranta kurban gittiği ülke
Asgari ücrete sefalet zammı pazarlıkları
Vergi oyunlarıyla asgari ücretliye yine sefalet dayatılacak
Asgari ücrette “orta oyunu” başladı... Asgari değil, insanca yaşam!
Petrokimya iş kolunda sözleşme süreci üzerine...
DEV TEKSTİL Aralık ayı GMYK sonuç bildirgesi
Tekstilde TİS süreci ve tekstil işçilerinin görevleri
Kıdem hakkından vazgeçmiyoruz!
“Kıdem tazminatının gaspı daha fazla kölelik, örgütsüzlük ve iş cinayetidir!”
Ekol’den atılan işçiler: Tek çözüm yolu birlik olmak!
Yemen’de kısmi anlaşma sağlandı, direniş devam ediyor!
Sarı Yelekliler eylemi 5. haftasını geride bıraktı
Ampul, naylon ve kapitalizm - M. İlkan
Kadına şiddeti yok etmenin yolu... Suç üreten düzeni ortadan kaldırmalı!
DGB ve DLB Erdal Eren’i andı
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kadına şiddeti yok etmenin yolu...

Suç üreten düzeni ortadan kaldırmalı!

 

Bir kadın gece 23.00’te tek başına sokağa çıkar mı, otobüse biner mi?”

Tecavüzcü, darpçı, gaspçı bir otobüs şoförü savunmasında soruyor bu soruyu. Yaptığını normalleştirmenin, kendini aklamanın kritik cümlesi olarak görüyor bunu. Otobüs şoförü İbrahim Tuncay kendini değil, saat 23.00’te dışarıda bulunan, otobüs yolculuğu yapmak zorunda olan kişiyi suçlu görüyor. Bu cümlenin, ceza almamasını veya az ceza almasını sağlayacağından emin, mahkemelerde ifade verirken. İfadesinde sürekli tutarsızlık olsa da her duruşmada ifade ettikleri değişse de bu cümle değişmiyor. Çünkü bu cümleyi kurtarıcı olarak görüyor.

2017’nin ilk günlerinde Ankara’da gerçekleşen olayın tecavüzcüsü, darpçısı, gaspçısı şoför İbrahim Tuncay’ın bu bilincini yaratan, kendini meşru görmesine neden olan, tecavüzcünün aklanması ile sonuçlanmış birçok dava var. Saldırgan bunlardan güç alıyor. Duruşmalarda bunları da tek tek örnek gösteriyor.

Davanın görüldüğü Ankara Batı 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarihi bir karar verdi, bu gibi olaylara da emsal olacak bir karar... Savcı, anayasanın 17, 19, ve 23. maddelerini işaret etti ve temel hak ve özgürlüklerle ilgili şu hatırlatmayı yaptı: “Yabancı veya Türkiye vatandaşı herkesin gece veya gündüz, istediği saatte, tek başına veya toplu şekilde hareket ve seyahat etme özgürlüğü vardır. Devlet, bu özgürlüklerin güvencesidir ve bu özgürlükleri güvence altına almak zorundadır.”

Sonuç olarak saldırgana suçlarının toplamı için 34 yıl 8 ay hapis cezası kesildi. Karar, itiraz-temyiz talebi ile başvurulan istinaf mahkemesi (Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 17. Ceza Dairesi) ve Yargıtay 14. Ceza Dairesi tarafından da onandı.

Bu kararın ve savcının dayandığı kişi hürriyetini belirten anayasa maddelerinin bundan sonraki davalarda emsal niteliği taşıması önemli. Fakat ileride bu tür olaylarda kararı verecek mahkemelerin bu emsal kararın üzerinden atlayıp atlamayacağının bir garantisi olmaması, kaygıların baki kalmasına neden oluyor.

Her şeye rağmen mahkeme kararlarının bir yaptırımı olabiliyor. Örneğin şimdiye kadar bu tür suçlarda gereken cezalar verilse idi öyle ya da böyle olayların yaşanmasını engelleyecek bir etkisi olabilirdi. Ama düzen mahkemelerinden bugüne kadar hep aklayan veya indirim yapan kararlar çıktı ve bunlar taciz, tecavüz, şiddet suçlarını adeta teşvik etti. Nitekim bahse konu davada da sanık otobüs şoförü kendini kurtarmak için savunmasında hep geçmiş davaların kararlarını örnek göstermiştir.

Dava kararlarının bu şekilde çıkması devletin politikaları ile doğrudan bağlantılıdır. Kadına yönelik şiddeti normalleştiren, kadını gerici cendereye sıkıştırmaya çalışan, tecavüzcüye ceza verilmesi yerine evlendirme politikasını öne çıkaran bir devlette yaşanan olayların sayısı da, suçlu sayısı ve suç niteliği de artar. Ve daha çok soran çıkar, “O saatte dışarıda ne işi vardı?” diye…

 

 

 

 

Kadın cinayetlerine önlem almayanlar ‘azalmayla’ övünüyor!

 

Kadın cinayetlerinin artışı kapitalizmin erkek egemen doğasından kaynaklanıyor. AKP iktidarı döneminde ise yükseltilen gericilikle kadın cinayetleri daha da arttı. Buna rağmen kadın cinayetlerini engellemeyi gündemine almayan AKP, rakamsal olarak nispi azalmayı dahi övünç kaynağı haline getirecek ikiyüzlülükte.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 16 Aralık’ta Meclis Genel Kurulu’nda, bakanlığının bütçesi üzerine milletvekillerinin sorularını yanıtladı. Son 16 yılı es geçen Soylu geçen yıl 345 olarak açıklanan kadın cinayetlerine karşı bu yıl 245 kadın cinayeti olduğunu belirterek, kadın cinayetlerinde yüzde 22 azalma olmasıyla övündü.

Soylu’nun resmi olarak verdiği rakamlar da şüpheli. Çünkü 2017 için söylediği kadın cinayetleri rakamı üzerine, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KDCP) Kasım ayı kadın cinayetleri raporunda Soylu’nun verdiği rakamların gerçekle örtüşmediğini belirtmişti.

Bununla beraber Soylu’nun 2018 rakamları doğru olsa dahi CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun açıkladığı rakamlara göre, 16 yılda 14 bin 960 kadın öldürüldü.




Küçükçekmece EKK’dan kahvaltılı forum

 

Küçükçekmece Emekçi Kadın Komisyonu (EKK) 16 Aralık’ta kahvaltılı forum ve çocuk atölyesi gerçekleştirdi.

Kahvaltının ardından gerçekleştirilen forumda ilk olarak gündemler belirlendi. Ekonomik kriz, asgari ücret, savaş, yerel seçimler ve gericilik gündemleri tartışıldı. Her bir gündemin kadın işçi ve emekçilere yansımaları üzerinde duruldu. Forumda ayrıca kriz ve asgari ücret gündemli çalışmalar için bir dizi planlama yapıldı.

Forum sırasında çocuklar ise taş ve deniz kabuğu boyama atölyesi gerçekleştirdi.