17 Ağustos 2018
Sayı: KB 2018/32

Kriz derinleşiyor…
Erdoğan ve yancıları
Sermaye ve AKP iktidarının döviz telaşı
“Yeni Ekonomi Yaklaşımı” ve Sabancılar
Dinci faşist iktidarın uşaklık imtihanı
“Döviz krizi” ve Avrupalı emperyalistlerin korkuları
“Avukatlar olarak direnmeye devam edeceğiz!”
“Mücadelemiz nesilden nesle devam edecektir!”
Rant odaklı kentleşme ve doğal afetler
Gre(if)v yargılanamaz!
“Greif’teki işgal, grev, direniş yargılanamaz!”
Cevabımız: İşgal, grev, direniş!
DEV TEKSTİL: Kriz bahane, işten atmak şahane!
Patron zihniyetli sendika bürokrasisine karşı mücadeleye!
Direnişin 3. ayında Flormar işçileriyle artan baskı ve saldırıları konuştuk
İşçi ve emekçilerin kaleminden ekonomik kriz
Almanya “ne pahasına yeniden nükleer bir güç haline gelebilir?”
İran’da kepenk kapatma ve grev
Korku hücresi
Faşizmin demir yumruğu altında şiirler okuyan Federico Garcia Lorca
Kriz, kapitalizmin ve tek adam rejiminin krizidir…
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Direnişin 3. ayında Flormar işçileriyle artan baskı ve saldırıları konuştuk

 

Flormar patronunun sendika düşmanlığına ve işten atma saldırısına karşı fabrika önünde işçilerin başlattığı direniş üç ayını geride bıraktı. Bu haklı ve meşru mücadeleyi kararlılıkla sürdüren Flormar işçilerinin direnişini kırmak için polis baskısını devreye sokan patron içerideki işçilerle direnişçilerin bağlarını kesmek için ise fabrika duvarlarını yükseltiyor. Bu saldırılara karşı direnişi sürdüren Flormar işçileriyle konuştuk.

“Kazanana kadar devam edeceğiz”

İşçilerden Nihade Erdoğdu şunları söyledi: “Acısıyla tatlısıyla üç ay geride kaldı. Direnişimiz devam ediyor. Geri adım atmıyorlar, biz de geri adım atmıyoruz. Biz kazanana kadar devam edeceğiz. Son koydukları çitler bizden korktuklarını gösteriyor. Arkadaşlarımızla görüşmemizi istemiyor. Ancak bizler onları dışarıda görüyoruz. Buradaki arkadaşlarımız dışarıda da arkadaşımız. Buna engel olamaz.”

“Bu utanç duvarları bizden ne kadar korktuğunun göstergesi”

Pınar Koca ise son yaşanan gelişmeleri şu şekilde değerlendirdi: “Üç ayı geride bıraktık. Flormar’ın baskısı da artmaya başladı. Taburelerin üzerine çıkıp görüyorduk arkadaşlarımızı şimdi onu da engellediler. Güvenliğin yan tarafından bakıyorduk içeriye orayı da kapattılar. Görüyoruz bir şekilde arkadaşlarımızı. Bu utanç duvarları bizden ne kadar korktuğunun göstergesi. Demir kapının da boyunu yükseltecekmiş. Arkadaşlarımız tabureleri üst üste koyarak içeriye seslendi. Onu gördüler ve yükseltme kararı aldılar. İçerideki arkadaşlar suç işlemeden cezaevinde yaşıyorlar.

Her şeye rağmen moralimiz yüksek. En son duyduğumuz Flormar patronu ‘Cumhurbaşkanı da gelse ben hayır diyeceğim’ demiş. Patron devlete kafa tutuyor! Benim anayasal hakkım; yazıyor bu anayasada. Sendikalı olabilirsiniz diyor. Ancak olamıyoruz. Bir önlem alınması gerekiyor. 93. gününde (15 Ağustos) dimdik ayaktayız. 360 gün de geçse buradayız.”

“İçerisi nazilerin çalışma kampına döndü”

İşçilerden Mahir şunları dile getirdi: “İçerideki arkadaşlara sesleniyorum. Bu utanç duvarını, bariyerleri, brandaları bizim için yapmıyorlar. İçeride çalışan arkadaşlara yapıyorlar. İçerisi Nazilerin çalışma kampına döndü adeta. Auschwitz kampı gibi. Asgari ücrete çalışan savaş esirleri gibi. Bize hakaret değil bu. İçeridekilerin daha fazla etkilenmesi gerekir. Kendimizle birlikte içeride çalışan arkadaşlar için de buradayız. Patron geçtiğimiz ay bütün kadroyu yenileyeceğini söylemiş. Patron içerideki işçiden de çok korkuyor. Kapının da yükseltilmesi planlanıyor.”

“Her şeyin üstesinden birlikteliğimizle geleceğiz”

Karşılarına dikilen duvarların nafile olduğunu ve kendilerini engelleyemeyeceğini vurgulayan Şivan Kırmızıçiçek; “Sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Mutlaka zaferle taçlandıracağız” dedi.

Sonrasında ise şunları ifade etti: “Fabrikayı cezaevine çevirmişti, şimdi bizim gözümüzde tımarhaneye döndü fabrika. Kendini Türkiye kamuoyuna rezil ettiği yetmiyormuş gibi bütün dünya kamuoyuna rezil oldu. Herkes burada neler olup bittiğini görüyor. Bir hak ihlali var burada. Gücünü genel anlamı ile sermayeden alıyor kendini güçlü görüyor olabilir. Ama burada da güçlü bir sınıf dayanışması var, bir işçi iradesi var. Bizler sınıf dayanışmasını büyüterek haksızlığa, hukuksuzluğa bir son vereceğiz. Baskılar artmaya başladı. Yazılamaları, pankartları engelliyorlar, aynı zamanda davalar açmaya başladılar. Bizler yol kesiyormuşuz, yöneticileri tehdit ediyormuşuz, hakaret ediyormuşuz. En büyük hakareti onlar ediyor. Bizler haklıyız. Anayasal hakkımızı kullandık. Bu yüzden işçileri kapının önüne koydular. Buna kör, sağır, dilsizi oynayanlar bugün işverenin arkasında duruyorlar. İşverenle birlik olmuşlar. İstedikleri kadar dava açabilirler. Sorun değil. Bu işin doğasında var bu. Hepsinin üstesinden birlikteliğimizle geleceğiz.”

“Flormar işçinin köle olmasını istiyor!”

Eylül ayında mahkemelerinin başlayacağını belirten Ferdi ise “Oradan nasıl bir sonuç çıkacak bakalım” dedi. “Bir amacımız var; bu amacımız hukuk içerisinde. Flormar bunu kabul etmiyor. İşçinin köle olmasını istiyor. İşçi sürekli köle gibi çalışsın, sesini çıkarmasın, hak aramasın, bir şey istemesin istiyorlar. Nereye kadar bu işçi susacak” diye de ekledi.

“1. gün gibi mücadeleye devam ediyoruz”

Sekiz yıldır Flormar’da çalıştığını belirten Zekeriya Doğan ise karşılaştıkları baskıları şu şekilde anlattı: “Flormar buraya otobüsleri dizdi. Barikatları çekti, dikenli teller koydu, yetmedi yeşil plastik duvarlar ördüler. Yetmedi kolluk güçleri baskı yapmaya başladı. Yetmedi pankartlarımızı sökmeye çalıştılar. Böyle savaş olmaz diyorum. Biz sesimizle savaş veriyoruz. Ama onların elinde bir sürü imkan var. Sermayeyi kullanıyorlar. 93 günü geride bıraktık 1. gün gibi mücadeleye devam ediyoruz.”

“Flormar işçileri 1600 TL asgari ücrete köle gibi yaşamayı, çalışmayı reddetti”

Flormar’da çalışmaya devam eden işçilerin sadece yasal sürece adapte olduklarını söyleyen Emrah Taşdan, dayanışma için yanlarına giden herkese teşekkür etti.

Patronun örgütlenmeyi engellemek için çalışmalarının sürdüğünü belirterek şunları söyledi:

“En son bir utanç duvarı ördüler. İsrail’in utanç duvarından farklı değil bu. Bu bizi yıldıramaz. Biz inanarak bu kapıda direnişe başladık. Sendikalı bir şekilde iş başı yapma hedefindeyiz. Artık Flormar işçileri 1600 TL asgari ücrete köle gibi yaşamayı, çalışmayı reddetti. En kısa zamanda iş başı yaptığımızda bizler de sınıf dayanışmasında en önde olacağız. Sendikasız tek bir fabrika kalmayana kadar mücadelenin sürmesi gerekiyor. Biz onun için de çalışıyoruz. İşveren suç duyurusunda bulundu 5 işçi ve sendika yöneticileri hakkında. Hukuk dışında davranışlarda bulunduğumuz, insanları tehdit ettiğimiz, kapının giriş çıkışlarında olay çıkarttığımız vb. gerekçelerle şikayet etmiş. İfademizi verdik. Hiçbir kaygımız yok, hâlâ kapıdayız. İçişleri Bakanlığı’ndan müsteşarlarla iletişime geçip vali ve kaymakam aracılığı ile üzerimize baskı yoğunlaşıyor. Polislerin baskısı, dayatmaları artmaya başladı. Sendika ile masaya oturacaklar, her seferinde söyledik. Bizler inandık, kimse de inancını kaybetmesin.”

“Dayanışmanın gücüyle umudumuz büyüyor”

Son olarak konuştuğumuz Nurhan Güler de 3 ayı doldurdukları direnişe karşı baskıların arttığını belirterek şunları anlattı:

“Pankartlarımızı indirmemizi istediler. Müziğin sesini çok fazla açmamamızı istediler. Direnişimizi başka bir yere taşımamızı istediler. Boyun eğmedik. Bayramdan sonra da kararlı bir şekilde devam edeceğiz. İçeride çalışan arkadaşlarla bağlarımızı kesmek için çim duvarlar, utanç duvarları ördüler. Biz arkadaşlarla sürekli görüşüyoruz. İrtibatımızı kesemeyecekler. İçerideki arkadaşlar sesimizi duymadıkları anda hemen arayıp soruyorlar. Bizler de sloganlarımızı daha güçlü bir şekilde atıyoruz. Flormar yönetimi boşuna bir çaba içerisinde. Bizi engelleyemez. Dışarıda hep beraberiz. Dayanışma büyüyerek devam ediyor. Çeşitli illerden destekler devam ediyor. Utanç duvarı ile umudumuzu kıracaklarını düşünüyorlar ancak dayanışmanın gücüyle umudumuz büyüyor. Herkese teşekkür ediyorum.”

Kızıl Bayrak / Gebze