25 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/21

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
Sermaye, AKP ve tek adam rejimi
Seçim geçecek, sömürü devam edecek!
Çöküşe sürüklenen Türkiye ekonomisi ve seçimler
Saçılan vaatler, oluşturulan yanılsamalar
İİT zirvesinden yansıyan Kudüs demagojisi
Direnişteki Flormar işçileri: Ölmek var dönmek yok!
Sınıfa karşı sınıf mücadelesini büyüteceğiz, sömürüsüz bir dünyayı biz dokuyacağız!
İKMİB seçimleri üzerine...
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı
Irak seçimleri üzerine
ABD ile AB arasında çıkar çatışması
Filistin Davası’nın riyakâr dostları
El Nakba’nın 70. yılında emperyalist/siyonist cephe saldırıyor!
Kadınlar mücadele ile özgürleşecek!
Nurhak şehitleri mücadelemizde yaşıyor!
Marx, Marksizm ve Marksizm’in güncelliği
Bizim adayımız...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

ABD ile AB arasında çıkar çatışması

 

Temel şiarı “Önce Amerika” olan Trump, batılı müttefiklerini açmaza alma amacı da taşıyan tek yanlı kararlar almaya devam ediyor.

Adeta bir alışkanlık haline getirdiği ve ister istemez ilişkileri geren bu tutumunun ilk işaretlerini başkanlık seçimleri öncesinde ve sonrasında NATO konusu üzerinden vermiş, AB’ye yönelik son derece aşağılayıcı tonda söylemler kullanmıştı. Bunu, Paris İklim Anlaşması’ndan ayrılma kararı izledi.

Ardından, Avrupalı müttefiklerini şaşkınlık içinde bırakan, başta Ortadoğu halkları olmak üzere tüm dünya halklarını öfkeye boğan Kudüs kararı geldi. Trump Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdığını ilan etti ve ABD büyükelçiliğini Kudüs’e taşıyacağını açıkladı. ABD bununla da kalmadı, uluslararası ticaret anlaşmasından da geri çekildi. Kısa süre önce de AB’ye ve bu anlaşmada imzası bulunanlara meydan okuma niteliği taşıyan bir ticaret savaşı başlattı. Özellikle Almanya’yı etkileyecek olan alüminyum ve demir ihracatında ağır vergilendirmeye başvurdu.

Trump’ın İran’la imzalanan nükleer anlaşmayı tanımadığını ve imzasını çektiğini ilan etmesi, müttefiklerini hiçe saymasının ve tek yanlı kararlar alma alışkanlığının yeni bir örneği oldu.

ABD’nin 2015 yılında İran’la imzalanan nükleer anlaşmadan tek yanlı biçimde çekilmesi, haliyle, Avrupa’daki tüm politik çevrelerde ve muhafazakar İngiliz basını dışındaki medyada oldukça sert eleştirilerle karşılandı. ABD’nin Berlin’deki büyükelçisinin büyük bir pervasızlıkla, Alman şirketlerinin İran’la ticari ilişkilerini derhal kesme çağrısı yapması, arada oluşan gerilimi iyice tırmandırdı.

Çelişkiler derinleşiyor, çatışma kızışıyor

ABD ile Almanya, Fransa ve İngiltere’si ile batılı emperyalist devletler yakın dönemlere kadar tek bloktular ve her daim bir blok halinde hareket ediyorlardı. Ancak zaman içinde farklı çıkarlar temelinde farklılaşmalar başladı. Gelinen yerde blok halinde bir batıdan söz edilemiyor. ABD ile Almanya-Fransa eksenli AB giderek birbirinden uzaklaşıyor. Zira ortaklık bozulmuştur. ABD’nin ve Trump’ın “Her şeyden önce Amerika’nın çıkarları” şiarı ile kendi çıkarlarını esas alıp, bu temelde kendisini AB’ye dayatması, bunda çok önemli rol oynamaktadır. Belirtmek gerekir ki bu tutum, aralarındaki gerilimi tırmandırmaktan, çelişkileri derinleştirmekten ve çatışmayı kızıştırmaktan başka bir işe yaramıyor. ABD’nin İran’la imzalanan nükleer sözleşmeyi tanımadığını ilan etmesi, bu durumun yeni bir örneği olmuştur.

Almanya, Fransa ile ABD’nin küçük biraderi İngiltere, İran’a dönük tek yanlı kararı öncesi ve sonrası Trump’ı etkilemek, kararından vazgeçirmek amacıyla yoğun denebilecek çabalarda bulundular. Ancak ne İngiltere dışişleri bakanının ricaları, ne Angela Merkel’in sükûnet telkinleri ve ne de Emmanuel Macron’un romantizm soslu diplomasisi ABD’yi ve Trump’ı kararından vazgeçirebildi. Tam tersine Trump onlara kararlarını gözden geçirmelerini tavsiye etmiş ve dahası İran’a daha sert ve kuşatıcı yaptırımlar için ortak tutum alma çağrısı yapmıştır.

Şüphesiz Trump’ın bu küstah tutumu Almanya-İngiltere ve Fransa’yı birbirine daha çok yaklaştırmıştır. Biliniyor ki özellikle Almanya’nın İran’la çok yönlü iktisadi ve ticari ilişkileri bulunmaktadır. Bu aynı şey farklı düzeyde de olsa Fransa ve İngiltere için de söz konusudur. İşte bu durumun kendisi, bu üç devletin kendi çıkarlarını korumak üzere ortaklaşmalarını koşullamıştır. Öyle ki Angela Merkel, Theresa May ve Emmanuel Macron, ABD’nin her defasında kendi çıkarlarını dayatması şeklindeki tutumunu, kendi çıkarlarını korumanın fırsatına çevirmek istemektedirler. Şimdiden bu yönlü hesaplar yapmaktadırlar.

Öte yandan Almanya ve Fransa bu gelişmeyi zaman zaman sallantılı hale gelen AB’yi kendi içinde toparlamanın, öteden beridir dillendirdikleri “ortak savunma politikaları”, “ortak Avrupa ordusu” gibi düşüncelerine hayatiyet kazandırmanın uygun bir vesilesi olarak da görüyorlar. Esasen, AB üyesi 28 ülke 17 Mayıs’ta Bulgaristan’da yaptıkları toplantıda birlik kararı alarak bu yönde ilk adımı atmış da bulunuyorlar.

Nükleer anlaşmadan ötesi...

AB’nin, en başta da Almanya’nın ABD ile karşı karşıya gelmesinin, elbette ki İran’la nükleer sözleşmeden öte daha ciddi nedenleri vardır. ABD’ye karşı Fransa ile ortaklaşa ortaya koydukları tutum da sadece İran’daki ticari çıkarlarını koruma kaygısından ibaret bir tutumun ifadesi değildir. ABD ile AB arasında İran üzerinden yaşanan çatışma, gerçekte Ortadoğu ve dünya çapında giderek kızışan hegemonya kavgasının bir tezahürüdür.

ABD ile AB arasındaki çelişkilerin derinleştiği, çıkar çatışmasının iyiden iyiye kızıştığı kesindir. Bu çatışmanın nereye varacağı önümüzdeki dönem giderek netleşecektir.

Tartışmasız olan, ABD, AB, Rusya ve Çin’i ile emperyalistlerin, eninde sonunda tutuşacakları hegemonya kavgasından, esas olarak ve en çok bölge halkları başta olmak üzere dünya işçi sınıfı ve emekçi halklarının zarar göreceğidir.

 

 

 

 

Devrimci sanatçılar Frankfurt’ta anıldı

 

Edebiyatın büyük ustaları, devrimci sanatçılar Nazım Hikmet, Ahmed Arif, Orhan Kemal, 20 Mayıs Pazar günü Frankfurt’ta İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR) tarafından yapılan bir etkinlikle anıldı.

Etkinlik için, afiş, el ilanı, bilet satışı gibi yaygın araçların kullanıldığı ve yoğun bir ön hazırlık faaliyeti yürütüldü. Bu süreçte gerçekleşen eylem ve etkinlikler değerlendirilerek duyurular yapıldı. Bu sayede binlerce işçi ve emekçiyle yüz yüze gelme olanağı yakalandı.

Etkinlik programı, sınıf mücadeleleri ile paralellik taşıyan, insanlığın hep daha iyiye, daha güzele ve özgür bir dünyaya olan özlemlerini, acılarını ve buna dair mücadelelerini anlatan şiirsel bir açılış konuşması ile başladı.

Ardından devrimci sanatçılar şahsında, özgürlük, devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler anısına saygı duruşu gerçekleştirildi.

Daha sonra Serenat Ezgican, Türkiye coğrafyasındaki halklar mozaiğini yansıtan, değişik coğrafyalardan ve dillerden türkülerden oluşan bir dinleti sundu. Seslendirdiği ezgilerin hikayelerini de anlatan Ezgican, dinletisini Çav Bella marşıyla noktalarken oldukça beğeni topladı.

Bunu, uzun yıllardır Frankfurt’ta faaliyetlerini sürdüren Güneş Tiyatrosu’ndan Cüneyt Sezer’in Nazım Hikmet’in seçkin şiirlerinden oluşan şiir dinletisi izledi. Şiir dinletisini yer yer çeşitli mizansenlerle zenginleştiren Cüneyt Sezer’in şiir dinletisi de ilgi ve beğeniyle karşılandı.

Etkinlik, verilen yarım saatlik aranın ardından, Türkiye’den gelen sanatçı Barış Atay ile yapılan söyleşi ile devam etti. Barış Atay, kendi şahsına yönelik olanlar da dahil, Türkiye’de gittikçe tırmanan baskı ve zorbalığa değinerek başladı konuşmasına. Daha sonraki bölüm ise dinleyicilerden gelen sorular ve onlara verilen cevaplar şeklinde devam etti. Sorular yoğunluklu olarak seçimlere yönelikti. Bu bahiste HDP’den aday olduğunu da duyuran Barış Atay, sosyalist bir sanatçı olduğunu, bu açıdan da seçimlere ve parlamentoya bir çözüm mercii olarak değil ama mücadelenin bir aracı olarak baktığını ve seçilmesi durumunda parlamentoyu mücadelenin bir kürsüsü olarak kullanacağını belirtti.

Söyleşi, Barış Atay’ın, sıcak seçim gündeminin dışında kendisinin sanatsal faaliyetlerine ve toplumda sanat ve sanatçının rolüne dair ve ülkede çeşitli toplumsal mücadele dinamiklerinin durumuna ilişkin gelen sorulara verdiği cevapların ardından, mücadeleyi yükseltme çağrısıyla sona erdi. Barış Atay’la yapılan söyleşi de büyük bir dikkat, ilgi ve beğeniyle dinlendi.

Programda son olarak Zerrin, İbrahim ve Rodan Akgül sahne aldı. Daha çok Nazım Hikmet ve Ahmed Arif’in şiirlerinden bestelenmiş parçalar seslendiren Akgül ailesi beğeniyle dinlendi. Program, çekilen halayların ardından sona erdi.

Etkinlikte, Frankfurt’ta bulunan KAGEF ve Heywa Sor a Kurdistan adlı kurumlar stand açtılar.

Yaklaşık 200 işçi ve emekçinin katıldığı etkinlik, başarılı sunumu, programı ve organizasyonuyla katılımcılar tarafından oldukça beğeniyle karşılandı.

 
§