25 Mayıs 2018
Sayı: KB 2018/21

Çözüm devrimde, kurtuluş sosyalizmde!
Sermaye, AKP ve tek adam rejimi
Seçim geçecek, sömürü devam edecek!
Çöküşe sürüklenen Türkiye ekonomisi ve seçimler
Saçılan vaatler, oluşturulan yanılsamalar
İİT zirvesinden yansıyan Kudüs demagojisi
Direnişteki Flormar işçileri: Ölmek var dönmek yok!
Sınıfa karşı sınıf mücadelesini büyüteceğiz, sömürüsüz bir dünyayı biz dokuyacağız!
İKMİB seçimleri üzerine...
Sınıf mücadelesi ve sendikalar üzerine değinmeler
MİB MYK Mayıs Ayı Toplantısı
Irak seçimleri üzerine
ABD ile AB arasında çıkar çatışması
Filistin Davası’nın riyakâr dostları
El Nakba’nın 70. yılında emperyalist/siyonist cephe saldırıyor!
Kadınlar mücadele ile özgürleşecek!
Nurhak şehitleri mücadelemizde yaşıyor!
Marx, Marksizm ve Marksizm’in güncelliği
Bizim adayımız...
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Seçim geçecek, sömürü devam edecek!

 

Sömürü düzeni gerçeğinin unutturulup, umutların yeniden seçim sandıklarına kilitlenmek istendiği şu günlerde bir başka gerçek daha tüm açıklığıyla karşımızda duruyor; Seçim hileleri! Seçimlerin temiz, şaibesiz geçeceğine her ne kadar hiç kimse inanmasa da, bu gerçek önemsizleştiriliyor. Yapılan anketlere göre AKP seçmeni bile seçimlerin şaibeli olduğunu düşünüyor. Böyle düşünmelerinde haksız da değiller. Zira reisleri zaten seçim sonuçlarına gerektiğinde müdahale edeceklerini açıkça söylüyor. 7 Haziran seçimlerini işaret ederek 24 Haziran’ın olası sonuçlarına karşı da benzer şekilde A, B, C planlarının olduğunu beyan ediyor.

Kuşkusuz bu itiraflar seçim sonrası yapılacak müdahaleleri içeriyor. Seçim anında ise AKP’nin YSK’sının ne kadar maharetli olduğunu 16 Nisan referandumu vesilesiyle görmüştük. Bir el çabukluğuyla mühürsüz oyları geçerli ilan edenler işlerini şimdi daha sıkı tutuyor. Zaten Erdoğan “iş bundan sonra YSK’da” diyerek direktifini vermişti.

Ancak daha da ilginç olan ise seçim sistemine olan güvensizlik bu kadar had safhadayken, gerek muhalefet partileri gerekse AKP ısrarla milyonları sandıklara çağırıyor, bu yolla seçimleri meşrulaştırmayı amaçlıyor. Yine tüm şaibelerine rağmen 24 Haziran seçimlerinin en yüksek katılımla geçecek bir seçim olacağı düşünülüyor.

Hilesinin daha baştan itiraf edildiği seçimlerin adil geçmeyeceğinin bilinmesine rağmen on milyonları “özgür seçmen” olarak bu düzene bağlamak için el birliğiyle çalışıyorlar. Çünkü toplumsal eşitsizliklerin, sömürünün, adaletsizliklerin ortadan kalkacağı yeni bir düzen umudunun yeşermesini istemiyorlar. Seçim sandıklarını bu yüzden önemsiyorlar.

“Seçmen iradesinin ortaya çıkacağını” söyledikleri seçimler vesilesiyle işçi ve emekçilere bunun hak ve hürriyet olduğunu anlatıyorlar. Oysa aynı hür iradeyi grev oylamasında gösteren işçilerin grevlerini yasaklayanların seçmen iradesine ne kadar saygı duyduklarını da biliyoruz. Keza 7 Haziran’da ortaya çıkan “seçmen iradesi” bir kalemle tek kişinin iradesi tarafından çiğnenmiş, milyonlarca insanın oyunu alarak seçilen HDP’lilerin vekilliği düşürülmüş, gözaltına alınmış ve tutuklanmıştı. Cumhurbaşkanlığına adaylığını açıklayan Selahattin Demirtaş’ın seçim kampanyasını hapishaneden sürdürdüğü bir seçim olarak tarihe geçecek 24 Haziran seçimleri aynı zamanda hiçbir meşruiyeti olmayan, oy veren on milyonların sonucundan kuşku duyduğu bir seçim olarak da tarihe geçecek.

Tüm bunlar bir kez daha seçimlerin çare olmadığını, umudu gerçek kılacak olanın sandıklardan çıkacak oy sayısının değil, haklı talepleri için sokakları dolduran insan sayısı olduğunu göstermektedir. Diğer taraftan şiddet, baskı ve korkuyla kurduğu düzeni koruyan AKP’nin sadece hileyle değil, yine aynı şekilde olası seçim sonuçlarına da hazırlıklı olduğu görülmektedir. Elinde tuttuğu çeteler AKP’nin sokağa salacakları “siviller” arasındadır. Sokağın gücünün onlar da farkındadır.

Bu düzende seçim nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın sömürünün ve toplumsal eşitsizliklerin devam edeceğinin bilinciyle asıl olarak sandıklarda değil sokaklarda, üretim alanlarında kazanmak için mücadele etmeliyiz. Güçler arasında bir eşitsizlik olsa da elimizin en güçlü olduğu yer bildiğimiz yerdir, bizi daha kısa yoldan amaca götürecek en kısa yol bildiğimiz yoldur. En bildiğimiz yol ve yerler ise sokaklar, fabrikalar, tarlalar, madenler ve emek harcadığımız tüm diğer üretim alanlarıdır.

 

 

 

 

AKP döneminde dışa bağımlılık arttı

 

İmalat sektöründe son 20 yılın dışa bağımlılık ve yatırım verileri, yerli üretimi teşvik etme ve yüksek teknolojili ürünlere yönelme söyleminin lafta kaldığını, Türkiye’nin ‘Sanayi 4.0’ hedefinin çok uzağında olduğunu ortaya koyuyor. Sanayide düşük teknolojili sektörlere yönelme ve girdi ile finansmanda artan dışa bağımlılık, TL’deki erime, cari açık ve enflasyonun da temel nedenlerini teşkil ediyor.

Eski Hazine Müsteşar Yardımcısı Hakan Özyıldız’ın aktardığı ve Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerinden yararlanarak hazırlanan kapsamlı bir çalışma, AKP’nin hükümet koltuğuna oturduğu 2002 yılından sonra dışa bağımlılıktaki artışı gösteriyor.

2002 ve 2012 yılları girdi-çıktı tablolarından yararlanılarak hazırlanan imalat sektörlerinde bağımlılık verilerine göre; gıda, içki ve tütünde 2002’de yüzde 4.7 olan dışa bağımlılık, 2012 yılında yüzde 10.5’e ulaştı. Kâğıt ürünlerinde bağımlılık aynı dönemde yüzde 17.8’den yüzde 26.9’a çıktı. Rafine petrol ve kok kömüründe yüzde 50.3’ten yüzde 68.2’ye, ana kimyasallarda yüzde 18.7’den yüzde 32.4’e, ana metalde yüzde 22.7’den yüzde 31.4’e, motorlu kara taşıtında yüzde 19’dan yüzde 29.5’e varan artışlar kaydedildi. Artış kaydedilmeyen sektörler sadece tekstil, kereste, metal eşya ve mobilya gibi düşük teknolojili sektörler.

1995-2015 arası dönemi kapsayan veriler, yatırımların çoğunun düşük ve orta düşük teknoloji sektörlere yapıldığını gösteriyor. Yatırımlarda 2000’de yüzde 31.4 olan orta-yüksek ve yüksek teknoloji içeren sektörlerin payı, 2015 yılında yüzde 27.4’e düştü. 2003’te yüzde 1.3 olan imalat sektöründe toplam yatırımlar içinde yüksek teknolojinin payı, 2015’te yüzde 1’e geriledi.

 

 

 

 

Sahte seçmene savcı koruması

 

Tek adam diktatörlüğünü tahkim etme yolunda adımlar atan AKP iktidarı 16 Nisan referandumunda yaptığı hileleri 24 Haziran seçimleri için de uygulamaya devam ediyor. Seçimlerde ittifak yapmanın önün açan tasarıyla, 16 Nisan referandumunda hayata geçirilen, mühürsüz pusula ve zarfların geçerli sayılması, sandıkların taşınması gibi uygulamalar yasallaştırılırken yıllar önce ölmüş “seçmen”ler oy kullanmıştı.

Yeniden devreye sokulan seçim hilelerine düzen yargısı da yol veriyor. İstanbul Avcılar’daki bir apartmanın seçmen listesine, orada oturmayan 2 kişinin kaydedilmesi üzerine yapılan şikayete savcı “sana ne” karşılığını verdi.

Apartmandaki bir dairede aynı soyadını taşıyan ancak orada yaşamayan iki kişinin kaydının görülmesi üzerine apartman sakininin Küçükçekmece Savcılığı’na yaptığı şikayeti kabul etmek istemeyen savcı, apartman sakinine “Sana ne sen evin sahibi misin?” diyerek şikayetini işleme koymamaya çalıştı.

Kızıl Bayrak’a konuşan şikayetçi, savcılıkta bunun bir seçim hilesi olduğu konusunda ısrar etmesi ve şikayetin işleme konulabilmesi için bir süre savcıyla tartışmak zorunda kaldığını belirtti.


 
§