6 Nisan 2018
Sayı: KB 2018/14

Sömürüye, savaşa, baskı ve gericiliğe karşı mücadele çağrısı: 1 Mayıs!
Pazarlık, icazet, kabadayılık, işgal!
Efrîn’de ilhak süreci devam ediyor
Basını tek tipleştirme saldırısı emekçilere karşıdır
Erdoğan’ın Gezi sendromu sürüyor
Gericilik sağlığa zararlıdır!
Sendikalar cephesinden 1 Mayıs hazırlıkları
İşsiz kalan taşeron işçilerinden eylemli tepkiler
Artık yeter, ölmek istemiyoruz!
Tekstil sektöründe çocuk işçilik ve sermayenin ikiyüzlülüğü
Ortadoğu, Türkiye ve Kürt sorunu - IV - H. Fırat
“Diplomasi savaşı”ndan yeni bir emperyalist paylaşım savaşına
“Ajan zehirleme” krizi ve sermaye devleti
Dünyada en fazla silah üreten ve satan Almanya’da silahlanmaya karşı Paskalya yürüyüşleri
Gestapo’nun hortlayan ruhu ve bir hukuk rezaleti
Dinsel gericilik toplumsal yaşamın her alanını kuşatıyor…
“Bu böyle gitmez, sömürü devam etmez! Yepyeni bir hayat gelir, bizde ve her yerde…”
Sermayenin “sanatçı”ları
Engelli pazarı
Umut işçide
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sömürüye, savaşa, baskı ve gericiliğe karşı mücadele çağrısı:

1 Mayıs!

 

İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Dünyada ölçeğinde emekçiler güncel talepleri ve özlemleri ile alanlara inmeye, kapitalist sömürü düzeni ile karşı karşıya gelmeye ve hesaplaşmaya hazırlanıyor.

Günümüz dünyası ve 1 Mayıs

2018 1 Mayıs'ını kapitalist-emperyalist sistemde derinleşen kriz gerçeği ile karşılıyoruz.

Kriz ortamı dünya çapında işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını yıkıma uğratırken, toplumsal koşullarda ağır tahribatlar yaratıyor. Zira, kapitalistler krizin çok yönlü faturasını döne döne emekçilere ödetmek için sömürü politikalarını yoğunlaştırıyor. İşçi sınıfı ve emekçiler açısından düşük ücretler, ağır ve yıpratıcı çalışma koşulları, işsizlik ve yoksullaşma anlamına gelen bu durum, alttan alta büyük bir öfke mayalıyor. Son yıllarda artan kitle eylemleri ise emek-sermaye çelişkisinin keskinleştiğini ve yeni sınıf mücadelelerine ebelik ettiğini gösteriyor.

Sistemin öne çıkan bir diğer çelişkisi ise emperyalistler arası ilişkiler alanında yaşanıyor. Hegemonya krizi ve nüfuz mücadeleleri olarak kendisini ortaya koyan bu olgu, savaş ve saldırganlık politikalarının tırmanmasına, militarizmin ve silahlanma yarışının devasa boyutlara ulaşmasına neden oluyor.

Bugün, emperyalistler arası mücadelenin arenasına dönen Ortadoğu adeta bir kan gölü. Emperyalist savaş ve saldırganlık politikalarının yarattığı yıkımı görmek için Suriye'deki tabloya bakmak bile yeterli. 2011'den beri devam eden savaş koşullarında yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarcası ise yerinden yurdundan edildi. Ülke zenginlikleri emperyalistler ve çeteleri tarafından yağmalanırken, kentlerde taş taş üstünde bırakılmadı.

Kriz ve onun tetiklediği yapısal çelişkiler dünya ölçeğinde siyasal gericiliğin tırmanmasına, faşist baskı politikalarının ise sistemli bir şekilde yoğunlaşmasına yol açmış bulunuyor. Polis devleti uygulamalarına geçiş, temel hak ve özgürlüklerin budanması vb. saldırılar emperyalist burjuvazinin genel eğilimi olarak öne çıkıyor. Gelinen yerde sözde demokrasinin beşiği denilen Fransa gibi ülkeler bile OHAL ile yönetiliyor.

2018 1 Mayıs'ı ve Türkiye

Türkiye kapitalizminin tablosu, bu genel durumdan bağımsız değil. Dahası, Türkiye emperyalist sistemin kriz dinamiklerinin yoğunlaştığı bölgenin tam göbeğinde yer alıyor ve rejim krizi, Kürt sorunu gibi kendine has siyasal sorunlarla yüz yüze.

Ekonomi alanından yansıyan veriler ise Türkiye kapitalizminin çok daha zor bir döneme girdiğini gösteriyor. İşsizlik günbegün tırmanıyor, enflasyon rakamları yükseliyor, TL değer kaybetmeye devam ediyor, iç-dış borç açığı ise sürekli büyüyor... Elbette bu koşullar en başta işçi sınıfı ve emekçilerin yaşamını dolaysız olarak etkiliyor. Zira, krizin tüm yükü emekçilerin sırtına bindirilmiş durumda. Sermaye adına büyüme rakamları açıklanırken, Türkiye işçi sınıfının neredeyse tamamı ağır ve yıpratıcı koşullarda, açlık sınırında ücretlere çalıştırılıyor. Krizi emekçilere fatura etmek için hazırlanan yeni saldırı programlarının ise kapıda olduğu biliniyor.

2018 1 Mayıs'ının bir diğer önemli gündemini ise, sermaye devletinin son dönemde tırmandırdığı savaş ve saldırganlık politikaları oluşturuyor. Erdoğan AKP'sinin başta Kürt halkı olmak üzere, bölge halklarını hedef alan savaş politikaları tüm ağırlığı ile toplumun üzerine çökmüş durumda. Söz konusu ağırlığın bir yanını savaşın ekonomik-sosyal faturası, diğer yanını ise tırmanan gericilik ve faşist baskı koşulları oluşturuyor.

Öyle ki, Erdoğan yönetiminin savaş politikalarına itiraz eden her kesim polis-yargı terörünün hedefi durumunda. Bunun son örneği Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin tutuklanması oldu. Efrîn işgaline karşı sesini yükselten, gericilik ve şovenizm karşısında tutum alan öğrenciler zindanlara atıldı. Saraya biat etmeyen ve saray soytarılığını reddeden sanatçılar baskı altına alınırken, toplumun ilerici birikimi akademiden ve meslek örgütlerinden tasfiye edilmeye çalışılırken, özgürlük ve gelecekleri için mücadele eden gençlerin eğitim hakları ellerinden alınırken; işçi sınıfı ve emekçiler ırkçı-şoven zehirle AKP gericiliğine yedeklenmek, bu saldırganlığın destekçisi konumuna çekilmek isteniyor.

Sömürüye, savaşa, baskı ve gericiliğe karşı 1 Mayıs'a

Tüm bu gelişmeler ve içerisinde bulunduğumuz tarihsel koşullar 2018 1 Mayıs'ına ayrı bir önem kazandırmış bulunuyor. Öte yandan, bütünlüğü üzerinden bu tablo devrimci-ilerici güçlere ve toplumsal mücadele dinamiklerine büyük sorumluluklar yüklüyor. Bu sorumlulukların ilk sırasında ise, başta işçi sınıfı olmak üzere, kapitalist sömürü düzeni altında ezilen, sömürülen, yok sayılan kesimleri harekete geçirme ve 1 Mayıs alanlarına taşıma görevi yer alıyor.

Çünkü, 1 Mayıs'ı kapitalist sömürüye, emperyalist savaşa, gerici-faşist kuşatmaya karşı kitlelerin öfkesini akıtacağı bir mücadele günü olarak örgütlemek; toplumun üzerine çöreklenen gerici kuşatmayı parçalamak ve çok yönlü saldırıları geri püskürtmek açısından kritik bir yerde durmaktadır. Böylesi bir 1 Mayıs tablosu sermayeye ve Erdoğan yönetimine verilecek en tok ve güçlü yanıt olacaktır.


 
§