23 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/08

AKP emperyalist efendilerle anlaşma telaşında
Almanya ile kirli pazarlıklar
AKP’nin gerici kürsüsü: Diyanet
“TTE saldırısına karşı birleşik mücadelenin örgütlenmesini önemsiyoruz”
AKP meslek örgütlerini teslim almak istiyor
Savaş medyasının Efrîn yalanları gerçeğin karşısında tuz buz olmaya mahkumdur
Sınıfı siyasallaştırmanın imkanları ve görevler
Şeker fabrikaları sermayeye peşkeş çekilecek
AKP ve patronlar, işsizlikte görüntüyü kurtarmak istiyor
Yazaki’de işçilerin birliği kazanacak!
Komünist Manifesto’nun 170. yılı
Efrîn denklemi üzerinden Suriye’de gelişmeler
Kapitalist emperyalizmin Ortadoğu’daki görünümü
Kürt halkı Rojava’da sokaklara döküldü: “Efrîn’de de kazanacağız!”
Ekim Devrimi’nin 100. Yılında Kollontay’ı okurken… / V
“8 Mart’ta mücadeleye!”
Devrimci Gençlik Birliği 3. Genel Kurulu toplanıyor
İstanbul Üniversitesi işgali 22. yılında!
“Tepeden tırnağa arı bir ozan”: Hasan Hüseyin Korkmazgil
“Bu savaş diktatörlerin iktidarda kalma savaşıdır!”
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü yaklaşıyor
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

“Tepeden tırnağa arı bir ozan”: Hasan Hüseyin Korkmazgil

 

Açlığı, işsizliği, zulmü ve yalnızlığı tatmış bir şair Hasan Hüseyin Korkmazgil. “Selam onadır, saygı ona”. “Denize varmaktır amacı” Hasan Hüseyin’in. “Yolcu” şiirinde atıf yaptığı “yolcu” kendisidir. “Yol” ise tarihin akışı.

Büyükse dağ, aşamıyorsa üstünden nehir, dolanır çevresini dağın.

Büyükse kaya, söküp atamıyorsa nehir,

birikip birikip taşar üstünden, dolanır yanını yöresini.

Yokuşsa yolu, koşamıyorsa menderesler çizer nehir.

Uçurum çıkarsa önüne, kapıp bırakır kendini nehir, açar kanatlarını;

varır varacağı yere, oraya denize”

Onca nehir, onca dağ, engel aşmıştır Hasan Hüseyin. Burjuva cumhuriyetin ilk yıllarında demir yolu işçisi bir babanın çocuğu olarak Sivas Gürün’de doğar. Parasız yatılı sınavları ile okur. Öğrenimini Niğde ve Adana da tamamlar. Son olarak Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü’nde Edebiyat Bölümü’nü bitirir.

Mutlu günlerin dışında

Ekmek kavgasının içinde doğdum

Tutsak sabahlar yaşadım masmavi özlemlere kandım

Kavak yapraklarında sakız gibi güneşler

Yitik bereketler arkasında çırılçıplak

Düşlerle savrulup gitti çalınmış çocukluğum”

Öğretmenliğe başlar Hasan Hüseyin. “Ağrıları tanır, yüreğini şarkılara şiirlere dökerdi”. Eşi Azime Korkmazgil’in deyimi ile “her bir şiirin gün ışığına çıkarılışı, koskoca bir kavgaydı, sancıydı, coşkuydu, ölümdü. Kendinle boğuşmanın her bitiminde, bir başka yaratışın arayışlarına yönelir, yeni bir özgürlüğe doğru koşardın. Acıların yükünü kendine göre taşırdın... Tepeden tırnağa arı bir ozandın sen; o dağlarda da bu yerlerde de.” (“Kandan kına yakılmaz” kitabına Azime Korkmazgil’in yazdığı önsözden)

Nazım Hikmet şiirleri okuduğu için, gerçekleri şiirlerine döktüğü için yargılandı, üç yıl hapis cezasına çarptırılarak öğretmenlikten kovuldu. Üniversite mezunu olmasına karşın er olarak 27 ay askerlik yaptırıldı. Tabelacılık, arzuhalcilik, portre ressamlığı gibi işlerde çalıştı. Gazetelerde çalıştı, basın emekçilerinin örgütlü mücadelesine katıldı. Basın-İş Sendikası Genel Sekreterliği yaptı. Ve aktif bir TİP’liydi. 1969 seçimlerinde Çorum’dan TİP milletvekili adayı oldu, kazanamadı. Hasan Hüseyin’in acıları hiç de bireysel dünyanın kişisel hesapları ile ilgili değildir. Şiiri anlatır acılarını.

Hiç yalan söylemedi kalın çizgilerle susuşu yoksulluğun

hiç yalan söylemedi gözlerde zulüm

ve çıplak uykularında zengin düşleri milyonların

hiç yalan söylemedi

hiç yalan söylemedi bu ozan

elbet bir bildiği var bu kayguların

birikip birikip durmadan bir yerlerde

acıların öfkelerin birikip bir yerlerde

yekinmesi yatanların ve yürümesi

akması küçüklerin ve katılması yıkması bir şeylerin

ve yıkılması

yıkılıp yapılması

hiç yalan söylemedi bu ozan

işte karton kaleleri kapitalizmin

işte gözün göze düşman olduğu

işte elin ele düşman ve işte benim

yeryüzünde güller gibi açılan devrimlerim

Kamboçya’da kalkan kamçı

şaklar Çukurova’da belimde benim

İstanbul’da verilmeyen hak

durdurur Dakota’nın volanlarını

ve der ki öpüp kaldırdığım ekmek

- beni böyle yerden yere çalan şey -

New York’ta bitmişse grev

ben burada bil ki grev gözcüsüyümdür

benim gözlediğim

gel benim yürek yağım

gel benim

kuşak kuşak yoluna kurban olduğum

gel!”

Kuşak kuşak yoluna kurban olunan sömürünün olmadığı bir dünyaydı. Acı toplumsaldır, sınıfsaldır. Grev gözcüsüdür Hasan Hüseyin, acının sözcüsüdür, güzel günlerin bekleyenidir. Kaleminden süzülen şiir, dilden dile sürmektedir. “Dört bir yana haber salsam” Nurhak için yakılmış bir ağıttır, hâlâ söylenmektedir. Servet sefalet “Oranlama”sını tutturamaz Hasan Hüseyin, zaman “filizkıran fırtınasıdır”. “Hiç yalan söylememiştir” şair; tereddütsüz ölmektedir devrimciler, “bıçak kemiktedir”. Su taşır ince elekle, iğne deliğinden dünyayı geçirir. Ve dünyaya seslenir Hasan Hüseyin Korkmazgil. Azime Korkmazgil anlatır bu seslenişi:

Bu seslenişte, asla bezginlik yoktur, bunalmışlık yoktur; herhangi bir inancın yitirilişi ve davaya boşvermişlik yoktur. Umut, bir noktada öfkeye yenilirse, öte yandan çıkar gün ışığına. Ozan kendini, yaşamın orta yerinde bir görev yüklenmiş olarak bulmuştur; bundan caymak, buna sırt çevirmek, ölümle yenilgiyle yok oluşla eşanlamlıdır.” Bundan ötürü de ölümsüzdür Hasan Hüseyin.

G. Umut

 

 

 

 

Yaşar Kemal yoksullukla mücadelede yaşıyor

 

Kalemiyle yoksulluğa, sömürü ve kirli savaşlara karşı mücadelenin kalemi olan usta yazar Yaşar Kemal’i yitirişimizin üzerinden tam üç yıl geçti. Ancak usta yazar geride bıraktığı eserleriyle yoksulluğa ve sömürüye karşı mücadelede yaşamaya devam ediyor.

28 Şubat 2015’te yaşama veda eden Yaşar Kemal ölümünden sadece birkaç ay öncesinde, Kasım 2014’te Bilgi Üniversitesi’nin kendisine ‘fahri doktora’ unvanı vermek için düzenlediği törene sağlık sorunları nedeniyle katılmazken gönderdiği mesajla ilettiği vasiyeti de usta yazarın son nefesine kadar aynı değerleri savunduğunu ortaya koymaktadır:

Bir, benim kitaplarımı okuyan katil olmasın, savaş düşmanı olsun. İki, insanın insanı sömürmesine karşı çıksın. Kimse kimseyi aşağılayamasın. Kimse kimseyi asimile edemesin. İnsanları asimile etmeye can atan devletlere, hükümetlere olanak verilmesin.

Benim kitaplarımı okuyanlar bilsinler ki, bir kültürü yok edenlerin kendi kültürleri, insanlıkları ellerinden uçmuş gitmiştir.

Benim kitaplarımı okuyanlar yoksullarla birlik olsunlar, yoksulluk bütün insanlığın utancıdır. Benim kitaplarımı okuyanlar cümle kötülüklerden arınsınlar.”

Eserlerini yazarken Çukurova’dan beslenen Yaşar Kemal ağalık düzenine, sömürüye karşı ortaya çıkardığı eserlerle ezilen, yok sayılan kitlelerin sesi, soluğu olurken geride İnce Memed, Ağrı Dağı Efsanesi, Yer Demir Gök Bakır, Yılanı Öldürseler gibi onlarca eser bırakmıştır. Kemal son romanı ‘Tek Kanatlı Kuş’u ise 2013 yılında yayınlamıştı.

Yaşar Kemal, Adana’nın bir ilçesi olan Osmaniye’nin Türkmen köyünde (Hemite Köyü) tek Kürt ailenin çocuğu olarak 1923’te dünyaya geldi. Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan usta yazarın, küçük yaşta geçirdiği kaza sonrası gözlerinden biri kör oldu. Yaşar Kemal, öğrenim hayatını ise ancak ortaokula kadar sürdürebildi.
Adana’da pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. Yaşar Kemal’in 1940’lı yıllarda yazdığı şiirler ilk olarak önce Çığ dergisinde, ardından da başka dergilerde yayınlandı.
Henüz 17 yaşındayken politik nedenlerden dolayı tutuklandı. 1940’lı yılların başlarında Pertev Naili Boratav, Abidin Dino, Arif Dino gibi sanatçı ve yazarlarla ilişki kurdu. Bu yıllarda öğretmen vekilliği ve kütüphane memurluğu da yaptı.

 
§