9 Şubat 2018
Sayı: KB 2018/06

İşçi-emekçi barikatlarını yükseltelim!
Kirli savaşın kiralık kalemşörleri
Sosyal demokrasinin sözde savaş karşıtlığı
“Yaşamdan, barıştan yana tutumumuzu sürdürüyoruz!”
Tabutluk hücrelere sağlıklı girip tabutta çıkmak
Hapisanelerde sürece yayılan katliam
Metal işçilerinin birliği ve mücadelesi kazanacak!
10 Şubat 2014, Greif: İşgal, Grev, Direniş!
Onursuzluk dayatmalarına ve sömürüye karşı direnişi ve mücadeleyi büyütelim
Ekim Devrimi, işçi sınıfı ve sınıf örgütleri
Kapitalist kriz, siyasal gericilik ve sınıf mücadeleleri
Emperyalist savaş ve saldırganlığa karşı birleşik devrimci direniş!
Almanya’da metal TİS’lerinde anlaşma
Ekim Devrimi’nin 100. yılında Kollontay’ı okurken… / IV
Liseliler birliğe, mücadeleye!
Çocuk işçiliğin yasal hali: Çıraklık!
Yeni bir sendikal hareket için ileri!
“Birleşirsek tok, birleşmezsek yok oluruz!”
Greif İşgali işçi sınıfına yürünmesi gereken yolu gösteriyor!
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Kirli savaşın kiralık kalemşörleri

 

Günlerdir süren Efrîn işgalinde Kürt halkının tepesine düşen bombaların gürültüsüne, zehir saçan diliyle medyanın gümbürtüsü karışıyor. Tüm burjuva medya tek ses olmuş, Efrîn işgalini gündemde tutmak ve ırkçı-şoven histeriyi tırmandırmak için çırpınıyor. Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ, Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli, AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Mahir Ünal ve Başbakanlık Müsteşarı Fuat Oktay, 21 Ocak’ta Vahdettin Köşkü’nde medya temsilcileri ile bir araya gelerek Efrîn işgalini nasıl haber yapacakları hakkında “bilgilendirmişlerdi.” Toplantının ardından yandaş medya grupları aldıkları talimatları uygulamak için birbirleriyle yarışıyorlar. Konuyla ilgili açıklama yapan Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) ve DİSK Basın-İş, bu uygulamalarla “tek tip gazetecilik” yaratılmak istendiğini belirtti. TGS Genel Başkanı Gökhan Durmuş, “Efrîn operasyonu sonrası Başbakanın gazetecilerle bir araya gelmesi ve operasyonun nasıl verileceğine dair talimatlar yağdırması, Türkiye’de yaratmak istedikleri tep tip gazeteciliğin bir yansımasıdır” dedi. Durmuş, yapılan gazete ve televizyon yayıncılığı ile sorgulamayan bir toplum yaratıldığı üzerinde de durdu. Başbakanın bu görüşmelere bu kadar önem vermesinin de buradan geldiğini dile getiren Durmuş, “Bütün gazeteler ve televizyonlar aynı yayını yapıyor. Alana muhabir gönderilmesinin bir önemi yok. Muhabirler gördüklerini yazamayacak veya yazdıkları bir şeklide engellenecek. Tüm bunlar da toplumun gerçek bilgiye ulaşmasını engelleyen bir tablo ortaya çıkarıyor” dedi. AKP’nin sesi Anadolu Ajansı’nın tek kaynak olarak kullanılmasının dayatıldığını belirten DİSK Basın-İş Genel Başkanı Faruk Eren ayrıca Türkiye’de hemen her gazetecinin en az bir davası olduğunu ifade etti.

***

Sermaye egemenliğine dayalı kapitalist sistemde medya burjuvazinin elinde önemli bir araç işlevi görüyor. Zira kitleleri manipüle etmek, uyuşturmak ve gerçekleri çarpıtmak adına burjuva basını etkin bir şekilde kullanıyorlar. Örneğin ABD I. ve II. Emperyalist Dünya Savaşları’nın ardından hem olası krizlere karşı kitleleri kontrol altına almak için hem de “komünizm tehdidi”ne karşı medyayı kullanmıştır. Nazi Almanya’sı döneminde de medya sayesinde Naziler II. Emperyalist Dünya Savaşı’nda neredeyse yenilmişken, Alman halkı savaşı kazandıklarını sanmaktadır. Dönemin radyoları yayına “Heil Hitler!” şiarıyla başlamaktadır.

Bugün televizyonlar, radyolar yayınlarına “Heil Erdoğan!” diye başlamasa da yaptıkları haberler, programlar bu sloganı aratmıyor. Gazetelere atacakları manşetler öncesinden dikte ediliyor, tartışma programlarında taraflar gece boyu Erdoğan AKP’sinin politikalarının ne kadar doğru olduğunu tartışıyor. Tüm bu yalaka takımının arasında bırakalım muhalif bir yorumu, sadece olduğu haliyle gerçeği aktaran gazeteciler dahi okların hedefi oluyor. Kürt basını, ilerici-devrimci basın her güne yeni bir saldırıyla uyanıyor.

Şimdi de burjuvazinin tüm kesimleri, düzen cephesinin her rengi tek vücut olarak Efrîn işgalinin arkasında duruyor ve ekranlarda, gazetelerde nefret kusuyorlar. İşçi ve emekçileri bu savaşa yedeklemek için şehit edebiyatından vatan demagojisine her yola başvuruyorlar. Ancak bu savaş o kadar gayrimeşru ve kirli bir savaş ki, kendileri dahi inanmadıkları bu palavralara kitlelerin de inanmayacağını düşünüyorlar. Bu nedenle bu konuda aykırı çıkan her sesi direkt tutuklama saldırısı ile karşılıyorlar. İçişleri Bakanlığı 5 Şubat’ta açıklama yaparak toplam 449 kişinin Efrîn işgali hakkındaki sosyal medya paylaşımları nedeniyle gözaltına alındığını açıkladı.

Kanlı ve kirli bir savaştan zafer destanları yazan burjuva kalemşörleri, bu saldırının bir işgal olduğundan, katledilen insanlardan, bu savaşın işçi ve emekçilere çıkaracağı faturadan bahsetmiyorlar. Tıpkı grevi yasaklanan 130 bin metal işçisini görmezden geldikleri gibi, tıpkı “açım ben aç!” diyerek Erdoğan posterini indirmek isterken gözaltına alınan emekçiyi görmedikleri gibi, işsizlik yüzünden, geçim derdi yüzünden kendini yakmak isteyen işçileri duymadıkları gibi…

Yarın yaranmak için çırpındıkları saraylar devrildiğinde, liberallere özgü bir kıvraklıkla şekil değiştirmeye çalışacaklardır. Ancak ucundan kan damlayan kalemleri işçi ve emekçilerin hafızasından çıkmayacaktır.

 

 

 

 

İnternet yayınlarına sansür düzenlemesi

 

Sermaye devleti, Bakanlar Kurulu’nun 2 Şubat’ta meclise sunduğu 75 maddelik torba yasa ile sosyal medya alanındaki denetimi arttırmaya girişti. Düzenlemeye gerekçe olarak dinci gericiliğin soytarısı Adnan Oktar’ın internet üzerinden yaptığı A9 TV yayını gösterilse de gerçek hedefin tüm internet yayınlarını denetime sokmak, vergilendirmek ve muhalif yayınların sesini kısmak olduğu anlaşılıyor.

Torba yasadaki bir maddeye göre Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) ile Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından “yetkilendirilmeyen” internet yayınları, gazetelerin video haber sayfaları RTÜK bildirimi üzerine Sulh Ceza Hakimliklerince engellenebilecek. Buna karşın Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz edilebileceği belirtilse de sermaye devletinin keyfiyeti yasal hale getirdiği OHAL koşullarında bunun da bir hükmü bulunmuyor.

Söz konusu yayınları yapabilmek için yüklü miktarda ücret ödenmesi, MİT ve polisin “güvenlik soruşturması”ndan geçmek gerekecek. Öte yandan bu yayınların RTÜK tarafından “içerik denetimine” tabi tutulmasıyla muhalif seslerin iyice kısılması hedefleniyor.

Torba yasa gibi bir oldubitti dayatmasının yanı sıra, RTÜK Başkanlığı’nın da yalnızca birkaç kişiyle hareket ederek CHP’li üyelere düzenlemeyle ilgili bilgi bile vermediği öğrenilirken Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ da düzenlemeyi “toplumun ahlakını bozan veya terör örgütlerince kullanılan yayınlara yasal müeyyide uygulanması” bahanesiyle savunmaya çalıştı.


 


HDP’li Encü’nün vekilliği düşürüldü

 

HDP milletvekili Ferhat Encü’nün milletvekilliği hüküm giydiği gerekçesiyle düşürüldü.

Başbakanlığın, Encü’nün hüküm giydiğine dair kesinleşen mahkeme kararı hakkındaki tezkeresinin meclis başkanlığına ulaşmasıyla vekilliği düşürüldü.

Daha önce de HDP’li vekiller Figen Yüksekdağ, Nursel Aydoğan, Faysal Sarıyıldız, Tuğba Hezer Öztürk, Besime Konca ve Leyla Zana’nın milletvekillikleri düşürülmüştü.

 
§