21 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/41

Sömürü, baskı ve zorbalığa karşı mücadeleye!
Evrimi içinde burjuva cumhuriyeti ve dinsel gericilik
Baskı ve zorbalık artarken…
ABD-AKP gerilimi farklı mecralarda sürüyor
2018 bütçesi: Emekçilere yıkımı dayatan savaş ekonomisi!
Özakça’ya tahliye, Gülmen’e tutukluluğa devam kararı
Sermayenin can simidi: Kiralık işçilik
TİS sürecinde satışa hazırlanılıyor
CSUN fabrikasında neler oluyor!
Şişecam’da direnişin muhasebesi
“Buz kırılmış, yol açılmıştır!”
1917-2017… Yüzyılın kadınlara çağrısı
Dinci gericilik ve kadın
Gerici yasalara karşı mücadeleyi büyütelim!
Eğitimde yeni değişikliklerin amacı
YÖK’ten yapısal “reform”
Kapitalist sistemin krizi ve iki yol
Güney Kürdistan dersleri
Avrupa’da Ekim Devrimi seminerleri
Otuz beşinci yaş gününde, suskunlukla geçen yirmi bir yıl
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Güney Kürdistan dersleri

 

Güney’deki bağımsızlık referandumu üzerine adeta fırtına kopartıldı. ABD ve AB emperyalistlerinin yanı sıra Irak merkezi hükümeti ile bünyesinde Kürt sorununu barındıran diğer üç sömürgeci devlet (Türkiye, İran ve Suriye) bağımsızlığı zamansız buldular, bazıları kudurgan bir saldırganlık sergilediler. Referandumun ertelenmesi ya da iptal edilmesi tümünün ortak çağrısıydı.

Mesut Barzani ise bağımsızlık referandumu konusunda çok “kararlı“ olduğunu açıkladı. Tüm çağrı ve tehditlere, “Ben Kürdistan’ın bağımsızlığı için doğdum. Kürt tarihinde ilk Kürt Cumhuriyeti Mahabad’daydı. Kürt bayrağını göndere çektiklerinde, ben o bayrağın gölgesinde doğdum. Bağımsız bir Kürdistan’ın bayrağının gölgesinde ölmek istiyorum” yanıtını verdi.

Ancak bu sözlerin bir karşılığı olmadığı görüldü. 16 Ekim gecesi başlatılan bir operasyonla, Kerkük, Şengal, Mahmur, en önemli petrol sahaları, stratejik sınır kapıları, askeri üsler hızla Irak merkezi hükümet güçlerinin kontrolüne geçti. Barzani’ye bağlı peşmergeler tek kurşun sıkmadan Erbil’e kaçtılar.

Gelişmeler başta Güneyli Kürtler olmak üzere tüm Kürt halkı için son derece trajikti. Kürt halkı tarihinin en büyük utancıyla yüz yüze bırakıldı. Güneyli Kürt emekçileri Molla Mustafa Barzani döneminde de ABD emperyalizminin oyununa gelmiş, sömürgeci bölge devletlerinin “tarihsel ittifak”larının hedefi yapılmış, büyük katliamlar yaşamışlardı. Bugün de Kürt burjuvaları, toprak ağaları ve feodal aşiret önderleri tarafından bir kez daha büyük bir trajedi ve utançla yüz yüze bırakıldılar. Öyle ki, olayları izleyen bir gözlemcinin ifadesiyle, “Kerkük Kürtleri başta olmak üzere, Erbil’e gitmek için yollara düşen Kürt yoksulları, korkudan ve ölümden çok ‘utanç’ duydukları için kaçıyorlardı.”

Gerçekte bu utanç Güney’deki tüm gelişmelerde tayin edici rol oynayan Kürt egemen sınıflarına, onların politik temsilcileri olan Barzani ve Talabaniler’e aittir. İkisi de tescilli ihanetçi ve işbirlikçidirler.

“Ortak vatan” ve “ortak çıkarlar” yalanı

“Kerkük bağımsız Kürdistan’ın kalbidir” diyen Mesut Barzani, Kerkük’e dönük saldırıyı engellemek için hiçbir direnç göstermedi, utanç verici bir teslimiyet sergiledi.

ABD emperyalizmi ve İsrail siyonizmine umut bağlayarak bağımsızlık elde edebilecekleri yanılsaması içinde olanlar, onlar tarafından yüzüstü bırakıldıklarında, direnme gücü gösteremeyeceklerini ve çıkarları için önderlik iddiasında bulundukları halka nasıl ihanet edebileceklerini bir kez daha gösterdiler.

Bağımsızlık referandumuna dönük tepki ve tehditlerin yoğunlaşma alanı Kerkük’tü. Merkezi Irak yönetimini, Kerkük’ün bir Türkmen kenti olduğunu ileri sürerek tarihsel hak iddiasında bulunan Türk sermaye devletini ve Irak üzerinde önemli etkisi bulunan İran’ı çılgına çeviren esas neden, Kerkük’ün de referandum kapsamına alınmasıydı. Bağımsızlık referandumuna itirazlarının başka nedenleri de bulunmakla birlikte, ABD başta olmak üzere emperyalistler için de aslolan Kerkük’teki zengin petrol yataklarıdır. Zira kavga, bu yataklar üzerinde kimin daha fazla hak sahibi olacağı üzerinedir.

Birbirlerini suçlayıp, direnişsiz geri çekilmekten başka şanslarının olmadığını ileri süren Barzaniler ve Talabaniler için her zaman esas olan dar sınıfsal/aşiretsel çıkarlarıdır. Kerkük’ün onlar için de anlamı, “bağımsız Kürdistan’ın kalbi” olup olmamasından çok, zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarından daha fazla pay almak içindir. Merkezi Irak hükümeti ile asıl anlaşmazlığı bu husustaydı ve bugün yeniden diyalog kurmayı da bu amaçla istemektedir.

Bölge gericiliğinin kirli ittifakı ve ABD’nin tutumu

Düne kadar birbirlerine ateş püsküren bölge devletleri (İran, Irak ve Türkiye) Barzani’nin bağımsızlık referandumu ile birlikte kirli “tarihsel ittifak”larını yeniden hatırladılar. Aralarındaki çelişki ve çıkar çatışmalarını bir yana bırakıp gizli-açık görüşmeler yaptılar, referandumu engellemek üzere haçlı seferi başlattılar. Bağımsızlık referandumunun gerçek mahiyetini ve sınırlarını bilseler de, bunu hem bugün hem de gelecek açısından çok tehlikeli buluyorlardı. Genel olarak Kürt halkında var olan bu yönlü güçlü eğilim ve özlemi tetikleyeceğini düşünüyorlardı. Bunun için birleştiler, yaptırımlara başvurdular, sınırlarda gözdağı niteliği taşıyan ortak askeri tatbikatlar yaptılar. Irak merkezi hükümeti saldırı için gün sayarken, Türk devleti referandumu PKK ve Rojava’ya saldırının bahanesi yapmaya çalıştı.

Bağımsızlık referandumu sonrası gelişmeler biliniyor. Güneyli Kürtler IŞİD’e karşı mücadele sürecinde elde ettikleri, Kerkük başta olmak üzere tüm mevzileri kaybetmiş bulunuyorlar. Şimdi bu topraklarda yeniden Irak merkezi hükümetinin bayrağı dalgalanıyor. Bu toprakların kadim halkı, yani Kürt emekçileri bir kez daha yaşadıkları topraklardan sürülmüştür.

Emperyalizm, asıl olarak da bölgede oyun kurucu güç olan ABD emperyalizmi, Güneyli güçlerin düştüğü utanç verici durumun, fakat asıl olarak da Güneydeki Kürt emekçilerinin yaşamakta olduğu trajedinin sorumlusudur. ABD’nin tarafsızlık tutumu, sık sık taraflara itidal çağrısında bulunması sadece bir ikiyüzlülüktür. ABD’nin Kürt sorununa dair tek politikası yoktur. Onun ajandasında her zaman birden fazla politika vardır. O bugün bir kez daha Irak merkezi devletini, demek oluyor ki Arap burjuvazisini tercih etmiş, kadim işbirlikçisi Barzani’nin değil, Irak Başbakanı İbadi’nin elini güçlendirmesini sağlamıştır.

Mesut Barzani her benzer dönemde tekrar ettiği gibi bugün de ABD’nin ve o an muhatap olduğu bölge devletinin kendilerine ihanet ettiğini, ortada bıraktığını dile getirmektedir. Üzücü olan ve elbette Barzani ve Talabaniler’in eseri olan şey ise, Güneyli Kürt emekçilerinin yaşadıkları büyük hayal kırıklığının gerisinde de bu aynı düşüncenin yatmasıdır. ABD ile kendilerini kölece koşullara mahkum eden, en meşru haklarını dahi tanımayan, büyük acılar ve yıkımlar yaşatan bölge devletlerinin ihanet ettiği düşüncesidir bu.

Emperyalist güçlere ve bölge devletlerinden birine yaslanıp bir diğerine karşı mücadele etmek Barzani ve Talabaniler’in geleneksel politika ve pratikleridir. Her defasında aynı çizgide yürümüş ve benzer akıbetlerle karşılaşmışlardır. ABD’nin oyun kuruculuğunda, İran Şahı Rıza Pehlevi aracılığıyla gerçekleşen 1975 Cezayir Anlaşması sonrası yaşanan trajedi; Saddam’a karşı ayaklanma çağrısından sonra Güneyli Kürtlerin bir kez daha ortada bırakılması ve Halepçe katliamı ile 5 bin kişinin yaşamını yitirmesi, bunun unutulmaz örnekleridir. ABD yakın dönemde Kobanê ve Şengal’de de yine oyun kurucu olarak hareket etmiştir. Bugün bu durumun yeni bir örneği yaşanmaktadır. Dolayısıyla bugünkü gelişmelerin özellikle Güneyli Kürtler için şaşılacak bir yanı bulunmamaktadır.

Gerçek bir ulusal özgürlük ve bağımsızlık için!

Çağımızda her türden sömürü, baskı, eşitsizlik ve köleliğin temelinde emperyalist egemenlik vardır. Emperyalizm ulusal sorunları çözmek bir yana döne döne döne yeniden üretir. Zira emperyalizm her zaman kayıtsız şartsız bir kölece egemenlik peşinde koşar. Tam da bu nedenledir ki, emperyalist egemenlik ve bu egemenliğin içerideki dayanağı olan sınıflar tasfiye edilmeden gerçek bir ulusal özgürlük ve eşitlik, gerçek bir bağımsızlık mümkün değildir. Tüm bunlar Kürt ulusal sorunu için de geçerlidir. Her gerçek ulusal kurtuluş mücadelesi emperyalizmi cepheden karşısına almak zorundadır.

Oysa, Barzani ve Talabaniler’de ifadesini bulan Kürt burjuva-feodal sınıflar yıllardır bağımsızlığı emperyalist güçlerle, esas olarak da ABD ile işbirliğinde aramaktadır. Her defasında Güneydeki Kürt emekçilerine büyük acılar ve yıkımlar yaşatmaktadır. Bu feodal-burjuva-aşiretsel yapı, dayandığı emperyalist ve sömürgeci güçlerle birlikte tasfiye edilmeden, bu durum sürmeye devam edecektir. Gerçek bir ulusal özgürlük ve bağımsızlık hep bir özlem olarak kalacaktır.

 

 

 

 

ABD, Irak-Suudi işbirliğini geliştirmek istiyor

 

Ortadoğu’da kendi nüfuzunu koruma çabasındaki ABD, bölgedeki müttefiklerini de bu yönde harekete geçirmeye çalışıyor. Geçtiğimiz hafta Irak hükümetinin Güney Kürdistan’a harekatını “koordine eden” ABD, son olarak da Suudi Arabistan-Irak Koordinasyon Komitesi’nin ilk toplantısını gerçekleştirdi.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın katılımıyla Suudi Arabistan’ın başkentinde Suudi Arabistan-Irak Koordinasyon Komitesi ilk kez toplandı. Tillerson’ın yanı sıra, Suudi Arabistan Kralı Salman ve Irak Başbakanı Haydar el-İbadi de toplantıda yer aldı.

Toplantının sonrasında Riyad’da Suudi mevkidaşıyla birlikte basın toplantısı düzenleyen Tillerson, Irak ve Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin geliştirilmesine “hayati önem” atfettiklerini dile getirdi.

“Sizin artan ilişkiniz ortak güvenliğimizin güçlendirilmesinde hayati önem taşıyor ve buna ilgimiz büyük” ifadelerini kullanan Tillerson, iki ülke arasındaki işbirliğini desteklediklerini belirterek “Sizleri kutluyoruz” dedi.

Irak’tan IŞİD’in temizlendiğine değinerek yabancı güçlerin ve özel olarak da “İranlı milislerin” Irak’tan çekilmesi gerektiği yönünde vurgu yapan ABD Dışişleri Bakanı şöyle konuştu: “Irak’taki İranlı milisler, IŞİD’e karşı savaşta sona yaklaşılıyor, bu milisler evlerine gitmeli. Irak’taki yabancı savaşçılar evlerine gitmeli ve Iraklıların kontrolü yeniden ele alması sağlanmalı.”

Katar krizi: “Suudi Arabistan görüşmelere hazır değil”

Suudi Arabistan ziyareti sonrası Tillerson’ın bir sonraki durağı Katar’ın başkenti Doha oldu. Suudi Arabistan başta olmak üzere, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Bahreyn’in ambargo uyguladığı Katar’da görüşmeler gerçekleştiren Tillerson, burada yaptığı açıklamada, Suudi Arabistan’ın Katar ile doğrudan görüşmelere henüz hazır olmadığı yönünde ifadeler kullandı.

 

 

 

 

Avrupa’da Türkiye kararı piyasaları vurdu

 

Avrupa Parlamentosu Türkiye’ye yapılacak yardımlarda kesinti konusunda uzlaştı. Ayrıca Alman bankalarının da Türkiye’ye yaptığı yatırımları kısacağı iddia edilirken tartışmalar, TL karşısında avro ve dolarda tırmanışa yol açtı.

Avrupa Birliği Zirvesi’nde Türkiye’ye üyelik süreci kapsamında yapılan yardımlarda kesintiye gidilmesi konusunda anlaşma sağlanmış, bu yönde bir teklif hazırlanması kararlaştırılmıştı.

Avrupa Parlamentosu’nda yapılan bütçe görüşmelerinde, Türkiye’ye sunulan fonlarda yapılacak kesinti konusunda uzlaşma sağlandı.

Avrupa Parlamentosu, 2018'de reformlar, altyapı ve tarım için yapılacak 217 milyon avroluk yardımda 80 milyon avro kesilmesine karar verdi.

Buna göre, ilk olarak 50 milyon avro kesinti yapılacağı, ikinci olarak da 30 milyon avro daha kesilebileceği bildirildi. Türkiye’nin eleştiri konusu yapıldığı başlıklarda ilerleme sağlanmadığı durumda ikinci kesintinin yapılacağı ifade edildi.

Öte yandan, Alman kamu bankalarının Türkiye'ye yaptığı yatırımları kısacağı yönünde basında haberler yer aldı. Bankalardan henüz açıklama yapılmazken, haberlerin ardından dolar ve avronun değeri TL karşısında tırmanışa geçti. 25 Ekim gece saatlerinde dolar 3.80 seviyesinin üzerine çıkarken, avro 4,50 TL’ye dayandı, sterlin de 5 TL’yi aştı. Sabah saatlerinde dolar ve avro bu seviyeden düşse de dalgalanmalar devam ediyor. Söz konusu bankalar içerisinde adı geçen Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD) tarafından yapılan açıklamada, söz konusu iddiaların kendileri için geçerli olmadığı ifade edildi.


 
§