13 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/39

Efendi-uşak ilişkisinde kriz büyüyor
İdlib savaşı ve bölgede değişen dengeler
Rant ve talanın önündeki engeller kalkıyor!
İzmir’de ev baskınları: 4 gözaltı
Krizin faturasını yine işçi ve emekçiler ödeyecek
MİB MYK Ekim ayı toplantısı sonuçları
“İşte barış, dünyayla yarış” mı, “sınıfa karşı sınıf” tutumu mu?
Otomotiv iş kolunda kırılan “rekor”lar sermayedarlara yetmedi
Trakya Cam’da işten atma ve direniş
Nuriye Gülmen: Boyun eğmeyeceğim!
Gerçek ve kalıcı çözüm için devrim, devrim için devrimci sınıf hareketi!
Avrupa’da burjuva demokrasisinden koyu polis devletine doğru
Katalonya’da bağımsızlık ilanı askıya alınıyor
Avrupa’da Ekim Devrimi etkinlikleri
İlan edilen “şehitliğin” ardında gizlenen suç ortaklığı
Düzen yargısı kadın cinayetlerinin, şiddetin önünü açıyor
Ucuz iş gücü yetiştirme eğitimi
İstanbul’da 10 Ekim anmaları
Sarıgazi Halk Festivali yine yasaklandı!
İstanbul ve Çorlu’da devrimci faaliyetler
Ağaçlar kökleri yaşadıkça yaşar
Sosyalist devrim ve demokrasi mücadelesi - V. İ. Lenin
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Sermaye istiyor, AKP yapıyor;

Rant ve talanın önündeki engeller kalkıyor!


AKP iktidarı yeni bir torba yasa hazırlayarak rant ve talan projeleri için sermayeyi ihya etmeye hazırlanıyor. Meclise sunulan 130 maddelik torba yasa içinde çevre talanının da önünü açacak düzenlemeler yer alıyor. “Bazı Vergi Kanunları ile Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 54, 55, 56 ve 61. maddeleri ile sermayenin önüne engel olarak çıkan yasalarda değişiklik yapılıyor. Bu maddelere bakıldığında tam bir AKP kurnazlığı ile karşılaşıyoruz.

ÇED engeli kalkıyor

Bu tasarıyla; maden sektörü ve enerji işletmelerinin Çevre Etki Değerlendirme (ÇED) Raporu başvurularına dair yeni düzenlemeler getiriliyor. “Jeolojik haritalama, jeofizik etüd, sismik, karot, kırıntı ve numune almaya yönelik faaliyetler için ÇED kararı aranmayacağı” belirtiliyor. Ayrıca enerji işletmeleri için ÇED raporlarının hazırlanma ve değerlendirme süresi 3 ayla sınırlı tutularak, 3 ay içinde bitirilmemesi halinde işletmeye izin verilmiş olacak. AKP kurnazlığı diz boyu!

Bir diğer maddede ise, “Orman sahası içinde yer alan maden sahalarının kullanımında orman arazi bedeli veya herhangi bir bedelin işletme döneminin ilk 10 yılı için alınmaması öngörülmektedir” denilmektedir. Daha önce orman alanlarında gerçekleştirilecek madencilik faaliyetlerinden hem ağaçlandırma bedeli hem de arazi izin bedeli alınıyordu. Bu da devlet bütçesi için yaklaşık yıllık 400 milyon TL civarında olan bir gelir demekti. Şimdi yeni şekliyle yasa, orman alanlarında yapılacak madencilik faaliyetlerinde ilk 10 yıl için herhangi bir bedel alınmayacağını düzenliyor. Yine bu torba yasayla gündeme gelen vergi zamlarını savaş ve savunma harcamaları için gerekçelendiren AKP, doğayı sermayeye peşkeş çekerken sermaye sınıfını ödemesi gereken mali bedellerden muaf tutmaktadır!

Yeni torba yasa tasarısında; “Meralarda kamu yararı durumunda endüstri, teknoloji geliştirme, organize sanayi bölgeleri, serbest bölge yapımına izin verilmesine” ilişkin düzenleme ile meralar da talana açılıyor. Meclis tatile girmeden önce “Üretim Reformu Paketi” adı altında gündeme getirilen ancak zeytinlikler ve meralarla ilgili talan kısmı kamuoyu tepkisi nedeniyle çıkarılan düzenlemenin meralarla ilgili bölümü tekrar torba yasa marifetiyle ve AKP tipi kurnazlıkla önümüze getirilmektedir.

Ayrıca daha önce ticaret alanı yapmak üzere değiştirilen mera, yaylak ve kışlaklar için alınan 20 yıllık ot bedeli esas alınarak ödeme yapılmasına ilişkin yasa maddesi de kaldırılmaktadır.

Kamuoyunda daha çok vergilerle gündeme gelen bu yeni torba yasayla ciddi bir doğa tahribi söz konusudur. Sermayenin kasalarının dolması hedeflenirken, ormanların biyolojik çeşitliliği ile birlikte yok edilmesi, tarım ve hayvancılık için değerlendirilebilecek meraların endüstri alanlarına açılması gündeme gelecektir.

Sermaye düzeninde kağıtlara yazılı yasalarının ne denli değişken ve geçici olduğu bir kez daha görülmektedir. İstedikleri yasayı torbalara koyarak sermayenin isteklerini bir çırpıda yapabilmekteler. Bu keyfiliği durdurabilecek tek güç ise işçi ve emekçilerin örgütlü güçleridir. Dün işçi ve emekçilerin yararına, doğayı ve çevreyi gözeten birtakım yasalar eylemsel süreçlerle işlerlik kazanabiliyordu. Bergama’dan Cerrattepe’ye yaşanan çevre direnişlerinde emekçilerin örgütlü tepkileri olmasaydı hiçbir kazanım olmazdı.

Şimdi sermaye ve AKP yeni rant ve talan projelerinin önündeki mevcut yasal engelleri ortadan kaldırma hesabındadır. Ancak bu oyunu bozacak olan yine emekçilerin örgütlü tepkileri, direnişleridir. Doğanın korunması, çevre katliamlarının önüne geçilmesi için kurulu düzenin yasalarına göre değil, fiili meşru mücadelenin gücüne dayanarak hareket edilmelidir.

 

 

 

 

Aladağ Katliamı davasında “sabotaj”lı savunma

 

29 Kasım 2016’da Adana Aladağ’da tarikata bağlı yurtta çıkan yangında 11’i öğrenci 12 kişinin yanarak can vermesine dair davanın üçüncü duruşması 9 Ekim’de görüldü. Denetimlerin yapılmaması, yangın merdiveni kapılarının kilitli olması gibi gerçeklerin üzerinden atlayan ve demagoji yapan yurt müdürü Cuma Ali Genç’in savunmasında yangını “sabotaj”a bağlaması dikkat çekti.

Aladağ Kurs ve Okul Talebelerine Yardım Derneği yöneticileri ve yurt müdürünün ‘taksirle öldürme’ suçlamasıyla iki ila 15 yıl hapisle yargılandığı davanın Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen üçüncü duruşmasında, yangında yaralanan çocukların sağlık raporları okunurken, yaralarının basit tıbbi müdahale ile giderilemeyecek nitelikte olduğu ve 18 saat oksijen tedavisi gördükleri belirtildi.

Savcının, tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamını istediği duruşmada mağdur avukatlarından Evren İşler de ilk duruşmada tutanağın eksik ve yanlış tutulduğunu söyleyip sanıkların tutukluluk hallerinin devamını talep etti.

Yurt müdüründen demagoji ve “sabotaj” savunusu

Yurt müdürü Cuma Ali Genç ise savunmasında, Soma davasında yargılanan yetkililer gibi “sabotaj” yapıldığını iddia etti. “Ben burada siyasi ve ideolojik olarak mı yargılanıyorum?” diyerek demagoji yapan Genç, yurtta tadilat yaptırdığından, velilerin bir şikayeti olmadığından ve kendisine güvendiklerinden bahsetti. Genç, savunmasının devamında yangının bir “sabotaj” olduğunu iddia ederek yangından sonra “buzdolabındaki 35 kilo etin başka bir şubeye nakledildiğini” söyledi.

Sanıkların tahliye taleplerini reddeden mahkeme heyeti duruşmayı 11 Aralık’a erteledi.

 

 

 

 

10 Ekim grevine tam yıl dönümünde ceza!

 

102 kişinin hayatını kaybettiği 10 Ekim Ankara Katliamı’nın ikinci yıl dönümünde Şırnak İl Milli Eğitim Müdürü 2015’te iki günlük iş bırakma eylemine katılan 20 Eğitim Sen’li öğretmene aylıktan kesme ve kademe ilerleme durdurma cezası verdi. Emekçiler, cezanın kendilerine katliamın yıl dönümünde tebliğ edilmesinin manidar olduğuna dikkat çekti.

Şırnak İl Milli Eğitim Şube Müdürlüğü’nün imzasının olduğu ceza belgesinde 1/30 oranında aylıktan kesme cezası verildi. Belgede şu ifadeler yer aldı: “Bakanlığımız Müfettişleri tarafından yürütülen soruşturma raporunda belirtilen 12-13/2015 tarihinde izinsiz olarak göreve gitmediğiniz, sübuta eren bu fiille ilgili olarak, savunmanız incelenmiş olup yeterli görülmeyerek, ilgi a raporunda teklifi getirilen 657 Sayılı Kanunun 125/C-b maddesi gereğince 1/30 oranında aylıktan kesme cezası ile tecziyeniz uygun görülmüştür.”

Eğitim Sen Şırnak Şubesi de konuya ilişkin, “Bugün 20 kişiye aylıktan kesme cezası, kademe ilerleme durdurma cezası verildi. Basın açıklamasına katılanlara dahi cezalar verildi. Bu cezaların bugün tebliğ edilmesi manidardır. Bu cezalar IŞİD ve FETÖ’nün ortaklaşa gerçekleştirdiği katliamcı zihniyetin devamıdır” açıklamasını yaptı.


 
§