6 Ekim 2017
Sayı: KB 2017/38

Sömürü ve yağma düzenine karşı mücadeleye!
Kaçak sarayın temizlik masrafı bile yıllık 2 milyon TL
10 Ekim Ankara Katliamı
Yüksek “direniş şüphesi” ile hukuksuzluğa devam...
Tutuklu gazeteci sayısı 176
TTE saldırısına karşı dışarıda mücadele örgütlenmeli
Üçlü “şer ittifakı”na karşı mücadele kaçınılmazdır
Kod-A işçileri köleliğe karşı direniyor
MİB: Vergi soygununa ve soygun düzenine son!
Avcılar Belediyesi eylemlerine dair
Büyük devrimin aynasında parti davası
Katalonya bağımsızlık referandumu üzerine
BİR-KAR’dan Frankfurt’ta işçi toplantısı
Yeni dönemde üniversiteler bizimdir!
Dev-Genç devrimci tarihimizin toprağıdır
Devlet-çete işbirliğiyle gerçekleştirilen bir katliam: Bahçelievler
Kadına yönelik şiddet ve düzen yargısının rolü
Ernesto Che Guevara
“Bu mütevazı emek sizlerce de bilinsin istedim”
Bu sayının PDF formatını download etmek için tıklayın

 

Tutuklu gazeteci sayısı 176

 

Basına yönelik Eylül ayı hak ihlalleri raporunu açıklayan Özgür Gazeteciler İnisiyatifi, 176 gazetecinin tutuklu olduğu Türkiye’de bütün dünyadan daha fazla tutuklu gazeteci olduğunu vurguladı.

Özgür Gazeteciler İnisiyatifi (ÖGİ) basına yönelik saldırılara ilişkin hazırladığı Eylül ayı raporunu açıkladı.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Diyarbakır Şubesi’nde düzenlenen basın toplantısında konuşan ÖGİ Sözcüsü Hakkı Boltan, “Türkiye’de her gün biraz daha savaşı kızıştıran ve barışı örseleyen bir iktidar hakimdir. Savaşı benimseyen ve yaşanan savaşın da yen içinde kalmasını inatla isteyen bir iktidar oldu mu cezaevleri de gazetecinin ‘fıtratı’ olur. Bundandır Eylül ayı sonu itibarı ile 176 gazeteci meslektaşımız cezaevinde en ağır hak ihlalleri altında tutulmakta” dedi.

Rudaw TV, Waar TV ve K24 TV’nin RTÜK tarafından TÜRKSAT uydusundan çıkarılmasının siyasi bir karar olduğunu ifade eden Boltan, “Bu bir RTÜK kararı değildir. Bu karar savaş kararını alanların emri ve fermanıdır. RTÜK’ün de bunu hazır kıta ifa etmesi göstermiştir ki, RTÜK bir basın kurumu değil. O da savaş hiyerarşisinin ilk mevzisidir” ifadelerini kullandı.

“Gazetecilerle birlikte Türkiye de özgürleşsin!”

Türkiye’de tutuklu gazeteci sayısının bütün dünyada tutuklu olan gazeteci sayısından daha fazla olduğuna dikkat çeken Boltan, “Tutuklu gazeteci sayısı arttıkça Türkiye’de hiçbir alanda iyileşme sağlanmıyor. Tersine, her alandan daha da durum vahamete doğru tam hız gidiyor. Bu da doğru yolun tüm gazetecileri serbest bırakmak olduğunu iktidara gösteriyor. Sonuç olarak biz ÖGİ olarak basın özgürlüğünden bir santim olsun vazgeçmeyeceğiz. Biz gazeteciyiz. Gazetecilik suç değildir ve gazetecilik yapmaya devam ediyoruz” dedi.

Bütün gazetecilerin serbest bırakılmasını isteyen Boltan, “Gelin gazetecileri zindandan çıkaralım ki, biz gazetecilerle beraber Türkiye de özgürleşsin” sözleriyle açıklamayı sonlandırırken, Eylül ayına ilişkin şu verileri paylaştı:

* Türkiye’de toplam 176 gazeteci tutuklu.

* 3 gazeteci gözaltına alındı.

* 2 gazeteci tutuklandı.

* 4 gazeteci serbest bırakıldı.

* 53 gazeteci yargılandı.

* 1 gazeteci hakkında dava açıldı.

* Bir TV’nin açılma talebi reddedildi.

* 4 gazeteci toplam 7 yıl 8 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırıldı.

* 3 basın kuruluşunun malları satışa çıkartıldı.

* 3 TV kanalı RTÜK tarafından uydudan çıkartıldı.

* 2 gazeteci öldürüldü. (5 Eylül 2017’de Hindistan’da tanınmış gazeteci ve insan hakları savunucusu, Gauri Lankesh, Bangalore’deki evinin önünde vurularak öldürüldü. Yine gazeteci Halla Barakat 23 Eylül 2017’de annesi Orouba Bakarat ile beraber İstanbul Üsküdar’da yaşadıkları evde öldürülmüş halde bulundu.)

 

 

 

 

Karanlığa ışık olmak için direniyoruz!”

 

KHK’larla ihraç edilen Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) üyesi emekçilerin İstanbul’daki direnişi devam ediyor. Bakırköy, Kadıköy ve Kartal’da oturma eylemlerini sürdüren direnişçiler iktidarın “terör” demagojisini ve ihraçların hukuksuzluğunu teşhir ediyorlar. İşlerine geri dönme talebiyle başlattıkları imza kampanyası da sürerken, çevredekiler de direnişçilere destek veriyor.

29 Eylül günü Kartal’da eylemlerini sürdüren direnişçiler “Bizler her zaman mücadelenin önlerinde yer almış, çağ dışı ve haksız uygulamalara her zaman ses çıkarmış emekçileriz” dediler. Eğitim sistemindeki gerici düzenlemelere dikkat çeken direnişçiler Gülmen ve Özakça’nın duruşmasında ortaya konan hukuksuzluğa da değindiler.

30 Eylül ile 2 ve 4 Ekim günleri de Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy Altıyol’da oturma eylemleri devam etti. Burada yapılan konuşmalarda “21. yüzyılda Ortaçağ karanlığına gömülmeye çalışılan dönemlerden geçildiği” söylenerek iktidarın emekçilere açlık ve sefalet dayattığına değinildi.

Açlık grevinin 200’lü günlerinde olan tutuklu direnişçiler Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’nın sağlık durumlarının da kritik aşamada olduğuna dikkat çeken emekçiler, direnişlerinin işlerine dönene kadar süreceğini vurguluyor.

 

 

 

 

Mahmut Konuk'un direnişi 28. haftasındaydı

 

KHK ile işinden atılan kamu emekçisi Mahmut Konuk, iş yeri önündeki direnişinin 28. haftasında, 2 Ekim günü de eylemini sürdürdü. Saat 11.30’da Çankaya Sağlık Merkezi önüne gelen Mahmut Konuk ve destekçileri basın açıklamasını yaptı.

Konuk açıklamasında şunları söyledi: “Biz alınterimizin karşılığını istiyoruz, çocuklarımızın gasp edilen nafakasını istiyoruz. Eski adalet bakanı ‘yanlışlıkla attığımız kişiler de olabilir’ gibi şeyler diyor. Ve Nuriye ve Semih’e saldırılarda bulunuyor. 207 gündür açlık grevi eylemini devam ettiriyorlar. Haklarında kitapçık çıkararak direnişçileri karalamaya çalıştılar. İşkence ile hastaneye kaldırarak mahkemeye çıkmasını engellediler. Buradan ihraç komisyonu üyelerine sesleniyorum. Nuriye ve Semih’i benden önce işe alın. Yoksa katil damgası yemekten kurtulamayacaksınız.”

Ardından Mamak İşçi Kültür Evi adına yapılan konuşmada ise şunlar söylendi: “Direnişçiler haklı bir şekilde neden bizi işimizden attınız diye soruyorlar. Bunu sormakta son derece haklıdırlar. Fakat biz biliyoruz ki sermaye devletleri topluma dönük hizmetleri özelleştirmeye çalışıyorlar. Bu planlarının da bir parçası olarak kamuyu tasfiye ediyorlar. Böylesi saldırılardan kalıcı olarak kurtulabilmenin yolu işçi sınıfının iktidarda olduğu bir düzen kurmaktır. Biz savaşın, sömürünün olmadığı bir dünya istiyoruz. Aylan bebeklerin kıyıya vurmadığı bir dünya istiyoruz. Ellerimizi büyük bir güven ile birbirimizin eline bırakabileceğimiz bir dünya istiyoruz.”

Açıklamanın ardından sloganlarla oturma eylemine geçildi. Ardından kapanış konuşması ile eylem sonlandırıldı.

 
§